KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakan, çok kıymetli bürokrat arkadaşlarımız, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Huzur ve güvenlikten bahsettiğimizde, ülkede ilk aklımıza gelen bakanlık İçişleri Bakanlığımız. Ben meşhur bir hikâyeyle başlamak istiyorum; sabahtan beri kayyum, birçok şeyi konuştuk. Malum, bilirsiniz, Sultan Abdülhamit Han'a sormuşlar "Ya, neden bu kadar fazla düşmanımız var?" diye, Sultan da "Ecdadımız çadırlarını sırtlanların geçiş noktasına kurmuş." diye cevap vermiş.

Şimdi, yıllarca bu ülkede belki zaman değişti ama bu ülkenin, bu vatan topraklarının şartları hiçbir zaman değişmedi; bu mücadele devam ediyor. Bu mücadelenin neticesinde, biz 15 Temmuzda bir terör örgütünü milletimizin desteğiyle âdeta ortadan kaldırdık. Biraz kaba gelebilir ama millet âdeta yok olmak üzere olan bir devleti sokaktan topladı. Şimdi, geldiğimiz noktada verilen rakamlara bakıyoruz, bu PKK terör örgütünün de inşallah sonu gelecek ama bütün bu yaşadığımız süreçler bize bir şey söylüyor, hepimizin bir ders alması lazım.

Bence o ders şu: Bu topraklarda terörle bir sonuç alınamaz, silahla bir sonuç alınamaz ve iç bünyeyi tahkim etmek için daha fazla demokrasi ve daha fazla hukuk devleti demek zorundayız. Zira, geçtiğimiz kırk yıl içerisinde -çok farklı hesaplamalar var ama- ortalama bu ülkenin yıllık teröre harcadığı para 40 milyar dolar. Biz Plan ve Bütçe Komisyonundayız ve parayı konuşuyoruz; parayı konuştuğumuz bir Komisyonda Laz'ın da Türk'ün de Kürt'ün de Arnavut'un da Arap'ın da 17 etnik kökenin de bu ülkede daha mutlu, daha huzurlu ve daha refah içinde yaşaması için terörün el birliğiyle bitirilmesi lazım. Dolayısıyla, terör sadece bir etnik grubun değil, 85 milyonun ortak meselesidir.

Ben, bu vesileyle, bu uzun yıllarda terörde hayatını kaybetmiş bütün kardeşlerimize, emniyet görevlilerimize Rabb'imden rahmet diliyorum. Görevi başında olan emniyet güçlerimizin, polisimizin ayaklarına Rabb'im taş değdirmesin inşallah.

Şimdi, Sayın Bakanım, sizi dinlerken şöyle bir duyguya kapıldım, bu duyguyu da paylaşacağım; çok sert tartışmalar oldu, belki burası biraz yumuşar. Ekonomiyle ilgili olarak bir rasyonaliteye dönüşten bahsettik yani yeni Kabine kurulduktan sonra âdeta İçişleri Bakanlığında da -şu en son kayyum meselesi, onunla ilgili düşüncemi de söyleyeceğim- rasyonaliteye doğru bir dönüş olduğunu düşünüyorum. Bir iki gerekçeyi söyleyeceğim.

Kayyumla ilgili açık ifade edeceğim. Kanun dışı bir şey yok ama Parlamentoda olan arkadaşlar olarak ve ülkeyi yönetenler olarak bizim artık bir görevimiz var. Biz bu ülkede kendi elimizle siyasi kahramanlar yapma dönemini bitirmeliyiz, milletin seçtiklerini millet o koltuktan indirmeli. Dolayısıyla, elbette siz "Yasanın gereğini yaptık." diyorsunuz, doğru diyorsunuz ama bu yasalar eğer milletin vermiş olduğu kararları sorgulatan yasalarsa bunu oturup konuşmamız lazım. Biz Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız içeri atılırken de o süreci çok iyi yaşayan insanlarız. Şu an yapılanları gördüğümüzde, belki hak etmediklerini düşündüğümüz bazı kişilerin bu şekilde, hukukun onları mükâfatlandırmasının önünü kapatalım, mutlaka -Meclis üyeleri içinden olur- bunu yapalım; böyle bir şey gerçekleşmiş olsa sonuçta yine yargı bir şekilde bu kararını vermiş olur.

Şimdi, tabii, sizin suç oluşmadan önleme stratejiniz inanılmaz kıymetli bir şey ama ben şu soruyu sormak istiyorum: Yani biz çok farklı bir zaman diliminden konuşmuyoruz Sayın Bakanım, elli sene önceden konuşmuyoruz, öyle rakamlar verdiniz ki neredeyse 180 bin ton uyuşturucudan bahsettiniz ama bütün cümlelerinizin içerisinde bir şey benim çok dikkatimi çekti. Genelde -buna ben de dâhilim- hep yirmi yılı konuşuruz biz yani 2002'den başlayarak devam eden bir süreç zihnimizde var, hatta ben zaman zaman Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini ve ondan sonra bozulan ekonomiyi, adalette yaşadığımız sıkıntıları anlatırım ama siz çok özel bir şey söylediniz, bütün sunumda, bütün verilerde "Kabine dönemi." dediniz. Bu benim için çok kıymetli bir şey, bu Kabine dönemi duruşunuzu çok kıymetli buluyorum çünkü bu ülkede eğer siz o dönemde 50 bin insanı uyuşturucudan yakalıyorsanız, 170 bine yakın insanı, hapishanede olması gereken insanı o Kabine döneminizde yakalıyorsanız, binlerce, yüz binlerce insan bu şekilde yakalanıyor, hesaba çekiliyorsa, kusura bakmayın, şu soruyu sormak gerekir: Bu Kabine dönemi öncesi bu ülkede yapılması gereken bir şeylerde bazı eksiklikler yapılmış demektir.

Şimdi, buradan bakılınca ben biraz daha şeye girmek istiyorum. Şimdi, terörle ilgili konuştuk, asayişle ilgili rakamlara baktık; gerçekten asayişle ilgili hem bireylere hem mala karşı olağanüstü bir iş yapılmış. Yani sizin çalışmalarınızda ben şunu görüyorum: Performansa dayalı bir şey yapmaya gayret ediyorsunuz ve sürekli aynı dönemleri karşılaştırıyorsunuz; bu kıymetli bir şey ama şunun da altını çizmek lazım: Bakın, Avrupa Konseyi en son bir rapor yayınladı. Bu raporda, nüfusuna göre tutuklu, mahkûm bulunan en yüksek ülkeyiz. Şimdi, 100 bin yakaladık, 180 bin yakaladık, 50 bin yakaladık... Adalet Bakanlığı bütçesini de konuşacağız. İnanın, şu anda hapishanelerimizde çok ciddi sıkıntılar var. Zaman zaman da bunları yapıyoruz.

Peki, bu kadar iş yaptık, narkotikten sibere bu kadar iş yaptık. En son -size de gelmiştir bu- Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeyle ilgili bir araştırma yapıldı, Küresel Suç Endeksi. Bakın, hakikaten her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının -ki milletvekillerimizin hepsinin okuması lazım- okurken yüzümüzün kızaracağı bir rapor, böyle bir ilginç... Kongo'nun, Etiyopya'nın, Honduras'ın içinde bir Türkiye. Bu dehşet verici bir şey ama sizi burada bulmuşken ben şöyle bir ümidimi söyleyeyim: Siyaset-mafya ilişkisinin bu endekste o kadar fazla üzerinde duruluyor ki Sayın Bakanım, ümit ederim, mücadele ettiğiniz bu yapılar sizin ve arkadaşlarınızın sonunu getirmez çünkü bu endekste suç örgütlerinin, mafya yapılanmasının bizzat devletin içinde olduğu rakam rakam, olay olay açıklanıyor; bu, doğrusu çok rahatsız edici bir durum.

Şu göç konusunda... Yani ben şöyle düşünüyorum: Suriye'nin nüfusu belli. Suriye 6-7 milyon göç vermiş, Lübnan'a gitmiş, Avrupa'ya gitmiş, Türkiye'ye gitmiş. Ben, şu anda devletin vermiş olduğu verileri bizim kullanmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü ortada Suriye'den 6, 6,5 milyon bir göç varsa "Türkiye'de 10 milyon Suriyeli var." demek, bu akla, izana uygun bir şey değil ama şöyle bir sorun var Sayın Bakanım: Bakın, dediniz ki "114 bin Suriyelinin kamu hizmeti almadığı için yurt dışına gittiğini düşünüyoruz."

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - 150 bin.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Ben 114 bin almışım.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - 114 bini gönüllü gelip gidenler, gelmeyenler.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - 150 bin diyelim, o daha önemli bir rakam, 150 bin. Şimdi, kamu hizmeti almadığı için onların yurt dışına çıktıklarını düşünüyorsunuz. Ben bir öneride bulunacağım. Bu 150 bin midir? Bunu siyasi propaganda olarak "10 milyon, 11 milyon." diyen insanlar var. Bizim derhâl yüz yüze bir nüfus sayımı yapmamız gerekiyor. Hangi ilde, hangi ilçede, hangi mahallede, hangi köyde, hangi apartmanda kimlerin yaşadığını ben bilmiyorum. Yani belki eski alışkanlık bu, Türkiye'nin kapatılarak bunun yapılması...

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Onların tekrar gelmeleri...

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Benim zamanıma ilave edeceksiniz inşallah.

İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Tamam, yok.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Yok, yok, benim söyleyeceğim bir iki nokta daha vardı, onları da söylemek için söylüyorum, yoksa sizi ben dinliyorum yani problemi yok.

Şimdi, bu Suriyelilerin geri gitme meselesi. 15-24 yaş arasında Türkiye'de sadece 600 bin Suriyeli var. Ben, bu Suriyelilerin ve burada doğan Suriyelilerin -İstanbul'da rakam 700 bin ile 900 bin arasında, farklı rakamlar var- burada doğanların birçoğunun geri gideceğini falan düşünmüyorum.

Buradan hareketle, Plan Bütçede yine matematik konuşacağız, yine rakamlar konuşacağız. Bakın, gayrisafi millî hasıla hesaplamalarında, bizim önümüzdeki yıl inşallah 61,5 trilyonluk bir gayrisafi millî hasılamız olacak. Gayrisafi millî hasıla rakamlarında şu an nüfusumuzun yaklaşık yüzde 3,5'u Suriyeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Temurci, lütfen tamamlayalım.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Yaklaşık yüzde 3,5'u Suriyeli. Gayrisafi millî hasıla rakamlarına, geri gönderme olasılığımızın olmadığı en azından bu nüfusun mutlaka dâhil edilmesi gerekiyor.

Bitiriyorum.

Bir deprem yaşadık. Gerçekten olağanüstü işler yapıldı ama birkaç defa... Depremin ikinci gününden itibaren bölgede bir zaman geçirdik. Ekipman konusunda, insan konusunda eksiklerimiz var.

Bakın, hem bağımlılık ile uyuşturucuda hem AFAD'da... AFAD'ın 2024, 2025, 2026 bütçelerine bir bakın; bütçeler aşağıya doğru iniyor ve İçişleri Bakanlığının bütçesi yüzde 26 civarlarında, yeniden değerlemenin altında. Bağımlılıkla ilgili ayrılan bütçe Bakanlık bütçenizin içerisinde yaklaşık binde 6,7, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün bütçesi içerisinde de yüzde 1,7. Biz bu kadar büyük iş yapan bir bakanlığın elini bu konuda daha fazla rahatlatmamız gerekir diye düşünüyorum.

Bütçeniz tekrar hayırlı uğurlu olsun Sayın Bakan.