KOMİSYON KONUŞMASI

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli bürokratlar ve değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği bir gerçek var, devlet olmanın en önemli gereklerinden biri, o devletin ülke sınırları içinde yurttaşların ve yaşayan herkesin güvenliğini temin etmek; bu görev İçişleri Bakanlığına düşüyor. Dolayısıyla bugün burada İçişleri Bakanlığının bütçesini görüşürken ister istemez hepimiz bu güvenlik meselelerine değinmek durumunda kalıyoruz. Ben de bu güvenlik meselelerinden bir kısmına değinerek bazı sorular yöneltmek istiyorum Sayın Bakanımıza, cevap verirlerse memnun olacağım.

Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor: Özellikle son on yılda çocukların ve gençlerin suça karışma oranlarında dikkate değer bir yükseliş var. Bu, tabii, tek bir sebeple açıklanabilecek bir problem değil, fevkalade karmaşık ilişkiler ağında ortaya çıkan bir problem. Birkaç sebebi ben gördüğüm kadarıyla zikretmek istiyorum: Aslında popülist söylemlerle evlilik birliği kurma, çok sayıda çocuk yapma teşvik ediliyor ülkemizde ama aile kurumu böyle hafife alınacak bir kurum değil. Özellikle toplumun sağlıklı olarak varlığını sürdürebilmesi için aile kurumuna çok ciddi özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Oysa çocukların suça karışmasıyla ilgili sebepler arasında çocuğun aile içinde huzurlu olmaması, sağlıklı bir ortamda yaşamaması, aile içi şiddetin önemli olduğunu görüyoruz. Tabii, bununla ilişkili bir başka faktör daha var, ülkemizde uzun bir süreden beri izlenen ekonomik politikalar yoksulluğu çok ciddi boyutlara ulaştırmış durumda ve yoksulluğun da aile kurumu içindeki ilişkileri ciddi anlamda menfi olarak etkilediğini de görüyoruz. Bu da çocukların suça sürüklenmelerinde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Öte yandan, gene ülkemizin üzülerek belirteceğim bir başka gerçeği millî eğitim politikalarıyla ilgili; aslında örgün öğretimden vazgeçilip açık öğretime geçilmesi, böylece çocukların bir okul çatısı altında olmamaları, bu sorunları teşvik eden faktörlerden biri çünkü çocuğun öğrenme sürecinde, sağlıklı bir birey olma sürecinde okul hayatının, öğretmenlerinin, arkadaşlarıyla kurulan sağlıklı ilişkilerin büyük bir rolü olduğunu hepimiz kendi tecrübelerimizle biliyoruz.

Öte yandan, gene Türkiye'nin, önemli sorunlarından biri, uyuşturucu madde kaçakçılığının, uyuşturucu madde trafiğinin merkezi hâline geldiği de bildiğimiz gerçeklerden biri, bu da çocukların ve gençlerin suça sürüklenmelerinde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Nihayet, gene Türkiye'nin önemli bir problemi, ifade hürriyetine getirilen sınırlarda özensiz politikaların izlenmesi. Aslında ifade hürriyeti ve bu hürriyetten mülhem olan basın hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, toplanma hürriyeti gibi hürriyetlere anayasal sınırların ötesinde müdahaleler gerçekleşiyor ama asıl olarak suç ve suçluyla mücadelede ifade hürriyetiyle ilgili alanlarda gerekli tedbirlerin uygulanmadığını görüyoruz. Konuyu hemen 5 Ekim 2023'te İstanbul'da ortaya çıkan bir cinayete getirmek istiyorum. "Semih" isimli bir genç, kısa aralıkla aynı gün iki genç kadını vahşice katletti. Sonra çıkan gazete yazılarından görüyoruz ki kökleri dışarıda olan "zorunlu bekarlar grubu" şeklinde bir grup aslında gençlerin bu tür şiddet eylemlerine sürüklenmelerinde önemli bir role sahip oluyorlar ama bu dijital ortamlar ciddi anlamda denetlenmediği için çocukların ve gençlerin suça karışmaları üzerinde önemli bir faktör oluşturuyorlar. Bu sebepleri tabii ki sıralayabiliriz, çeşitlendirebiliriz; ben sadece bir kısmına değindim.

Fakat bunlarla ilgili üzerinde durmak istediğim bir konu var. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiği 2018'den bu yana sorunlarını çözemediği gibi, sorunlarına rasyonel çözümler üretemediği gibi, bu sorunların kökleştiği, çeşitlendiği, derinleştiği bir sürece tanıklık ediyor. Bana kalırsa bunda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin, hükûmet yapısının da büyük bir etkisi var. Neden? Çünkü parlamenter hükûmet sisteminde yürütme alanında asıl karar verici olan bakanlar kurulu idi. Bakanlar kurulu herhangi bir mesele üzerinde karar üretirken tek tek bütün bakanlar ve başbakan dâhil ciddi bir müzakere süreci yaşıyorlardı ve bir kararın alınabilmesi için, tekemmül edebilmesi için bütün bakanların imza şartı mevcuttu. Oysa şu an içinde bulunduğumuz sistemde bir Cumhurbaşkanlığı kabinesinden söz ediyoruz ama bu kabine, parlamenter sistemde olduğu gibi kolektif bir organ değil ama daha önemlisi, karar vermeye muktedir bir organ değil, sadece Sayın Cumhurbaşkanına danışmanlık hizmeti yapan bir organ. Dolayısıyla, bu yeni yapı içinde ben tek tek bakanlıkların sağlıklı kararlar üretebildiklerini düşünmüyorum. Bakanlıklar arasında olması gereken koordinasyonun gerçekleşmediği kanısındayım. Nitekim gazetelerde okuduğumuz haberler, mesela İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında çeşitli çatışmaların ve sorunların olduğunu gösteriyor. Ben buradan herhangi bir bakanlığa ithamda bulunmuyorum, sadece okuduklarımı değerlendiriyorum. Dolayısıyla, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye'nin çeşitli sorunlarına çare olacağı iddiasıyla getirildiği ama sorunlarımızın çözümünü güçleştirdiği kanısındayım. Hâliyle, İçişleri Bakanlığına ait alanlarda da sorunların yeterince çözülememesinde bu yapının etkili olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, gene Bakanlığınızla ilgili diğer bazı sorunlar üzerinde durmak istiyorum. Seçim bölgem olan Antalya'da çok ciddi bir sorun var yabancılara mülk satışıyla ilgili. Bu mülk satışı vatandaşlık karşılığında olsun ya da olmasın Antalya'da emlak piyasasının bozulmasına sebep olmuş durumda. Sizler de biliyorsunuzdur mutlaka, öyle bazı siteler var ki artık o sitelerin yönetimi tamamen Rusların eline geçmiş durumda. Bunun kısa, orta ve uzun vadede Türkiye'nin iç işleri için, Türkiye'nin güvenliği için çok ciddi sorunlar üreteceğini düşünüyorum. Buna etkili bir çözüm bulunamadığı takdirde biz gelecekte kendi ülke sınırlarımız içinde güven duyarak yaşayamayacağız. Buna mutlaka çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum.

Gene, Bakanlığınızla ilgili bir başka soruna değinmek istiyorum. Türkiye'de göç ve göçmenlerden söz edildiğinde ilk akla gelen Suriyeli sığınmacılar ve Afganistan'dan gelen göçmenler oluyor ama ülkemizde başka bir göçmen grubu daha var. Bildiğiniz gibi, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelerden Türkiye'ye ciddi bir göç akını var ve bu ülkelerden gelen kişiler aslında hizmet sektöründe çalışıyorlar ve herhangi bir eğitimden geçerek değil, eğitimsiz olarak bu çalışmalarını sürdürüyorlar. Hem kendileri yönünden hem çalıştıkları ortamlar yönünden ciddi güvenlik sorunları oluşuyor çünkü bu kişilerin büyük bir kısmı kaçak yollarla Türkiye'ye giriyorlar, kayıt dışında çalışıyorlar. Özellikle aile içi hizmetlerde, çocuk ve yaşlı bakımı gibi hizmetlerde bu kişilerin çalıştıklarını biliyoruz ve bu kişilerin hem kendileri güven içinde değiller hem onlar vasıtasıyla aileler güven içinde değiller. Dolayısıyla, acaba bu göçmenleri kayıt dâhilinde çalıştırmanın bir yöntemi yok mudur? Bunları kayıt içinde çalıştırdığımız takdirde hem ülke ekonomisine katkı sağlayabilir çünkü Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı bir sistem geliştirilebilir hem de güvenlik yönünden ortaya çıkması muhtemel sorunlar çözülebilir.

Bununla bağlantılı bir başka problem daha var, o da şu ki Türkiye'ye kaçak yollarla giren bu tür göçmenler, bir biçimde Emniyet mensupları tarafından yakalandıklarında geri gönderme merkezlerine gönderiliyorlar ve gazetelerde okuduğumuz kadarıyla, bu geri gönderme merkezleri oldukça gayriinsani koşullara sahip.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Özbudun, bir dakika vereceğim, toparlayın lütfen.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim.

Hâliyle, burada bu kişiler çok ciddi gayriinsani muamelelere maruz kalıyorlar. Dolayısıyla geri gönderme merkezlerinin şartlarının iyileştirilmesi düşünülebilir. Bu, gerçekten bir insan hakları problemi.

Sayın Bakanımız konuşmasında trafik kazalarıyla mücadeleye değindiler, çok doğru, Türkiye'nin çok önemli sorunlarından biri. Bu noktada, aslında Türkiye'deki ulaşım sorununa geniş bir eksende bakmak gerektiğini düşünüyorum. Sadece hava yollarıyla ve kara yollarıyla yapılan taşımacılık, sorunlarımızın artmasına sebep oluyor özellikle trafik kazalarının. Raylı sistemi güçlendirmemiz gerekiyor. Aslında ben bu vesileyle Sayın Ulaştırma Bakanına pek çok soru yönelttim ama kâfi cevap alamadım. Neden Türkiye'de raylı sistem, hızlı tren geliştirilmiyor? Örneğin Ankara-İzmir, Ankara-Antalya, İstanbul-İzmir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ediyorum.