KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, tabii, usul esasın kapısıdır diyoruz; eğer doğru kapıdan girersek varacağımız sonuçlar da doğru olur, eğer yanlış kapıdan girersek çıkacağımız sonuç da yanlış olur. Bu açıdan, Sayın Başkan, bu tasarıya baktığımız zaman, Komisyonumuz esas komisyon; tali komisyon Anayasa, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler, Avrupa Birliği Uyum, Plan ve Bütçe. Takdir edersiniz, İç Tüzük hükümleri uyarınca bu tali komisyonlardan da rapor gelmiş olması lazım. Rapor geldi mi acaba? Bu raporlar geldiyse bize birer tane suretini verme imkânınız var mı?

BAŞKAN - Bahsettiğiniz komisyonlar görüşmeyeceklerini ifade ettiler, sadece bir komisyonumuz görüşeceğini ifade etti, o da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu. Bu komisyonun raporunun da sizlere dağıtılmış olması lazım, dağıtılmadıysa dağıtalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, özür dilerim, o dağıtıldı.

O zaman devam ediyorum kaldığım yerden.

Bu komisyonlar görüşmeyeceklerine ilişkin yazılı beyanda bulundular mı yani yazılı olarak mı size cevap verdiler? "Biz görüşmeyeceğiz bu konuyu." o şekilde mi cevap verdiler.

BAŞKAN - Malumunuz tasarı 28/01 yani 28 Ocakta TBMM Başkanlığı tarafından tüm tali komisyonlara da iletildi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru.

BAŞKAN - Dolayısıyla, bu zaman zarfında kendileri -zaten on gün yükümlülüğü olduğu için- görüşmedikleri için biz de görüşmeyeceklerine dair durumu bu şekilde tespit etmiş olduk.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, özür dilerim, bu sizin iradeniz mi, onların iradesi mi?

BAŞKAN - Hayır, olur mu, onların iradesi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yazılı belge var mı görüşmeyeceklerine ilişkin?

BAŞKAN - Bakın, İç Tüzük'ten bahsediyoruz, siz de devamlı İç Tüzük'ten bahsediyorsunuz, İç Tüzük'teki hüküm gereği on gün içerisinde...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, o zaman sizden istirhamım o komisyonların "Biz bunu görüşmeyeceğiz."e ilişkin o belgelerinin birer fotokopilerini sizden istirham ediyorum ben.

Çünkü bunlar yazılı cevap veriyorlar. Yani, evet, görüşmemize engel değil, aynen katılıyorum, 23'üncü madde öyle ama netice itibarıyla, görüşmeyeceklerine ilişkin eğer varsa size müracaatları sizden bunların bir fotokopisini istiyorum. Yoksa da yoktur.

BAŞKAN - Yok, hayır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Elinizde yazılı bir şey yok.

BAŞKAN - Yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki.

Devam ediyorum ben.

Şimdi, biz burada, tabii, madem bir kanun yapıyoruz, burada gerek Meclis İçtüzüğü hükümleri uyarınca da bu şekilde, konuyla alakalı olan hükümler de öncelikle Anayasa'ya aykırı mı, değil mi, bunu da bizim kendi bünyemizde görüşmemiz lazım.

Sayın Bakana teşekkür ederim sunumlarını yaptılar. Tabii, sunumların içerisine biz baktığımız zaman, aynı zamanda da mevzuatın içerisinde genelin üzerine baktığımız zaman 2'nci maddenin, tanımlar maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde kamu görevlisinin tanımı... Şimdi, kamu görevlisinin tanımı, Sayın Bakanım, mevcut olan tüm mevzuatımızı taradığımız zaman, tüm mevzuatımıza baktığımız zaman aşağı yukarı Ceza Kanunu'nda, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda, 657'de, tüm mevzuatlarda kamu görevlisinin tanımı yazılı. O mevzuatların tamamında kamu görevlisinin tanımı "kamu faaliyetlerinin yürütülmesinden..." ibaresiyle devam eder. Burada kamu faaliyetlerinin "faaliyet" ibaresini kaldırmışsınız, "kamu hizmeti" demişsiniz. Her hizmet bir faaliyet olmayabilir. Bu çerçevede faaliyet daha geniş kapsamlı, kamu hizmeti daha dar kapsamlı, bu açıdan burada bir yanlışlık var.

Devam ediyorum, aynı fıkranın (i) bendinde "makul imkânlar nispetinde" ibaresi var.

BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Tekrar edebilir misiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Birinci fıkranın...

BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Faaliyeti anladım ben...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Orada da "mali imkânlar" nispetinde geçiyor Sayın Bakanım. Mevcut olan Anayasa'mızın 65'inci maddesinde sosyal devlet açısından "mali imkânlar" ibaresi orada geçiyor, bu "mali imkânlar" nedeniyle hiçbir işlem yapılmıyor. Yani, yapılmayacak tüm işlemlerde bu kavramın arkasına sığınılacak ve gerçekten ihmal edilecek, yapılmayacak yani bu "mali imkânlar" nispetini bence burada çıkarmak lazım.

Devam ediyoruz, burada 3'üncü madde, bakın. Ben de bunların fotokopilerini dün çektim, olmazsa bunları sizlere de, Sayın Başkanlığa da takdim edeyim ben. Anayasa'mızın 10'uncu maddesine bakalım, eşitlik ve ayrımcılık yasağıyla ilgili. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14'üncü maddesi, Avrupa Sosyal Şartı'nın -yalnız, Avrupa Sosyal Şartı'nda şöyle bir düzenleme var: Orada maddeler numaralandırma usulüyle gitmiyor, harf usulüyle numaralandırmalar yapılıyor- Beşinci Bölümü'nün (e) maddesinde ayrımcılık yasağı var.

BAŞKAN - Sayın Vekilim, çok özür diliyorum, sözünüzü kesmek istemem, parantez açmış olayım.

Siz maddelere geçildiği zaman söz istemeyeceksiniz herhâlde anladığım kadarıyla, öyle mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Genel bir ifade olarak, Sayın Bakan sunuşunu genel yaptı ya, ben de genele karşılık...

BAŞKAN - Yani, maddelere geçtiğimiz zaman da aynı imkâna sahip olacağınızı ifade etmek adına söyledim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Burada Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 26'ncı maddesinde yine eşitlik hükmü var. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 2'nci maddesindeki eşitlik maddesi var ve bu, Anayasa'mızın 10; bunlara komple biz baktığımız zaman, mevcut olan bu eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı bu uluslararası sözleşmelere göre daha dar, daha az kapsamlı, Anayasa'mıza göre de az kapsamlı. Niçin? Mesela, Anayasa'mızda mezhep ayrımcılığı ve benzeri nedenler geçtiği hâlde burada tahdidi olarak tek tek sayılmış. Kanun yaparken bir, sebepleri tahdidi olarak tek tek sayma yöntemi var, bir de siz tek tek saymadan "ve benzeri nedenler, ve benzeri sebepler" derseniz bu tür eşitsizliği doğuran nedenlerin, ayrımcılığı yapılan sebeplerin çerçevesini de genişletmiş oluruz. Bu açıdan, bu, mevcut Anayasa'dan daha dar, uluslararası sözleşmelerden daha dar, Anayasa'ya da aykırı bir hüküm. Nedir burada somutlaştırırsak? Anayasa'da mezhepçilik ayrımcılığı yasaklandığı hâlde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14, Evrensel İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde yasaklandığı hâlde burada yok. Diğer sözleşmelerin bazılarında "azınlık" ibaresi geçiyor, LGBT ayrımı geçiyor, onların hiçbirisi burada geçmiyor ve 3'üncü maddede "siyasi görüş" denilmiş. Şimdi, siyasi düşünce mi geniş kapsamlı, siyasi görüş mü geniş kapsamlı? Siyasi görüş, siyasi düşünceye göre daha dar kapsamlı Sayın Başkanım. Burada, mesela, yine, aynı şekilde, 3'üncü maddenin (4)'üncü fıkrasında, "konular bakımından ayrımcılığın tespiti" deniyor. Ayrımcılığın tespitinden ziyade, hani, biz nasıl suç işlemede önleyici polis deriz, burada, "ayrımcılığın önlenmesi ve tespiti" denilemez mi? Yani, burada, önlemek için hiçbir çaba sarf etmeyecek miyiz biz? Bu konuda bu eksiklikler var.

4'üncü maddeye geçiyoruz, orada çoklu ayrımcılık; ferdî ve tekli ayrımcılık anlamında sıkıntı var, (f) bendinde "makul düzenleme yapmama" var. Şimdi, "makul" dediğiniz yerde kaçamak bir olay çıkıyor karşımıza. Burada işin arkasına işte, ekonomik imkânlar el verdiğinde makul sebepler veya makul düzenleme bu idarenin kaçamak yollarıdır veya işverenin kaçamak yollarıdır. Burada açık ve net çünkü kanun yapılırken kanun yapma tekniklerinden bir tanesi de açık, net ve belirleyici olmasıdır, genel ifadelerden kaçınmak lazım.

5'inci maddeye geçiyoruz. Yine, aynı şekilde, (2)'nci fıkrada, "makul düzenlemenin yapılmasını sağlamakla yükümlüdür." deniyor. Bu, yine, yoruma muhtaç, kavram net değil, kavramın net kullanılması lazım.

Geliyoruz, İnsan Hakları Kurumundan bahsettiniz. Yani gayet rahat, Sayın Sefer Bey'le birlikte, yine onun Başkanlığında İnsan Hakları Komisyonu olarak geçen dönemde çalışmıştık. İnsan Hakları Kurumuna baktığınız zaman, üyelerin seçimi, nitelikleri ve vasıflarıyla ilgili ayrıntılı bir düzenleme olduğu hâlde burada hiçbir ayrıntılı düzenleme yok. Yani, burada biz insan hakları ve eşitlikle ilgili sanki iş bulamayan insanlar veya siyasi iktidarın bir "gölge insan hakları kabinesi" mi deriz, buraya bir "paralel yargı" mı deriz, paralel bir yargı İnsan Hakları Kurumunun altında mı kuruluyor, yoksa paralel bir kurum mu kendine kuruyor? Allah rızası için ya, İnsan Hakları Kurumunun oradaki maddelerini alıp niye buraya yapıştırmadınız? Bu kanunu da çıkaran sizdiniz, vasıflarını, niteliklerini, işte, hangi okullardan mezun, meslek yılları vesairesi ayrıntılı bir vaziyette yazıldığı hâlde burada maalesef... Yani, o alanda uzman sahibi diye siz şifahi anlamda dediniz ama maalesef burada o olay geçmiyor. Orada dediniz ki "657'ye tabi olmayan kişiler de alınabilir." Peki, ben size şunu sorarım: İdamla yargılanmış olan bir kişi... Hiç kafanızı sallamayın, orada yasaklamamışsınız, "657'nin dışındaki insanlar da alınabilir." diyorsunuz; sabıkası olan, hırsız olan, yolsuzluk yapan, siyasi suçlu olan, siyasi olmayan, canavarca hislerini tatmin amacıyla insan öldüren herkes gayet rahat orada... 657 dışında değil mi o?

BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - "657 dışında" diye bir ifademiz yok, "657'nin genel şartlarına tabi" dedik ilk maddemizde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstadım, isterseniz, ben burada sizin ekrana yansıttıklarınız eğer buraya net geçmişse onu ben şu an değil, size onu göstereceğim çünkü ben...

BAŞKAN - Öyle yapsak, madde madde çünkü yani, şu anda...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiyor, bitiyor zaten.

Yani, bu anlamda, o çok riskli bir olay.

Kurumla ilgili önce ikili bir ayrım yaptınız, sonra üçlü ayrım; "Bu kuruma başvuruda bir, ayrımcılıkla ilgili; iki, işkence ve kötü muameleyle ilgili." dediniz ama sonradan "insan hakları ihlali" dediniz. Şimdi, şu anda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru açısından büyük sıkıntılar yaşanıyor. Nedir bu? Anayasa'mızın tanıdığı haklar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre daha dar olduğu için Sayın Bakan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden doğan hakları vatandaş Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru için kullanamıyor. Sayın kurum başkanı da burada, onlar da bu konuda deneyimli. Yani, gerçekten biz ülkede insan haklarını egemen kılmak istiyorsak, özgürlükleri egemen kılmak istiyorsak burada bu tasarının ilgili bölümlerinde buradaki müracaat kavramında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde tanınan haklarla veya burada bulunmayan haklarda oraya atıf yapılarak veya onayladığımız, kabul ettiğimiz, yürürlükte bulunan uluslararası sözleşmelere atıfla da bu daha doğru olur diye düşünüyorum.

Burada, buradaki Başkan ve üyelerin seçimi hususu da var. Değerli Bakanım, şimdi, 8'ini Bakanlar Kurulu, 3'ünü Cumhurbaşkanı seçiyor; bu, yürütme organının paralel veya bir yan kolu olmasın? Ben bunu böyle okuyorum, bu bağımsız değil, bu tarafsız değil. Gayet rahat yürütme organının, onun emir ve talimatlarıyla birlikte olacak ve burada "iki dönem" demişsiniz üst üste. Evet, gelin bunu tek dönem yapın, dört yıllığına yapmayın. Yani genel seçimlerin tarihiyle niye eş güdümlü yapıyoruz ki? Bir seçilen bir daha seçilemesin ki hiç olmazsa siyasi iktidara bağımlı hâle gelmesin, orada özgür bir vaziyette, tarafsız bir vaziyette karar verme imkânı sağlanabilsin. İdari ve mali anlamda dediniz ki "Paris İlkeleri". Paris İlkeleri'nde bu seçimin bu şekilde Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanıyla... Bu buna ters düşüyor. Mali ve idari özerkliği yok, bu şekildeki düzenlemede.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, sabrınız için teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.