KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Hem sorulara hem de değerlendirmelere sadece soru olsa... Ben de değerlendirmeleri de içerecek şekilde bir açıklama yapsam daha uygun olur diyecektim. Belki her bir milletvekilimizin ayrı ayrı değil ama belki öyle olursa biraz daha zaman alır diye ama önümdeki belgelere de bakarak genel olarak da tüm milletvekillerinin hem eleştiri hem de sorularına mümkün olduğu kadar cevap vereceğim. Belki bir soru, Ege'yle ilgili bir konu... Ege'yle ilgili yazılı vermek çok daha uygun olur diye düşünüyorum, onun dışındakilere...

"Yüksek irtifa hava savunma sistemi hem alım hem de millî geliştirme projesi iptal edildi mi?" diye Sayın Çakırözer'in de var, diğer arkadaşlarımızın da. Proje tamamen iptal edilmemiştir. Bizim şu anda ASELSAN tarafından yürütülen HİSAR-A Projesi var, 10 kilometre menzilli hava savunma sistemi, 2020 yılında hizmete girecek. Bugün alacağımız Çin füzesinin dahi yapım süresi beş yıldı yani beş yıl sonra teslim edilecekti. Bunlar 3,5 milyar dolarlık. 3,5 milyar dolarlık bir ürünü "Hadi, burada hazır, ver bana, sana vereyim." diye... Mümkünatı yok, müşterisi çıkmazsa kimse 3,5 milyarı tutamaz, iki tane olsa 7 milyar dolar; bunun mümkünatı yok. Dolayısıyla, sipariş ediyorsunuz, parasını ödüyorsunuz, ondan sonra geliyor. Dolayısıyla, 2020 yılında girecek HİSAR-A... Yine, HİSAR-O, 16-20 kilometre menzilli hava savunma sistemi, 2021 yılında hizmete girecek o da. Bir de yüksek irtifa var, o, bizim Çin'le görüşmelerine başladığımız husustu, uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi. Millî geliştirme sistemimizse -A artı- zaten HİSAR'ların gelişmiş modeli olarak yapacağız. Peki, bunda niçin Çin'le ilerleyemedik? Çin bunu bir alım satım sözleşmesi olarak gördü, oysa bizim oradaki esas istediğimiz husus şuydu: Teknoloji transferi olsun, yerli katılım olsun, en kısa zamanda teslim olsun ve makul fiyat olsun; dört sacayağı olacaktı. Dün yapılan görüşmelerde teknoloji transferi konusunda... Sanayi katılımı bir noktada var ama...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bunu açıklayabilirdiniz Sayın Bakan, çok yüzeysel söylüyorsunuz da, inanamıyoruz. Yani, şimdi, biraz daha...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, onlar... Burada bir art niyet yok da ondan. Çin'in dediği husus şu: "Güvenin bize, yola çıkalım, yolda size çok büyük bir teknoloji transferi yapacağımızı göreceksiniz." İyi ama, bu, güvenden ziyade, sözleşmeye dökelim, kâğıda dökelim... Onlar Pakistan örneğini verdiler. Pakistan'da da bu yolla çıktık, şu anda Pakistan'la çok iyi bir iş birliği var Çin'in. Zaten komşu, değişik bir statüsü var o iki ülkenin. Dolayısıyla, bize de bunu önerdiler ama biz kayıtlı olmasını isteyince bir noktada kaldı, kalınca da biz o hâlde...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani, dış politikadaki "shift"lerin bununla hiç alakası yok, kendiliğinden...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hayır, hayır, yok. Öyle olsa ilk bu kararı verirken de...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çok güzel söylüyorsunuz ama...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, bu kararı verirken de aynı dış etkenler geçerliydi.

Füze Savunma Sistemi Millî Geliştirme Projemiz devam etmektedir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Öncesi var, arkasında duracağız bunun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, ASELSAN'ın şey için yardımcı olmadığı da doğru mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hangisi efendim?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ASELSAN'la ilgili olarak bir soru işareti...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, bir soru işareti yok. Şöyleydi: "Eğer biz Çin'den bir teklif alırsak, Amerika'nın yasak listesinde ambargo uyguladığı bir şirketten alırsak talep ettiğimizde belki yapılmaz, bu destekler verilmez." şeklinde bir soru vardı, o soru da kalkmamıştı.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Bakan, siz o teknolojiyi şimdi Amerikalılardan ya da Avrupalılardan alabileceğinizi düşünüyor musunuz yani Çin'den alamadığınız teknolojiyi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Birçok yerden alınabileceğini... Yani, açık olarak birkaç yerden olabileceğini düşünüyorum.

Millî geliştirme projemiz devam etmektedir. Bu konuda teknoloji hazırlık seviyesi analizlerimiz yapılmış, yol haritası belirlenmiştir. Bu süreçte yabancı iş birliği ve hızlı ticari tercihler de mümkündür.

Sayın Cevheri, kusura bakmayın, bazen böyle karışık olacak ama.

Şanlıurfa'nın ortasındaki tugayın arazisinin bir başka yere taşınması hususunda bir çalışmamız var. Bir şekilde mutabakata varılmıştı, onu tam detaylarıyla bir protokole bağlayacağız. Birinci husus bu.

İkincisi: Suriye'deki bu olaylar devam ettiği sürece... Normalde biz Suriye'deki bütün mayınların -Mehmet Bey'in de söylediği şey- yasasını çıkardık -hatta ne kavgalarla çıktı, Anayasa Mahkemesi iptal etti, geldi, epey gereksiz zamanımızı aldı- o yasa çerçevesinde bir ihale yapıldı...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gerekliydi, gerekliydi.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - ...o ihale sonuçlarında Suriye olayları çıkınca, artık o ihaleleri iptal etmek zorunda kaldık. Bu güvenlik riskinin en yüksek olduğu noktada bizim mayınlı alanları temizlememiz gibi bir şey söz konusu değil. Ama ne zaman ki işte bir bahar havası gelir, bir barış havası gelir, o zaman muhakkak ki bu sınırların kaldırılması doğru olur çünkü sınırın o tarafındaki de bizim kardeşimiz, bu tarafındaki de bizim kardeşimiz; bu tarafındaki vatandaşımız, öbür taraftaki de kardeşimiz.

Yine, Sayın Çam'ın STM'yle ilgili, "Yakın zamanda teçhizat alımıyla ilgili ihaleleri oldu mu?" diye... STM'nin üçte 1 SSM ortaklığı var. Sürekli teçhizat alımları acil istekler kapsamında olmaktadır. STM 1/3'le HAVELSAN'ın, 1/3'ü Savronik, özel şirket -HAVELSAN'ın farklı ortakları da var ama vakıf şirketi- 1/3'ü de Savunma Sanayi Müsteşarlığına aittir. Savunma Sanayisine ulaşan bir kısım acil alımlar bazen STM üzerinden yapılmaktadır. Alım yöntemleri alımın niteliğine göre değişebilmektedir ama detaylı bir bilgi istediğinizde gizlisi saklısı yoktur, hepsi size yazılı olarak iletilir.

Bir başka: "Silahlı Kuvvetlerde UFO'yla ilgili bir bilgi var mı?" diye. Bildiğim kadarıyla UFO'yla ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

Uzay ajansıyla ilgili bir çalışma Bakanlar Kurulunda imzaya açıldı, muhtemelen çok kısa bir zamanda gelir. Burada, Genelkurmay Başkanımız, Savunma Bakanlığımız oradaki bir komisyonun üyesidir ama bu, Ulaştırma Bakanlığına bağlı bir ajans, kuruluş olacaktır. Yakında Meclisimize gelir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Doğrudan Bakanlık olursa...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ulaştırma Bakanlığına bağlı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz de müdahil olun diyoruz. Ulaştırma Bakanlığı, tamam, olsun; uydu, haberleşme...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Aykut Bey'in bir sorusu vardı: "100 asker Suriye sınırına girdi mi? Doğru mudur?" Doğru değildir. Birinci husus bu.

Birliklerin Anadolu'ya taşınmasıyla ilgili, ben geçmiş bütçelerde de söyledim, bunu Genelkurmay Başkanımıza söyledim, Başbakanımızın olduğu ilgili ortamlarda da söyledim. Gerçekten büyük şehirlerde, hele İstanbul gibi bir kentte, Ankara gibi şimdi 5-6 milyonluk kentte askerî birliklerin olması bu kentlere yük, artı getirmekten ziyade. Buralara hizmet buranın nüfusunu azaltarak olur. Ne olması lazım? O hâlde, nüfusu yoğun olan illerden nüfusu daha az olan illere taşınması uygun olur diye... Bunu her zaman açık olarak da dile getirdim.

İki: Diyelim ki Nevşehir'in... İsim verince de "Bizi niye saymadın?" Bu sefer de öyle geliyor. Yani, küçük illere taşınması o ile bir katkı olur. Ama bir İstanbul'a bir birliğin katkısını.... Çünkü yeteri kadar, belli bir doygunluk seviyesine gelmiş, millî gelirin yüzde 50'sine yakınını İstanbul üretiyor. Dolayısıyla, âdeta bütün yumurtaların bir sepette olması Türkiye'nin stratejik şeyi açısından da doğru değil.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz İstanbul'u istemiyoruz zaten.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, o bakımdan söylemiyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Güvenlik açısından olsun da hani...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Her bakımdan... Tabii, Silahlı Kuvvetlerimizin de 2033 yeniden yapılanması var. Onlar da istiyorlar ki... Mesela, birçok yerde Silahlı Kuvvetlerimizin birlikleri var. O birliklerimizi bir derleme toplama, hepsini bir araya getirme hem güvenlik açısından hem tasarruf açısından. Dolayısıyla, yeniden böyle bir çalışması var, bu çalışması henüz daha neticelenmedi. Dolayısıyla da "Hangi iller bunun içindedir?" diye, ona açık bir cevap veremeyeceğim ama böyle bir çalışması var.

Bir arkadaşımızın da askerlik süresinin kısaltılmasıyla ilgili sorusu vardı. Biliyorsunuz, daha önce de askerlik süresi on sekiz aydı -ben on altı ay askerlik yaptım- daha sonra biz bunu on sekiz aydan on beş aya indirdik yani üç ay indirdik. En son herhâlde bir önceki yıl on beş aydan on iki aya indirdik yani yeni indirdik. Eğer ki yedek subaysa yani üniversite mezunu, dört yıllık eğitimse onlara da bir alternatif şey var biliyorsunuz, altı aylık da kısa erlik var. Dolayısıyla, şu aşamada indirdik. Daha fazla düşünüyor muyuz? Şu anda değil ama ne zaman olur, o ayrı bir şey.

Bir başka şey: "Biz tamamen profesyonelleşmeyi düşünüyor muyuz?" Şu anki Silahlı Kuvvetlerimizin üçte 1'inden fazlası profesyonel. Yani, kimdir? Subaydır. Kimdir? Astsubaydır. Kimdir? Uzman erbaştır, sözleşmeli erbaştır. Yani, para karşılığı iş yapanlar. Bir de bunun dışında, vatan ödevi diyerek yazılıp askerlikten gelenler var. Biz karma bir sistemin yani yüzde 50'ye yaklaşan bir sistemin doğru olduğunu, bunun sürdürülmesinin gerektiğini söylüyoruz. Ama şunu çok net olarak söyleyeyim: Gerek Hollanda'da gerek Almanya'da zorunlu askerlik askıya alındı, kaldırılmadı bakın. Savunma Bakanının söylemiş olduğu -belki daha önce de söylemişimdir ama doğru olduğu için bir daha söyleyeyim- husus: "İsmet Bey, biz bu sisteme gönüllü olarak geçmedik, mecbur kaldığımız için geçtik. Bizim diyelim ki -Alman için söylüyorum- 150 bin askere ihtiyacımız vardı, çağırdık fakat nüfus karşılamadı, genç nüfus karşılamadı. Doğum sayısı, nüfus artış oranı karşılamayınca biz mecbur kaldık." dedi. Dolayısıyla, nüfus artış hızını belli bir oranda tutturamayan ülkeler belli bir süreden sonra eğer ihtiyaçlarını karşılamazsa profesyonel askerliğe geçmek zorunda kalırlar. Türkiye şu anda o noktada mı? Değil. Herhâlde 2,1 doğum oranı var. Bu oran nüfusu küçültmüyor, geriye gitmiyor ama ileri de artırmıyor, koruyabilen bir oranda. Şimdilik bir karma rejimle doğru olur diye düşünüyoruz.

Yine, Sayın Erdoğdu'nun, Aykut Bey'in... Büyük kentlerde gerçekten savunma sanayi şirketlerinin de mümkün olduğu kadar dağıtılmasını -sadece büyük şehirlere değil, başka küçük illere de veya başka illere de- katkıda bulunabilecek yerlere dağıtılmasını canıgönülden ben de istiyorum. Ama devlet artık fabrika kurmaz. Ne yapacağız? Teşvik etmemiz lazım. Şu anda biliyorsunuz, savunma sanayi kritik bir teknoloji, en üst seviyedeki yani 6'ncı bölge teşvikleri verilebilecek bir teşvik. Eğer bir kardeşim gelip "Ben Bayburt'a veya Nevşehir'e savunma sanayi şirketi kuracağım." diyorsa, işte, "1, 2, 3, 4, 5, 6" diye 6'ncı bölge teşviklerinden yararlanabilir diye düşünüyoruz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bazı şeyler... NASA bir devlet kuruluşudur.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, yok, Amerika'nın tabii, her biri, uçak farklı yerde, bir başka... Yani, bir dağıtmış. Şu anda devlet...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kamunun buna öncülük etmesi... Çünkü ilk başta zararı çok olur, özel sektör dayanamaz buna. Bizim ülkede kamunun gücünün...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - İşte, bir şekilde teşvik sistemi var ama teşvikin yetmediği durumda da devlet artık özelleştirmenin olduğu bir yerde yeni bir fabrika kurmaz diyoruz. Ama teşvik yetiyor mu? Ona da bir şey diyemem.

Bir husus daha söyleyeyim: Dünyanın hiçbir yerinde savunma sanayi şirketleri tek başına sürdürülebilir değil. O bölgenin, sadece yani o ülkenin silahlı kuvvetlerinin ihtiyacı o savunma sanayisini ayakta tutmaya yetmiyor. Onun için de ihracat mutlaka gerekli, hatta bazen o da yetmiyor, onun üzerine de yurt dışındaki birçok savunma sanayi şirketlerinin bir sivil alanı vardır, bir de askerî alanı vardır, Airbus dâhil olmak üzere, hem sivil alana çalışır hem de askerî alana çalışır. Dolayısıyla, çift bakış hep sürdü. Mesela, bizim 1 tane top fabrikamız var Çankırı'da. İyi, Silahlı Kuvvetlerimiz top alıyor. Kaç tane? 50 tane, 100 tane. Ondan sonra, 100'ü aldıktan sonra yok. O zaman fabrika bekliyor. Niye bekliyor? Talep olmazsa bekleyecek. Dolayısıyla, savunma sanayisini sürdürebilmek zor, mutlaka bir devlet desteğinin olması gerekir diyoruz. Onun üzerine de bu vakıf sistemi... Bir başka, söyleyeyim: NATO Savunma Bakanları toplantısındaydım. Yine bir Savunma Bakanı -ülkenin ismini vermeyeyim ama- "Biz Türkiye'de birçok savunma sanayi şirketinin denetlerini izledik ve en iyi sistemin de Türkiye'de olduğunu gördük. Şimdi biz Türkiye'deki sistemi kendi ülkemize nakletmek, örnek olarak almak istiyoruz." dedi.

Kağızman'ın gerçekten ihtiyacı, güvenlik bölgesi, özel, hassas bir bölgede, ilave bir birlik konuşlandırılması konusuna ben de aynen katılırım, mutlaka olması lazım.

Sayın Durmaz'ın... Gerçekten uzlaşmayla ilgili en büyük sorumluluk iktidara aittir, ona da aynen katılırım. Yani, millet size en büyük çoğunluğu vermiş, yönetim hakkını vermiş, o hâlde uzlaşma konusunda da ve bu ortamı oluşturmak konusunda en büyük sorumluluğun iktidarda olması doğrudur, iktidar bunu yerine getirir diye düşünüyorum.

Bir hususu söyleyeyim: Çözüm süreciyle ilgili Meclisten kanun çıktı. Yani, sanki hiçbir şey yapılmamış, gizli yapılmış, saklı yapılmış gibi değil, Meclisten kanun çıktı. Çıktı mı? Çıktı.

İki: Mecliste bir komisyon kuruldu mu? "Gelin, bunu araştıralım." denildiğinde bu komisyona her parti de -isimlerini vermeyeyim ama- katılmadı. Dolayısıyla, Mecliste komisyon kuralım dedik, kuruldu, Meclis içindeydi, Meclisten kanun çıkaralım çünkü o kanuna dayanarak da daha sonradan Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı, ondan sonra da alt komisyonlar oluşturularak bir çalışma gitti ama maalesef bir noktadan sonra kaldı. O bir noktadan sonra kalmasında herkesin farklı bir gerekçesi vardır ama inanın, Türkiye içinde olan olaylardan daha çok, yurt dışında olan olayları kendileri açısından farklı bir fırsat yarattığını düşünüp de o fırsatın bu dönemde kaçırılmaması gerekerek "Buna gerek yok ya, biz şu yolu tercih edelim." denilmesinden geçtiği düşünüyorum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakan, hepimizin katkısı olması gerekir ya! O yüzden de bunun ilk adımı akümülatör gibi hükûmetler olacak.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hükûmetin sorumluluğu hepsinden fazladır, Kadim Bey'e aynen katılıyorum.

"Suudi Arabistan uçakları Türkiye'ye geldi mi?" Şu anda gelmedi. Biraz önce de... Ancak, keşif için geldiler, 4 tane F16 diye biliyorum. 4 tane F16 uçağının geleceği kararı verildi, keşfi yapıldı. Ha, bugün gelmemiştir veya yarın gelebilir ama prensipte mutabakata varıldı, "Gelebilirsiniz." denildi, onu belirteyim. "Peki, bununla ilgili dayanağı nedir?" hesabı, o da biliyorsunuz, Meclisten tezkere çıkardık.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bizim kendi uçaklarımız için çıkarıldı.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hayır, oradaki kanunda tezkere çok açık şekilde, hemen gösteririm onu da. Hem orada, gerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin hudut, şümul ve kapasitesi Hükûmetçe belirlenecek şekilde yurt dışına gönderilme veya yabancı silahlı kuvvetlerinin bu kapsamda... Hemen okuyorum: "Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbir almak." Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de kararı var. Dolayısıyla, her türlü yani IŞİD terörü de dâhil olmak üzere... Meclis kararını okuyorum: "Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize bundan sonra yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı da hem Silahlı Kuvvetleri sınır ötesinde kullandırmak hem de aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin vermek." Meclisimizin bu kararı çerçevesinde... Bu karar çerçevesinde şu anda Almanların da uçağı var orada, bu karar çerçevesinde İngilizler de orada, bu karar çerçevesinde zaten...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Onlar NATO üyesi.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMIZ (Sivas) - Tabii, NATO üyesi olan ülkelerin artısı da var ama bu karar onlara da açık, onu da söyleyeyim.

"Tokat'a fabrika yapılabilir mi?" Tabii, 6'ncı bölge teşvikleri olabilir, dolayısıyla da bu teşviki veriyoruz ama bu da yeter mi? Yani, onun da çok zor olduğunu söyleyeyim, devlet diyor ki yani biraz devletçi olduğu için: "Devlet öncülük yapsın." Devletin elinde olanları da işletebilmek çok da kolay olmuyor.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sivas'a komşuyuz ya Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, ben Tokat'ı biliyorum, özel bir önemi var. Bakacağız diyoruz inşallah.

Bir başka, Sayın Çakırözer'in, bu fondan MİT'e yapılan tedarik ve harcamalarla ilgili. Şu an toplam olarak MİT için bir karar alınmış 379 milyon dolarlık. Bir başkası, proje başlama kararı, alınan, 185 milyon dolarlık. Bir de nakit olarak aktarılan 2015 yılında 83 milyon dolarlık.

Yine, terörle mücadelede elde edilen yetenekler hakkında, Utku Bey'in olabilir. Yine, terörle mücadelede, Utku Bey bir ara dedi ki: "Birçok yetenekten faydalanamadık." Belki Utku Bey veya başka milletvekilimizin de olabilir, "Sınırımıza hâlâ duvar örüyoruz." tabiri, eğer ki size aitse. Bakın, dünyanın bu konuda, herhâlde, "Elektronik sınır güvenliği bakımından en yetenekli ülkesi kimdir?" diye baksanız aklınıza herhâlde bir İsrail gelir, doğru mudur? Yani, gerçekten teknoloji... Ama İsrail'in bile yaptığı şey duvar örmektir. Yine, bir başka, 2'nci, eğer sayarsak, Amerika'dır, doğru mudur? Amerika ile Meksika arasında sınırda da bir kısmı da yine duvar örme. Dolayısıyla, en ilkel gibi gözüken, en klasik, geleneksel gibi gözüken en sağlam olduğu için bu sistem hem İsrail'de vardır hem Amerika'da vardır. Dolayısıyla da bizde kısmen... Bu sadece duvar değil, duvar, tel örgü, sensörler, gözetleme kuleleri, diğer bütün teknolojik imkânları da ekleyerek... Çünkü her koyduğunuz sistemle klasik sistemi alt etmek kolay değil ama teknolojik sistemleri bir başka teknolojiyle boşa çıkarabilmek daha çok mümkündür diye düşünüyorum.

Bu dönemde, personelin güvenli şekilde nakli için mayına karşı korumalı araçlarımız, terörist faaliyetleri tespit amacıyla insansız hava sistemleri, görev yapan araçların ve personelin el yapımı patlayıcılara karşı korunması için "jammer"lar emniyet birimlerimize kazandırdığımız bazı yeteneklerdir. Yine, Emniyet teşkilatımızın görevlerini eksiksiz icra edebilmesini teminen her türlü teknolojik desteğimiz de devam etmektedir.

2006 yılından bu yana sırt tipi, araç tipi ve sabit tiplerde karıştırıcı sistemler yapıldı. Bu sistemler terör örgütlerinin uyguladığı yeni yöntemlere göre sürekli iyileştirilmektedir çünkü siz hangi teknolojiyi getirirseniz o da farklı bir teknolojiyle önlem almaya çalışıyor. Farklı frekanslara yönelik bant genişliklerini kapsayıcı, kabloyla uzaktan sinyal gönderimini engellemek de dâhil olmak üzere, çeşitli tedbirler alınmakta. Ayrıca el yapımı patlayıcıları tespit ve imha teknolojileri için yeni projeler başlatıldı. Elektromanyetik algılayıcılar, toprağa nüfuz eden radar, elektronik devre tespiti ve daha birçok alanda yeni sistemler geliştirilmektedir.

Sayın Günal'ın mayınlarla ilgili... Türkiye'de 756.420 adet antipersonel, 194.678 adet de antitank olmak üzere toplam 951.098 adet mayın döşelidir. Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından 1998-2015 yılları arasında 25.813 adet antipersonel, 137 adet antitank olmak üzere toplam 25.950 adet mayın temizlenmiştir. Ottowa Sözleşmesi kapsamında antipersonel mayın stoklarından 2 milyon 938 bin 60 adedin imha işlemleri mühimmat ayırma ve ayıklama tesislerinde 1 Kasım 2010 tarihinde tamamlanmıştır. Bu mayınlardan 15.149 adedi eğitimlerde kullanılmak maksadıyla birliklerin envanterinde bırakılmıştır. Türkiye'de döşeli mayınların Ottowa Sözleşmesi'ne göre yükümlü olunan 1 Mart 2022 tarihine kadar temizlenmesi planlanmaktadır. Millî Mayın Faaliyet Merkezi Başkanlığında Türkiye Cumhuriyeti sınırları dâhilinde gerçekleştirilecek insani amaçlı mayın ve/veya patlamamış mühimmat temizliğine yönelik faaliyetleri yürütmek amacıyla 22 Ocak 2015 tarihli ve 6586 sayılı Millî Mayın Faaliyet Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun kapsamında Millî Savunma Bakanlığına bağlı olarak 27 Temmuz 2015 tarihinde faaliyetlerine başladı, İçişleri Bakanlığınca Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Ofisiyle birlikte yürütülen Doğu Sınırları Mayın Temizliği Projesi 5 Kasım 2015 tarihinde karşılıklı olarak imzalanan bir protokolle devralınmıştır İçişleri Bakanlığından. Hâlen Doğu Sınırları Mayın Temizliği Projesi'nin ihale ve sözleşme çalışmaları devam etmekte.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Devralınmıştır" derken artık onlarla ilgisi yok.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Tabii, yok, onlarla bir şeyimiz... Yani İçişleri Bakanlığıyla bir bağlantısı kalmamıştır, Bakanlığımız üzerinden yürütülmektedir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şunun için söylemiştim: Eğer bilginiz varsa...

Çok kısa, affedersiniz, bölmüş olmayayım ama.

Yani doğu sınırları deyince Ermenistan filan, bir şeyler...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Buna Irak ve Suriye sınırı hariç, geri kalan hepsi dâhil diyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Önce Avrupa Birliği denedi, sonra, "Burada İçişleri Bakanlığı sınır mayını temizlemesi mi yapar?" dedik, onun üstüne, Millî Mayın Faaliyet Merkezi kurunca -doğrudan ilgili kuruluş ama- ben hâlâ ihale sürecinin ve projenin sahibinin...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Millî Savunma Bakanlığı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamamen onlarla bir işimiz yok değil mi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Millî Savunma Bakanlığı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Parasını da biz vereceğiz, ihalesini de biz mi yapacağız?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, dışarıdan kaynağı da alıyoruz, eğer birisi katkıda bulunuyorsa o kaynağı almazlık etmiyoruz ama Millî Savunma Bakanlığı yapıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama çok büyük bir şey değil Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Önemli değil yani 40 milyon dolar da olsa, 5 milyon dolar da olsa biz eğer birisi katkıda bulunuyorsa alıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama işte, ben de onu soruyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani o parayı reddetmedik. Oldu mu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Reddetmedik de şunun için soruyorum: Sayın Başkanım, bu önemli bir husustur, benim bu soruyu sorma nedenim o, fikrî takip yapıyorum, bugün söylemedim, İçişleri Bakanımıza da söyledim, size de geçen yıl, bürokrat arkadaşlar biliyor.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, "Bu parayı almayalım, çok da önemli değil." dediniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir dakika efendim, lütfen, para meselesi değil ki Sayın Bakanım. Öbürü kaç paraya mal olacak, yaptığımız ihale, o zaman onu söyleyin. Yani öbür tarafta yapmış olduğumuz, "Kanun gecikti." dediniz, benim de "İyi oldu, gecikti ki Anayasa Mahkemesi iptal etti." dediğim 900 küsur bin mayının 600 küsur bini Suriye sınırındaydı yani şimdi, onu kaça temizleyecektik? Şunu söyleyelim: Bunu, kalktı, Avrupa Birliği çıkardı, ben sizin hafızanızı tazeleyeyim, herhâlde unuttunuz, ben siz biliyorsunuz diye uzun söylemedim, arkadaşlar bilmiyor; İçişleri Bakanlığı bünyesinde -bugün görüştüğümüz- sınır birimi bilmem nesi kuruldu, onlar kalktı Avrupa Birliğiyle beraber sadece ve sadece Ermenistan sınırına... Ben size başka şeyler de söylemiştim, dedim ki: Askerî yasak bölgelerin dereceleri değişiyor.

BAŞKAN - Evet, soru, görüş ve eleştirilere cevap vermek üzere Sayın Günal söz aldı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok ama şimdi, eksik bilgi geldiği zaman, ben de o zaman keşke fazla söyleseydim diye söylüyorum. Sayın Bakanı ben biliyorum, hafızası iyi, geçen sene tartıştık diye biliyorum, arkadaşlar bilmiyor, söyleyeyim: "Sadece Ermenistan sınırındaki bu mayınlar için Avrupa Birliği proje yaparsa, bunun arkasında Fransa olursa..." dedim, "İki: Kâzım Karabekir'in çiftliği oradan satışa çıkarılırsa, sınırdaki bazı yerler satışa çıkarılırsa..." dedim, "Üç: Askerî yasak bölgelerin tanımları değişip özel sektöre açılacağız, üçten ikiye..." Ben onun için sordum bu soruyu, diyorum ki: Bu projenin patronu kim?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Biziz, biz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamam, tabii ki Millî Mayın Faaliyet Merkezi bütün mayın temizleme faaliyetlerinin kontrolünü yapacak.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Affedersiniz Sayın Başkanım.

Bu durumda, bu işi hâlâ UNDP yapıyor, kardeşim, yapmasın ya! 40 milyon euro para bulamıyor muyuz? Onun şartlarıyla yapacağız, ne işi var Ermenistan sınırında UNDP projesinin Sayın Bakanım ya? Lütfen, bunu böyle -ben kızdığım zaman- masum bir şey gibi söylemeyin, benim o soruyu soruş maksadımı biliyorsunuz. Var mı o? Şu anda niye yaptırıyoruz onlara? Millî Mayın Faaliyet Merkezi, değerli komutanlarım...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - İhaleyi biz yaptık, ihaleyi biz yaptık Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yahu, kanun çıkarken o kadarına razı olduk ki hiç olmazsa size geçsin diye, beni konuşturmayın şimdi yani o hâliyle de yanlıştı ya. Arkadaşlar, bizim 40 milyon dolarımız yok mu mayın temizleyecek, size soruyorum, ey milletvekili arkadaşlar? Ya, ne işi var? o zaman, o UNDP'ye söyleyelim, gelsin bizim aşağıda Birleşmiş Milletlerin şeyi var, niye o zaman, Suriye sınırını temizleyivermiyor da oraya para vermiyor, Sayın Bakanım, bunu soruyorum o zaman. Onu da temizlesin o zaman ya, Allah Allah!

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Günal, biraz önce söyledim, Urfa Milletvekili Sayın Cevheri de dedi ki: "Urfa sınırındaki mayınları temizleyelim." Verdiğimiz cevap şuydu: Suriye ile Türkiye arasındaki bu güvenlik problemi devam ettiği sürece burada mayınların temizlenmesini düzenlemiyoruz. Daha önce biz ilgili kimselerden teklif aldık, ihalelerde fiyatlar ortaya çıktı yani âdeta firmalar arasında tercih noktasına gelmişken bu güvenlikten dolayı iptal ettik. Dolayısıyla, şu anda Suriye'de bir temizleme projemiz yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakanım, biliyorum, siz de biliyorsunuz, onun kitabını yazdırdınız bana yani sadece onu bilmiyorum, hepsini biliyorum, kusura bakmayın.

BAŞKAN - Ona da mı kitap yazdıydınız siz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sen neredeydin? Sen de buradaydın, Gürol Bey'le kavga edip protesto ettiğimizde burada değil miydin?

BAŞKAN - Buradaydım, buradaydım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakan o zaman yoktu gerçi ama...

Arkadaşlar, burada bir millî hassasiyet var, çok özür diliyorum...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hiç merak etmeyin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakana itiraz etmek için söylemiyorum, bu projeyi önce AB başlattı, Fransız fonlarıyla geldi, ondan sonra döndü, UNDP... Çok meraklılar, Ermenistan sınırındaki mayınların temizlenmesini Türkiye'nin bütün diğer meselelerinden daha çok merak ederler.

Bilginize sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Günal, teşekkür ediyorum.

Evet, Sayın Bakanım, Sayın Durmaz bir şey soracakmış.

Buyurun, Sayın Durmaz.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakanım, bedelli askerlik ücretinin düşürülmesi konusunda, takdir edersiniz, hepimiz, buradaki arkadaşlarla katkı sunduk.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bedelli değil de dövizli diyelim çünkü ikisi farklı kurum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Ama Hükûmetimiz de gelen kaynakları, fonları kullanmakta çok mahir. Siz bir öncülük etseniz, bu parayı bir sosyal projeye... Mesela, günümüzde nedir? İşte, kadın cinayetleridir gibi bu projeyi siz bulabilirsiniz, Bakanlık öncülüğünde...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Durmaz.

Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Kadim Bey, dövizli askerlikte, biliyorsunuz, yine o kanun çıkarken sizlerin sorularına ben cevap vermiştim, yılda yaklaşık 10 bin kişi başvuruyordu, bin euro olursa 10 milyon euro alacağız, 6 bin olursa 60 milyon euro olacak. Yani 60 milyon euro veya 10 milyon euro... Biraz önce diyor ki Mehmet Bey: "40 milyon doları almayın." Dolayısıyla da 10 bin kişi başvuruyor yılda ve bin alıyoruz, bu ne yapar? 10 milyon avro yapar.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bin euroya indirmekten muradımız daha yüksek sayıda bir temizlemeye gitmekti.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani çok da bir para değil, onu da söyleyeyim.

Bir başka soru, uzman erbaşlarla ilgili. Biliyorsunuz, bu kanun 1986 yılında çıktı. 1986 yılında çıkarken "Uzman erbaşlar başvurduğu süreden 30 yaşına kadar çalışsın..." Neden? Mümkündür ki terörle mücadelede kullanılacak, genç dönemdeyken bunlardan faydalanalım, 30 yaşından sonra ayrılsın, başka yerde çalışsın. Başka yerde çalışabilmek için de işte, kamu kuruluşlarına geçiş hakkı verilmişti diye düşünüyorum. Fakat daha sonradan "30 yaş değil, bu süreyi uzatalım." denildi ve 93 yılında ise bu süre 45 yaşına kadar çıkarıldı yani 93 yılında 489 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bu yaş 45 yaşına çıkarıldı. Fakat ondan sonra da tekrar denildi ki: "45 yaşında ayrılan kimseler de emekli olamıyorlar." O zaman ne yapalım? Daha sonra, 2010 yılında 3269 sayılı Kanun'a 6000 sayılı Kanun'u ekledik, denildi ki: "45 yaşına kadar görev yaptıktan sonra emekli olamayanlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında Millî Savunma Bakanlığına bağlı tesislerde çalıştırılır, emeklilik hakkını elde edene kadar." Dolayısıyla da şu anki kanun bu. Şimdi talep edilen ise emeklilik hakkını kazansa dahi emeklilik maaşını almak için de yaşı bekleyecekler, hatta, onların da "Diğer memurlar 65 yaşına kadar emekli oluyorlar, biz de 65 yaşında emekli olalım." diye talepleri var. Dolayısıyla, böyle bir şey.

Bir başka husus, yine, arkadaşlarım da "Gazi tanımını yapalım." dedi, şehit tanımı da yok, o yapılabilir mi ayrı bir şey.

ÖTV indirimiyle ilgili... Arkadaşlar bakacaklar.

Sıfır sorun... Sıfır sorun bir niyet, sıfır sorun bir niyet ama tek taraflı da olmuyor yani iki taraflı. Diyelim ki bir ülke, Irak için söyleyeyim, yukarıdaki, Kuzey Irak'taki Kürt yönetimini dışlamışsa, kendi anayasalarında o yönetime verilmesi gereken hakları vermemişse, diğer bir halkını da -yani inanın, Türkiye'den ziyade- dışlamışsa... Eğer o dışlama olmasaydı herhâlde çok az sayıda DEAŞ terör örgütü Musul'a geldiğinde yaklaşık 70 bin diye ifade edilen bir Kuzey Irak Merkezî Hükûmetinin ordusu Musul'u bırakıp da çekilmezdi. Dolayısıyla da halkını dışlamış, her birisini farklı bir bakış açısıyla... Yani kapsayıcı değil, ondan sonra da siz diyorsunuz ki: "Kuzeye bakmayın, merkeze bakın." E, merkez güçlü olduğu zaman, kapsayıcı olduğu zaman halkının, milletinin tamamını temsil kabiliyeti olduğu zaman görüşürseniz bir anlam ifade eder. Siz şu anda ne kadar merkezle görüşürseniz görüşün kuzeyin ihtiyaçlarını karşılayamıyorsunuz, taleplerini yerine getiremiyorsunuz. Dolayısıyla da anayasal statüye kavuşmuş, onların orada özel bir durumu var. Dolayısıyla da Kuzey Irak Kürt Yönetimi'yle de görüşülmesinde hiçbir sıkıntı yoktur diye düşünüyorum.

Vatandaşlarımıza barış... Tabii, 80 milyon kardeş. Anayasal vatandaşlık konusunda hepimiz eşitiz. Hiçbir kimsenin bu ülkede ne bir imtiyazı ne de bir ayrıcalığı vardır. Tabii, ayrıcalığı olmayınca da negatif durumu da yoktur. Anayasal vatandaşlık statüsünde 80 milyon, 78, 79, 80 milyon hepsi eşittir. Burada varsa bir eksiklik, yine olabilir hepimizin düşündüğü bir şey. Bu Parlamento bunun için var. Çok mesafe aldığımıza inanıyorum, samimi olarak çok mesafe aldığımızı düşünüyorum. Yani onlara hiç girmeyelim. Eksikler var mıdır? Olabilir, onu da yine beraber konuşalım, burada yapalım. Peki, buradaki problem nedir? Oradaki problem, sen ister bunu kabul et ister kabul etme, ben elimdeki bu güçle bir yerden silah elde ediyorum, bununla zaten kendi çizgimi çiziyorum, sen ister uy ister uyma düşüncesine geliyor. Onu da bir hukuk devletinde, ne Almanya'da ne Fransa'da ne İngiltere'de kabul etmezler, Türkiye de bir hukuk devletidir, Türkiye'de de kabul etmezler.

Yine, patlayıcılara karşı istihbarat eksikliği... Gerçekten, muhakkak ki olduğuna göre "Var." demek lazım, hiç onda şüphe yok ama bu öyle bir şey ki her gün gerçekten gerek canlı bombalardan gerek bombalardan, işte patlayıcılardan o kadar çok yakalanan var ki buna musahhih gibi derler. İşte Utku Bey de gazetecidir, bilir. Bir gazetede binlerce kelime var, bin kelimeden 999'u doğrudur da -musahhih gözden geçirir- 1 tanesi gözden kaçmışsa işte o göze çarpar. İşte maalesef bu olanlar da birçoklarını yakalamıştır ama bir tanesi kaçtığı için o ortaya çıkmıştır ama inşallah, onların da olmaması gerekir ama Amerika'da da oluyor, Fransa'da da oluyor. Tabii, yanlış, suimisal emsal olmaz derler. Yanlış emsal değil ama sonuçta her yerde bir insan var, insanın da bir noktada bir eksik kaldığı husus olabilir.

Yine bir başka, Utku Bey'in de... Millî Muharip Savaş Uçağı'nda gelinen son durumla ilişkili olarak... 2010 tarihinde Savunma Sanayii İcra Kurulu kararı gereği Savunma Sanayi Müsteşarlığıyla TUSAŞ arasında 23 Ağustos 2011 tarihinde Jet Eğitim ve Muharip Uçak Kavramsal Tasarım Geliştirme Sözleşmesi imzalandı ve Eylül 2011'de yürürlüğe girdi. İmzalanan sözleşme konsept geliştirme ve kavramsal tasarım safhasını kapsamaktadır. Bu safha 29 Eylül 2013'te sona erdi. Gelinen nokta itibarıyla yurt içi savunma sanayisinin muharip uçak üretimi için gerekli olan teknolojik hazırlık seviyesini belirleyecek olan yapılabilirlik etüdü tamamlanmıştır. Ocak 2015 tarihli ve 745 sayılı Savunma Sanayii İcra Komitesi Kararı'yla Millî Muharip Uçak Geliştirme Projesi ön tasarımına ilişkin çalışmalara devam edilmesi, 2018 yılına kadar ön tasarım çalışmalarının tamamlanmasının hedeflenmesi ve söz konusu projenin önemine binaen projenin Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden oluşacak bir program yönetim yapısınca -bu F16'da takip edilen usulle- takip edilmesi hususunda Savunma Sanayi Müsteşarlığı yetkili kılınmıştır. Bu karar doğrultusunda ön tasarım çalışmalarının başlatılarak ilgili kararda hedeflenen takvimde tamamlanması için ilk aşamada Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve ilgili firma -Bu hangisidir? TAI- TAI personelinin katılımıyla 9 Şubat 2015 tarihinden itibaren tam zamanlı olarak TUSAŞ Balgat tesislerindeki program yönetim ofisinde çalışmalara başlanmıştır. Yabancı iş birliği yapılacak firma seçim sürecinde yürütülen teklif değerlendirmeleri sonucunda 12 Kasım 2015 tarihinde sözleşmeye yönelik görüşmelere İngiliz BAE firmasıyla başlanmasına karar verilmiştir. Gerek İngiliz Savunma Bakanlığıyla gerekse İngiliz Dışişleri Bakanlığıyla da görüştüğümüz hususta şunu söyledik: "Telif haklarına sahip olacak -öyle lisans adı altında değil de- bir uçağı üretmek asıl gayemizdir, hedefimizdir. Dolayısıyla, buna ilişkin hedefimizi kabullenerek bizimle iş birliği yapmaya hazırsanız biz hazırız." dedik. Onların da bana ifade ettikleri de bizim de Türkiye'nin telif haklarına sahip olacağı bir uçağı elde etmesinde gereken her türlü tecrübeyi paylaşmaya hazır olduklarını ifade ettiler.

"Yurtta sulh, cihanda sulh." yine bizim bir başka sözümüz, bunun kadar güzel bir şey yani barış istiyorsan savaşa hazır olmak gerekli. Savaş için savaş değil yani buna caydırıcılık gücü diyorlar. Eğer caydırıcılık gücünüz olmadığında, dediği gibi, adamlar fırsat bulduğunda bir başka yere girer. Şimdi, terör örgütü giriyor, illa devletin... Devlet de giriyor. Bugün Rusya'nın Ukrayna'ya girdiği nedir? Ukrayna'dan sonra Kırım'ın ilhakı nedir veya Rusya'nın, Gürcistan'ın Abhazya ve Güney Osetya bölgelerine müdahalesi nedir? Caydırıcılık gücü olmazsa farklı usullerde -hibrit savaş usulleri de dâhil olmakta- saldırıya muhatap kalıyorsun. O hâlde, barışı koruyabilmek için mutlaka güçlü olmak lazım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yani Rusya oraya girdi, biz de buraya mı girelim?

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Caydırıcı olabildiniz mi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, biz Türkiye için söylüyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yani Rusya oraya girdi, biz de Suriye'ye mi girelim, ne yapalım?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, bizim öyle bir düşüncemiz yok. Biz onun için diyoruz, "Yurtta sulh, cihanda sulh." de olacak ve bir de güçlü olacaksınız diyoruz çünkü onun için de savaşa... Bizim de yaptığımız odur.

Bir başka husus, biz savaş istemiyoruz çünkü bizim inancımız barıştır. Barışta insanlar insanlık değerlerini geliştirebilirler. Savaş yıkar, yok eder, tahrip eder. Dolayısıyla, barış insanı geliştirir. Medeniyetler barış dönemlerinde kazanılır, büyür, gelişir. Dolayısıyla da savaşı hiç kimsenin istememesi lazım.

Yine, Rusya'nın uçağını vurmakla ilgili sadece bir şey söylerim: 1983 yılında yolcu uçağını düşüren bir Sovyet Rusya vardı, yolcu uçağını, askerî bir uçak bile değil. Bombardıman uçağı Türkiye'ye geliyor, daha önce birkaç sefer ihlal etmiş, uyarılmış ama hâlâ devam ediyorsa yani o zaman ne demek lazım? Bir ülke var ki yolcu uçağını sivil yolcu uçağı olduğunu bilerek düşürüyor ve 240 yolcu ve 29 mürettebatın ölümüne yol açan bir ülke var, bir de savaş uçağı, bombardıman uçağı Türkiye'ye geliyor, buna karşı işte etkisiz "Ya, göz yumsaydınız, kabul etseydiniz, taciz de o kadar önemli değildi." denebilir. Ama, bir başka husus yine belki Utku Bey'in...

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Yok efendim, yanlış anlaşılma var Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Peki.

Yani kaybettik diyorsanız, yok eğer buradan kaybettik diyorsanız o hâlde yapmamamız gerekirdi noktasına geliniyor da ondan ya da biz hakkımızı hukukumuzu koruyacağız, zarar da olursa karşılanabilir demek gerekir diye düşünüyoruz.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii ama yani "Göz yumacağız" demedim ben ama hakkımızı hukukumuzu da koruyamadığımız ortaya çıktı, onu söylüyorum. Mesela, az önce caydırıcılıktan bahsettiniz, caydırabildiniz mi? Bayır Bucak Türkmenleri kalmadı Bayır Bucak'ta artık biliyorsunuz. Yani özellikle de o uçağı düşürdükten sonra oldu. Ben şeyi de özellikle vurguladım yani kabul edilemez tacizleri ama...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Rusya bu uçak düştükten sonra oraya girmedi, bu uçak düşmeden önce Rusya olduğu için oraya girdi.

Bir başka husus, bizim ASELSAN biliyorsunuz Uruguay'da sınır güvenliğine ilişkin ihaleyi uluslararası bir ihaleye katılarak aldı. Dolayısıyla, Türkiye de bu sınır güvenliğiyle ilgili yetkin, yeterli bir durumdadır.

Yine Başika'yla ilgili... Diyala'ya ben de gittim. Diyala'da peşmerge eğitimimiz var, Süleymaniye'de peşmerge eğitimimiz var. Yine Kuzey Irak yönetiminin talebi üzerine diğer yerlerde eğitimimiz var. Yine bu da Iraklı yetkililerin talebi üzerine açılmış bir üs. Burayı Irak Savunma Bakanı ziyaret etti ve gerçekten vermiş olduğumuz eğitimden dolayı da teşekkür etti. Peki, itiraz nereden çıktı? Gerçekten Savunma Bakanı ziyaret etti, vermiş olduğumuz eğitime teşekkür etti. İtiraz ne oldu? Burası sınır bölgesine yani DEAŞ'la olan sınır bölgesine 5 kilometre, Musul'a da 25 kilometre yaklaşık, sınıra 5, Musul'a 25. Dolayısıyla da buradaki DEAŞ'tan gelecek tehdide karşı buranın güvenlik kapasitesini artıralım dediğimizde, işte o zaman yani bizim görüşümüz o ki dış güçlerin de etkisiyle birlikte bunlar şey oldu. Oysa bu çok net şekilde, en son NATO bakanlar toplantısında, DEAŞ'la ilgili bir toplantıda Irak Savunma Bakanı da gelmişti, ona da söylediğim husus, bu, Irak'a yönelik bir tehdit değildir, siz kendiniz de gördünüz, bu, DEAŞ'a yönelik tehdit, zaten 5 kilometre sınır var. Kaldı ki biz orada kendi kapasitemizi güçlendirdikten sonra DEAŞ'ın yapmış olduğu saldırılar da gösterdi ki bizim orayı güçlendirmekte ne kadar haklı olduğumuz da ortaya çıktı.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, beş dakika kaldı.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, en kısa zamanda...

Eğitim uçağımız yine henüz uçurulamadı. HÜRKUŞ'un bir A'sı var, bir B'si var dediği gibi. HÜRKUŞ A Projesi'nde 2 adet prototip uçak geliştirme çalışmaları yapılmakta olup hâlihazırda uçuş testleri icra edilmektedir. Uçuş testlerinin tamamlanarak uçuşa elverişlilik sertifikasının 2016 yılı ikinci döneminde alınması planlanmaktadır. HÜRKUŞ B Projesi'nde ise HÜRKUŞ A çalışmaları paralelinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının tedarik edeceği 15 adet uçağa ilişkin çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda kritik tasarım aşamasına gelinmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığına ilk uçağın teslimatının Haziran 2018 ayında yapılması planlanmaktadır.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Efendim, Eskişehir...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Eskişehir gerçekten havacılığın merkezi. Orada Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın bakım merkezi olağanüstü bir kritik seviyede, Alp Havacılık diye yine bir firma var, olağanüstü bir kritik seviyede. Sikorsky helikopterlerinin bazı parçalarını özellikle tek olarak dünyada üreten firma. Eğer şimdiki yapacağımız bu genel maksat helikopterinin de birçok önemli bir bölümü de, yine transmisyon bölümünü de Alp Havacılık yerine getirecektir.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Efendim, Kazan'la birlikte havacılık vadisi yapma?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ondan hiç şüpheniz olmasın ki, zaten birbiriyle bağlantılı olur, daha iyi olur.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bağlantılı sorulara da cevap verin her ne kadar Sayın Günal itiraz etse de.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, anladım, oradan Isparta'ya da...

BAŞKAN - Yok, yok, Sayın Bakanım.

Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Biz istiyoruz ki Türkiye'mizde inşallah -daha şey olacak- barış olsun, huzur olsun efendim. Enerjimizi içeride harcamazsak inan ki biz çok şey başarırız.

İl İdaresi Kanunu okuyorum, İl İdaresi Kanunu diyor ki: "Vali -yani mülki idare amiri- kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır." Biz düşünüyoruz ki... Ben hukukçuyum, hukuk doktoruyum, bir başkası da farklı düşünebilir. Valilerde yetki genişliği esastır. Yani, yasaklanmamışsa -işte, mülki idareden gelen arkadaşlarımız da var- serbestsiniz demektir. Kamu düzeni ve güvenliğini korumak için -bugünkü uygulamalar işte- sokağa çıkma yasağı gerekiyorsa yetki genişliği esasına göre biz bunu alırız diye düşünüyoruz.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu bir yorum ama Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yani, ayrı bir şey.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu bir yorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Olabilir, olabilir Ahmet Bey. "Eğer" burada bir yorumdur ama idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine tabidir, ola ki burada bir sıkıntı varsa yargıya gidilir, yargı da karar verir, biz de onu doğru olduğunu düşünürüz.

Yine, bir başka husus, alan kazanmayla kişilerin bir yere kaydırılıp kaydırılmadığı hususunda... Bakın 2,5 milyonun üzerinde bir mülteci bize geldi ama şu anda Kuzey Irak'ta da 200 binin üzerinde bir insan var. Bu 200 bin insan da DEAŞ'tan dolayı gitmedi. DEAŞ o bölgeye gelmeden önce oradaki bir yapı, kendisine tabi olmayan bir yapı dışladı yani. Hatta bir ara Kuzey Irak Kürt Yönetimi sınırı kapattı. "Nasıl kapatırsın, açın." denildi, sonra da orayı bir şekilde o da açmak zorunda kaldı ama şu anda da hâlâ o devam ediyor. Suriye'den Kuzey Irak'a gitmiş 200 bin kardeşimiz orada duruyor. Dolayısıyla da alan kazanılınca insan bir yere gitmez değil, orada pekâlâ var.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bu, sorumun cevabı değil Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Peki, olabilir Ahmet Bey.

Bir başka şey, Kuzey Suriye'deki, oradaki Kürt kardeşlerimizin statüsüne biz değil, Suriye halkı karar verecek. Suriye halkı ne derse...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır, ben Hükûmetin açıklamalarını soruyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, yok, biz onu söylüyoruz.

Bir başka husus, Kobani'yi Türkiye kurtardı. Kobani'nin, ilçenin dört tarafı vardır, üç tarafında DEAŞ vardır, bir tarafı açıktır, o açık olan kısım da Türkiye'dir. Bütün mühimmat gitmişse Türkiye'den gitmiştir, bütün gıda gitmişse Türkiye'den gitmiştir ve orada savaşan insanların eşleri, çocukları, hanımları, anneleri, babaları, savaşamayacak olanları Türkiye'dedir. Yani, adama diyorsun ki: "Senin gözünün arkada kalması gerekenlerin hepsi Türkiye'de, emin ellerde." Dolayısıyla, yani, bunu da kabul etmek lazım Allah için. O zaman sen nasıl farklı bir şey dersin oradaki "Kürtler dışlandı." diye?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama orada PYD bir yeri işgal etmiş miydi, yoksa saldırıya mı uğradı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla, üç tarafı da saldırılı, kuşatılmış bir yerde, tek yardıma açık olan yer Türkiye'de. Türkiye de bu yardımı, desteği verdi. Hatta, ilave olarak da Kuzey Irak'tan da gelen güçlerin de kendi ülkesinden geçerek oraya katkı verilmesini de sağladı.

Yine, bir başka konu -az bir sürem kaldı da- kışlalarda şüpheli ölümlerle ilgili olarak yani intiharlar... İntiharla oluyor ama birçokları... Bu gerçekten ciddi bir problem. Sadece Silahlı Kuvvetlerde değil, her kurumda da ciddi problem; Emniyette de vardır, diğer memurlarda da. Bizim bakanımız intihar etti, birçok yerde üniversite rektörleri intihar etti. Bazı yerlerde çok öne çıkıyor ama bazı yerlerde yok. İntihar bu toplumun ortak bir problemi. Ama nasıl çözeceğiz, biz buna bakalım. Ama kafalardaki bu soruyu gidermek için de biz birçok... Doktorlarla görüşmesi, ruhsal incelemesi ama en son Ocak 2015'te biz 6586 sayılı Kanun'la bir değişiklik yaptık, dedik ki: Ola ki bir şüphen varsa, bu olay olur olmaz bir avukatı sen hemen ata -bütün parasını da biz vereceğiz- aileye hemen haber verilecek, senin atadığın avukat otopsisine de girecek, otopsiden en sonuna kadar, eğer dava açılırsa dava aşamasında avukat takip etsin -yine parasını ben ödeyeyim- yeter ki kafanda bir kuşku kalmasın. Bütün hepsi bizim evladımız ve bize emanet edilmiştir, bizim buna sahip çıkmamız lazım. Yani alınması gereken çok şey var. Bu sadece Türk ordusunda değil, Amerikan ordusunda da, bir başka orduda da bu problem var ama bu problemi nasıl çözeceğiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Muş) - Amerika'nın rakamını bir verseniz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Amerika'nın rakamını versem, 30 binlerde falan Ahmet Bey.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama bu rakam biraz abartılı değil mi?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Süreniz doldu, kalan soruları...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Efendim, daha şey olursa onları da yazılı olarak vereyim diyeyim olur mu?

BAŞKAN - Lütfen...

Çok teşekkür ediyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Estağfurullah.