Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .11.2024 |
AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Sayın Bakanım, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'yle getirdiğiniz eğitim felsefesindeki yenileşme için teşekkür ediyorum. 21'inci yüzyılın ihtiyaçlarına cevap veren müfredat içeriğinde yaptığınız yeniliklerin, Türkiye'yi bu yüzyılda taşıyabilecek düşünce kapasitesini geliştirmenin bu ülkeye yapılabilecek en büyük hizmet olduğu inancındayım. Bilimsel gelişmelerin eğitimdeki yansımasını TEKNOFEST'lerde, teknoparklarda, AR-GE çalışmalarında, Türkiye'nin giderek artan patent oranlarına bakarak da görüyoruz.
Diğer taraftan, fiziksel koşullarda iyileşmeyi paylaştınız. AK PARTİ iktidarının ilk günlerinden itibaren batı ve doğu illeri, şehir ve kırsal, kadınlar ve erkekler arasında eğitime erişim eksikliğini gidermek, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için yaptığı çalışmaları özetlediniz. Ben sadece bir örnek vermek istiyorum. Diyarbakır'dan bu örneğim: Diyarbakır'da doksan dört yılda yapılmış 1.269 okul varken AK PARTİ iktidarı döneminde bu rakam 2 katına yani 2.500'lere çıkmıştır.
Eğitim bütçesinin ancak yüzde 10'u yatırıma ayrılabiliyor, keşke çok daha fazlası ayrılabilseydi. Böyle bir durumda devlete, millete destek olarak okul yaptıran hayırseverlerin öneminin altını çizmek istiyorum. Kayseri de hayırseverlerimizin yarıştığı bir şehir, okul yaptıran tüm Kayserili hayırseverlerimize de teşekkür ediyorum.
Elbette sayı kadar içerik de önemli. "Eğitim, vicdanı hür nesiller öğretmekten uzaklaştı." diyor muhalefetteki arkadaşlar ancak gençler arasında yapılan araştırmalarda, Türkiye'nin bir değeri olarak Atatürk'ü görenlerin sayısının, oranının yükseldiğini de gösteriyor, bu iddialara zıt bir tablo ortaya koyuyor.
"Kelimeler ruha vurulan çekiç darbeleridir." diyordu Nurettin Topçu; kelimelerle hem dünya hem de iç dünyamız inşa olur. Ve hatta devam ediyor: "Maarif" denilen şeyin insanlara öğretmesi gereken ilk marifet, hayatı boyunca kelimeleri dikkate almasıdır. Hatıra ve hafızayı taşıyan kelimeler öğretilmeden gelecek inşa edilmez; kelimeler de okumadan öğrenilmez. Bu müfredatla Türkiye'nin özellikle PISA sonuçlarına da bakarak okumada çok daha iyi yere geleceğine inanıyorum.
Kelimelerden devam edeyim. 13'üncü yüzyılda Karamanlı Mehmet Farsça ve Arapça yazan aydınların çoğunlukta bulunduğu Konya'da şöyle diyor: "Bugünden sonra Divanda, dergâhta, bargâhta, Mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır."
1876 tarihli ilk Anayasa'mızın içinde "Devletin lisanı resmîsi Türkçedir." diyor ve hatta devlette istihdam olunmak için Türkçe konuşmayı şart getiriyor. Yine, resmî dilin Türkçe olmasını Mustafa Kemal Atatürk'ün isteğiyle 1921 Anayasası'nda görüyoruz, "Devletin resmî lisanı Türkçedir." 1924 Anayasası'nda madde 2, 1961 Anayasası'nda madde 3, 1982 Anayasası'nda da değiştirilemeyecek hükümler arasında Türkçe geliyor.
Ulus devletlere geçerken, Fransız İhtilali'nden sonraki dönemin içinde, ulus devlet, modern devlet modeli içinde, etnik çeşitliliği bir ortak noktada buluşturmanın yolu ortak dil olmuş, Fransız Devrimi sonrası bütün modern devletlerde birleştirici bir unsur taşımış. Fransa örneğini verdi konuşmacı ama İlber Ortaylı'dan aktarmak istiyorum: " 'Fransa' demek, Fransızcadır." diyor; bu İngilizce olmuş, Fransızca olmuş, İspanyolca olmuş. Türkiye Cumhuriyeti için ise ortak dil Türkçedir. Ortak dil, ülkemizde konuşulan başka dillerin yasaklanması, yok sayılması, gelişiminin engellenmesi anlamına da gelmez. Nitekim, AK PARTİ iktidarının bu dillere yönelik şimdiye kadar yaptığı pek çok örneği de saymak mümkün.
Yine, Fransa örneğini verdi biraz önce bir konuşmacı. Fransız Anayasası'na göre Fransızca 1992'den beri Fransa'nın resmî dilidir. Resmî Hükûmet yayınlarında, eğitim sisteminde, yasal sözleşmelerde, reklamlarda, yabancı sözcüklerin Fransızcaya çevrilmesi zorunludur.
"Ana dil eğitimi" ile "ana dilde eğitim" birbirinden farklı şeyler. Ana dil eğitimiyle ilgili sorun yok ve bu Türkiye'de pek çok örneğiyle aşılmış durumda; okullarda Kürtçe, Lazca ve başka pek çok dilin okunması, eğitim görülmesi söz konusu. Ama "ana dilde eğitim" dediğimiz zaman, tüm derslerin o dilde verilmesi anlamına geliyor ki bu 2 müfredat, 2 ayrı öğretmen grubu, eğitim materyali, okul, her şeyiyle 2 tane olması gerekiyor ve milleti ikiye bölen bir durum.
Ben sözlerime son verirken 13'üncü Yüzyıldaki Karamanlı Mehmet'e selam gönderiyorum.
Türkçenin bu eğitim sisteminde çok daha iyi öğrenilmesi ve öğretilmesi dileğiyle, 2024 yılının Türkçenin de gençlerimize daha zengin kelimelerle öğretildiği bir yıl olmasını diliyorum.