KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın Başkanım, değerli Bakanım, çok değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar, basın mensupları, burada bulunan tüm heyet; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen yılki bütçe konuşmamıza baktığımda sanırım 14 Kasımda görüşmüşüz Millî Eğitimi. O zaman İsrail'in zulmü, soykırımı yeni başlamıştı, daha 7 Ekim, işte, otuz yedi günlük. 10 bine yakın ölümden bahsetmişiz, 3 bin kayıp; içimiz yanıyor. Tekrar onu görünce, on üç aya geldi, 43 bin ölüm var, çoluk çocuk, kadın, 10 bin kayıp var, 100 bin yaralı var. Kahrolsun İsrail! Onunla birlikte hareket edenler kahrolsun diyorum ve bu dünyanın geldiği aciz içinde tekrar tutanaklarda bulunması için bahsetmek istiyorum.

Tabii, iyi gelişmeler de oluyor. Yarın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 41'inci yılını kutlayacağız, 41 kere maşallah diyelim. Ben Dostluk Grubu Başkanı olarak katılamayacağım ama inşallah Meclisten giden heyet ve Cumhurbaşkanı Yardımcımız kutlamalarda olacak.

Değerli Bakanım, bütçeniz hayırlı olsun. Yeni yüzyılın, Türkiye Yüzyılı'nın ikinci bütçesini yapıyorsunuz çok şükür. Bu millet 23'üncü yılına girdiğimiz bu süreçte bize şans verdi, bizi yönetme erki olarak görmek istediğini söyledi. Bu da bana şunu hatırlatıyor -coğrafyamın büyüğünün sözlerini her zaman kullanmaya çalışıyorum- Hazreti Mevlâna diyor ki: "Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez." Demek ki AK PARTİ yirmi iki yıldır bu milletin gönlünü alabilmiş; ömrünü de hayatını da eğitimini de bu millet emanet etmiş. Ne dersek diyelim bunu kabul etmemiz lazım.

Peki, AK PARTİ bunun karşılığını nasıl vermiş? Orhan Bey de biraz önce bahsetti, konuştu, söyledi. Hani bu ülkede bir başörtüsü zulmü vardı ki bugün hiç konuşmuyoruz. Muhalefetin, hepimizin içini rahatsız eden...

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Gene oraya mı geldik ya?

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Yüzyıl önce de başka şeyler vardı.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, lütfen dinleyelim Orhan Bey'i.

ORHAN ERDEM (Konya) - Hani eğitime erişimden bahsediyoruz, eğitimin önünde en büyük engeldi katsayı. Nerelerden geldik, AK PARTİ döneminde şimdi ne başörtüsü konuşuyoruz, ne katsayı konuşuyoruz. Kadınların, kızların eğitime, iş hayatına katılımının en yüksek olduğu seviyelere gelindi. 2002'de gelir gelmez şartlı eğitim desteğini başlattı sırf kız çocuklarının eğitim oranlarını artırmak için ve çok başarılı bir uygulama oldu. Uluslararası takipte ve ödüllere mazhar olan bir uygulamaydı. Sadece anneye vererek, kız çocuğunu eğitime aldırarak bilhassa eğitime erişimin az olduğu bölgelerde bunu sağlamış oldu.

Şimdi, muhalefetin eleştirileri yapıcı olduktan sonra başımızın üzerine; Sayın Bakanımız, heyet de bizler de bunu dikkate alırız ama bizim Türkiye'de muhalefet konusunda şöyle bir eksiklik var: Hiç iyi bir konudan bahsetmiyoruz yani bu yirmi iki yılda bu Millî Eğitim hiç mi iyi bir şey yapmadı? Yani bu şartlı eğitimden bahsederek ondan sonraki eksiklere girebiliriz. Kitaplar çocukların masalarına konuldu, bunlardan bahsedebiliriz. 350 bin derslikten 750 bine gelmiş, 30-40 kişilik sınıflar 13'e, 16'lara düşmüş. "Ya, bunu iyi yaptınız ama şunu da yapsaydık." desek Sayın Bakanı, bürokrasiyi daha güçlendirmez miyiz? YÖK'teki gelinen noktayı, bunları hepimiz görüyoruz, birlikte yaşıyoruz. Keşke iyilikleri de konuşabilen ve eksikleri de ifade edebilen bir muhalefet yapısı olsa. Ben şunu demek istiyorum: İyi var, daha iyi var, çok daha iyi var. Biz bugün iyi noktaya getirmişizdir, daha iyiye getirtmek tabii ki başta muhalefet, hepimizin görevidir. Bu noktada söylenecek her şey başımızın üzerinedir.

Türkiye'nin en büyük kaynağı genç nüfusu ve beşerî sermayesi. Bizim çok güçlü madenlerimiz, petrollerimiz yok. Biz bugün 2.500-3 bin dolardan 2002'de aldık, 2025 bütçesinde 15 bin doları inşallah hedefledik, şu an 13 bin küsur dolar. Orta vadeli planda da 2028'de 17.500-18 bin dolarları konuşuyoruz. Artık gelişmiş ülkeler liginden çıkarak bir üste doğru ilerliyoruz. Bunları yapabilmek için bir ülkenin bir kere beşerî sermayesinde bir gelişmenin olması lazım. Ben hatırlıyorum, 2002'de hükûmetlerimiz göreve geldiğinde, iktidar olduğumuzda Türkiye'nin -Sayın Bakanım yanlış mı hatırlıyorum bilmiyorum ama- ortalama eğitim süresi 6,7'ydi. Yani orta birden terk bir millettik. Hani, seksen yıllık cumhuriyette eğitimde ne yazık ki coğrafyanın, siyasetin kargaşası içinde gelinen nokta buydu. Şimdi, yirmi yılda sanırım 9,5-10'a doğru ilerleyen bir noktaya geldik, daha da ileriye gitmemiz lazım. Dünyada bazı ülkeler bütün eğitim çağındaki nüfusunun üniversite mezunu olması için çaba sarf ediyor. Tabii, bunu planlı yaparak, mesleki eğitimini, diğer konulardaki eksikliklerini planlayarak. Şunu demek istiyorum: Eğitimdeki yükselme 1 puan olduğunda ekonomide, millî gelirde, ülkenin demokrasi ve yaşamında, hukukun üstünlüğünde her şeyde de yükselme oluyor. Onun için belki bugün eğitim bakanlıkları en çok tartışılan bakanlıklardır ve AK PARTİ de bu noktada elinden geleni yapmıştır, yapmaya devam ediyordur. Bu zor coğrafyada terör, yaşanan felaketler içerisinde bu hâle getirmiştir ki bugün TEKNOFEST'lerle, bilim merkezlerini 100 küsur sayılardan 3 binlere çıkararak kurduğu laboratuvarlarla artık -geçen de söyledim- yeni nesli "İcat çıkarma." mantığından "Yeni icatlar çıkar." nesline çeviren bir anlayışa evrimiştir.

Değerli Komisyon üyeleri, değerli arkadaşlarım; tabii kötü bir konuyu hemen çok büyüterek milletimizin de belki hevesini kırıyoruz. Neden? Doğru, bu yıl okullar açıldı, temizlik konusunda üç beş gün gecikmeler oldu. Çalışma Bakanlığının planlamalarının Mili Eğitimle uymaması olabilir, keşke olmasa. Ankara'nın sanırım 3 bine yakın okulu var Sayın Bakanım, herhâlde Ankara Büyükşehir Belediyesi 7-8 tane okul temizlemiş, sanki bütün temizliği bu yapıyor. Yani, öyle bir...

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Okullar müracaat etmiş.

ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın Şenol lütfen.

Öyle bir hâle soktular ki yani Bakanlığın bu kadar emeğini hor görmek yanlış diye düşünüyorum. Ben, bütün büyükşehir belediyelerine şunu demek istiyorum: 2014'te biz Büyükşehir Kanunu'nu çıkarınca il özel idareler bütçelerinin en az yüzde 20'sini eğitime ayırmak zorundaydı, bu konu ortada kaldı. Ben hatırlıyorum, Sayın Bakanım, bizim 2014'te sadece Büyükşehir Kanunu'ndan dolayı 500-600 milyar kaybımız olmuştur. Bugüne vurursak herhâlde 5 milyardır. Şimdi, bu kadar süredir bu büyükşehirler -Allah'ın aşkına- eğitime ne yaptılar? Bu kanunda bu boşluğa atıfta bulunulmuş ama zorunluluk değil, ne yaptıklarını görmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Erdem, buyurun bir dakika veriyorum.

ORHAN ERDEM (Konya) - Yapanlar var. Ben Konya Büyükşehir Belediyesinin her hafta bir okul açılışına katıldım kendi görevi olmadığı hâlde. Keşke biz bütün büyükşehir belediyelerinin eğitime yaptığı harcamayı bir çıkarabilsek o zaman samimiyetlerini görebiliriz diye düşünüyorum.

Söylenecek çok şey var ama süre yetmeyecek ve uzatmama kararı aldık. Yeni Türkiye Yüzyılı bütçeniz hayırlı olsun Sayın Bakanım. Hem YÖK hem Yükseköğretim Kalite Kurulunuz hem ÖSYM olarak inşallah güzel hizmetlere vesile olsun diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.