KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genelde bütün bütçelerde -onu takip ediyorum ben- başlangıç şöyle oluyor, siz de öyle dediniz, "Bütçede en fazla payı eğitime ayırdık." dediniz. Her bütçede bunu duyuyoruz. Evet, yıllar içerisinde belli bir artış olmuş; 2002 yılında eğitime ayrılan pay gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,1'iymiş, 2016 yılına kadar ciddi bir artış olmuş, 2016'da yüzde 4,2'ye çıkmış ancak 2016'dan itibaren ciddi bir azalış söz konusu Sayın Bakan. 2016 yılında gayrisafi yurt içi hasıladan eğitime ayrılan pay yüzde 4,21 iken 3,54'e düşmüş durumda yani şimdi, bakıyorsunuz, 2002 yılında yüzde 3,1; yıl 2025, yüzde 3,5. Eğitim kurumlarının sayısı artmış, okul sayısı artmış, öğrenci sayısı artmış, öğretmen sayısı artmış, üniversite sayısı artmış, her şey artmış, aradan yirmi üç yıl geçmiş ancak gelinen nokta, bakıldığı zaman, 2002 yılındaki manzarayla üç aşağı beş yukarı aynı, aldığı pay en azından aynı. Esasında geriye bakıp bakıp durmaktan da yorulduk, hep 2002'yle kıyasla, mukayese et yani geriye bakmaktan önümüze bakamıyoruz. Esasında yapmamız gereken şey, yanımızdakilerle kendimizi kıyaslamak, OECD ülkeleriyle kendimizi kıyaslamak; sabahtan beri bütün AKP'li, MHP'li herkes de OECD'den rakamlar veriyor. Ben de size OECD'den rakamlar vermek istiyorum: Buna göre Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcamayı yapan OECD ülkesi. İlköğretimden üniversiteye kadar öğrenci başına düşen yıllık harcama Türkiye'de 5.425 dolar, OECD ortalaması 14.209 dolar; neredeyse 3 katı. Sayın Bakan, Türkiye eğitim harcamasında OECD ortalamasının çok altında, sonuncu sırada. Aynı zamanda Türkiye, ilkokul kademesinde kamu harcamalarının en düşük, özel harcamaların en fazla olduğu ülke konumunda; özel harcamaların payı ülkemizde yüzde 23, OECD'de ise sadece yüzde 6. Yani bu yirmi iki yıllık süreç sonrasında gelinen noktada artık kamucu bir eğitimden söz etme şansımız yok, eğitim tamamıyla piyasacı bir eğitim hâline gelmiş. Okulları ticarethane hâline getirmişsiniz, öğrenciyi de müşteri hâline getirmeyi becermişsiniz.

O hâle getirdiniz ki eğitimde eşitliği, fırsat eşitliğini ortadan kaldırdınız. Gene PISA 2022'den bahsedelim. Okullar arasında başarı ve imkân farklılıkları var, PISA raporunda bunu söylüyor. Matematik branşında fen lisesi ortalaması Türkiye'de 598 puan, mesleki teknik Anadolu liselerinin ortalaması 395 puan; 203 puanlık bir fark var. Böylesi bir fark hiçbir OECD ülkesinde yok, böyle bir altyapıya sahip bir ülke yok. Gene aynı raporda akademik kapsayıcı endeksten bahsediliyor, 100'e yakın olması durumunda farklı akademik becerilere sahip çocukların okullara daha eşit dağıldığından bahsediyoruz; İzlanda'da skor 93, Finlandiya'da 91, Türkiye'de bu skor 43 ve sondan 2'nci sırada. Benzer becerileri olan öğrenciler benzer okullara gidiyor, Finlandiya'da bu durum yok. Sosyal kapsayıcılık endeksine baktığımız zaman, eğer bu endeksteki skor 0'a yakın ise benzer sosyal ekonomik arka plana sahip öğrenciler aynı arka plana sahip öğrencilerle birlikte okuyorlar. Türkçesi şu: Finlandiya'da, Norveç'te farklı akademik beceriye sahip öğrenciler aynı okula gidebiliyorken Türkiye'de okullar ayrışmış durumda; Finlandiya, Norveç, Almanya'da farklı sosyokültürel arka plana sahip öğrenciler aynı okullara gidiyorken Türkiye'de okullar ayrışmış durumda yani şu anda tam anlamıyla bir kast sistemini getirdiniz Türkiye'de. Bakın, şu an Türkiye'de eğitimde bir kast sistemi var. Eğitimde, sosyoekonomik farklılıklar arasında büyük duvarlar örülmüş durumda.

Eşitsizliğin boyutunu daha iyi anlamanız için bir veri vermek istiyorum size, bu sefer TÜİK'ten vereyim veriyi: Türkiye'de toplam eğitim harcamalarının yüzde 63'ünü en zengin yüzde 20'lik kesim yapıyor Sayın Bakan, en gariban yüzde 20'lik kesimin ise toplam eğitim harcamalarından aldığı pay sadece yüzde 1,5. Şimdi, bu rakamlar ortadayken kimse bize "Ülkede eğitimde adalet var, fırsat eşitliği var." demezsin; diyemez, rakamlar bunu yalanlıyor. Gene PİSA 2022, soru sormuşlar evlatlarımıza, 7 binin üzerinde çocuğumuzla yapılmış bu anket. "Geçen bir ay içinde yiyecek paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?" diye bir soru soruluyor. İnanın, alınan cevaplar utanç verici. Bu soruya cevap veren çocuklarımızın yüzde 19'u, yaklaşık yüzde 20'si "En az bir gün cebimde para olmadığı için ben yemek yiyemiyorum." diyor; yüzde 2'si "Her gün cebimde para olmadığı için ben yemek yiyemiyorum." diyor ve gene aynı araştırmaya göre, her 3 çocuktan 1'i okul öncesinde kahvaltı yapmadan okula geliyor. Siz bu kamu spotlarınızda -benim anladığım, sizin anlatmak istediğiniz daha doğrusu- efendim, "Anneler ilgisiz, vicdansız, çocuklarının önüne kahvaltı koyamıyorlar." diyorsunuz; anlatmak istediğiniz şey o. Kabahatli anneler, veliler size göre.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Sayın Vekilim, kendi adınıza konuşun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Nasıl?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Kendi adınıza konuşun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Efendim, ben anladığımı şey yapıyorum yani sizin bu kamu spotlarından vatandaşın anladığı bu, farklı bir şey değil; sizin anlatmak istediğiniz şey bu, farklı bir şey değil.

UNICEF'e göre 2019-2021 yıllarında çocuk yoksulluk oranı yüzde 33,8. Biraz evvel biz dedik ya, 3 çocuktan 1'i okula aç gidiyor diye; UNICEF'e göre çocuk yoksulluk oranı yüzde 33,8; Kolombiya'dan sonra en fazla çocuk yoksulluğu olan ülke durumunda şu an Türkiye. Eurostat 2022 verilerine göre, 0-17 yaş çocukların yüzde 43,6'sı memleketimizde yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında.

Sayın Bakan, bu memleketin çocukları yoksul, yoksun ve çok ciddi bir adaletsizliğin içerisinde tırmalamak durumundalar. Çocuklar okula aç gidiyor, kantinden alışveriş yapamıyorlar ve böyle bir ülkede siz, öğrencilerin önüne bir öğün yemek koyamıyorsunuz, kumanya veremeyecek durumdasınız ve "Bunu belediyeler yapsın." diyorsunuz. Biraz evvel biz size kumanya ikram ederken "Belediyeler yapsın." dediniz. "Ben bu çocukları doyurmak zorunda değilim." diyorsunuz yani; bunu diyebilirsiniz ancak...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Anlamıyorsunuz, gerçekten anlamıyorsunuz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bakın, bunu diyebilirsiniz ancak şunu diyemezsiniz, "Ben okulları temizleyemem." diyemezsiniz. Pis okulların, tuvaletleri pis olan okulların hiçbir izahı yoktur. Velilerin temizlik yapmak zorunda kaldığı, para toplayıp da temizlik elemanı tutmak zorunda kaldığı bir manzaranın hiçbir izahı yoktur; bunu kimseye anlatamazsınız. "İzahı olmayan şeylerin mizahı olur." demişti rahmetli Levent Kırca. Hani bir Maarif Bakanı vardı yıllar önce sizinle aynı makamda oturan, "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim." demişti. Gerçekten de şu okullar olmasaydı yani sınıfları temizlemek, tuvaletleri temizlemek, okula aç gelen çocukların önüne bir kap sıcak yemek vermek gibi dertleriniz de olmayacaktı. Gerçi ben bugün hâl ve hareketlerinizden sizin böyle bir derdinizin olmadığını, böyle dertlerle dertlenmediğinizi, böyle meselelerinizin olmadığını öğrendim, anlamış oldum ve ben konuşmamın sonunda, Sayın Bakan, lütfen o koltukta oturmayın diyecektim size çünkü okulları pis olan, okulları temizleyemeyen bir Millî Eğitim Bakanının istifa etmesi lazım, o koltukta oturmaması lazım diyecektim ancak demeyeceğim çünkü gördüm ki size göre ortada bir mesele yok. Rahmetli Süleyman Demirel'in bir lafı vardı: "Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz." Ne yazık ki siz de meseleleri mesele etmiyorsunuz, size göre ortada bir mesele yok.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Baştan sona yalan söyleyerek şov yaptınız, helal olsun!

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sizden istifa beklemek de boşa nefes kaybı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Cümlelerinizin yüzde 100'ü yalan!

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakanım...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Beni yalancılıkla suçlayamazsınız! Beni yalancılıkla suçlayamazsınız!

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, Bakan böyle konuşma hakkına sahip mi?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kendinize gelin! Hangisi yalan? Temizliyor musunuz okulları? Yemek mi veriyorsunuz?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen karşılıklı konuşmayalım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Hangi verim yalan? Bir tane verimde hata gösterin, özür dileyeceğim sizden, bir verimde! Bir söylediğim sözde hata söyleyin, yalan söyleyin, sizden...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Sabahleyin hepsinin doğrusunu ben açıkladım burada.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakan...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Neyi açıkladınız ya?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN - Bir sürü OECD verisi...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sabahleyin burada biz size bir şey verdik, bir eylemde bulunduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Dedik ki size: Çocuklara yemek verin. "Belediyeleriniz versin." dediniz, yalan mı söylüyorum?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakırlıoğlu, bir dakika daha vereceğim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Demediniz mi?

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Sayın Bakan böyle hakaret edecek mi herkese?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika, bir dakika arkadaşlar...

Sayın Bakanım, tecrübeli bir Bakansınız.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bana "yalancı" dediniz.

Açar mısınız Sayın Başkan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika...

Sayın Bakanım, çok tecrübeli bir Bakansınız, defalarca Bütçe Komisyonuna geldiniz, son şeyde size zaten konuşma vakti fazlaca vereceğiz.

Şimdi Sayın Bakırlıoğlu'na bir dakika daha veriyorum.

Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sayın Bakanım, bana "yalancı" dediniz; konuşmam ortada, tutanaklar ortada.

CAVİT ARI (Antalya) - Özür dilemesi gerekiyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, ben özür falan beklemiyorum, boş verin, o işleri geçtik.

CAVİT ARI (Antalya) - Biz bekliyoruz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Konuşmalarım ortada, bir tane yalanımı, vermiş olduğum verilerden bir tane hatalısını söyleyin, ben sizden özür dileyeceğim ve sizden özür de beklemiyorum "yalancı" dediğiniz için.

Teşekkür ederim.