KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Teşekkür ediyorum Başkanım. Bu düzenlemeler -hem 14 hem de 15 hakkında konuşuyorum- ilgili bölge adliye mahkemesindeki cumhuriyet savcıları arasından kıdemli olanı başsavcı vekili sayan uygulamayı kaldırmak, yerine HSK tarafından bu atamanın yapılacak olması, liyakat, deneyim, siyasallaşma endişesi, hukuk güvenliği, mesleki ilkeleri yönünden tartışılabilir bir hâle getirmek anlamına geliyor. Zira bu yeni başsavcı vekilleri siyasallaşmış bir HSK tarafından atanacakları gibi, diğer cumhuriyet başsavcılarının adli ve idari görevlerine ilişkin işlemlerini inceleyecek ve cumhuriyet başsavcısına bilgi verecektir. Ayrıca teklifin gerekçesinde kıdemli cumhuriyet savcılarının emeklilik, tayin gibi nedenlerle görevden sık sık ayrılması bir sakınca sayılırken HSK’nin elinde bu başsavcı vekillerini sık sık değiştirme yetkisi de vardı. HSK’nin siyasallaşmış yapısı ve bugüne kadar kullandığı birçok atama ve görevden alma tercihini düşündüğümüzde, kritik konumdaki bir soruşturma, kovuşturma nedeniyle başsavcı vekillerinin sık sık değişmesi, bölgedeki kıdemli cumhuriyet savcılarının yeni baskılarla karşılaşmasını da mümkün hâle getirebilecektir. Bölgedeki en kıdemli cumhuriyet savcısının tecrübesi yerine, HSK’nin belirleyeceği birinci sınıftaki bir hâkim veya savcının bu konuma atanması, bazı yerler ve davalar üzerinde kamuoyunda yeni şüphelerin oluşması tehlikesini de içermektedir. Sayın Başkan, ülkemizde yargının geldiği noktada -HSK’nin bulunduğu nokta- bizim için en büyük endişe yargının siyasallaşması. Yargının siyasallaşması demek, örneğin, Akın Gürlek’in Bakan Yardımcılığına gelmesi, Bakan Yardımcılığından sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gitmesi demektir. Yargının siyasallaşması demek, Hasan Yılmaz’ın -SBK’nin tedbir kararında talebi bulunan bir başsavcı, İstanbul Başsavcı Vekilinin- daha sonra Bakan Yardımcılığına getirilmesi -SBK kaçtıktan sonra- daha sonra Bakan Yardımcılığından Yargıtay üyeliğine getirilmesi demektir. Yani bu çerçevede bir gerçek var: Yargı siyasallaşıyor, HSK de bu siyasallaşmanın içerisinde bir kurum. Bunu ortadan kaldırmanın yollarını oluşturmamız gerekiyor yani somut nedenler açık ve net. Şimdi, bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde verilerimiz var. Bu verilere göre, Şubat 2024 sonu itibarıyla, AHİM’de bekleyen her 100 davadan 35’i Türk vatandaşlarının yaptığı başvurulardan oluşuyor. Şöyle baktığımız zaman, burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bekleyen dosya sayılarının oranları var; bizim 100 davadan 35, Rusya 16, Ukrayna 12,9; Romanya 6; Yunanistan 3,6; İtalya 3,6; Sırbistan 2,3; Azerbaycan 3,1; diğer 37 ülke ise 13,2. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine üye olan 49 ülke çerçevesinde de düşündüğümüz zaman, bu 100 davadan 35 dava, Türkiye’deki yargıda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini açıkça ortaya koyuyor. Türkiye, yine, AHİM verilerine göre, 2023 yılında en çok adil yargılanma hakkının ihlali ve güvenlik ve özgürlük hakkının ihlali konularında mahkûm edilmiş durumda. Yani 2023 yılında adil yargılanma hakkının ihlali konusunda bir hak ihlali varsa demek ki yargıda bir şeyler ters gidiyor. Bu ters giden şeyler neler? Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2023 yılı itibarıyla en çok emsal karar verdiği ülke Türkiye arkadaşlar, emsal karar verilen ülke Türkiye. Uluslararası camiada 124 emsal dava Türkiye kararı olarak biliniyor. Şimdi, bir, 100 davadan 35’i; iki, adil yargılama hakkının ihlali ve güvenlik ve özgürlük hakkının ihlali; Türkiye’nin 2023 yılında AHİM’de; üç, en çok emsal karar verilen ülke de Türkiye, 124 Türkiye emsal kararı. Bu neyi gerektiriyor? Demek ki bizim ilk derece yargı ve üste Yargıtay, Danıştay gibi kurumlarda verilen kararların adil yargılanma hakkının ihlalinde... Yani iç hukuk yolunda hakkını alamayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var, hakkını alamıyor. Nereye gidiyor? Yargının en üst noktasına, Anayasa Mahkemesine, bireysel başvuru hakkını kullanıyor. Bireysel başvuru hakkını kullanmada da Türkiye 100 bin davayı aşmış durumda. Bu çerçevede de Adalet Bakanlığı çözümler arıyor bireysel başvuru hakkında. Demek ki bir sorun var. Bu sorunun nedenlerini araştırdığımız zaman, tabii ki yargının siyasallaşması. Arkadaşlar, ilçelerden geliyoruz, illerden geliyoruz, ilçe başkanlıklarının ya da il başkanlıklarının ya da belirli partilerde siyaset içerisinde bulunanların yargıyı etkilemediğini kim söyleyebilir? Biz, 27’nci Dönemde ve 26’ncı Dönemde HSK’nin yapısıyla ve hâkim ve savcıların yapısıyla ilgili yaptığımız dönüşümlerde, bir siyasi partiye üye olan bir avukatın, hukuk fakültesi mezununun hâkim veya savcılığa geçebilmesine olanak sağlamadık mı? Sağladık. Nasıl oluyor bu iş? Bir hâkim veya savcı belediye başkanı adaylığına ya da milletvekilliğine aday olduğu zaman kazanamazsa geri dönmesi kolay oluyor mu? Olmuyor, hemen hemen geri dönemiyor. Ama bir siyasi partinin belediye Meclis üyesi, bir siyasi partinin üyesi, bir siyasi partinin il veya ilçe yöneticisi çıkıyor, hâkimlik sınavına giriyor, ondan sonra mülakattan sonra hâkim veya savcı oluyor. İşte, bizim endişelerimiz bunlar. Siz siyasi... Geçen dönem de yine seçim kurullarının oluşmasında hâkim ve savcıların kurayla kıdemli hâkim yerine getirilmesi konusunda da bizim endişelerimiz vardı. Bu endişelerimizin başında ne vardı? Bu siyasi parti üyesi olan hâkim, savcıların başvurusu ve kura yoluyla ya da kıdem esasını bir kenara bırakarak seçim kurullarının başına getirilmesiydi endişemiz. Oradaki endişelerimizi aynen tekrar ediyoruz. Yani yargı siyasallaşmıştır; hâkim, savcıların bir bölümü belirli siyasi parti üyeliklerinden gelen hâkim, savcılardır ve artık hâkimler, savcılar özellikle siyasi ve muhalif davalarda saraya bakarak karar vermektedir. Bu, açık ve nettir. Biraz önce Sayın İnan kardeşim... ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Açık ve net olan bir şey yok, itiraf edin. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ama söylüyorum. ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Ama her şeyi... SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Örnekleri söylüyorum. ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Bize örnek vermediniz, sadece genelleme yaptınız. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bakın, isim veriyorum, Akın Gürlek olayını açık ve net söylüyorum. Bir, Selahattin Demirtaş davası; iki, Canan Kaftancıoğlu davası, üç; Sözcü davası; dört... ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Yargıyı etkilemeye çalışan asıl sizsiniz. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ama devam ediyorum, bakın... ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hâkimlerin kararlarını burada sorgulama hakkını buluyorsanız nasıl özgür ve bağımsız yargı... SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Şengül Hanım, bakın... Ama ben örnek veriyorum size. ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Beğenmediğiniz dava sonuçlarının üzerinden bunun tarafsız olmayan bir tavır olduğunu nasıl iddia edebilirsiniz? SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Çağlayan Adliyesinde gezici mahkeme reisiydi bu Akın Gürlek. Enis Berberoğlu davası... Bu davalarda gezici heyetin başkanı olarak... ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sonuçlarını beğenmediniz diye bu, onun özgür olmadığı anlamına gelmez. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Burada Parlamento demek, konuşulan yer demektir; parlamenter de konuşan kişi demektir. Lütfen Şengül Hanım, lütfen, net söylüyorum size. ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Doğruyu söylemek de onun görevidir. Ama sizin söylediğiniz... İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Bütün FETÖ’cü hâkim ve savcılar kararlarını böyle savundu zamanında. Bütün FETÖ’cü hâkimler aynı savunmayı yapıyordu. “Yargı özgürdür.” diyordu, “Bağımsızdır.” diyordu, “Kimse bu kararları tartışmasın.” diyordu. Şimdi geldiniz, aynı şeyi kendiniz yapıyorsunuz. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ekrem İmamoğlu davasında hâkimi Samsun’a süren ben miyim? Lütfen, lütfen... BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri... Söz isteyin lütfen. ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - “Hâkimler tarafsız, bağımsız olmalı.” diyorsunuz, verdikleri kararları yargılıyorsunuz. Sizin beğenmediğiniz kararlar... İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Kararı yargılamıyoruz, biz atamayı konuşuyoruz. BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Karslı... Sayın Alp... SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Biz Parlamentodayız Sayın Karslı... FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) -Ne bağırıyorsun ya, niye bağırıyorsun? BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Alp... FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) -Neden bağırıyorsun ya? İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Öyle müdahale edemezsin. Bağırırsan bağırırım. “Neden bağırıyorsun?” diye önce vekiline söyleyeceksin. FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) -Sakin ol ya! BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Arkadaşlar, arkadaşlar, Sayın Bülbül’ün konuşmasına izin verin. FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) -Karşınızda bir kadın milletvekili var, saygılı olun. Kadın hakları diye bağırıp duruyorsunuz. Karşınızda bir kadın milletvekili var, saygılı olun, bağırıp duruyorsun! İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Milletvekiliyle konuşuyorum ben, kadın-erkek davası değil bu. FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) -Burası bağıracak yer değil. İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Ne demek “Bağıracak yer değil.” ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Adalete olan güveni zedelemek, bu topluma yaptığınız en büyük zarardır, haksızlıktır. Bunu da hoyratça yapmayın. BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Karslı, söz vereceğim size. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, dediğim gibi, Parlamento demek, konuşulan yerdir, parlamenter demek de konuşan kişidir. Biz halkın iradesini, vatandaşın adaletsizlik çığlıklarını, hukuk devletinin ihlallerini burada söylemek zorundayız. Biz burada söylemeyeceğiz, nerede söyleyeceğiz arkadaşlar, nereye söyleyeceğiz? NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Bülbül, görülmekte olan davalar da konuşulmaz. Anayasa 138’de, görülmekte olan davalarda Parlamentonun... SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Alan, onlar geçen davalar, geçen. İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Görülmekte olan dava değil onun bahsettiği, bir başsavcı atama kararından bahsediyor, görülmekte olan bir dava değil ve başsavcının daha önceki yaptıklarından bahsediyor. İkisi farklı şey, ikisini birbirine karıştırmayın; siyasi atamadan bahsediyor. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar... NURETTİN ALAN (İstanbul) - İmamoğlu davasından bahsediyor. İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Siyasi saikle yapılan yargısal müdahaleden bahsediyor. Onun konuşulma... BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Tamam Sayın Alan, karşılıklı konuşmayalım lütfen. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar... BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Alan, söz vereceğim size. SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bu madde 14 ve 15’inci maddedir. 14’üncü ve 15’inci maddede ne vardır? Cumhuriyet başsavcı vekillerinin BAM’a atanmasıyla ilgili yeni bir düzenleme vardır. Nedir bugüne kadar? BAM’da kıdemli olanlar başsavcı vekili oluyordu, şimdi ise “HSK tarafından atanması” deniyor. Birinci sınıfa ayrılmış ya da birinci sınıfa ayrılma nitelikleri olan, BAM’da çalışmamış olan savcılar belirli bir süre savcılık yapmışsa BAM’a atanacak arkadaşlar. Kim atayacak? HSK atayacak. Kıdemi bir kenara itmişsiniz. Burada liyakat diyoruz, yargının siyasallaşmasındaki endişelerimizi ortaya koyuyoruz. Burada bunu konuşmayacağız, Akın Gürlek’i konuşmayacağız, gezici heyetin başkanı, Enis Berberoğlu davasında verilen “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum.” diyen yargıcı konuşmayacağız, Çağlayan Adliyesindeki 7 tane siyasi davada gezici heyetin başkanını konuşmayacağız ve ödüllendirilip de bakan yardımcısı yapıldıktan sonra bu kişi girecek, şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanacak, Bakan Yardımcılığı yetkisi az kalmış gibi, daha sonra çıkacak, hâkimin bu “ahmak” lafı Süleyman Soylu’ya söylenmiştir dedikten sonra, YSK heyetine hakaretten dolayı ceza veren hâkim konusunda konuşmayacağız ve Akın Gürlek’in gönderdiği savcıların şu andaki İstanbul Büyükşehir Belediyesinde olmayan suçlamalarla dosya hazırlamasını konuşmayacağız, neyi konuşacağız? Tabii ki konuşacağız bunu, bunları konuşmak zorundayız. Biz Çağlayan Adliyesinde gezici heyet başkanı istemiyoruz, saraydan talimat verilip de “Şu karar verilecek.” diye dava açacak, karar verecek hâkim, savcı istemiyoruz arkadaşlar. Ben bir milletvekili olarak hakkımda fezleke düzenlendiği zaman... İfade özgürlüğümü kullandığım Mecliste yaptığım konuşmalardan dolayı hakkımda fezleke düzenlemesini istemiyorum. Bir milletvekili olarak ben ifade özgürlüğümü kullanmak istiyorum ki vatandaş kullandığı zaman cezaevi yolu gösteriliyor. Şimdi “Yargıya güven.” deniliyor, “Yargıya müdahale.” deniyor; yahu arkadaşlar, dün açıkladım, dün, OECD’ye üye miyiz biz Türkiye Cumhuriyeti olarak? Üyeyiz. OECD rakamından bahsettim size, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün Bir Bakışta Hükûmet Raporu’na göre -net, istiyorsanız göndereyim raporu da- 2010’da yüzde 59 iken şu anda 38 üye arasında 36’ncı olmuşuz yargıya güvende. Bu bir gerçek. Diyoruz ki biz: Yargı siyasallaşmasın; Hükûmet, yargı, iktidar yargıya müdahale etmesin. Bakın, bir tane daha yargıya müdahale, 2022 Türkiye Raporu’nda Türkiye’de yürütme tarafından yargıya müdahale edilmesinin yerleşik bir sorun hâline geldiğini açıklıyor. Bunu nasıl inkâr edebilirsiniz? Şimdi, açılan siyasi davalarda yargıya müdahale edilmediğine nerede “Hayır.” diyebilirsiniz? Biz bunu yaşıyoruz arkadaşlar. Bu kardeşiniz 27’nci Dönemde “Tayyipler âlemi” karikatürünü “retweet”lediğinden dolayı şu anda hakkında fezleke düzenlendi. 27’nci Dönemdeki 72 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili hakkında şu anda Ankara’dan İzmir’e, Antalya’dan Trabzon’a kadar haklarında davalar açıldı, Cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı. Böyle şey olabilir mi? Dün açıkladım size ben, dezenformasyon yasasını getirdiniz, 63 bin kişi hakkında soruşturma var. “Cumhurbaşkanına hakaret” denilen -şu anda siyasi partinin başkanı olan- parlamenter sistem dışında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bir parti başkanına, Cumhurbaşkanına hakaret suçu olabilir mi? Biz bunları konuşmayacağız, nerede konuşacağız? Bu nedenle, bu çerçevede bu maddeyi değerlendirmek lazım. Bu maddeyi değerlendirmezsek Türkiye’de hukuk devletini inşa edemeyiz. Biz her zaman şunu söylüyoruz: Demokrasi ve özgürlükler. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının geleceği bir savcının, bir hâkimin siyasal vereceği karara bağlı olmamalı. Ekrem İmamoğlu gibi yüzlerce vatandaşımız var siyasi yasaklı yapılmak istenen. Kemal Kılıçdaroğlu hakkında -yine söylüyorum- zorla getirme kararı veren hâkim hakkında bir çalışma yapıldı mı? İnan kardeşim söyledi, bu İsmail Uçar denilen, şu anda Yargıtay üyesi olan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı çıkıp da hâkimlerin ve savcıların Anadolu Adliyesinde davalarda rüşvet aldığını, uyuşturucu davalarında bir gün dahi yatmadıklarını belirtti. Ne oldu, ne oldu o hâkim ve savcılara? Adalet Bakanlığı mensupları niye susuyorsunuz? Konuşsanıza. İşte, bunlar burada konuşulacak arkadaşlar, Adalet Komisyonunda konuşulacak, başka yerlerde konuşulmayacak. Sayın Başkanım, sayın üyelerim; bu nedenle bu madde açıkça yargının siyasallaşması ve “HSK” denen siyasallaşan HSK’nin yargıya müdahalesinin açık maddesidir. Bu madde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin geldiği hukuk tanımaz, adalet tanımaz bir yapının getirildiği bir maddedir. Bu nedenle, bu maddenin geri çekilmesini talep ediyoruz.