Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Sosyal Güvenlik Kurumu ç) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2024 |
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Hoş geldiniz Sayın Bakan.
Komisyonu ve misafirleri selamlıyorum.
Konuşmama geçen sene yaptığınız bütçe sunumundan bir hatırlatmayla başlamak istiyorum Sayın Bakan; sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürülebilir olduğunu vurguladığınız konuşmanızda yurttaşların tamamına yakınının sosyal güvenlik kapsamına alındığını belirtmiştiniz.
Şimdi, Sayın Bakan, yurttaşlar kâğıt üstünde SGK kapsamında olabilirler ama güvenceden faydalanamıyorlar ki. Örneğin, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilgili demin bir bilgilendirme yaptınız. Kullanılan ve oldukça pahalı olan bu akıllı ilaçlar SGK tarafından karşılanmıyor. Kanserle mücadele eden yurttaşlar ilaçlarını temin etmek için dava açmak zorunda kalıyorlar, alt mahkemeler de genellikle SGK'nin ilaç ücretini ödemesine hükmediyor. Örneğin, geçtiğimiz hafta İzmir 9. İş Mahkemesi akciğer kanseri olan işçi emeklisi Nurdan Yücemen'in ilaç bedelini SGK'nin ödemesine karar verdi. Ancak, SGK hastalar lehine çıkan tedbir kararlarını mahkeme yoluyla iptal ettiriyor, üstelik hastalar lehine emsal oluşturacak kesinleşmiş yargı kararı olmasına rağmen bunu yapıyor. SGK'nin karşılamadığı kanser ilaçları için açılan davalarda mahkeme süreci boyunca ortaya çıkan masraflar hastalar ve aileleri için maddi manevi külfet oluşturuyor, bunu belirtelim. Aynı şekilde, kadınlarda sık rastlanan rahim ağzı kanserine önleyici olan HPV aşısını hâlâ SGK karşılamıyor. Önceki dönem Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bununla ilgili olarak HPV aşısının ücretsiz olacağını söylemişti ama hâlâ SGK kapsamında değil, kadınların bununla ilgili çok net bir talebi var.
Öte yandan, SGK yaklaşık 9,5 milyon kişiden işsizlik dönemine ait genel sağlık sigortası prim borçlarını ödemesini istedi. Ödeyemeyenlerin de e-hacizle banka hesaplarına bloke konuldu. Bir taraftan da Cumhurbaşkanıyla birlikte muhalif belediyelerin SGK'ye olan borçları üzerinden tartışma başlattınız. Borcunu ödemeyen belediyeleri haciz uygulamakla tehdit ediyorsunuz, hatta bazı belediyelerin eşyalarını da haczettiniz. Kaybetmeye tahammülünüz yok. Seçimde kaybettiğiniz belediyeleri ya kayyum yoluyla gasbediyorsunuz ya da haczediyorsunuz. Söz konusu olan kanserle mücadele eden hastalar, işsiz kalmış yurttaşlar veya muhalefetin kazandığı belediyeler olunca borcunuzu tahsil etmek konusunda oldukça istekli görünüyorsunuz ama aynı isteği işverenlere karşı, özel hastanelere karşı ya da yandaş şirketlere karşı göremiyoruz.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı patronlara 1 trilyon liralık sigorta destek primi sunacak ama asgari ücretliler iki aylık maaşlarını SGK primi ödemek için harcayacaklar. SGK'nin 2024'ün ilk altı ayında özel hastanelere yaptığı ödeme yüzde 153 arttı. DİSK raporuna göre, 2012'den bu yana SGK'nin hasta başına devlet hastanelerine yaptığı ödeme 4,7 kat artarken özel hastanelere yaptığı ödeme 9,4 kat arttı. SGK, 2024'ün ilk altı ayında özel hastanelere hasta başına yaklaşık 3 kat daha fazla ödeme yaptı. Üstelik ödenen miktar artarken özel hastanelere başvuran hasta sayısında azalma var. Üstü örtülen yolsuzluklar da cabası. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kuzeni Mehmet Soylu'nun medikal işi yapan ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirketinin hastanelere milyonlarca liralık ürün sattığı ve SGK'yi dolandırdığı ortaya çıkmıştı. Selefiniz Vedat Bilgin "Sorumlular yargıya hesap verecek." dedi ama öyle olmadı. Mart ayında savcılık 1 milyar liralık yolsuzluk soruşturmasına takipsizlik kararı verdi.
SGK üzerinden fatura keserek vurgun yapan yenidoğan çetesi skandalıyla öğrendik ki sadece paralar çalınmamış, yeni doğmuş bebeklerin ve ailelerinin hayatları da çalınmış. Üstelik skandala karışan hastanelerden olan Avcılar Hospital Hastanesi eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na ait. Biz Müezzinoğlu'nun Bakanlık yaptığı yani SGK'den sorumlu olduğu dönemde, 2016-2017 yıllarında yenidoğan bebek üniteleriyle ilgili SGK'ye kesilen faturaları açıklamanızı bekliyoruz. Kısacası, Sayın Bakan, sizin "sürdürülebilir" dediğiniz sosyal güvenlik sistemi yurttaşlar açısından adaletsizlik ve güvencesizlik demek.
Emeklilerin KYK yurdunda yaz tatili yapmasını müjde diye sunabiliyorsunuz. Oysa asgari ücretten düşük emekli maaşlarıyla ayın sonunu getiremeyen emekliler insanca yaşayabilmek için zam bekliyorlar. Asgari ücret demişken DİSK-AR verilerine göre, açlık sınırı 20 bin liraya yükselmiş, asgari ücret hâlâ 17 bin lira. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 72 bin lira. Ailenin 4 bireyi de çalışsa alacakları maaş 68 bin lira yani hâlâ yoksulluk sınırının altında.
Sayın Bakan, geçen sene ve az önce de sunumunuzda kadınlara ve gençlere yönelik istihdam tedbirleriyle ilgili almayı ve bunları artırmayı hedeflediğinizi söylemiştiniz. Ama TÜİK verileri bu hedeflerinize ulaşamadığınızı kanıtlıyor. TÜİK verilerinde her ne kadar dar tanımlı işsizlik düşmüş görünse de geniş tanımlı işsizlik her geçen gün artıyor. Sadece son iki yılda geniş tanımlı işsizlerin sayısı 2,7 milyon artarak 10,3 milyona yükselmiş durumda. İşsizlik oranının en yüksek olduğu kategoride yine kadınlar var. Geniş tanımlı işsiz kadınların oranı yüzde 34,7. Çalışan kadınlar arasında kayıt dışı çalışma oranı hâlâ çok yüksek. ILO verilerine göre, erkeklerde yüzde 23,8 olan kayıt dışı çalışma oranı kadınlarda yüzde 34,4. Tarımda çalışan kadınların neredeyse tamamı yani yüzde 96,5'i kayıt dışı çalışıyor. Kayıtlı işlerde çalışan kadınlar ise erkeklerden daha düşük maaş alıyorlar. TÜİK 2022 araştırması tüm eğitim seviyelerinde cinsiyete dayalı maaş farkının yüzde 5,7 olduğunu gösteriyor. Sadece üniversite mezunu çalışan kadınların oranı erkeklere göre daha yüksek ama yine daha düşük maaş alıyorlar. Yine, iş yerinde terfi almak kadınlar için daha zor olmaya devam ediyor.
De Economist'in 29 OECD ülkesi arasında yayımladığı Cam Tavan Endeksi'nde Türkiye on iki yıldır üst üste son sıralarda yer alıyor yani 29 ülke içerisinde 28'inci sırada. Kadınlar istihdamdan alıkonuluyor. Bakım emeğinin kadınlara yüklenmesi şüphesiz kadınların çalışma yaşamına katılmasının önündeki temel engel. Ancak iş yerinde yaşanan cinsel taciz, mobbing ve cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan diğer fiiller de kadın istihdamının düşüklüğünde önemli bir etken olarak var ne yazık ki.
Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 190 Sayılı Sözleşmesi'ni imzalamanın iş yerinde şiddet ve tacizle mücadelede önemli bir katkı sunacağını düşünüyoruz. "ILO 190'ın imzalanmasına neden öncülük etmiyorsunuz?" diye önerge verdim size ancak cevabınızda Bakanlık bünyesinde kurulan Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulunun çalışmalarından bahsetmişsiniz. Ancak sözünü ettiğiniz Kurul, İşyerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi Konulu Genelge, ILO 190 gibi cinsiyete duyarlı, bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşım sunmuyor, içermiyor; bu sebeple sözleşmeye alternatif olamaz. Kurulunuzun etkin çalışması için, şiddetten arındırılmış bir iş yaşamı ve toplum için ILO 190'ın onaylanması ve İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönülmesi gerekiyor; bunu talep ediyoruz.
İki gün önce İzmir'de büyük bir trajedi yaşandı. Anneleri hurda toplamaya çıkan 5 çocuk ne yazık ki çıkan yangında yaşamını yitirdi. Melisa Sinem Akcan'a çocuklarını kreşe göndererek güvenceli bir işte çalışma imkânı sunmak sizin göreviniz, sizin yükümlülüğünüz. Yasalara göre, kadın çalışan sayısı 150'den fazla olan iş yerlerinde işverenin kreş açma yükümlülüğü var ancak işverenler bu yükümlülükten kaçmak için ne yazık ki kadın istihdamını düşük tutuyorlar. Zaten Türkiye'de işletmelerin büyük çoğunluğu KOBİ; kreş şartını sağlayan iş yeri sayısı oldukça düşük, diğerleri için de kreş açma zorunluluğunu denetleyen bir mekanizmanız yok.
Son olarak, sıklıkla iş cinayetleriyle gündeme gelen mesleki eğitim merkezlerine yani MESEM'lere değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, yasalarımızda çocuk işçiliği yasak ancak UNICEF'in 2023 çalışmasına göre, Türkiye'de 9 milyon çocuk aile ekonomisini telafi etmek için çalışmak zorunda; birçoğu kayıt dışı çalıştırılıyor. Süreme bakacağım, bitmek üzere. 421.633 çocuk ise MESEM kapsamında fabrika, atölye, esnaf dükkânı, inşaat, otel, lokanta gibi yerlerde vahşi kapitalizm koşullarında çalıştırılıyor. "İME" adı altında işletmelerde çalıştırılan çocuklar yaralanma, sakat kalma ve ölümle sonuçlanan iş kazalarına sıklıkla maruz kalıyor. İş yerlerinde yaşadıkları olumsuz ilişkiler nedeniyle zihinsel, psikolojik, fiziksel ve toplumsal açıdan büyük zararlar görüyorlar. MESEM öğrencilerine 9-10 ve 11'inci sınıflarda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayın.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bitiriyorum.
...Asgari ücretin en az yüzde 30'u, 12'nci sınıfta ise asgari ücretin en az yüzde 50'si kadar ücret ödeniyor. Son yıllarda yaşanan ağır ekonomik kriz, hayat pahalılığı, normal örgün öğretim koşullarının masraflarının yüksekliği, toplumun geneline hızla yayılan yoksullaşma ve işsizlik nedeniyle asgari ücretin yüzde 30'una bile muhtaç durumda olan toplumun en yoksul kesiminin çocukları için MESEM'ler âdeta zorunlu bir seçenek hâline getirildi. İşletmelerin MESEM öğrencilerine ödediği ücretin tamamı devlet tarafından işletmelere geri ödeniyor. Öğrencilerin sigorta primleri de yine devlet tarafından geri ödeniyor. MESEM öğrencilerini sermayeye bedava sunulan iş gücü yığınları hâline getirdiniz. Yani devlet halkın parasıyla yine halkın çocuklarını sermayeye peşkeş çekiyor. Çocuk işçiliği Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yasa dışı ancak...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Kaya, sürenizi uzaltmıştım.
Teşekkür ederim.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - ...MESEM'lerde 16-17 yaşında çalıştırılırken ölmeleri yasalara uygun mudur?
Bu nedenle 2023-24 eğitim-öğretiminde 10 çocuk MESEM kapsamında yaşamını yitirdi.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen selamlayın.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bir de kayıt dışı çalışırken iş cinayetlerinde kaybettiğimiz çocuklar var. İSİG Meclisinin verilerine göre Eylül 2023-Ağustos 2024 arasında tam 66 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yaşamını kaybedenlerin büyük çoğunluğu mevsimlik tarım işçisiydi.
Sayın Bakan, 2025 yılı bütçesinin adil ve eşit bir düzen sağlaması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda politikaların ve mekanizmaların oluşturulması çok önemli.
Teşekkürler.