KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kıymetli Komisyon üyeleri; ben de hepinizi partim adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Sayın Bakanın o hoş ses tonu tam da "Işıkhan'dan masallar"ın çok net bir şekilde söylenebileceği bir cümleyi bize söylettiriyor, tam da Işıkhan'dan masalları dinledik.

Bugün, ülkenin en önemli bütçesini, insan onuruna yarışır yaşam hakkının özünü oluşturması gerektiğine inandığımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bu ülkede adil bir toplum inşa edilip edilmediğinin en açık göstergesi bu Bakanlığın bütçesidir. Emekçilerin, ücretlilerin, emeklilerin, işsizlerin, dezavantajlı kesimlerin temel haklarının güvence altına alınıp alınmadığını, sosyal barışın sağlanıp sağlanmadığını, refahın tabana yayılıp yayılmadığını, toplumsal dayanışmanın güçlenip güçlenmediğini ortaya koyan bu metin, işte bugün görüştüğümüz metin. Adil, eşit ve güvenli bir Türkiye hedefliyorsak bu bütçe tüm vatandaşların haklarına sahip çıkan, kapsamlı ve güçlendirilmiş bir yapıyla olmalı. Peki, bu bütçe öyle bir bütçe mi? Elbette değil. Çünkü geçtiğimiz yıl, burada, aynen şu cümleyi kullanmıştınız Sayın Bakan: "Daha adil bir dünyanın önünü tıkayan zorluk son derece eşitsiz olan küresel gelir dağılımıdır." Ne kadar doğru bir tespit, altına burada imza atmayacak hiç kimse yok. Peki, Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde hangi noktada? Küresel adaletsizliği cesurca dile getirdiğiniz kadar ülkemizde yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca ücretlinin, açlık sınırının altında nefes almaya çalışan emeklilerin, asgari ücretlilerin, güvencesizlerin hakkını da savunsanız ya Sayın Bakan. Eğer gerçekten gelir adaletsizliğindeki adaletsizlik sizleri kaygılandırıyorsa öncelikle gelin, kendi ülkemizdeki kara tabloya bakalım. Küresel adaletsizliğin sebepleri dünyada çok ama Türkiye'de gelir dağılımının sebebi tek. Bakın, TÜİK bile bu kara tabloyu gizleyemiyor. Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı 2023 yılında 0,42'ye yükseldi; bu oran TÜİK tarafından 2006'dan bu yana açıklanan en kötü gelir dağılımı verisi oldu. 2024'ün tümünde ülkeye egemen olan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı orta ve alt gelir gruplarını da yoksullaştırdı. Hükûmetinizin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları, adil olmayan vergi düzenlemeleri, sosyal adaletten uzak ücret politikaları zengin ile fakir arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi. Türkiye'de en yüksek gelir grubunun millî gelirden aldığı pay, en yoksul kesimin aldığı payın tam 14,5 katına çıktı. Buna bir sözünüz olacak mı? Millî hasıla yüzde 20'lik bir kesime giderken ülkenin yüzde 80'lik kesimi bu yüzde 20'ye çalışıyor. Peki, sizin daha adil ve gelir eşitsizliği dediğiniz düzen sanırım tam da bu. Biz bu bütçeye baktık sizin sunumunuzda, bu adaletsizliği ortadan kaldıracak herhangi bir adım göremedik.

Gelir adaletsizliği demişken Türkiye'de en büyük adaletsizlik emeklilere yapılıyor. Yıllarca çalışan, vergisini veren, emek sarf eden milyonlarca emeklinin içine itildiği sefalet düzenini dile getiren muhalefete "Sizin sırtınızda küfe yok ki." demek, emekliyi devlete yük görmek ne vicdana ne ahlaka ne de hakkaniyete sığar. 2024'ü Emekliler Yılı ilan edip emeklileri yurtlarda ranzalarda yatırmak, indirim kuyruklarında bekletmek sosyal devlet anlayışıyla bağdaşır mı? Biz "Emekliler geçinemediği için ek iş yapmak zorunda kalıyor." diyoruz. Siz emeklilerin çoğunun 12.500 lira almadığını, 70-80 bin lira aldığını söylüyorsunuz. Peki, o zaman gelin, bu tartışmayı bitirelim. Kök maaşı 70 bin liranın üzerinde olan emekliler kimler, kaç kişiler; lütfen bir açıklayın. Ya da 5510 sayılı Kanun’un ek 19'uncu maddesi ve ek ödemeler hariç en düşük emekli aylığının kaç lira olduğunu, kaç kişinin bu aylığı aldığını açıklayın. Kaç kişi 12.500 liranın altında, kaç kişi asgari ücretin altında, kaç kişi asgari ücretin 2 katının altında aylık alıyor? Bunların toplam emekliler içindeki oranını da ayrı ayrı söyler misiniz? SGK neden sormuş olduğumuz bu sorulara cevap vermiyor Sayın Bakan? Neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Hepsini geçtik, emekli aylıkları arasında ciddi bir adaletsizlik var, yeni bir intibak yasası düşünüyor musunuz? Bakın, Türkiye'de emekli aylığından bahsediyorsunuz şu kadar artırdık diye. Avrupa ülkelerinin altıda 1'i, Türkiye'deki emekli aylığı 237 euroyken "Bizi kıskanıyor." dediğiniz Almanya'da bu oran 1.552 euro.

Yine, TÜİK'in enflasyonla oynamasının sebebinin sonucu olarak emeklinin sofrasından 166 ekmek, 17 kilo tavuk eti, 4 kilo kıyma, 126 kilo süt çaldınız. Geçtiğimiz günlerde dediniz ki: Vatandaşlardan talebimiz Cumhurbaşkanımız hâlâ nasıl özveriyle çalışıyorsa emekli olan vatandaşlarımızdan sistemde kalıp çalışmalarını rica ettiniz. İŞKUR kayıtlarını hiç inceliyor musunuz Sayın Bakan? 60 yaş üstü işsiz kişi sayısı son on yılda 17 binden 36 bine çıktı; yüzde 105'lik bir artış. Sizin çağrı yapmanıza gerek yok, emekli zaten çalışmak için çaba sarf ediyor ama ortada iş yok. Daha geçen gün 78 yaşında inşaat bekçisi olarak çalışan kişi maalesef düşerek hayatını kaybetti. 2013-2023 yılları arasında Türkiye'de başka bir iktidar mı vardı? Biz, bu yurttaşlar evde sıkıldığı için iş arıyor; açıkçası bunun cevabını merak ediyoruz. Milyonlarca emekliyi iddialarınızla zan altında bırakmak yerine ortalama emeklilik yaşını, işçi, BAĞ-KUR ve memur emekli aylıklarını, lütfen bir bir bunların ortalamalarını açıklayın. 2024 yılının ikinci yarısında yani şu anda emekli olacaklar ile 2025 ve daha sonra emekli olacaklar arasında yaklaşık yüzde 30 fark var, hak kaybı yaşanacak, bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı? Ben, bir kanun teklifi verdim, gelin, birlikte bu konuyu çözelim ya da siz verin, biz size destek olalım.

Yine, önemli bir sorun, SGK'nin yapısı. Aylardır SGK'nin belediye borçları yüzünden işleyemez hâle geldiğini söylüyorsunuz. Emeklilere reva gördüğünüz sefalet aylıklarının düşük olmasını SGK'nin toplam gelirleri içerisinde sadece yüzde 3'lük paya sahip olan belediye prim borçlarına bağlıyorsunuz.

Sayın Bakan, Sayıştay raporlarını hiç incelediniz mi? Samimiyetle soruyorum, orada SGK'ye dair onlarca yanlışın, usulsüzlüğün verilerle ortaya konulduğunu görmediniz mi? İcraya çıkmış tahsil edilecek alacaklara bakmadınız mı? Sizin için varsa yoksa CHP ve muhalefet belediyelerinin vergi ve prim borçları, gerçekleri örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Tabii, sizi de anlıyoruz, bir hezimet yaşadınız ama "Prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama oranı 2022'de yüzde 60,9 iken 2023 yılında 74,6." diyen sizsiniz. "2002'de SGK açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2,2 seviyesinden 0,44 seviyesine geriledi." diyen sizsiniz. "Gelirlerin giderleri karşılama oranı yüzde 71,5 iken yüzde 95'le gerçekleşti." diyen sizsiniz. Bütçenizi alkışlarla onayladınız. Peki, aradan dört ay geçti, Türkiye haritası kırmızıya boyandı, yerel iktidar el değiştirdi. Ne olduysa Erdoğan bir sabah uyandı, hesaplara baktı, Newton'un yer çekimini keşfettiği gibi, SGK'nin mali yapısının sürdürülebilirliğinin bozulduğunu keşfetti. E, koskoca Cumhurbaşkanının yalan söyleyecek hâli yok, siz de o dört ayda cansiparane bir şekilde SGK'nin mali yapısının nasıl bozulmak zorunda olduğunu savunmak zorunda kaldınız, o günden beri de her yerde aynı şeyi söylüyorsunuz. Yoksullukmuş, iş kazalarıymış, MESEM cinayetleriymiş, işsizlikmiş, asgari ücretmiş, hepsini unuttunuz, tek gündeminiz CHP'li belediyeler. Emeklilerin düşük maaş almasına neden olan belediyelerin SGK borçlarını ileri sürdünüz ama Türkiye'de ayrımsız tüm belediyelerin prim borçları tüm SGK gelirlerinin sadece yüzde 3'ü. Asıl sorun, yıllardır uygulanan düşük ücret politikaları, bütçeden sosyal güvenlik sistemine yeterince destek aktarılamaması ve sermayeye sağlanan muazzam teşvikleriniz. Eğer gerçekten adalet arıyorsanız Türkiye'de vergi adaletsizliğini düzeltin, asgari ücretler üzerindeki vergi yükünü kaldırın, işçiler ve emekliler için yetersiz olan sosyal güvenlik destek... (AK PARTİ sıralarından laf atmalar, gürültüler) Açıklayacağım birazdan, dinlerseniz açıklayacağım. Çalışanları, emeklileri, işsizleri daha da yoksullaştıran ekonomi politikalarını sorgulayın ancak o zaman daha adil bir dünya söyleminiz samimi olabilir. "Vatandaşlarımızın refahını koruyup geçici değil kalıcı refah çözümlerini üretmekten yanayız." dediniz. Asgari ücret yılbaşından bu yana 200 dolar eridi, memur ve emeklilere yapılan zammın üçte 1'i çoktan buhar oldu. Ülkenin dört bir yanında geçim sıkıntısını iyice derinleştirirken her gün ekrana çıkıp "tasarruf" diyorsunuz. Vatandaş kemer sıkmaya, siz de vatandaşın cebine göz dikmeye devam ediyorsunuz. Önümüzdeki ay asgari ücret görüşmeleri olacak, öyle bir politika izlediniz ki bugün asgari ücret artık ortalama ücret oldu. Yapacağınız zam, enflasyondan büyümeye kritik değerleri etkiliyor. Asgari ücreti geçtik, yoksulluğu kalıcı olarak açlık sınırının altında bırakacak şekilde ücret politikası izliyorsunuz, milyonlarca çalışan için bir geçim ücreti değil, âdeta bir sefalet belgesi hâline geldi. Bugün, açlık sınırını 22 bin lira olarak belirlemişken asgari ücretin hâlâ açlık seviyesinin altında kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sunumunuzda 2022'de 184 TL olan asgari ücretin reel olarak yüzde 254 arttığını söylediniz, alım gücünden niye bahsetmiyorsunuz? Bakın, 2002'de en düşük asgari ücretle 7 çeyrek altın alınıyorken bugün sadece 3 çeyrek altın alınabiliyor.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Altın üzerinden bir tane daha örnek ver. Dünyada altın üzerinden bir tane örnek ver.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Birazdan asgari ücrete verecek.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Onu da siz verin, onu da siz verin, onu da siz verin.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İsmail Bey, lütfen.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Altının onsu 300 dolardan 2.600 dolara çıkmış.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Onu da siz verin.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Arkadaşlar...

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bakın, ben örnek veriyorum. "Bizi kıskanıyor." dediğiniz Almanya 6 kat maaş veriyor sizden. Sözü kesmeyin.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Gamze Hanım, bir dakika...

İsmail Bey, size söz geldiğinde...

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, süremi durdurur musunuz?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Dünyada asgari ücret üzerinden...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İsmail Bey, size birazdan söz gelecek, o zaman cevaplayın.

SERKAN SARI (Balıkesir) - Sen de kendi hesabını yap açıkla o zaman, varsa cevabın açıklasana, alım gücü arttıysa çık açıkla.

CAVİT ARI (Antalya) - İsmail Bey, sabote etme, gerçeklerin söylenmesini engellemeye çalışma; hoşuna gitmeyebilir.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Ya, arkadaşlar, lütfen...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - İddiayı ispatlayın.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Siz cevaplayın, siz cevaplayın, sıranız geldiğinde siz cevaplayın. Sadece...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İsmail Bey, birazdan söz alacaksınız.

Gamze Hanım, devam edin, karşılıklı konuşmaya girmeyin lütfen.

Buyurun.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, az önce İsmail Bey, keşke dinleseydi.

Az önce ben konuşmamda sadece altın örneğini vermedim.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Başkan...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Güneş, lütfen...

Gamze Hanım, buyurun, devam edin...

SERKAN SARI (Balıkesir) - Alım gücü arttı mı asgari ücrette, iddian bu mu? Çık açıkla. Alım gücü arttıysa çık açıkla o zaman, itirazın varsa cevabını ver.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Başkan...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Aşkın Bey, lütfen... Konuşmanın bütünlüğünü bozmayalım, sonra yine konuşursunuz.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Başkanım, süremi durdurur musunuz bu arada.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Tekrar koyacağız onu, ilave ederiz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Güneş, hatibin sözünü kesiyorsun. Çıktığınız zaman, söz sırası size geldiği zaman çıkar neyle ilgili yapıyorsanız kıyaslamayı yaparsınız. Bu şekilde, böyle olmaz. Söylenen...

CAVİT ARI (Antalya) - AK PARTİ'li arkadaşlar muhalefet olmaya hazırlanıyorlar.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Tamam, sıranız gelince siz cevap verirsiniz zaten, sıranız gelince kıyaslama yaparsınız.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Gamze Hanım, siz başlayın lütfen.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Böyle bir şey yok.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Aşkın Bey, konu anlaşıldı, devam ediyoruz.

Buyurun Gamze Hanım...

SERKAN SARI (Balıkesir) - Senin alım gücün artmış olabilir ama asgari ücretlinin artmadı.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İsmail Bey, sizin alım gücünüz de düştü merak etmeyin.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Gamze Hanım, siz beklerseniz buna başlayamayız, lütfen.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Tamam, başlayacağım.

İsmail Bey, ben az önce, mesela emekli aylıklarıyla ilgili başka örnekler de verdim, et, süt örneğini verdim ona niye sesiniz çıkmıyor? Verecek cevabınız varsa, sıranız geldiğinde dünyadaki örnekleriyle cevap verirsiniz bu kadar basit.

Sayın Bakan, Bakanlığınızın temel görev ve sorumluluğu halkın alım gücünü artırmak olmalı. Eğer öyle değilse temmuzda hangi ekonomik verilere göre "Asgari ücrete ara zam gündemimizde yok." dediniz? Ocaktan bugüne kadar asgari ücrete ara zam yapılmaması nedeniyle emekçinin yaşadığı reel kayıp ne kadardır? Asgari ücrete zam demek, aynı zamanda prim gelirlerinin de artması demek. Madem Sosyal Güvenlik Kurumu sıkıntıda, madem belediyelerin borcu sizi zorluyor, prim gelirlerine ihtiyacı olduğu hâlde 2024'te asgari ücrete neden ara zam yapmadınız? SGK'nin prim gelirini artırmaktan neden imtina ettiniz? Bütçeye bir yük olmadığı hâlde asgari ücreti neden bir yükmüş gibi sunuyorsunuz? Bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan transferlerin bütçe harcamaları içindeki payı artıyor mu, azalıyor mu? Elbette, Merkez Bankası enflasyon tahminini yüzde 44 olarak güncellemişken orta vadeli hedeflenen enflasyona göre asgari ücrete zam yapılması Çalışma Bakanı olarak sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Katıldığınız her programda asgari ücreti belirleme kriterlerinden birinin de istihdam politikası olduğunu ifade ediyorsunuz. Geçtiğimiz yıl kabul edilen bütçeyle "İstihdam ve iş gücüne katılım oranı artacak, kadınlara ve gençlere yönelik istihdam tedbirleri alınacak." demiştiniz. İşsizlik büyüdü ama istihdam bir türlü büyümedi Sayın Bakan. Şeytanın bile aklına gelmeyen hinlikler TÜİK'in aklına geldi. İş aramaktan vazgeçmiş, umudu kalmamış milyonlarca kişiye "İşsiz değilsiniz." diyen TÜİK işsizliği yüzde 10'un altına indiriverdi. Böylece, Eylül 2022'den bu yana dar tanımlı işsizliği yüzde 10,1'den 8,6'ya düşürerek bir başarı hikâyesi yazdınız. Çıkıp "Orta Vadeli Programla uyumlu şekilde istihdamda olumlu görünüm devam ediyor." diyorsunuz. Doğru mu? Değil Sayın Bakan. Siz dar alanda kısa paslaşmalarla işsizliği düşürmüş gibi yapadurun, geniş tanımlı işsizlik sayısı 2,7 milyon kişi artarak 10,3 milyona yükseldi. "Biz işsiz değilsek neyiz?" diye soran milyonlar yarattınız. İşsizliği ve ekonomik buhranı dar tanımlı oranlarla örtbas etmeye çalışarak gerçeği sakladığınızı düşünüyorsunuz. Geniş tanımlı işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, mutfaklarda tencerenin kaynamakta zorlandığı bir günde işçi sağlığı ve iş güvenliği de her geçen gün soyut bir kavram hâline geliyor. Her fırsatta sosyoekonomik kalkınmanın "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla inşa edileceğini iddia ediyorsunuz. Bu iddianızı İliç'te liç altında can verenlerin ailelerine, maden ocaklarında göçük altında kalan emekçilerin evlatlarına, MESEM uğruna inşaatlarda hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın çalıştırılan, ölen çocukların anne-babalarına söyleyecek cesaretiniz var mı? Görünen o ki o güçlü Türkiye'yi emekçilerinin canını hiçe sayarak inşa ediyorsunuz. Türkiye'nin en büyük iş cinayeti Soma'nın üzerinden on yıl geçti. Bu sürede SGK verilerine göre Türkiye'de 13.074 iş cinayeti yaşandı. Yani Soma'dan sonra 44 Soma faciası daha yaşandı. Tek bir üst düzey kamu görevlisi ceza almadı, aksine ödüllendirdiniz. 2013'ten bugüne iş kazaları yüzde 256, bu kazalarda ölen kişi sayısı yüzde 45 oranında arttı. Rakamlar açık, iş kazaları artmış, işçi ölümleri artmış, bu korkunç artışın sorumlusu kim Sayın Bakan? Rakamlar net bir şekilde ifade ediyor ki Türkiye'de işçi sağlığı ve güvenliği politikaları çökmüştür.

Bir utanç da Cenevre'de yaşandı. ILO 112'nci Çalışma Konferansı'nda Türkiye, çalışma yaşamının en kötü olduğu ülkeleri gösteren kara listede yer aldı. Bizimle birlikte aynı listede Kamboçya ve Uganda da var. Bu tablo gösteriyor ki işi değil, işçi sağlığı ve iş güvenliğini öncelemiyorsunuz, bu konuda da somut adımlar atmıyorsunuz.

Bugüne kadar uyuşturucu çeteleri gördük, haraç çeteleri gördük, otopark çeteleri gördük ama ilk defa yenidoğan çetesi gördük. Bu, kokuşmuş düzeni tüm kötülükleriyle bizlere gösteren bir düzendir. SGK'yi dolandırarak devletten haksız kazanç elde etmeyi geçim kapısı yapanların bu durumunu gördük. Sayıştay raporları özel sağlık kuruluşlarının SGK'yi nasıl dolandırdığını kalem kalem yazmış. 2012 tarihli Sayıştay raporu diyor ki: "Özel hastaneler yatak sayısından fazla yoğun bakım bildirimi yapıyor, bunu önleyin." Sayın Bakan, etkin denetimden bahsediyorsunuz, denetimleriniz bu kadar etkinse bu çete günlük 8 bin lira için bu yenidoğanları nasıl kurban etti? Bu çetenin uzantısı var mıdır Sosyal Güvenlik Kurumu içerisinde? İç soruşturma yaptınız mı, yoksa konuyu kapatıp unutturmaya mı çalışıyorsunuz?

Tabii, Çalışma Bakanlığı olunca gündem çok, kısa kısa dile getirmek istiyorum. Taşeron işçilerin kadro meselesi kabuk bağlamayan bir yara olarak gündemde duruyor. 2018 seçimi öncesinde sömürü çarkının en alt basamaklarında taşeron olarak çalıştırılan on binlerce emekçiye müjde olarak sunduğunuz kadro girişimi uygulamada yeni adaletsizliklere yol açtı. 100 bine yakın taşeron emekçisi kadro hakkından yararlanamadığı için mağdur oldu. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Yüzde 70 ihale şartından dolayı kapsam dışı kalan taşeronlar ve yerel yönetimler bünyesinde kurulan belediye şirketlerinde çalışan taşeronların kadrosu var mı? Kademeli emeklilikle mağdur ettiğiniz emeklilikte adalet arayanlara dair bir çalışmanız var mı? Özensiz yasalar sonucu bir ayla emekli olamayanlar arasındaki adaletsizlik, on yedi yılla ilgili var mı? Yine, staj ve çıraklık mağdurlarına yönelik bir çalışmanız var mı? Ev emekçisi kadınlar, ev işçileri, gündelik çalışanlar, yevmiyeli çalışanlar, mevsimlik işçiler, atanamayan öğretmenler; bu, bir çırpıda sayabildiklerim.

Yine, 2023'te meydan meydan gezerek memur emeklilerine seyyanen zam müjdesi vermiştiniz; seçim bitti, müjde bitti. Bu zam yapılacak mı, yapılmayacak mı? TÜİK verilerine göre istihdam edilen kişi sayısı 32 milyon kişi. İstihdamda yer alan her 3 kişiden 1'i sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değil yani güvencesiz çalışıyorlar. Bugün Türkiye'de geçinemediği için çalışmaya devam eden ve istihdamda yer alan 60 yaş üstü yurttaşımızın sayısı 2 milyon 212 bin. Bu kişilerin 1 milyon 539 bini kayıt dışı çalışıyor. Bir başka ifadeyle, istihdamda yer alan 60 yaş üstü her 10 kişiden 7'si güvencesiz; bu konuda ne düşünüyorsunuz? Dünyada çocuk emeğini yasallaştıran tek Bakanlık Türkiye'de, adı da Millî Eğitim Bakanlığı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İlave süre veriyorum.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Millî Eğitim Bakanlığı Mesleki Eğitim Merkezleri aracılığıyla çocuk emeğini meşrulaştırıyor, Türkiye'de 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması kesinlikle yasakken çocuklar iş kazalarında hayatını kaybediyor; bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yeni nesil iş gücü programlarının uygulanacağını açıkladınız, buna dair de bir reform sundunuz, şapkadan tavşan çıkardınız. Okullarda İş Gücü Uyum Programı kapsamında görevlendirilecek temizlik personeli bu anlayışın bir örneği. Müjde olarak duyurduğunuz bu proje aslında çalışma hayatında güvencesizliğin meşrulaştırıldığının çok somut bir örneği. İşsizliği cep harçlığı yöntemiyle mi yenmeyi düşünüyorsunuz? Ve son günlerde geçici koruma altındaki Suriyelilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınacağı konuşuluyor; böyle bir çalışma var mı? Varsa koruma altında olanların GSS priminin yüzde kaçını devlet ödeyecek ve Resmî Gazete'de bir genelge yayınlandı ve ülkemizde olan yabancı uyrukluların çalışma izni muafiyeti altı aydan üç yıla çıkarıldı. Bunun ülkemizde nasıl bir çalışma adaletsizliğine yol açacağını düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.