KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Buradan Bakanımıza da tekrar hoş geldiniz diyorum. Aslında Bakanımız giderken doğa gülümsemeye başlamıştı, umarım bundan sonraki vereceği kararlarla doğanın gülümsemesine katkı sunar.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımız, stratejik planında misyonunu şöyle tanımlamış: "Şehirlerimizin afetlere karşı dirençli, iklim dostu ve sıfır artıkla uyumlu hâle getirilmesiyle, sürdürülebilir çevrenin sağlanması amacıyla doğanın korunması, planlı, güvenli yapılaşma görevlerini etkin bir şekilde yürütmek." Bu amaçlar doğrultusunda çevresel etki değerlendirme süreçlerini yaygınlaştıracak ve çevre denetimlerinin etkinliğini artıracaklarmış. Doğal kaynakları korumak ve şehirlerimizi daha yeşil ve ferah yaşam alanlarına dönüştürmek hedefleriymiş. Ülke genelinde yeşil alanların artırılmasına yönelik olarak millet bahçelerini de yaygınlaştıracaklarmış. Afetlere Dirençli Şehirler Projesi hızla hayata geçirilecekmiş. Şimdi, ben bunları okuduktan sonra -gerçekten iyi niyetle söylüyorum- acaba aynı ülkeden mi bahsediyoruz diye kendime sormak istedim.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024'te, bütçede, depremlerin yol açtığı hasarların süratle giderilmesi ve deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların ihtiyaçları için toplam 1 trilyon 28 milyar lira ödenek tahsis edildiğini söyledi. 2025 yılı bütçesinde deprem bölgesinin iyileştirilmesi ve afetlere karşı dirençliliğin artırılması için sadece 584 milyar lira tutarında ödenek öngörülmüş. Bu kapsamda, Afetlere Dirençli Şehirler Projesi için ayrılan kaynakların toplamı 120 milyar lirayla sınırlı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza baktığımızda 2024 yılındaki 271 milyar 741 milyon olan bütçe, 2025 yılında 219 milyar 294 milyona düşmüş. Sayın Bakan konuyu çok iyi bilir, zira kendisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken çok gezdi İstanbul'u. Sizden önceki Bakan Mehmet Özhaseki sadece İstanbul'da 6 milyon civarında konut, 1,5 milyon civarında da iş yeri bulunduğunu belirterek yaklaşık 600 bin konutun riskli olduğunu söyledi. Sayın Bakanım, bu bütçeyle bu riskleri ortadan kaldırabilecek misiniz, merak ediyorum.

Diğer taraftan -burada deprem bölgesinden milletvekili arkadaşlarımız var, bizden daha iyi biliyorlar- bu deprem bölgesinin hangi sorunu çözüldü de deprem bölgesine ayrılan pay azaldı? İnsanlar hâlâ konteynerlerde yaşıyor; bölgede okul, hastane, altyapı sıkıntısı maalesef devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, iklim krizi tüm dünyanın temel sorunu, dünya bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Biz tüm dünya gibi yeşili, doğayı koruyacağımıza, bu iktidar yüzünden ormanların hızla yok edildiği, ülkenin yüz ölçümünün yarısından fazlasının maden şirketlerine tahsis edildiği, akarsular, göller, HES'ler, GES'ler için sermayeye peşkeş çekildiği bir ülke hâline geldik. Tabii ki madenler ülkenin bir zenginliğidir. Yenilenebilir enerji kaynakları, doğal enerji kaynakları kullanılabilir fakat siz bunu yaparken yeryüzü zenginliklerini yok edemezsiniz, çevreye zarar veremezsiniz, insan sağlığını ve doğal yaşamı yok sayamazsınız. Bugün, ülkenin tamamında insanlar bunlarla uğraşıyor. İliç ve benzeri yerlerde, verdiğiniz, gerçeği yansıtmayan raporlarla başımıza gelenleri gördük. Sayın Bakan, ama bugün hâlâ bunları yapmaya devam ediyorsunuz. Cengiz İnşaat maden sahalarını genişletsin diye uğraşıyorsunuz. Dün Akbelen'de, Manisa'da zeytin ağaçları kesilmesin diye nöbet tutan, ağaca sarılan insanlar bugün Kaz Dağları'nda, Artvin'de, Munzur'da, Antalya Akseki'de, Kaş'ta nöbet tutuyor.

Değerli arkadaşlar, tüm ülkede olduğu gibi, Antalya'nın da sahillerinden ormanlarına, derelerinden meralarına kadar tüm coğrafyası tehdit altında. Kaş Bezirgan Seyir Tepesi'nin ihaleyle halkın kullanımından alınıp yirmi yıllığına kiraya verilmek istenmesi, yine, Kaş'ta su kaynaklarıyla bilinen Pınarbaşı'ndan 20.400 metrekare alanın kiraya verilmesinin önünün açılması bu durumu ortaya koyuyor. Konyaaltı ilçesi Gökdere köyünde de yer alan 120 bin metrekarelik orman arazisi yine aynı şekilde tehdit altında.

Diğer taraftan, Antalya'nın dünyaca ünlü doğal mirası falezlerin bir kısmı Resmî Gazete'de yayımlanan kararnameyle kesin korunacak hassas alan olmaktan çıkarıldı. Akdeniz'le özdeşleşen, canlılara ev sahipliği yapan, milyonlarca yılda oluşan falezler bir gece çıkarılan kararla ranta açıldı. Konyaaltı ilçesi sınırlarında bulunan Doyran ve Geyikbayırı Mahallelerinde HES yapılması planlandı. Doyran'da doğa katliamına yol açacak HES projesinde kullanılacak 108 dönüm arazinin yüzde 95'i orman, yüzde 5'i ise vatandaşın tarım arazisinden oluşuyordu. Bölge halkının direnişi sonucu şimdilik durduruldu.

Kendi ilçem Akseki'nin Değirmenlik Mahallesi'nde, Mehmet Cengiz'in, Eti Alüminyum AŞ'ye ait boksit ocağının kapasite artışı talebi var. Konuyla ilgili ÇED raporu istendi. 2005 yılında Mehmet Cengiz'in satın aldığı boksit ocağının, ÇED raporunda, 792 hektarlık işletme ruhsatlı sahada, mevcut izinli 0,26 hektar çalışma alanının 447 hektara çıkarılması talebinde bulunuldu. Bölgede projeyle birlikte işletmenin ömrü on iki yıl olarak planlanmış. Proje kapsamında bir yılda 1 milyon ton üzere toplamda 12 milyon ton cevher üretilmesi hedefleniyor. Ancak bölgede kapasite artışına gidilmesi çevresel tahribata neden olacak, aynı zamanda bölgede yer altı su kaynakları ve doğal yaşam alanı tehlikeyle karşı karşıya kalacak. Bölgede özellikle Gidengelmez Dağları'ndaki yaban hayatı koruma sahası büyük zarara uğrayacak, bölgede bulunan dağ keçilerinin üreme alanı ve yaylak olarak kullandıkları yerler maalesef yok olacak. Öte yandan, Gidengelmez Dağları'nın adı, çok eski ve yaşlı kayaçlardan oluşan kalkerli yapılar, mağaralar sebebiyle verilmiş. Bu mağaralar su kaynaklarına dönüşüyor ve Akseki'nin su kaynakları bu bölgeden geliyor. Maden sahası hem doğal yaşamı hem de su kaynaklarını tehdit ediyor. Buranın ÇED raporu henüz gelmedi. Bu konuda burada tekrar Bakanlık yetkililerinden hassasiyet bekliyoruz. Bölge halkına rağmen doğa katliamına olur vermeyin.

Yine, çoğu zaman, gelen ÇED raporlarının gerçek durumu yansıtmadığını hepimiz biliyoruz. Derme çatma, hızlı biçimde hazırlanmış ÇED raporlarıyla birçok yatırıma izin veriliyor ya da "ÇED Gerekli Değildir" denebiliyor. Bunlara özen gösterilmesi gerekiyor, yoksa iktidarın gözdesi Mehmet Cengiz ve 5'li çetenin rant için talan etmediği yer maalesef kalmayacak, çevre için bu Bakanlığa da gerek kalmayacak. Siz sadece Cengiz İnşaatla mücadele alt programı oluşturursanız, inanın memleketin havası suyu üç yılda değişir duruma gelecek.

Son olarak, Manavgat Oymapınar Baraj Gölü'ne yüzer güneş enerjisi santrali yapımı projesine de değinmek istiyorum. Antalya'nın Manavgat'ta Oymapınar Barajı'nda hâlihazırda faaliyet göstermekte olan HES tesisine yardımcı kaynak yüzer güneş enerjisi santrali projesi kurulmak istenmekte. 4 adet yüzer platformun bulunacağı, toplamda su yüzeyinde 32 hektarlık alan panelle kaplanacak. Yüzer GES'in inşaat ve işletme sürecinde yapılacak faaliyetler, bölge halkı tarafından, çevreye vereceği olumsuz etkiler nedeniyle kaygı içinde beklenmekte. Bölge halkı yüzer GES yapımını istememektedir. Halkın talepleri dikkate alınmalı ve halka rağmen yapılmak istenen bu projeden vazgeçilmesini diliyorum.

Bütçenin ülkemize hayırlı olması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Çok teşekkür ediyorum.