KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim.

Çok Kıymetli Başkanım, sizleri ve salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum. Bütçemiz, bütçe görüşmelerimiz, hayırlara vesile olsun inşallah.

Yine, bu sefer de sistem tartışmalarıyla başladı bütçemiz. Daha önce de yine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi değişikliğinden sonra bu sistem tartışmaları çokça yapılmış, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Parlamentoyu açığa düşürdüğü, Parlamentoyu etkisizleştirdiği tartışmaları çokça yapılmış burada. Bu iddiaların hepsine pratik uygulama ve yasal metinler üzerinden cevapları verilmiş olmasına rağmen, yine, tabii, herkes durduğu yerden, baktığı pencereden kendine göre yorumlarıyla, karşı taraf, muhalif arkadaşlar sistemi kötü göstermeye çalışmaya devam ediyorlar ama biraz üslup değişikliklerinin olduğunun burada altını çizmek isterim. Çünkü bu değişiklik ilk olduktan sonra buradaki bütçe görüşmelerinde, özellikle muhalif tarafta oturan arkadaşların bütçeyi savunmak üzere buraya gelenlere, Sayın Bakanlara "Sen atamışsın, biz seçilmişiz. Sen dur, hesap vermek zorundasın. Şöyle, böyle..." gibi üslupları vardı.

ERHAN USTA (Samsun) - Onları gene diyeceğiz canım, onlardan vazgeçmiş değiliz. Hesap verecek; vermeyecek mi hesap?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben, bugün bu tartışmalara bakıp düne kıyasladığımda, baktığımda muhalefetin "Sen atanmışsın, ben seçilmişim. Şöyle yapamazsın, böyle susamasın, dediğime cevap vermek zorundasın. Şunu böyle..."

ERHAN USTA (Samsun) - Nasıl davranırsa, davranana davranılan söylenecek Orhan Bey.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Usta, bir şey ifade etmek istiyorum. Ben bir parça bu anlamda bir olgunluğa eriştiğini hissetmiştim; değilmiş demek ki.

ERHAN USTA (Samsun) - Yok, hayır, öyle birşey yok; o dediğiniz çiğlik olur.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şöyle: Ben bunun zaman içerisinde oturduğunu, her şeyin, her sistemin, her tartışmanın, her diyaloğun zaman içerisinde tekemmül edeceği duygusundan, düşüncesinden hareketle bu tekâmülün gerçekleştiği, sürecin içerisinde olduğunu düşünüyordum ama gördüğüm kadarıyla sizin cephede öyle değilmiş.

ERHAN USTA (Samsun) - Tekâmül değil o dediğiniz.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Susturma.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Son tahlilde, "Sistemlerin demokratlığı önemlidir." denildi ve "Güçler ayrılığı bunu sağlar." denildi "Kuvvetleri birleştirmek bir problem üretir ve bu sistem kuvvetleri birleştirmiştir." denildi. Aksine, bu sistemin yürütme ile yasamayı da artık bütünüyle birbirinden çok net çizgilerle ayırdığını, dolayısıyla burada, aslında bu yeni sistemin güçler ayrılığını çok daha iyi temsil ettiğini özellikle ben ifade ederek sözlerime başlamak istedim.

Şimdi, arkadaşlarımız Meclisin etkinliğinin giderek azaldığından bahsediyorlar, denge ve denetlemenin ortadan kaybolduğundan bahsediyorlar ama bunun usulü var. Denge ve denetlemenin usulleri yasalarla çizilmiş, kurumlar bu anlamda tesis edilmiş, kurumlara vazifeler verilmiş. Yani eğer bizim geçen dönem gördüğümüz gibi, sizin denge ve denetlemeden anladığınız şu ise, bir siyasi partinin genel başkanının milletvekillerini çağırarak bakanlıkların kapısına gidip "Hesap sormaya geldim." demesi, kurumların kapısına gidip "Hesap sormaya geldim." demesi "İn aşağıya." demesi "Bana bunu açıkla." demesi gibi böyle üstten bir yaklaşımla bir denetleme olsun istiyorsanız demokraside hiçbir sistem bunu yapmak isteyen arkadaşlara sunmaz. Burada bizim kurumlarımız var, Sayıştay Meclisimiz adına denetimlerini yapıyor ve her bütçe toplantısında tanık oluyorum, hep Sayıştay raporlarından hareketle kurumlara eleştiriler getiriyorsunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - O yüzden onlar da bir şey yazmamaya başladı artık.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hep Sayıştay raporlarındaki şerhlerden hareketle, eleştirilerden hareketle, buraya gelen bakanlara, buraya gelen bürokratlara "Bakın, Sayıştay raporunda bile bu böyle geçiyor." diyorsunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - Zaten artık diyemiyoruz bu sene.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Tamamen iktidarın denetiminde olduğu imajını oturtmaya çalıştığınız Sayıştayın üzerinden Hükûmetin yaptığı eylemlere ve uygulamalara burada eleştiriler ortaya koyuyorsunuz; bu da aslında bir nevi büyük bir çelişki içerisinde olduğunuzu gözler önünde seriyor, onu söylemek istedim özellikle sizlere.

ERHAN USTA (Samsun) - Neyden bahsediyorsun ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Meclisin itibarı, Meclisin itibarı... Evet, Meclisin itibarını hepimizin koruması lazım. Meclisin itibarını halk vermiştir, millet vermiştir. Milletin verdiği o itibarı bizler yok edemeyiz ama onu korumamız, ona çok daha özenli olmamız lazım. Sürekli Meclisin itibarından bahsediliyor. Bugün Grup Başkan Vekiliniz söyledi "Meclisi kürsü kavgalarıyla, mangal partileriyle, yemek tarifleriyle konuşturuyoruz." denildi. Biz de kürsülerde kavga edilsin istemiyoruz. Bir kanun teklifiyle ilgili 4 muhalefet partisi beşer dakikadan yirmi dakika söz alıyor, iktidar adına maddelerle ilgili çoğu zaman Genel Kurulda biz konuşma bile yapmıyoruz ama çıkan arkadaşlar o kürsüye çıktıklarında öyle farklı üsluba dönüşüyorlar ki karaktere dönüşüyorlar ki öyle hakaretamiz konuşmalar yapıyorlar ki öyle saldırgan ve nobran davrananlar oluyor ki içlerinde, hepsini kastetmiyorum, bütün muhalefeti kastetmiyorum...

ERHAN USTA (Samsun) - Alpay'dan mı bahsediyorsun?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla, bu haklı bir şey değil ama bir etki tepki doğuruyor, o etki tepkinin neticesinde de hiçbirimizin arzu etmediği görüntüler oluşuyor.

ERHAN USTA (Samsun) - En son Alpay yaptı.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla, eğer Meclisteki bu tarz tartışmalardan ve görüntülerden rahatsızsak, buna sebep olan arkadaşların kürsüye çıktığı zaman buna sebep olmayacak bir üslupla niyetini, fikrini, eleştirisini dile getirebilecek bir olgunluğa erişmesi gerekir. Bu olgunluğu koruyamazsak, herkesin kendi grubundaki riskli arkadaşlar belli, her grup o arkadaşlara söz verdiği zaman bunun hassasiyetinin altını çizerek konuşursa...

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Riskli arkadaş ne ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Çok açık konuşuyorum yani üstü örtülü bir şey söylemiyorum, söylediğim çok açık. Dolayısıyla, ben aksine şöyle düşünmeye başladım...

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Hiç açık değil.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bilakis, Mecliste kavga çıksın diye muhalefet grupları tarafından bazı arkadaşlara söz veriliyor diye düşünmeye başlıyoruz biz arkadaşlarla. "Kavga çıksın, ortalık karışsın, çık kürsüde hakaretamiz konuş, bağır, ona hakaret et, buna küfret, olay çıksın, ondan sonra Meclis bir karışsın." tarzında niyetlerle sanki bazı arkadaşlar çıkıp kürsüde söz alıyor.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Yumruk atanlar sizin vekilleriniz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Yumruk atanlar sizin vekilleriniz ama ya.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Meclis mangal partileriyle anılmış... Arkadaşlar, hepiniz burada milletvekilliği yaptınız, belki en az vekillik yapan benim aranızda; her dönem bütçe dönemlerinde milletvekilleri kendi yörelerinden yemekler yapıp, getirip burada misafirleri ayırt ederek "Benim grubum yesin, siz yemeğin." dememiş, bütün misafirlere, kim varsa, vatandaş, vekil, çalışan, herkese kendi yöresinin yemeklerini bir nevi tanıtım amacıyla ikram etmişler. O gün de orada, bir şehrin vekilleri kendi şehirlerinin bir ürünü aynı kapsamda getirmişler ve sanki AK PARTİ'liler burada ziyafet çekiyormuş, sadece kendilerine ziyafet düzenliyorlarmış gibi, bu yemekten yiyenler dahi bunu böyle konuştular. İtibar böyle olmaz arkadaşlar, gelip hem o yemekten yiyeceksiniz hem "Allah razı olsun, kesenize bereket." diyeceksiniz hem de "Mecliste mangal partileri düzenleniyor." diye siyasal bir -bence- çirkinliğin arkasına geçip ondan sonra millete "AK PARTİ şatafatın içerisinde. AK PARTİ'li vekiller zevküsefa içerisinde." imajı çizeceksiniz; bu çok yanlış bir şey.

Başka ne dedi? Zamanım kalırsa ona da değinmek istiyorum. Mesela, Sayın Başkanım, sürekli birileri geliyor, burada, Mecliste, yemekhanede yenilen yemeklerin fişlerini alıp sosyal medyada vekillere hakaret ettiriyor. Bakınız, arkadaşlar, Meclisin çalıştığı günlerde, özellikle o yoğun çalıştığımız günlerde burada 12 bin kişiye yemek yapılıyor, 12 bin kişiye. Burada 600 vekil var, 593 ama düz 600 diyelim. 600 vekil günde 2 öğün yemek yese 1.200 yemek yapar. Eğer 600 vekil 2 öğün birden yemek yemiş olsa 12 bin kişilik yemeğin sadece yüzde 10'unu yemiş olur, geriye kalan bütün yemek buradaki çalışanlara, buranın personeline, gazetecilere, o haberleri yapanlar varsa o haberleri yapanlara, Anadolu'nun değişik yerlerinden gelen misafirlere, Diyarbakır'dan gelene, Hakkâri'den gelene, Aydın'dan gelene... Burası milletin evi, milletin Meclisi olduğu için, gelindiğinde herkesin burada rahatça yemek yiyebileceği bir alan oluşturulmuş. Kaldı ki sanki sadece Mecliste böyle uygun yemek listeleri varmış! Ya, kamu kurumlarına gidin, kamu kurumlarının sosyal tesislerine gidin, başka başka yerlere gidin; kâr amacı gütmeyen kuruluş niye yüksek fiyattan versin? Vatandaşına, halkına yemek veren bir yer niye oraya yüksek yüksek fiyatlar bindirsin? Ticarethane mi burası ki piyasadaki fiyatla kıyaslayıp bunları haber yaptırtıyorsunuz? Dolayısıyla hepimizi ilgilendiren hususlar. Bunlarla iktidara vuruluyor; kolaycılığına, konformizmine kaçmamak lazım, hep beraber çıkıp doğru neyse bunu konuşmamız lazım; tamam mı?

Geçelim onu da. Başka bir konu, şimdi, araştırma önergelerinden bahsedildi. Genel Kurul haftada üç gün, dört gün çalışıyor, bazen beş gün çalışıyor. Biz üç günü baz alalım, dört tane muhalefet grubu var, her gün araştırma önergesi veriyorsunuz. Başkanım, biz bu önergeleri kabul etsek 4 muhalefet partisinin 4'ünün de önergesi var, günde 4 önerge, üç gün çalışsak haftada 12 önerge, bir ayda 48-50 önerge yapar. Meclisin on ay çalıştığını düşündüğümüzde, 500 tane önerge kabul edilmiş olur, 500 komisyonun kurulması gerekir bu Mecliste. Bir komisyonda en az 13 milletvekili görev yapar, 26 vekilin görev aldığı komisyon var, 18 vekilin görev aldığı komisyon var, 23 alan var, ortalama 16-17 kişi desek 500 tane komisyonda 8.500 milletvekiline ihtiyacınız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Onlar tekrarlayan önergeler Orhan Bey.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yahut da 600 milletvekiline 14-15 tane komisyon düşüyor.

ERHAN USTA (Samsun) - O yüzden "Hiç kurmayalım." diyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, arkadaşlar, siz, komisyon kurulsun da meselenin hakikati ortaya çıksın, bir çözüm üretilsin diye komisyon önerisinde bulunmuyorsunuz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bu niyet okuma ne kadar kötü ya! Böyle bir niyet okuma olabilir mi!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz, sokağa çıktığınızda "Bakın, biz sizin sorununuzu Mecliste dile getirdik ama Cumhur İttifakı'nın oylarıyla reddedildi. Ne yapalım?" demek için komisyon öneriyorsunuz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hayır, reddediyorsunuz.

ERHAN USTA (Samsun) - Tekrarlayan önergeler bunlar.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, ne dediniz? "Önerilen komisyonların yüzde 2'si kurulmuş, o da mutabakatla." dediniz. Evet, bakın, doğru konular olduğu zaman hep beraber mutabakat yapıyoruz ve komisyonumuzu kuruyoruz; tamam.

ERHAN USTA (Samsun) - Kamuoyunun gazını almak istediğiniz zaman "Komisyon kurulsun." diyorsunuz, yoksa "Kurulmasın." diyorsunuz. Böyle bir mantık olabilir mi Orhan ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Hiç de öyle değil, hiç de öyle değil.

ERHAN USTA (Samsun) - Bunların hepsi tekrarlayan önerge, gündeme getirmek istiyoruz elbette, toplumun sorunu bunlar, havadan gelmiyor ki bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, süreniz bitti, selamlamak için...

ERHAN USTA (Samsun) - Allah'tan muhalefet değilsiniz ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Toplumun sorununu dile getirmek için Mecliste basın toplantısı mekanizmalarımız var, Genel Kurul mekanizmamız var, Genel Kurulda çıkar konuşuruz, kanun teklifi veririz, araştırma önergesiyle toplumun temel meselesinin çözülemeyeceğini bal gibi de biliyorsunuz, bal gibi de biliyorsunuz ve hepiniz biliyorsunuz; tamam mı?

ERHAN USTA (Samsun) - O zaman Meclis ne yapacak?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kanun teklifi hazırlayacağız, tartışacağız, hep beraber o kanun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, lütfen tamamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Ya, hangi kanun teklifi?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Toplumun talepleri ve ihtiyaçları kanunla çözülür, araştırma önergesiyle değil.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Niye çözmüyorsunuz o zaman?

ERHAN USTA (Samsun) - O zaman araştırma önergeleri niye kabul edilmiyor araştırıyorsunuz madem?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, lütfen karşılıklı tartışmaya girmeden konuşmanızı tamamlarsanız...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, bitiriyorum, özür dilerim.

Şimdi "Demokratik, politik iklim ülkede yok edildi..." Çok önemli konu; zaman kalmadı, giremedik. "Yerel demokrasi" "merkezî vesayet" kavramları, her şeyin merkezden yönetilmesinin vesayet oluşturması; bunlar asıl siyasal tartışmalardı, zaman kalmadı, bunlara giremedik. "Bakanlıklara soru önergeleri gönderiyoruz, soru önergelerine cevap verilmiyor..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben vaktiyle Bakanlıkta da bulundum, o soru önergelerine de baktım; soru önergelerinin nasıl soru önergeleri olduğunu iyi biliyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, selamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Biz de bulunduk.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Eyvallah.

Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bütçemiz hayırlara vesile olsun.