KOMİSYON KONUŞMASI

ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve çok kıymetli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; ben de bütçemizin ülkemiz için, vatandaşlarımız için hayırlı olmasını diliyorum.

Cumhuriyetimizin 101'inci yılını ben de gönülden kutluyorum; daha iyi günler, daha iyi yıllar görmek dileğiyle diyorum.

TUSAŞ saldırısını da şiddetle kınıyorum. Şehitlerimizin yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Şimdi, ben bu bütçenin çocuk odaklı olmasından yana bir konuşma yapmak istiyorum çünkü ülkenin, evet, vatandaşları son derece sıkıntılı, son derece dertli ama vatandaşların en kırılgan kesimleri çocuklar ve yaşlılarımız; çok daha derinden yaralılar. Şimdi, çocuğa dönecek olursak, "Neden çocuk?" derseniz Türkiye'de her üç çocuktan 1'i yoksulluk sınırı içinde yaşıyor. TÜİK'in 2023 verilerine göre 7 milyonun üzerinde çocuğumuz yoksulluk koşulları altında büyümek zorunda kalıyor. Bu rakam Slovenya, Litvanya, Estonya ve Lüksemburg'un toplam nüfusuna eşit. Üstelik bu yoksulluk yalnızca ekonomik yoksulluk değil; çocuklarımız eğitim, sağlık ve sosyal gelişimleri yönünden pek çok haktan mağdur olarak, mahrum olarak yetişmek zorunda kalıyor ve bu yoksulluk artık çocuklarımızın geleceğini tehdit eder hâlde.

Ülkenin bekasından bahsediyoruz ya, ben pek çok konuşmamda şöyle diyorum: Ülkemizin aslında gerçek bekası çocuklarımız. Eskiden klasik bir söz vardı: "Çocuklarımız geleceğimizdir." Evet, çocuklarımız geleceğimiz ama o çocuklar umutla, huzurla, mutlu bir ortamda yaşarsa ve yaşıtlarıyla eşit hak ve fırsatlar içinde gelişirlerse ancak nitelikli bireyler olabilir ve ülkemizin geleceğinden bahsedebiliriz; dolayısıyla ülkemizin geleceği, bekası çocuklarımız. Bu çocukların sağlıklı bir yaşam sürmesi, eğitimlerine devam edebilmesi ve suça sürüklenmeden geleceğe umutla bakabilmeleri için de bütçenin doğru planlanması ve hakkaniyetli dağıtılması gerekir.

Aile Bakanlığının ve Sayıştay raporlarının bütçe dağılımındaki sermaye giderlerine ayrılan payın hızla arttığını tespit ettik bizde. Buna karşılık sosyal yardımlar gibi cari transferlerde bir düşüşün de gözlemlendiğini ortaya koyuyor bu veriler. Özellikle çocuk yoksulluğunu hedefleyen politikaların sermaye harcamalarından çok sosyal hizmetlere odaklanması gerekir. Okullardaki hijyen koşullarının iyileştirilmesi, yoksul çocuklara hiç olmazsa günde bir öğün ücretsiz beslenme imkânı sağlanması ve onların sosyal destek mekanizmalarıyla desteklenmeleri son derece elzemdir.

Aslında burada şunu da söylemek istiyorum: "Devlet bütçesinin sosyal politikaları" denildiğinde sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin de ayrışması gerekir. Sosyal yardımlar nakdi transferlerdir ve aslında -ben bir sosyal politikacıyım- bizlerin az tercih ettiği, geçici süreler için -örneğin deprem, örneğin sel, örneğin savaş zamanları- birkaç ayla, bilemediniz beş altı ayla sınırlandırılması gereken nakdi transferlerdir. Önemli olan sosyal hizmetlerdir. Sosyal hizmetler ailenin, bireyin sosyal imkânlarla desteklenmesidir; bunun içinde eğitim, sağlık, birtakım gelişimsel sosyal destekler yer alır ki bu, bireyin ve ailenin ileriye dönük kapasite gelişimini de beraberinde getirir. Biz sosyal hizmetlere bu payların ayrılmasını çok daha elzem buluyoruz çünkü sosyal yardımlar bazen bütçede... Değerli iktidar vekilimiz, şu anda kalktı, gitti ama az önce sosyal yardımlardan övünerek bahsetti. Sosyal yardımlar övünülecek bir alan değildir. Sosyal yardımlar bir aileye nakit transfer etmektir. O sosyal yardımla o ailenin yıllarını geçirmesi ve devlete âdeta bağımlı hâle gelmesi demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Esen, lütfen tamamlayalım.

ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Toparlıyorum, peki.

Şimdi, yeniden bütçenin çocuk odaklı olması kısmına dönecek olursam, özellikle işsizlik ve yoksulluk sarmalında büyüyen ailelerin çocukları sosyal desteklerden yeterince faydalanmadıklarında ne yazık ki eğitimden uzaklaşıyorlar ve bu çocukların suça sürüklenme potansiyelleri ya da suça maruz kalma riskleri de o oranda artıyor. Özellikle Anadolu'da köy okullarının kapatılmasının ardından taşımalı eğitime mahkûm edilen öğrenciler şimdi okula kendi imkânlarıyla gitmek zorunda kalıyorlar yani okullardaki hijyen şartlarının yanında bu da çok önemli. Velilerin çocukların güvenli bir şekilde okula ulaşmasını sağlaması artık velilerin önemli bir sorunu hâline geldi çünkü taşımalı eğitimin kaldırılmasıyla okul terkleri de arttı. Köylerde öğrenci sayısının 10'dan az olması gerekçesiyle taşımalı eğitim kapsamından çıkarılan öğrenciler ulaşım imkânı da bulamayınca açıköğretime geçiş ve okul terki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ELİF ESEN (İstanbul) - Peki, daha sonra nasıl olsa ayrıntılı tekrar konuşacağız bu konuları.