KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Değerli Komisyon üyelerimiz, milletvekillerimiz, değerli bürokratlarımız, basınımızın çok değerli emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dün, gururla 101'inci yılını kutladığımız Cumhuriyet Bayramı’mızı bir kez daha kutluyor, bu vesileyle Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını saygı, özlem ve minnetle anıyorum.

Yine, geçtiğimiz günlerde TUSAŞ’ımıza düzenlenen hain saldırıda yaşamını yitiren vatandaşlarımıza da buradan bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Her ne kadar öyle görünmese de bütçe görüşmelerimizin ülkemiz adına hayırlı olmasını da dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, her bütçe görüşmesinde söylediğimiz gibi, bütçeler yasama organının yürütme organına kamu gelirlerini toplama ve kamu harcamalarını yapma yetkisini veriyor. Hukuki niteliğinin ötesinde, buradaki bütçe paylaşımı, iktidarın tercihini de adil olup olmamasını da toplumsal önceliklerini de belli ediyor. Bugün, önümüzde duran bütçe bizi maalesef şaşırtmıyor. Bu, AKP iktidarının 23'üncü, tek adam rejiminin ise 7’nci bütçesidir. Bu bütçe de öncekiler gibi, sunumlarda söylenenlerin aksine maalesef adaletten, yatırımdan, üretimden, şeffaflıktan uzak bir bütçedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önümüzdeki bütçe yüzlerce sayfadan, rakamlardan, grafiklerden öte bir şey ifade ediyor. Bu bütçeyi yapanlara seslenmek istiyorum: Bu toplumun sesini inatla duymuyorsunuz. Yirmi iki yıldır siyasal tercihlerinizle ve neoliberal ekonomik politikalarla rant ve sömürü düzeninde liyakatsizlikle, yolsuzlukla bu ülkeyi getirdiğiniz durum artık dönüşü olmayan bir toplumsal çürümeye ve sosyal yıkıma neden oluyor.

Bu milletin Meclisinde ocak ayına kadar bu bütçeyi konuşacağız. Yarattığınız bu tabloda ülke artık insanların rant için gülerek bebek öldürdüğü; cinayetin, saldırganlığın, taciz ve tecavüzün, hukuksuzluğun, mafyalaşmanın, yolsuzluğun sıradanlaştırıldığı bir hâl aldı. İnsanların değersizlik hissini pekiştiren ekonomik politikalar sonucu bu hâle geldik çünkü ekonomik zorluklarla uğraşan gençlerimizden yaşlımıza herkes bu ülkede geleceğini göremiyor ve bu belirsizlik durumu toplumsal değerlerden de kopuşlara yol açıyor. Okula gidiyor, karnı aç; okulu bitiriyor, iş bulamıyor; çalışıyor, emeğinin karşılığını alamıyor; emekli oluyor, karnını doyuramıyor; hastalanıyor, ilaç bulamıyor; düzgün sağlık hizmeti alamıyor. Daha binlerce, on binlerce örnek verebiliriz. Toplumun büyük çoğunluğu için insanca yaşama olanakları ortadan kaldırılırken yoksullaşan insanlar da mevcut koşullara uygun ayakta kalma yolları üretmeye çalışıyor. Geniş halk kesimleri içinde yoksulluğun olağanlaştığı bugünün Türkiye koşullarına uygun tek ayakta kalma stratejisi başkalarının sırtına binme, çeteleşme, yolsuzluk, ahlaksızca da olsa yolunu bulma olarak karşımıza çıkıyor; hâliyle yoksullaşmanın karşısında çürüme eğilimi de ortaya çıkıyor. Yani, maalesef, siz bu toplumun umudunu çaldınız. Kısaca, bu bütçe rakamların ötesinde bunları ifade ediyor.

“Bütçe ne getiriyor?” diye baktığımızda bu tabloyu değiştirecek hiçbir öneriniz yok. Sunulan 2025 bütçesini anlamak için yaklaşık bir ay kadar önce açıklanan orta vadeli programa bakmak gerekiyor. Baktık, 2024 yılı için enflasyon hedefini yüzde 33'ten 41 olarak revize ettiniz. Yine, orta vadeli planda 15,2 olarak belirlenen 2025 enflasyon hedefini de yüzde 17,5'a yükselttiniz. Ayrıca "Orta Vadeli Plan'da ücret-fiyat sarmalının önlenmesine yönelik asgari ücret artışlarının dezenflasyon süreciyle uyumu gözetilmeye devam edilecektir." ifadeleriyle de ücret artışlarını enflasyona sebep gösteriyorsunuz.

Yine, sıkı para ve maliye politikasının bir sonucu olarak emek gelirlerini baskılıyorsunuz. 2025-2027 dönemi Orta Vadeli Plan'da, Hükûmet bu politikaları sürdüreceğini beyan ediyor. 2025 bütçesi de maalesef bu ruha uygun hazırlanmış. Siz ne kadar inkâr etseniz de talimatı IMF'ten almışsınız. Geçtiğimiz haftalarda açıklanan IMF Raporu'na bakın arkadaşlar, farklı bir şey söylüyor mu? Hatta gidiyor, yurt dışındaki sermaye gruplarına asgari ücret artışıyla ilgili sözler veriyorsunuz. Parayı yurttaştan al, açlığa mahkûm et; bu bütçenin özü maalesef bu.

Ve yine, vergi, vergi, vergi... Değerli arkadaşlar, 2025 yılı merkezî yönetim bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin 12 trilyon 800 milyar lira olacağı tahmin edilirken bütçe açığının 1 trilyon 931 milyar lira olması bekleniyor. Peki, nasıl olacak? Harcamalarda tasarrufa gitmeyen AKP iktidarı, kaynağı, 2025 yılında bu halkın cebinden çıkacak vergilerle yaratacak. Bu vatandaş yine 2025 yılında 12 trilyon 651 milyar lira vergi ödeyecek ama anlaşılan o ki o da yetmeyecek. Bütçe teklifinde vergi gelirlerinin yüzde 45'ini tüketimden alınan vergiler oluşturuyor. Toplamda 5 trilyon 724 milyar 862 milyon lira vergi, dâhilde alınan mal ve hizmet vergisi olarak karşımıza çıkıyor. Hazinenin kasasına önümüzdeki yıl 2 trilyon 145 milyar ÖTV geliri girecek. Bu tutar geçen yıla göre yüzde 52,2 oranında artış göstermiş. Bununla birlikte, geçen yıla göre yüzde 72,7 oranında artırılan 2 trilyon 884 milyar TL tutarında dâhilde alınan KDV öne çıkıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, sunum yaparken süslü laflarla konuşuyorsunuz "Refahı yayıyoruz." "Vergi adaleti" filan diye. Sen emekçiye yüzde 17,5 enflasyon hedefi üzerinden zam yapacaksın, vergileri yüzde 70-80 oranında artıracaksın, buna da "Refahı artırıyorum." diyeceksin. Değerli arkadaşlar, kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece yüzde 12,78. İçinde devasa banka ve şirketlerin yer aldığı 1 milyon 100 bin kurumlar vergisi mükellefi sadece 1,6 trilyon vergi ödeyecek. Patronlar masraf gösterip ödemediği için çoğunluğu emekçilerin ödediği KDV ve bunun 3 katı olacak. 2025 bütçesinde sermayeye kıyak bu kadarla kalmıyor tabii ki. Öngörülen bütçe açığından daha yüksek tutarda vergiden ise vazgeçilecek. 2025 yılında "vergi indirimi, muafiyeti, istisnası" adı altında sermaye kesiminden toplamda 3 trilyon 5 milyar lira tutarında vergi gelirinden vazgeçiyorsunuz, sonra gelip -şimdilik geri çektiniz ama- vatandaşın kredi kartı limitlerinden vergi alma çabası içine giriyorsunuz.

Peki, bu bütçe nereye harcanacak? Bununla ilgili de birkaç cümle etmek gerek. Personel giderleri için toplam 3 trilyon 911 bin lira, mal ve hizmet alım giderleri 1 trilyon 24 bin lira, cari transferler 5 trilyon 813 milyon lira, sermaye giderleri 1 trilyon 102 milyar lira, sermaye transferleri 338 milyar lira, borç verme giderleri 306 milyar lira, yedek ödenekler 287 milyar lira, faiz giderleri maalesef 1 trilyon 950 milyar lira. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız diyor ki: "AK PARTİ hükûmetleri olarak eğitimi hep en öncelikli meselemiz olarak gördük." ve "2002 yılında 8 milyar lira olarak devraldığımız Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini 2025 yılında 1 trilyon 450 milyar liraya yükselttik." Vatandaş artık bunlara inanmıyor değerli arkadaşlar. Binasında temizlik, kapısında güvenlik personeli olmayan okullarda milyonlarca öğrenci hijyenik, güvenli bir eğitim ortamına, temiz suya ve karınlarını doyuracak bir yemeğe hasret. 2016'da Millî Eğitimin genel bütçe içindeki payı yüzde 13,6 iken 2025'teki payı yüzde 10'a ulaşamamıştır. 2025 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ne göre Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi 2024 bütçesine göre 2025 yılında yüzde 41'lik artış gösterirken Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi ise geçen yıla göre yüzde 32,87 artmıştır. Millî Eğitime ayrılan bütçenin 1 trilyon 30 milyarı personel giderlerine, 131 milyar 441 milyonu da sigorta primi ödemelerine gidiyor. Yani bütçenin yüzde 80'inden fazlası Millî Eğitim Bakanlığının mal ve hizmet ile sermaye giderleri içinse elinde kalan toplam bütçe 291 milyar lira. Sonuç olarak okulların temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacının karşılanması ve okulların ihtiyaç duyduğu temizlik ve kırtasiye malzemesi için neredeyse para kalmıyor. Bu ülkede ya veliye okul temizlettiriyorsunuz ya da veliden para topluyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, eğitimi kendi uygulamadığınız tasarruf tedbirlerine maalesef kurban ettiniz. 17 Mayısta tasarruf tedbiri yayımladınız, belgeli. Çocukların yemeğini, servisini, sağlıklı eğitim görme hakkını elinden aldınız. Ne hikmetse 28 Mayısta Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yandaş bir vakfa 5 milyar 702 milyon lira kaynak aktardınız değerli arkadaşlar. Bunun adı da "sizin tasarruf tedbirleriniz." Tarikatlara, cemaatlere tasarruf yok; maalesef öyle, kimseyi de kandırmayın artık, halk da buna inanmıyor.

Sağlığı burada hiç konuşmuyorum, bakanlık bütçesinde konuşacağız. Uyguladığınız piyasacı anlayış sonucu sağlığı özel sektöre, ranta zaten kurban ettiniz, yandaşlara peşkeş çektiniz. Bugün bu bebeklerin, ailelerin, yurttaşların yaşadıklarının sorumluluğun tamamı da size ait.

Ülkede çalışan emekçi, emekli, genç, çocuk günbegün yoksullaşıp bir lokma ekmeğe muhtaç kalırken iktidarın ve yandaş müteahhitlerin ise bu bütçeden de hoşnutluğu maalesef bozulmuyor. Kamu-özel iş birliği projelerine yapılacak ödemelerin bütçeye olan yükü büyüyerek devam ediyor. 2025 yılında buraya ayrılan ödenek 202,3 milyar lira, önümüzdeki üç yılda 678,3 milyar lira bütçeden bu projelere garanti olarak ödenecek. Sizin maalesef bu 5'li, 10'lu çetelere olan sevdanız bu bütçede de bitmemiş gözüküyor. Sayın Bakana tekrar buradan sormak istiyorum: Kamu-özel iş birliği kapsamında vergiyi yüzde 30'a çıkardınız. 44 firmanın 37'si matrahsız yani vergi vermiyor. Maliye buradan 505 milyon vergi geliri bekliyor. Şimdi, bu mu vergide adaletiniz? "Vergiyi tabana değil artık tavana yayın." diye ricada bulunuyorum.

Yine, tabii, bütçede saraya kese açık. Değerli milletvekilleri, vatandaş hayat pahalılığı altında ezilirken sarayın bütçesini yüzde 37 oranında artırıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı bütçe ödeneği 16 milyar 928 milyon 146 bin TL oluyor. Araç alımına 17 milyon lira ödenecek. Cumhurbaşkanlığına 2025 yılında 5'i makam aracı olmak üzere toplam 20 araç alınacak. Yeni Tasarruf Tedbirleri Genelgesi'ne göre kamuda üç yıl süreyle yeni taşıt alımı kısıtlanmıştı. Bu millet sizi sırtında taşımaktan bıktı. Ne saraylarınız bitti ne konvoyunuz ne uçaklarınız ne araçlarınız. Hakikaten yazık.

Diyanet İşleri Başkanlığına 2024 yılı için bütçesinde teklif edilen ödenek 91 milyar 824 milyondan yüzde 41 oranında artışla 130 milyar 119 milyona yükseldi. Bu, 6 bakanlığı geride bırakan bir bütçe. Vakıflara, cemaat derneklerine, diğer bakanlıklara aktarılacak olan paralar bu bütçeye dâhil değil. Siz bu anlayışla mı yöneteceksiniz bu ülkeyi? Kesinlikle hayır. Yetmedi, Diyanetin şatafatı, masrafları, savurganlığı maalesef devam edecek.

Değerli milletvekilleri, işin bir de sermayeye borca faiz ödeme boyutu var. 2025’te ödenecek faiz 1 trilyon 950 milyar lira. Görüldüğü gibi, daha çok vergi, daha çok faiz ödemesi var. Peki, nasıl olacak değerli arkadaşlar, enflasyon nasıl düşürülecek? Ben size söyleyeyim: Bu bütçeyle vatandaşın evindeki yangın daha da büyüyecek, yarattığınız ekonomik tablonun yol açtığı yoksulluk daha da derinleşecek. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının öngörüsüne göre ailesinin yanında bakılamayan çocuk sayısının 200 bine çıkması öngörülüyor. Bakanlığın 2025, 2026 ve 2027 yıllarında elektrik tüketim desteğinden yararlanacak kişi sayısına yönelik öngörüsü kayıtlara 4 milyon 100 bin hane olarak geçti. Yine, GSS borcu olan kişilerin sayısı ise 9,8 milyona ulaşacak diyorsunuz. Bir de bu arkadaşlar aç ama bu borçlulara da maalesef icra gönderiyorsunuz. Bunlar sizin yarattığınız tablo. Yarattığınız yoksulluğu sosyal yardımlarla örtmeye çalışıyorsunuz ve bunu matah bir şeymiş gibi sunuyorsunuz. Önemli olan sosyal yardımları arttırmak değil sosyal yardımlara muhtaç olanları yok etmektir, azaltmaktır.

Tarım yine aynı, yüzde 17,5’luk hedef enflasyona göre artış yapacağız diyorsunuz. Çiftçinin belini kırmaya, üretimi yok etmeye ant içmişsiniz. Sonuç olarak vergi yükünün, bütçe açığının, faizlerin, cari transferlerin, kamu-özel iş birliği ödemelerinin arttığı ama gelirlerimizin düştüğü bir yeni yıla beraber gireceğiz. Bu bütçe memurun, emeklinin, dar gelirlinin, öğrencinin, kadının, çiftçinin sorununa çözüm olmaktan uzak bir bütçedir. Bu bütçede bol vergi, az maaş vardır. Bu bütçe halkın değil bir avuç sermayenin ve yandaşınızın bütçesidir ve umarım bu ülkenin halkı adına hazırladığınız son bütçe olur diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.