Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 30 .10.2024 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli katılımcılar, milletvekili arkadaşlarım; ben de öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Dün Cumhuriyetimizin 101'inci yılını bütün yurtta coşkuyla kutladık. Bir kez daha başta Ulu Önder'imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm dava arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum.
2025 yılı bütçe görüşmelerini yapmaktayız. 2025 yılı bütçesinde gelir bütçesi olarak 12 trilyon 800 milyar öngörülmüş, gider bütçesi olarak 14 trilyon 731 milyar öngörülmüş, daha işin başlangıcında 1 trilyon 930 milyar 689 bin bütçe açığıyla başlamaktayız. Her ne kadar "Efendim, bütçe rakamları arttı, bütçe açığı da buna bağlı olarak arttı." denilse de bu bütçe açığı -şöyle ifade edeyim- 2022 yılında 142,7 milyardan 2024 yılında 2 trilyon 652 milyara kadar yükselebilmiş yani 10 katından daha fazla bir rakama, hatta 18 katına kadar yükselmiş. Demek ki burada, aslında, ekonomik anlamda bir sorun olduğu çok açık.
Ben, öncelikle 2024 yılı bütçesiyle ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: 2024 yılı bütçesinde yine gider bütçesi olarak 11 trilyon 89 milyarla, bütçe geliri olarak 8 trilyon 437 milyarla başlangıç yapıldı ve -ifade ettiğim gibi- bütçe açığı 2 trilyon 652 milyar. Bu bütçe sunumunda yine Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız şöyle bir ifadede bulunmuştu: “2024 yılı bütçesi dirençli şehirler, dirençli ekonomi ve dirençli toplum bütçesidir.” yine devamında “2024 yılı bütçesi işçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerini ve ülkemizin tüm yörelerini gözeterek hazırlandı.” şeklinde bir cümle. Şunu ifade edeyim: 2025 yılı bütçe sunum kitapçığında aynı cümle var, aynı cümleyi yine burada kullanmışsınız. Bütçe iktidar tarafından devletin kaynaklarının yani hepimizden toplanan gelirlerin, vergilerin ne şekilde hazırlanacağını esasen bize ifade eder ve zaten iktidarların anlayışları da burada kendini gösterir. O toplanan paraların nereye harcanacağı o iktidarın düşüncesini göstermektedir. Her ne kadar burada “işçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi” denilmişse de toplumun bütün kesimleri, başta işçisi, memuru ve hele ki 2024 yılının Emekli Yılı ilan edildiğini bilen emekli, esnaf ve büyük sıkıntı yaşayan çiftçi, her gün tehdit altında olan çocuklar, gelecekle ilgili kaygısı olan gençler artık bu bütçeden yararlanamadığını, bu bütçenin kendilerine hiçbir fayda getirmediğini yaşayarak görüyor, biliyor. 2025 yılı bütçesinden bizim bu kesimlerle ilgili sorunlarına çare bulunması umudunu taşıdığımızı ifade etmek istiyorum. Ancak şöyle devam edersek: 2024 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi’nde yatırımı, istihdamı ve üretimi ve ihracatı destekleyen, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla bütçenin hazırlandığını 2024 yılında ifade etmişsiniz. Biraz önceki yaptığım tespit ve yine bu cümleyle yaptığım tespitteki tüm vaatlerinizi yerine getiremediğinizi düşündüğünüz için tahmin ederim ki bu seneki sunuma da aynı cümleleri yazmışsınız. Geçen yıl bunları yapabilmiş olsaydınız eminim ki bu seneki bütçe sunumuna herhâlde bunları yazmazdınız. “Ortak akılla belirlediğimiz gerçekçi politikalarla hayat pahalılığının üstesinden geleceğiz.” demişsiniz ama bugün hayat pahalılığının üstesinden gelmeyi bırakın, vatandaşımız bu hayat pahalılığının altında inim inim inlemekte ve bu da sizin hazırladığınız bütçe ve uyguladığınız bütçe yöntemiyle gerçekleşmiş durumda.
Evet, bütçe yaşayan vatandaşların, halkın ihtiyaçlarının karşılanması, sorunların çözülmesi için vardır ve yine, sizin ifadenizle, “Her bir vatandaşımızın geleceğe dair daima güvenle bakmasını temin edeceğiz.” demişsiniz ama bu süslü laf sadece o kitapçıkta kalmış. Bakın, gelecekle ilgili vatandaşımızın kaygısı artarak devam etmekte. Artık emeklimiz gelecekten umudunu kesmiş, akşama bir ekmek alıp evine gidebilirse o günü kurtarmış sayılmakta. Çiftçimiz gelecek umudunu kesmiş; eğer tarlasında desteklerle, borçla yeniden ekim yapabilirse gününü kurtarmış durumda. 4 gençten 3'ü ilk fırsatta yurt dışına gitme düşüncesine girmiş durumda. Çok sayıda sayabileceğimiz bu tip gelişmelerin hepsi, işte sizin hazırladığınız bu bütçe anlayışından ve uyguladığınız bütçe yönteminden kaynaklanmakta çünkü uygulanan yöntemler zengini daha zengin, yandaşı daha zengin; esnafımıza, çiftçimize, işçimize, işsizimize gelince de "Kaynak yok." denilen bir bütçe uygulaması oldu.
Yine şunu ifade etmek istiyorum: 2025 yılı bütçesinde bütçeyi tanımlarken "istikrar, icraat ve kalkınma bütçesi" olan bir anlayışla bütçe hazırladığınızı ifade ettiniz. Yirmi üç yıldır bütçe hazırlayan ve iktidarda olan bir siyasi parti olarak bugün bu hedefleri gündeme getirmeniz, bence daha önce de bizim defalarca saydığımız, bu ülkede olmayan istikrarı sizin de sağlama hedefiyle ortaya koyduğunuzun -bir anlamda- teşhiridir. Evet, bu ülkede istikrar yoktur, bu ülkede istikrarlı bir iktidar yoktur.
Yine, bakın, kalkınma bütçesi diyoruz ama gelin görün ki sadece kamu-özel iş birliği yatırımlarının ötesine gidemediğiniz bir dönemdeyiz. "İhracatı geliştirdik." diyorsunuz, "Geliştireceğiz." diyorsunuz; ilk kez ithalatla ilgili bir veriyi bu sene paylaşmışsınız. Geçtiğimiz yıllarda hep eleştirdik. Geçen seneki ihracatla ilgili hedefiniz 254,2 milyar dolar seviyelerindeydi, işte 2023'te 255,6 milyar dolar seviyesinde bir ihracatı gerçekleştirdiğinizi ifade ettiniz. İlk defa ithalatla ilgili bir rakam ortaya konuldu, 345 milyar dolar seviyelerinde ithalatımız var. Yani her şeye rağmen hâlâ ihracat kalemlerimiz ithalat giderlerinin altında kalmış durumda.
Bu ülkenin bütçesiyle ilgili değerlendirme yaparken aslında ülkenin içinde bulunduğu durumlarla ilgili değerlendirme yapmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Gerçekten toplumda geleceğe dönük artık bir umudun kalmadığını, herkesin kaygı içerisinde olduğunu, yarının güvencesinin olmadığı bir dönemi sayenizde yaşadığımızı ifade etmek istiyorum. Biraz önce de söyledim, çiftçi ektiğinin karşılığını alıp alamayacağı konusunda, inanın, tereddüt içerisinde. Ekim alanları artık daralmış, çiftçi üretimden vazgeçmiş durumda. Her gün çiftçi sayımız giderek azalmakta. Esnafımız yarınla ilgili kaygılı. Bakın, dükkânını açan esnaf, satmasa da zararda, satsa da zararda; böyle bir dönemi yaşıyoruz. Gençlerimizin geleceğe dönük umutları tükenmiş vaziyette ve sorduğumuzda her 4 gençten 3'ü bu ülkede liyakatsizliğin olduğunu, ayırımcılığın olduğunu, mülakatlarda yaşanan ayrımcılıklar nedeniyle eğer siyasi torpil olmazsa işe giremeyeceğini bilmekte. Böyle bir ülke yarattınız. İşte o nedenle 4 gençten 3'ünün maalesef bu ülkeden gitmek için fırsat kolladığını ifade ettim. Biz esas bunları düzeltmeliyiz.
Bakın, evet, ekonomi önemli ama ekonomiyi düzeltecek olduğumuz en önemli donelerden bir tanesi yargı. Yargının maalesef adil, tarafsız ve bağımsız olduğunu söylememiz mümkün değil. Geçtiğimiz dönemlerde burada sorduk ve bize yazılı cevapla yargıya olan güvenin -iki yıl önceydi- yüzde 38 seviyelerinde olduğu söylenmişti. Bir ülkede yargıya olan güven yüzde 38'ler seviyesine inmişse o ülkede yargı aslında kalmamış demektir; yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı kalmamış demektir. Evet, bugün yargı, siyasi iktidarın artık bir anlamda özellikle de muhalefeti dizayn etme aracı hâline gelmiş durumdadır; bunu buradan açıkça söylüyorum. Siyasi aktörler üzerinde bir kılıç misali sallanan vaziyete gelmiştir yargı. Bir an evvel yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanması gerekmekte. Eğer biz bunu sağlayamazsak siz ne kadar "Biz bütçe getirdik, bütçe yaptık, şuraya harcadık, buraya harcadık." deseniz de hepsi boşta kalır.
Bütçe kalemleri arasında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine, 1 trilyon 452 milyar TL ayrıldığını ve kaliteli eğitim, okulların fiziki koşullarının iyileştirilmesi, okul yapımı gibi gerekçeleri ifade ettiniz. Ben öncelikle şunu söyleyeyim: Bakın, Millî Eğitim bütçesine kaç para ayırırsanız ayırın, bugün eğitimi maalesef çökerttiniz. Eğitimin artık kalitesiz hâle getirilmiş bir dönemini yaşıyoruz. Bugün gençlerimizin aldığı eğitimde maalesef büyük bir sıkıntı var. Gerek fiziki koşullarda gerekse eğitimin kalitesinde ciddi sorunlar var. Özellikle de iktidarın anlayışıyla gelişen bugünkü eğitim modeliyle gençlerin eğitiminde büyük sıkıntı olduğunu ifade etmek istiyorum. Bakın öğretmenlerle ilgili açıklanan mülakat sonuçları var, çıkıp sonuçların tam olarak ne olduğunu dahi söyleyemeyen bir iktidar var ve bununla ilgili de partimiz gerekli tepkisini gösterdi ve eylemlerini yapmakta.
Bunun yanı sıra, bakın, Millî Eğitimle ilgili sadece Antalya'dan birkaç örnek vereyim: Antalya'nın en büyük ilçelerinden Kepez ilçesinde Karşıyaka Mahallemiz var. Geçtiğimiz dönemde de, 2022'de de, 2023'te de bu salonda gündeme getirdim. 15.500 nüfuslu bir merkez ilçe ve bu mahallede okul yok, ilkokul yok. Bir önceki yıl söylediğimizde "2023 yılı yatırım programına aldık." şeklinde cevap geldi. Yıl 2024 bitmek üzere, ortada ne okul var, ne temel var. En az bine yakın ilkokul çocuğu başka mahallelere gitmekte. Yine, Kepez'in sadece bir bölgesinden bahsetmek istiyorum: "Göçerler Kütükçü Mahallesi" bölgesi diye anılan, 11 mahalleyi kapsayan, 130-150 bin nüfuslu 11 mahallede yeterli derecede ilkokul yok, ortaokul yok, lise yok. Göçerler Mahallesi'nde, efendim "Dayanıklı değil." diye yıkılıp "Hemen yapacağız." denilen okulun yıkımından bu tarafa dört yıl geçti, ortada daha temel yok. Yavuz Selim Mahallesi'nde 5 bin metrekarelik Millî Eğitim okul alanı diye ayrılmış sorunsuz bir parsel var, yıllardır mahallenin muhtarı ve vatandaş mücadele eder; ortada okul yok. Antalya'nın merkezinde "Bu ülkede ikili eğitimi bitirdik." diyen bu iktidar döneminde -buraya Millî Eğitim Bakanı da gelecek ona da söyleyeceğim- ben size söyleyeyim, Antalya'yı bilenler için söylüyorum, bilmeyenler için de Antalya'nın merkezi Kırcami diye geçen bölgede, Portakal Çiçeği ile Perge caddesinin hemen kesiştiği yerde Melahat Faraçlar İlkokulu ve Ortaokulu var; ortaokulda 850, ilkokulda da 900 öğrenci var ve Antalya'nın merkezinde bu okulda ikili eğitim var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız. Antalya'nın merkezinden bahsediyorum. Antalya'nın belki de en pahalı mahallelerinden biri burası, her gün ben önünden geçiyorum. Bu yıl, eğitim dönemi bitmeden mayıs, haziran aylarında gündeme taşıdık, ilgili Bakan Yardımcılarıyla görüştük "Bakın, böyle bir sıkıntı var. İlkokula giden çocuklar sabahın karanlığında okula gidiyor, ortaokul öğrencileri akşam karanlığında okuldan çıkıp evine gitmek zorunda. Öğretmenlerin performansıyla ilgili sıkıntı var, veliler zorda. Hemen 200 metre ileride Şehit Muhammet Oğuz Kılınç Anadolu İmam-Hatip Lisesi var ve bu okul belki de 2 bin öğrenci kapasiteli ama 250 öğrencisi var; gelin, bu okulun bir kısmına Melahat Faraçlar İlkokulunu ya da Ortaokulunu taşıyalım dedik. Önce olumlu giderken İmam-Hatipliler Derneği devreye girdi ve bunu durdurdu. Neymiş efendim? Orası imam-hatip olarak kalacak. Ya, okul sizin olsun kardeşim ama yenisi yapılıncaya kadar, iki yıl üç yıl, en azından o okulun da kapasitesi belli bir öğrenci sayısına ulaşıncaya kadar ne vardı da bu okula bu çocukları göndermedik yani adı imam-hatip diye mi oraya yeni öğrenci kayması engellendi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı süreniz doldu.
CAVİT ARI (Antalya) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, toparlayın lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - İşte, siz Millî Eğitimi böyle yönetiyorsunuz.
Onun dışında şunu ifade edeyim: Bakın, Antalya-Alanya karayoluyla ilgili, çevre yoluyla ilgili bir proje var yani böyle hikâyeye döndü artık "İhalesi yapıldı." denildi. Örneğin ben sordum, dedim ki: Ya, bu projenin garanti kapsamı nedir? Kaç yıllık bir garanti süresi vardır? Günlük kaç araç geçme garantisi vardır? Araç başına geçiş garanti ücreti ne kadar olacaktır? İhale ne zaman yapılacak; yapıldıysa ne zaman onaylanacak? Bu koşullar nedir? Verilen cevabı okuyorum: "Uygulama sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde yürütülmektedir." Yani dalga geçer gibi bir cevap.
Bakın, seçim öncesinde esnaflarımıza krediler dağıtıldı -bunu da söyleyerek tamamlayayım- seçimin ertesi gün yani 31 Mart seçimi bitti, 411 belediyeyi Cumhuriyet Halk Partisi kazandı, 1 Nisan sabahı Halk Bankası tüm kooperatiflerin hesaplarındaki paraları geri çekti yani esnafı cezalandırmış oldu. Haberiniz vardır ya da yoktur ama bununla ilgili bakın, esnafımızın beş yıllık vade tutarı üç yıla, bir-altı aylık ödeme planı bir-üç aya düşürüldü, faiz oranı yüzde 29'a çıkarıldı hemen seçimin ertesi günü. Bunun anlamı ne sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, sağlık olduğu içi tamamlayayım.
Bakın, sağlıkla ilgili sıkıntılar had safhada. Günde en az iki üç telefonu biz ya hastaya yoğun bakımda yer bulmaya ya da randevu almaya... En az 2-3 hastayla ilgilenmek durumundayız.
Antalya'da bir Sağlık İl Müdürlüğü sorunu var. Bir yılda 3 kez, üç yılda 6 kez Sağlık İl Müdürü değişikliği yapıldı; yenisine "Hayırlı olsun, inşallah kalıcı olursunuz." dedik. Sağlık sorunlarının bu kadar arttığı bir şehirde Sağlık İl Müdürü dayanmıyor ve sorduğumuz soruya verilen cevabı da buradan paylaşmak istiyorum: "Bakanlık olarak yönetici atamalarında göz önünde bulundurduğumuz yegâne ölçüt liyakat ilkesidir. Bakanlığımızca yapılan atama ve görevlendirme işlemleri tamamen hukuk kurallarına göre gerçekleştirilmiş olup bahse konu soruda geçen iddialar doğru değil."miş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı, buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Ben mi atıyorum arkadaş, bu 6 Sağlık İl Müdürünü ben mi atadım veya biz mi atadık parti olarak? Kendiniz atıyorsunuz, efendim, kendi atadığınız Sağlık İl Müdürünü altı ay sonra, sekiz ay sonra geri alıyorsunuz. Eğer liyakat önemliyse liyakatsiz adamları niye atıyorsunuz, ben de bunu soruyorum size.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı, Sağlık Bakanı gelecek ya...
CAVİT ARI (Antalya) - İçlerinden bir tanesi de profesör.
Sonuç itibarıyla bu bütçe işte, genel toplam olarak baktığımızda tüm uygulamalarıyla vatandaşın sorunlarına çare olması gereken konulardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Antalya) - Bütçenin gerek rakam itibarıyla yeterli olmadığını gerekse harcama kalemlerinin doğru yerlere aktarılmadığını, harcama yönteminin de doğru olmadığını, vatandaşların sorunlarının her alanda giderek arttığı bir dönemi yaşadığımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.