Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 30 .10.2024 |
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, çok kıymetli bürokratlar, değerli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, değerli basın mensupları; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bütçe dönemimizin ülkemiz için hayırlı sonuçlar doğurmasını ben de gönülden temenni ediyorum. Biz de tespitlerimizi, görüşlerimizi burada ifade edeceğiz ki bütçenin daha sağlıklı olabilmesi açısından.
Bütçenin büyüklüğüne baktığımız zaman, ben daha çok bütçe üzerine konuşmak istiyorum çünkü sözcümüz dâhil diğer vekillerimiz genel konulara detaylıca değindiler.
2025 yılı bütçe büyüklüğü 14,7 trilyon. Yine, kamu gelirleri açısından baktığımız zaman da 12,8 trilyonluk bir gelir hedeflenmiş. Gider büyüklüğü içerisinde en çok büyüklüğü alan yine Hazine ve Maliye Bakanlığı doğal olarak tabii ki, 6 trilyon 598 milyar yani bütçenin yüzde 44,78'ine tekabül ediyor. Onu yine 1 trilyon 451 milyarla Millî Eğitim Bakanlığı ve 1,20 milyarla da Sağlık Bakanlığı takip ediyor; aktarılacak ödenekler haricinde konuşuyorum. Tabii ki bu iki bakanlıkla ilgili, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığıyla ilgili sorunlar var, onların bütçeleri geldiğinde bu konuya daha ayrıntılı bir şeklide değineceğiz.
Şimdi, baktığımız zaman, bütçede şimdiden 1 trilyon 931 milyarlık bir açık öngörüyoruz. Önceki yıla göre yüzde 10,1 oranında bir düşüş olmasına rağmen yine de bütçe açığı açısından önemli bir büyüklük. Bu açıkla ilgili, bu bütçe disipliniyle ilgili bu kontrolü henüz sağlayamadık. Şimdi, baktığımız zaman, bu bütçe açığının kamu giderlerine oranı yüzde 13, vergi gelirlerine oranı da yüzde 15,08 civarında. Burada da geçen yıllara nazaran tabii ki oransal olarak bir düşüş olmasına rağmen oranlarda ciddi bir büyüklük var. Burada da bütçenin detayına baktığımız zaman da en önemli sorununun faiz giderleri olduğunu görüyoruz; 1 trilyon 950 milyarlık bir faiz gideri var -bu da faiz gideri- yine bütçe büyüklüğüne oranı yüzde 13 civarında, gelirlere oranı da yüzde 15,23 civarında.
Şimdi, genel olarak dünya ekonomisine de baktığımız zaman, burada, global sorun küresel borç büyüklüğüyle ilgili. IMF'in açıklamalarına göre, kamu borcu dünyada -tüm kamu borçlarını kastediyorum- 100 trilyon dolar civarında, özel sektör borcunu da kattığımız zaman bu, 300 milyar dolarları buluyor, çok ciddi ve yüksek rakamlar çünkü dünyanın toplam geliri de 105 trilyon dolar civarında. Hani "gayrisafi millî hasıla" diyelim buna, toplam üretilen gelirden bahsediyorum. Dolayısıyla, borçlanma oranı çok yüksek ve borç ödeme sorunu var. Eskiden gelişmekte olan ülkeler borçlanır, gelişmiş ülkeler bunu üstlenirdi; şimdi durum tersine döndü, bir de buna Çin ilave edildi. Demek ki bu borcun gelir yaratılarak üretim içerisinde eritilmesi ve aşağı çekilmesi lazım. Ülkemize baktığımız zaman da bu sorun ülkemizde de geçerli çünkü bu bütçe; borç, faiz ve -ben şimdi bir de ilaveten kur farkı giderini burada özellikle vurgulayacağım- kur farkı giderlerinin -bizim için çok çok önemli, birazdan detay rakamları vereceğim- bu üçlünün sarmalına girmiş durumda. Net borçlanma hasılatı üretemiyoruz yani aldığımız, kullandığımız borçları üretimi, istihdamı artırıcı, ihracatı geliştirici projelere kanalize edip elde edilen gelirle faizi ve anaparayı ödeyip aşağıya çekmemiz lazım; yıllar itibarıyla bu borç yükünün arttığını görüyoruz, bunu beceremediğimizi görüyoruz, önümüzdeki dönem içerisinde de bu, ülke ekonomimizi zorlayacak bir şey. "İhracatı artıralım." diyoruz fakat bir taraftan 2024 ve 2025 reel sektördeki ihracata ayrılan paya baktığımız zaman; 69 milyarken 2024'te, 2025'te 57 milyar seviyesinde görüyoruz. Burada da yüzde 17,4 oranında bir düşüş var. Bu, demek ki hasılat yaratma ve borç ödeme konusunda sıkıntı yaşadığımızı gösteriyor. Şimdi, kur farkı giderinden bahsetmiştim az önce, bunun ben 2023 yılı rakamlarına ve 2024 yılı rakamlarına baktım, Sayıştay raporlarında da genel uygunluk bildiriminde de detaylıca bu konu incelenmiş ve irdelenmiş. Şimdi, kısa vadeli iç borç ve uzun vadeli iç borç açısından baktığımız zaman -kısa vadeliden bahsediyorum kur farkı gideri olarak- toplam 374 milyar 45 milyonluk bir kur farkı gideri var 2023 yılında yani bunun 32 milyar 806 milyonu ödenmiş, tahakkuk etmiş ama ödenen kısım 2023 yılı içerisinde 32 milyar 806 milyon, toplam iç borç büyüklüğü 3 trilyon 211 milyar 2023 yılında, bu da yüzde 11,64'e tekabül ediyor; bu kur farkı giderlerine özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şimdi, kurun baskılandığı bir ortamda bu tutarlar bu boyuta geldiyse biraz kur artışında bu borç yükünün çok daha fazla olacağını ve esasında borçlanma oranının ülke olarak daha çok yükseleceği gerçeğini buradan ifade etmek istedim.
Peki, dış borç kullanımlarında durum nasıl? Burada da baktığımız zaman, kur farkı giderleri toplam 1 trilyon 348 milyar ve iç ve dış borç kur farkı giderini topladığımız zaman da 1 trilyon 722 milyarlık bir rakamdan bahsediyoruz. 2023'ten 2024'e devreden borç stoku da Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, 6 trilyon 700 milyar devreden borç. Şu anda, Sayın Temurci de konuşmalarında ifade etti, "9,1 trilyonları buldu." diye ifade etti, söyledi. Gerçekten çok büyük bir rakam; 6,7 trilyonda bile kur farkı gideri yüzde 25'lik bir oran, yüzde 25,7'si hatta. Bunun önlemini almamız gerekiyor.
Şimdi, burada benim bazı sorularım da olacak, gerekli arkadaşlar not alıp da çalışıp da cevap verirlerse sevinirim bu süreç içerisinde. 2024 yılına devreden hazine garantili borçların toplamı 656 milyar 435 milyon; hazinenin garanti verdiği, 2024'e devrettiği ve 2024 yılı içerisinde de kullanılanlar var. Şimdi, ben bu hazine garantilerinin nereden kullanıldığını yani dış kaynaksa dış kaynaklı hangi finans kurumlarından kullanıldığını, faiz oranlarını ve vade yapısını merak ediyorum, hangi projelere kullanıldığını merak ediyorum. Bu projelerde kullanılan müteahhit firmaların kimler olduğunu, oradaki işlerin tamamlanma oranlarını ve bu kullanılan kredilerin geri dönüşümlerini, temerrüde düşenler var mı, vadesi gecikenler var mı, ödenmeyenler var mı; bu konularla ilgili özellikle bilgi verilirse çok memnun olacağım, bunu da özellikle buradan vurgulamak istedim.
Yine, incelediğimiz zaman, bu garantilerin 2024 yılına devredilen kısmıyla ilgili 251 milyar 519 milyonluk bir kur farkı oluşmuş. Bunun da 2023 yılında 17 milyar 887 milyonu ödenmiş yani ödemişiz, hazinemizden çıkmış, devletin kasasından çıkmış. Şimdi, yine 2023 yılı kesin hesabını ve bütçeyi incelediğim zaman dikkatimi çeken bir şey oldu. Hazine risk hesabından ödenen bir tutar var “hazine garantileri tutarı” diye, risk hesabından ödenen, 357 milyon 831 bin liralık bir rakam. Şimdi, bu rakam neye ulaştı, neye baliğ oldu 2024 yılının son hâliyle ve bu ödenen tutar kim için, ne için ödendi? Hazinenin garanti verdiği bir kredi veya bir borç veya herhangi bir şeyde ödenmeyen bir kısım var mı; acaba hazine o kişinin yerine, o kurumun yerine bunu mu ödüyor diye merak ediyorum, buna da cevap verirseniz sevinirim.
Yine, aynı bağlamda devam eden bir soru da 2023 yılı içerisinde imzalanan garanti ve ikrazlı kredi anlaşmaları, 4 milyar 109 milyon ABD doları; bunların da detaylarını… Az önce sorduğum sorular bu kredi kullanımı için de geçerli, bununla ilgili de özel bilgi verirseniz memnun olurum.
Şimdi gelelim gelirlere... Az önce bahsetmiştik gelirlerle ilgili, gelir kısmında da vergide adaleti sağlayacağız demiştik dolaylı ve dolaysız vergiler açısından. Dolaylı ve dolaysız vergiler ayrımına baktığımız zaman, yıllar itibarıyla değişen bir şey yok; bu bütçede de yüzde 65'e yüzde 35, dolaylı vergiler yüzde 65, dolaysız vergiler yüzde 35 civarında devam ediyor. Dolayısıyla, az kazanandan az vergi alınması gerekirken, az kazanandan da yüksek vergiler, çok kazanandan da aynı vergileri almış oluyoruz. Dolayısıyla, vergi yükü ücretliler ve dar gelirliler üzerinde devam ediyor. Bir de esasında ret ve iadeleri bunun üzerine ilave edecek olsak -çünkü iade edilen KDV’ler de dolaylı vergidir- bu oranın yüzde 70'lere de dayandığını görüyoruz. Burada da vergide adaleti sağlama açısından vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri var yani vergi harcamaları dediğimiz, tahsilinden vazgeçilen vergilerden bahsediyorum. 2010-2020 yılı arasında sadece bu KÖİ ve yap-işlet-devret projesi yapan firmaların bir kısmına 128 kez vergi, resim, harç istisna belgesi verilmiş. Sayabilirim detaylarını: İşte, Cengiz İnşaata 30 kez, Kolin İnşaata 36 kez, Makyola 24 kez, Limaka 19 kez, Kalyon Holdinge 19 kez. Bir de 2020-2024 arasında da yine bazı ilaveler var benim tespit edebildiğim. Kalyon Holdingin “Electrical Vehicle Enerji Yatırım AŞ” firması var; mesela, bu, yine bir teşvik almış. Yine, Cengiz İnşaat 16 Şubat 2023 tarihinde yani depremden hemen bir hafta, on gün sonra 3 milyarlık bir yatırımı için teşvik almış, yüzde 85 devlet katkı payı var, on yıl SSK primi ödemeyecek, 200 milyon lira enerji desteği var, 75 milyon lira çalışan desteği var. Yani bir taraftan bu kurumlar “depreme yardım” diye bağışta bulunuyorlar ama bir taraftan da bir hafta, on gün sonra yatırım teşvik belgesi alıp çok ciddi devlet imkânlarından yararlanıyorlar.
Bu KÖİ ve yap-işlet-devret projeleri ülkemiz için kanayan bir yara. 2005 yılından 2024 yılına kadar 79,5 milyar dolar para ödenmiş, 162 milyar dolar bu yıl ödenecek var. Bu yıl, 2025'te ve 2026’da 673 milyarlık bir rakam daha ödenecek. Bunların vergilerini artıralım dedik, yüzde 25'ten 30'a çıkardık -vergi paketiyle ilgili olarak- etki analizinde sunulan raporda da sadece 2025 yılı için geçerli olduğundan 557 milyonluk bir tahsilat etkisi olacak ama bir taraftan da bu kurumların vergi yükü yüzde 3 ile yüzde 6 arasında değişiyor. Almış oldukları teşviklerden dolayı da yüzde 10 asgari kurumlar vergisi getirilmiş olmasına rağmen fiiliyatta buradan çok az tahsilat yapacağımızı sizler de takdir edersiniz. Bu tahsilatın önlemlerinin de mutlaka alınması gerekiyor. Bu garanti ödemelerinin artık bir yerde durdurulması, kurun sabitlenmesi ve ülkenin bu yükten kurtarılması gerekiyor. Bütçedeki önemli problemlerden biri de bu diye düşünüyorum.
Yine, dâhilde alınan katma değer vergisiyle ilgili ülkemizde bir iade sorunu olduğunu düşünüyorum, KDV iadesiyle ilgili. 2024 yılında bu oranın yüzde 50,52'si KDV iadesine tabi tutuluyor -sizin raporlardan çıkardığımı söylüyorum ben- o da 844 milyarlık bir rakam gibi. Biliyorsunuz, bir Demir Yumruk operasyonu yaptınız, burada da sahte faturayla ilgili önemli tespitlerde bulundunuz, 105 milyar TL civarında; kamu zararının da 25 milyar civarında olduğu yansıdı. Bu haksız KDV iadeleri… 2025 yılı rakamlarına baktığımız zaman, dâhilde alınan KDV 2 trilyon 884 milyarı buluyor, bunun da 48,12'si iadeye tabi olacak. Bunu şunun için ifade ediyorum: Bu haksız iadelerin yüzde 25'ini önleyebilsek, dörtte 1'ini, 347 milyarlık bir gelir elde etmemiz söz konusu. Bu konuyla ilgili size de ihbarlar geliyordu, bizim maillerimize de geliyor; bu konunun özel olarak incelenmesi ve üstüne eğilinmesi devletimize, hazinemize, Maliyemize önemli bir kaynak girdisi sağlayacaktır. Bunun denetlendiğini gören, bu işi yapan sektördeki firmalar da yapmaya cesaret edemeyecektir. Caydırıcılık açısından da önemli diye düşünüyorum.
Bir de hazine portföyü ve iştirak gelirleriyle ilgili rakam dikkatimi çekti; 2024'te 33 milyar 382 milyonluk bir gelir varken 2025'te geliri aşağı çekmişiz, yüzde 17,6'lık bir düşüş var, 27 milyar. Burada da KİT’ler var, iktisadi devlet teşekkülleri var ve bankalar var. Acaba bu gelirlerde azalmalar mı var, zararları mı arttı ve temettü ödemeleri mi yok? Onun da detayını paylaşırsanız sevinirim. Bu, 2025 bilançosunun 78'inci sayfasında da detaylı sunduğunuz bir bilgi ama biz global görebiliyoruz, detayını göremedik; detayıyla ilgili bilgi verirseniz sevinirim.
Hazinenin borç üstlenim taahhüdüyle ilgili probleme de ayrıca değinmek istiyorum. Burada, 18 KÖİ projesi için 2012-2021 yılları arasında 16,6 milyar dolarlık bir borç üstlenim taahhüdünde bulunulmuş yani bu krediler kullanılmış ve hazine garanti olmuş ve ilgili projelere kullanılmış. Projelerdeki kullanım verimliliği, işlerin tamamlanma oranları -burada ödenmeyen tutarlar var mı- bu hazine garantilerinin global tutarı içerisinde dâhili bir kalem olarak bize belirtilirse sevinirim. Yine, en son, Eylül 2023'te de FERNAS firmasına 173,5 milyon dolarlık bir hazine borç üstlenim taahhüdünde bulunulmuş. Buradaki hazine borç üstlenim taahhütleri gibi dış kaynaklı kredilerin kur farkı giderleri de 1 trilyon 348 milyar, size az önce ifade etmiştim.
Ben ayrı bir konuya daha değinmek istiyorum: Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun gelirlerinin artırılmasıyla ilgili -Sayın Ağbaba da bahsetmişti, Sayın Başkanımızın ifadesiyle “ötelenen” diyelim- bir gelirden bahsetmiştik. Burada bir kanun teklifi vardı, 70-80 milyarlık bir gelir hedefleniyordu; işte, kredi kartları limitiyle ilgili 750 TL alınması gibi hususlar vardı, araçların noterden alım satımıyla ilgili 3 milyar, 1.500 TL, 3 bin TL gibi rakamlar vardı. Şimdilik geri çekildi ama bir taraftan buradan savunma sanayisine 70-80 milyar gelir elde etmek için çaba sarf ederken bir taraftan da aynı hafta Genel Kurula elektronik ticaretle ilgili, lisans bedelleriyle ilgili bir kanun teklifi geldi ve kanunlaştı. Hem Komisyonda hem de Genel Kurulda bütün çabamıza rağmen engel olamadık. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, özellikle sizin de bu konu hakkında burada bilgilenmenizi istediğimiz için bir daha vurgulamak istiyorum ben. Bakın, bu kanun teklifinde, e-ticaret yapan firmaların işlem hacimlerinden ihracat tutarlarının normalde 1 katı indirilip geri kalan vergi dilimlerinde olduğu gibi bir oran üstünden lisans bedeli olarak hesaplanıp tahakkuk ediliyor idi ama geçirilen kanunla ihracatın 4 katı, yatırımın da 4 katı işlem hacminden indiriliyor.
Şöyle bir tabloyu göstereceğim, görünüyor mu bilmiyorum. Bakın, burada, mevcut durumda 350 milyar işlem hacmi olan firmanın -ihracatı 50 milyar diyelim- ihracatı düşüldükten sonra 300 milyar üzerinden, şurada oranlarını gördüğünüz tablo üzerinden -burada kademeli bir oran sistemi var, artan oranlı bir vergi dilimiyle oranlar var- hesapladığınız zaman 31 milyar bir lisans bedeli ödenecekken bu çıkan kanun teklifiyle 1,4 milyarlık bir lisans bedeli ödenecek. Bu, sadece bir firmanın ve realize olan, gerçekleşen cirolardan bahsediyoruz, daha da üstte rakamlardan bahsedebiliriz.
Şimdi, bir de burada yüzde 20-23, yüzde 15 ilavesiyle sektördeki büyüklüğüyle ilgili bir genişletme de yapılıp adrese teslim bir uygulama yapılmış; bu, çok yanlış bir uygulama. Ben buradan size de -mutlaka biliyorsunuzdur diye düşünüyorum ama- biraz detay bilgi vermek istedim. Bu konuyla ilgili eğer bir şey yapılacaksa, ihracat desteklenilecekse biz buna karşı değiliz. Nasıl vergi dilimlerinde belirli matrahlarda ve artan oranlarda bir hesaplama yapılıyorsa buradaki tutarların da şeffaf bir şekilde, reel piyasa koşullarına uygun düzenlenmesi mümkün olur. Bu konunun özellikle üstüne gidilmesi gerekir, hele hele eski iki bakanın yakınlarının burada geçen firmaların ihracat birimlerinde görev alması ve buraya yatırım yapan Amerika kaynaklı bir firmanın yöneticisi olması ayrıca bir soru işareti uyandırıyor. Biz kamu kaynaklarından bu kadar tasarruf etmeye çalışırken bu konunun Meclisten geçiyor olması hepimizi üzdü, umarım yanlıştan dönülür.
Bir de tasarruf tedbirleriyle ilgili bir iki konuya değineceğim. Üç yıl taşıt alımı yapılmayacağı ifade edilmişti fakat bakıyoruz ki 2025 yılı bütçesinde 3.423 adet araç alınacak, 3.423 adet. Geçen yıl bu sayı 3.059'muş, 364 araç daha fazlalaşıyor, yüzde 11,89 oranında bir artış var. Bir taraftan biz bu araçların satılıp kiralanmasıyla ilgili, giderlerin aşağı çekilmesiyle ilgili tasarruf yapmaya çalışırken bir taraftan da -tabii ki mücbir ve farklı bir durum olursa bütçe kanununda bu yetki var- acaba mevcut araçlar yetmiyorda mı bu araçlar alınıyor? Çünkü kamuda, hem mülkiyetinde hem kiralanan 116-117 bin civarında araç var, bunların da yeterli seviyede satılmadığını görüyoruz. Bunu da şuradan tekrar söyleyebiliriz: Yine, rakamlara baktığım zaman 69 milyonluk menkul satış geliri gibi bir rakam var. Taşıtların satışı ayrı bir hesapta mı izleniyor? Bunu da özellikle buradan merak ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Akay, toparlayın lütfen.
Sürenize iki dakika ekliyorum.
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkür ederim.
Tabii, kayıt dışı ekonominin vergilendirilmesi, gerekli tasarruf tedbirlerinin sağlanması, ücretlilerin vergi yükünün azaltılması, çok kazanandan çok vergi alınması, sermayenin vergilendirilmesi, maden ocakları dâhil işletilen bütün bu tesislerdeki vergi yükünün reel seviyeye çekilmesi ve millî firmalarla işletilmesinin sağlanması, esnafın, çiftçinin, KOBİ'nin desteklenmesi, emeklinin, asgari ücretlinin hak ettiği şekliyle ücretlerinin ayarlanması açısından çok çok önlemler almamız gerekiyor. Buradaki, gelir dağılımındaki bozukluğu gidermek için bunların mutlaka hayata geçirilmesi lazım.
Savunma sanayisi hepimiz için önemli ama bir taraftan savunma sanayimizin güzide firmalarının da bilanço yapılarının bozulduğunu görüyoruz. Buradan da bununla ilgili özellikle bir soru sormak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Savunma Sanayii Başkanlığını da değerlendirdiğimizde -detaya gireriz bütçesinde- ROKETSAN'ın üretiminde yüzde 40 civarında bir düşüş var, çok ciddi bir düşüş. Burada çalışan mühendisler ve teknik ekiplerde, teknik elemanlarda ayrılmalar var. Bunlar nerede, nasıl işe başladılar? Buradaki teknolojiyi kullanan bir özel sektör firması var mı? Bu konuda bize bilgi verirseniz sevinirim. ROKETSAN’ın toparlanmasını hepimiz isteriz çünkü MAM güdümlü füzeleri imal edebilen bir sanayi kuruluşumuz, çok çok önemli bir sanayi kuruluşumuz ama bilanço yapısının düştüğünü, ROKETSAN’ın zayıfladığını görüyoruz.
Yine, Makine ve Kimya Endüstrisi kurumuyla ilgili bazı duyumlar alıyoruz, özelleştirileceğiyle ilgili. Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunun özelleştirilme durumu var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVDET AKAY (Karabük) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
CEVDET AKAY (Karabük) - Bir de bunun ürettiği ürünlerin yurt dışına satışlarında, özellikle mesela Ukrayna'ya satışında Avrupa üzerinden, Çekya üzerinden satış yapıldığını yani 2 liraya satılan ürünün Çekya’dan da Ukrayna'ya 2,5 liraya satıldığı ve oradaki kurulan firmaya rant aktarıldığıyla ilgili ihbarlar ve duyumlar alıyoruz. Bu doğru mudur? Buradaki, Çekya’daki firma kimdir, bunun yetkilisi kimdir? Bu konuyla ilgili bilgi rica edeceğiz.
Sözümü de fazla uzatmak istemiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.
Sağ olun.