| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Meteoroloji Genel Müdürlüğü ç)İklim Değişikliği Başkanlığı d)Kentsel Dönüşüm Başkanlığı e)Türkiye Çevre Ajansı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .11.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanımız, çok kıymetli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Tabii, "çevre ve şehir" aslında bizim medeniyetimizde çok önemli yeri olan iki kelime. Dolayısıyla çevreyi ve şehri korumak aslında vatanı korumak, milleti korumak demek. Ben sabahki tartışmalarda özellikle söz almadım ama burada bir cümle kurmak istiyorum. Bence çevre ve şehirle ilgili meselelerde siyasi parti rozetimizi bir tarafa bırakıp doğru yapılanlara doğru, yanlışlara da yanlış demeyi bilebilmeliyiz. Buradan hareketle, bugün, tabii, Bakanlığımızın bence en önemli sorunu, aslında ekonomik kriz, ülkede bir barınma krizi ortaya çıkarttı -deprem hariç- ve biz bir taraftan ekonomik krizle mücadele ederken 11 şehirde 14 milyon insanı ilgilendiren belki çağın büyük bir felaketini yaşadık. Yani biz bir taraftan deprem felaketi, ağır bir deprem felaketi yaşarken diğer taraftan da maalesef derin bir ekonomik krizde bu işe yakalanmış olduk ama şu anda şapkamızı önümüze koyup şehirlerimiz için, ülkemiz için neler yapabileceğimizi birbirimizle paylaşmamız gerekiyor. Elbette 6 Şubat depremi sonrası yapılanları, doğru yapılan her şeyi takdir ediyoruz. Elbette eksiklikler de olabilir ama ben sunumu dinlerken tabii, veriler konusu çok konuşuldu. Biraz önce Sayın Başkanımız da ifade etti. Elbette "319 bin konut yapılacak, teslim edilecek." dendi, "650 bin konut 2025'te teslim edilecek." dendi ama biz şu an şunu gördük: Verilerin şu anda sağlam bir şekilde paylaşılmış olması bizim de bunu takip etmemiz gerekiyor. " 2025'in sonuna kadar 453 bin konut ve iş yeri teslim edilecek." dediniz ve "130 bininci konutu da teslim ettik." dediniz. Bu, tabii kıymetli eksikleri mutlaka vardır ama ben burada bir hatırlatma yapmak isterim. Sonuçta bu konut ve barınma meselesi, inşaat malzemeleri, işte nereden alındı, hangi firmalara verildi? Konut sayısında, teslimatlarda siyasetin malzemesi olan birçok konu var ama ben bunlardan daha öte, özellikle bazı raporlarda fay kırıkları ve sıvılaşmanın olduğu yerlerde "Acaba deprem bölgelerinde, buralarda tekrar bir şeyler yapılıyor mu?" tartışmasının daha fazla gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sonuçta oralar deprem bölgesi olmaktan çıkmadı, biz bunu yarın da yaşayacağız.
Şimdi, barınma demişken, tabii, şu anda, şöyle bir tablomuz var Sayın Bakanım: Şimdi 2023 verileri ile 2014'ü yaklaşık dokuz on yılı karşılaştırdığımızda ev sahipliği noktasında Türkiye'de yüzde 61'lere kadar çıkmıştık, şu anda işte yüzde 55'lere, 56'lara indi. Tabii, bu inince ne oluyor? Kiracı sayımız artıyor. Ve burada şu anda insanların mevcut gelirleriyle konut edinebilme noktasında çok ciddi bir fark oluştu. Onun için ben burada TOKİ üzerinde biraz durmak istiyorum çünkü yanlış hatırlamıyorsam Eylül 2022'de Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı 81 ilde 500 bin konut projesi şey yapıldı ve Kalkınma Planı'nda da 2028'de bizim 1 milyon konut hedefimiz var. Şimdi, tabii, çok büyük bir deprem yaşadık. Bu deprem konutları, buraya harcanan para elbette bütçeye yeni ilaveler yapıldı ama deprem sonrası bu hedeflerde bir değişim olmuş mudur? Bunu tabii sizden duymak isteriz. Ben TOKİ'yle ilgili olarak şöyle düşünüyorum: TOKİ bence bütün meselesini, enerjisini sosyal konut meselesi üzerine bina etmeli. Yok muydu? Vardı. Yani bence konutta büyük bir devrim yapıldı, milyonlarca konut yapıldı ama son dönemde özellikle lüks konut üretimi noktasında sanki sosyal konutun önüne geçti. Böyle bir algı var, benim gördüğüm fiyatlamalarda böyle bir durum var. Dolayısıyla TOKİ'nin yurt dışı faaliyetler de dâhil olmak üzere... Çünkü TOKİ aynı zamanda yurt dışında bazı yatırımlar yapıyor, bazı hibeler yapıyor, hâlen devam eden TOKİ'nin birtakım çalışmaları var yurt dışında. Yani biz elbette dışarıya yardım edelim, bununla da övünelim ama kendi milletimiz gerçekten büyük bir felaket yaşadı ve bu ülkede çok ciddi bir barınma problemi var. Önümüzdeki dönemde, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi adına bu çalışmaların biraz daha sosyal tarafının güçlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, -dört dakikam kalmış- tabii, bu İstanbul'la ilgili biraz konuşmak istiyorum. Uzun dönem İstanbul'da Yerel Yönetimler Başkanlığı da yaptım. Şimdi, İstanbul'un, tabii, bir deprem problemi var ve bütün bilimsel araştırmalarda 2030'a kadar deprem olma ihtimali -Allah korusun- yüzde 65 olarak açıklanıyor birçok raporda. Dönüştürülmesi gereken 600 bin konuttan bahsediyoruz, acilen dönüştürülmesi gerekir ve ben bu konuda hem bir teşekkür hem bir eleştiri yapacağım. Teşekkür şu: "Türkiye'de bir kucaklaşma, yumuşama, kardeşlik olsun." diyoruz, "çevre ve şehir" diyerek öyle başladım. Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışı oldu, o yarış sonrası birisi kazandı, birileri kaybetti. Siz şu anda belediyeleri ziyaret ederek aslında bu meselenin, şehircilik meselesinin, deprem meselesinin bir siyasi mesele olmadığını daha fazla bu görüntülerle kamuoyuna aktarırsanız topluma da çok büyük bir hizmet etmiş olursunuz. Onun için Büyükşehir Belediye Başkanlarını ziyaret ettiniz, teşekkür ediyorum. Ama İstanbul'da şöyle bir tablomuz var bizim: Şimdi, yeni bir yasa değişikliği oldu geçtiğimiz yıl. 6306 sayılı Yasa'yı hepimiz biliyoruz. Şu anda, biz, İstanbul'da dönüşüm noktasında özellikle İstanbul'un merkez ilçelerinde, yoğunluğu olan ilçelerde dönüşüm yapmakta zorlandık. Rezerv alanlarda, rezerv yapılarda, işte, oralarda bir soylulaştırma olmasın istedik.
Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın geçen sene yeni bir değişiklikle özellikle rezerv alan konusunda vatandaşın zihninde oluşturulan o soruyu gidermesi lazım. Nedir o soru? Yani benim yaşadığım mekânı Bakanlık istediği gibi rezerv alan ilan edebilir mi? Çünkü sonuçta demokratik bir ülkede, hukuk devletinin olduğu bir ülkede yaşadığımızı iddia ediyoruz. 6306 sayılı Yasa'daki bu değişikliği ben şöyle okudum, eğer böyleyse bunu siz açıklayın, bugün Esenler'de ya da Bağcılar'da bir kentsel dönüşüm yapmaya kalktığınızda, vatandaşa "Çatalca'ya git." dediğinizde vatandaş oraya gitmek istemiyor. Dolayısıyla, o mekânda kasabıyla, bakkalıyla, oradaki esnafıyla, orayı, o yapı içinde dönüştürmek için bu değişim yapılmışsa bunun vatandaşla biraz daha fazla paylaşılması gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, tabii, siyasiler, bizler zaman zaman söz veriyoruz. Dediğim gibi, burada biraz daha genel şeyler söyleyeyim ama mesela, ben şu anda İstanbul'da KİPTAŞ'ın da bu topa çok girmediğini biliyorum. 2019'da -arkadaşlar bilirler, onlar da rakamları kontrol etsinler- biz İstanbul'da 100 bin konut projesi vaadinde bulunmuştuk, beş yıl sonra "5 bin küsur yaptık." dedik, ondan sonra KİPTAŞ "Hayır, öyle değil, bunu biz 2 bin küsur yaptık." dedi. Dolayısıyla, bu mesele bence Bakanlığın da meselesi büyükşehirlerin de meselesi. Onun için, bu iş birliklerinin mutlaka artırılması gerekir diye düşünüyorum.
Ve su, yine, İstanbul ve su... Sayın Bakanım, Melen Projesi'yle ilgili bir şeyler duymamız lazım çünkü İstanbul'da şu ana kadar gerçekten bir bardak su yatırımı yapılamadı ve sadece bu söylediğim cümle bile İstanbul'un nüfusunun artırılmaması için bir nedendir.
Diğer önemli bir konu: Kadir Topbaş Bey'le uzun yıllar çalıştık -biz, burada, rahmetle minnetle analım kendisini- ve metropoliten plan çerçevesinde İstanbul'da bizim üzerinde çalıştığımız bir model vardı. İstanbul'un KOBİ'lerini, sanayisini, üretimini... Ki İstanbul gayrisafi millî hasılanın yüzde 50'den fazlasını, sanayi ve üretimin yüzde 60'ın üzerindeki kısmını tutan bir şehir. Böyle bir şehirde yaşanacak bir deprem Türkiye'nin gerçek bir beka meselesi, zaten siz de bunu ifade ettiniz. Onun için bizim o dönem üzerinde çalıştığımız model şu idi: Ankara'nın kuzeyinde, deprem alanı olmayan, tarım arazisi olmayan yerlerde bir sanayi şehri kurulması üzerinde çok çalıştık. Dolayısıyla, İstanbul'un desantralize edilip oradan 2-3 milyon nüfusun bir şekilde büyük teşviklerle... İstanbul'un mutlaka rahatlatılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum Başkanım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Tabii, çok fazla konu var ama bu Büyükşehir Yasası'yla ilgili olarak da yani hazırlandıktan sonra işin içine girmiştik. Bakın, Büyükşehir Yasası -açık söylüyorum, bugün iktidar AK PARTİ, yarın başka biri olur, bunu bilemem ama- siyaseti yerel yönetimlerden koparmıştır. Bunu niçin söylüyorum? İl özel idarelerinin ortadan kalkmış olması merkezî hükûmetle yerel çalışmalar konusunda çok ciddi bir kopukluk oluşturmuştur. Yani bu izleme koordinasyon merkezlerinin mutlaka performansının ölçülmesi lazım; birincisi bu.
İkincisi; bakın, köyler mahallelere dönüştü ve ilçe belediyelerimiz buralara bütçe yetiştiremiyorlar. Dolayısıyla, şu anda yerel yönetimlerin en önemli sorunu bütçe problemidir ve Büyükşehir Yasası'nda mutlaka bunun da dikkate alınması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Bitireyim mi Başkanım?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Tamam.
Şimdi, bütçeyle ilgili olarak da tabii, ben 2023 bütçesini dikkate alarak bir karşılaştırma yapayım çünkü sonra depremden dolayı bir artış oldu. İki yıllık bütçe karşılaştırılmasında 9 kat bir bütçe artışı söz konusu. İklim konusunda çalışmalarınızı dinledik, teşekkür ediyoruz. Ama eğer bu emisyon karbon meselesini Türkiye çözmezse -çünkü biz bunu yüzde 19 azaltacağımıza söz vermiştik Paris İklim Sözleşmesi'nde- önümüzdeki süreçte Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilgili olan ticaretinde birtakım sorunlar olabilir.
Son söz... Sayıştay raporlarına mutlaka baktınız. Kaydi hatalarla ilgili bir şey söylemiyorum. Ancak, hizmet alımlarında parasal sınırlara uyulmaması, bina yüksekliklerinin yeniden belirlenmesine ilişkin süreçlerin Bakanlıkça tamamlanmamış olması gibi birtakım ibareler var; bu geçen sene de vardı, bu sene de var. İnşallah, bunları da tamamlamış olursunuz.
Tekrar, Bakanlık bütçemizin ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ederim Sayın Temurci.