KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Değerli Başkanım, kıymetli arkadaşlar; ben de her birinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Öncelikle, şuradan başlamak isterim: Türkiye'nin önünde çok önemli kararlar vermemiz gereken alanlar olduğunu, önemli reformlar yapmamız gerektiğini, bunların bazılarının da toplum sözleşmesine ait alanlar olduğunu düşünen, var sayan bir arkadaşınızım ve bu alanların birçoğunda da büyük uzlaşılar geliştirmek konusunda başarısız olduğumuzu düşünen -siyaset alanının tamamını değerlendirerek- ve hakikaten üzülen birisiyim ama bu dijital mecralar ve sosyal medya platformlarına yönelik geliştirdiğimiz, burada yaptığımız tartışmalar ve ulaştığımız sonuçlar bakımından da tam tersini düşünüyorum. Burada yaptığımız değerlendirmelerin, tartışmaların belki orta vadede gerçekten Türkiye'nin önünü açacak, bu platformlara yönelik hukuki düzenlemeleri daha sağlıklı bir zeminde gerçekleştirecek bir yere doğru gittiğimiz kanaatindeyim. Bu platformların temsilcilerini çağırdığımız ve platform bazında yaptığımız tartışmalarda da bunu müşahede ettiğimi ifade etmek isterim.

Öncelikle, şuradan başlamalıyım diye düşünüyorum: Okan Bey'in söylediği nokta çok değerli, çok ciddi bir veri yönetişimi krizi var, bu veri yönetişimi krizi aslında şuna tekabül ediyor: Zaten tek kaynağı veri olan ve bundan üretim yapan ve kaynağı itibarıyla da çok sorguladığımız bir platform, bir fikrî mülkiyet ürünü olan mecralar buralar ama işleyişiyle ilgili çok az sayıda bilgiye sahibiz. Selva Hanım çok önemli bir şekilde işaret etti yani ne kadar kâr elde ediyorlar, ne kadar reklam geliri elde ediyorlar, burada ilk elden sorgulamamıza rağmen, soru sorup rapor istememize rağmen bununla ilgili bilgi alamadık. Tam da bütün bunların aslında bir yerde düğümlendiği kanaatindeyim. Ona da Tuncay Bey işaret etti. Özellikle son yaşadığımız krize ilişkin bu mecraların yöneticileri perspektifinden baktığımız zaman, Şehit İsmail Haniye bağlamında yaşadığımız problemde nasıl bir karar sürecinde olduklarını anlamlandırmaya çalışıyorum. Şöyle bir durum var: Elbette bu şirketler Amerika'da kurulu ve aslında "Bir toplumsal sözleşmeye doğru gidiyoruz."dan kastım da tam da burası. Bu platformların birer şirket olduğunu, insanları tükettiğini ve kâr amaçlı birer girişim olduklarını herhâlde istesek, uzun yıllar seminerler düzenlesek bu kadar iyi kitleselleştiremezdik. Burada yaptığımız her toplantıda da bunu vurguladık. Ve dahi Avrupa'daki siyasi gelişmeler yani Amerikan Başkanının X platformundan hesabının silinmesi, oradan dışlanması, arkasından oradaki sermayenin el değiştirmesi, siyasi görüşünün el değiştirmesiyle birlikte o platforma geri gelmesi bunun büyük bir... Yani X platformu çok açık bir şekilde Amerikan seçimlerinde pozisyon alıyor, tıpkı zaman zaman New York Times'ın pozisyon aldığı gibi. Öyleyse şuraya geliyoruz: Yani buralar bizim özgürlüklerimizi gerçekleştirmemiz için, kendimize ifade alanı bulmamız için salt alanlar değil, bunu çok güzel bir şekilde yaşadığımız olaylar tüm dünyaya gösterdi. Ve oradan şuraya varıyoruz aslında: Buralar aynı zamanda bir ülkede kurulu şirket oldukları için o şirketlerin dış politika öncelikleri, o şirketlerin ürettikleri hukuk o ülkedeki lobi savaşlarının aslında birer yansıması şeklinde tezahür ediyor. Ve bunu tabii sadece dijital mecralarda yaşamıyoruz, bir gün uyanıyorsunuz, "Elinizdeki Amerikan dolarları artık geçmiyor size." diyorlar. Yani modern toplumun oluşturduğu bütün imkân ve araçların siyasal birer silaha dönüştüğü bir dönemde yaşıyoruz. Bunu tespit etmemiz lazım. Bunu tespit ettikten sonra da bizim gibi ülkeler de -bizim gibiden kastımı da açmak istiyorum- bu teknolojinin bir şekilde periferisinde kalmışız -yani dünyanın çok önemli bir kısmı- ve bu ülkeler bu gibi ticari girişimlere kaynaklık etmiyor ama büyük tüketiciler ama bu iş modelinin kendisinin içindeki dinamik gereği büyük tüketici olduğu gibi aynı zamanda büyük üreticiler. Yani ben bu platformlara girip veri üretiyorum, aslında o platformlar o verileri satıyorlar. İşte, algoritimalarla bunu paketliyorlar, başka türev reklam ürünlerine dönüştürüyorlar vesaire, dev bir dünya var orada. Öyleyse, şu karşımıza çıkıyor: Tek ülke olarak ya da pazar olarak düşünelim, elimizdeki tek hukuki araç bant daraltmak ya da kapatmak. Ve burada yine yaptığımız bütün tartışmalardan hareketle söylüyorum, herhâlde hepimiz şunda uzlaşıyoruz: Bu kapatma işleminin daha rafine, daha sofistike bu soruna geliştireceğimiz cevaplar olduğunu düşünüyoruz. Bunun için benim ürettiğim, geliştirdiğim ve burada da tartışmaya sunmak istediğim konu şudur: Bu konu bir uluslararası mesele ve Türkiye gibi bu teknolojinin periferisinde kalıp çok büyük üretici ve aynı zamanda tüketici olan ülkeler ve pazarlar var. Bu ülkeler bir araya gelerek birlikte bu platformların karşısında ortak bir hukuk, ortak bir veri yönetişimi talebi, ortak bir regülasyon yapma iradesi oluşturmak zorundayız. Bunu neyle özdeşleştiriyorum? Biliyoruz artık bu alanın önemli sloganlarından biri oldu "Veri, yeni dönemin petrolüdür." diye. Şimdi, petrokimya sektörünün gelişimine baktığınızda aynı tartışmaların o zaman da yer aldığını görüyoruz. Yani -sonuçta petrol bir emtia, o bakımdan benzeşmiyor ama- büyük petrol şirketleri ortaya çıkmış, büyük demir çelik şirketleri ortaya çıkmış ve tarihten biliyoruz ki Birinci Dünya Savaşı'na giden sebebin önemli gerekçelerinden biri. Belki bugün fiziki konvansiyonel savaşa bu bizi götürmeyecek ama bir sabah uyandığımızda kendi temsil ettiğimiz siyasal görüşlerin bu alandan tamamen dışlandığıyla karşılaşabiliriz. Bu, belki hiç erişemeyeceğimiz, muhatap bile alamayacağımız bir ülkedeki bir mahkemenin kararı da olabilir. Buna karşı yani bizim Komisyonumuzun Dışişleri Komisyonuyla ortak bir çalışma gerçekleştirip uluslararası bir inisiyatifi bizim başlatmamız gerektiğini düşünüyorum yoksa bu sarmaldan çıkamayız. Niye çıkamayız? Çünkü elimizdeki tek araç o bandı daraltmak yani tüketiciyle bu ürünün erişimine birtakım engeller getirmek. Üstelik -hani haber alınca da çok mutlu oldum, yapay zekâyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulacak- oradan gelen yeni hikâye ve bu sorunlara katacağı yeni boyutları düşündüğümüzde çok daha dehşet verici bir tabloyla karşı karşıyayız.

Bir grup böyle meraklı arkadaş olarak şöyle bir çalışma yapıyoruz: Bu yapay zekâlara, bu programın içine gömülü olan yani programa siz bir şey yüklemeden, siz bir şey sormadan -işte siyaset bilimci birkaç arkadaşız- siyasal tercihleri ve beğenileri analiz ediyoruz. Bu siyasal tercih ve beğenilerin Türk siyasi tarihinin nasıl değerlendirdiğini inceliyoruz. Dehşet verici sonuçlar var. Bugün Türk siyasetinde, Türkiye'deki kamusal alanda, siyasal tartışmalarda daha çok periferide gözüken, çok marjinal olarak addedebileceğimiz görüşlerin merkezde yer aldığı ve çok merkezde yer alan siyasal görüşlerin de ancak belirli bir alanla etiketlendiği zaman karşımıza çıkan bir tabloyla karşı karşıyayız. Şimdi, bugün için bu bir şey ifade etmeyebilir ama biz birçok araştırmadan biliyoruz ki siyaset aslında her şeyi belirleyen bir alan yani siyasi beğeniniz giydiğiniz kıyafetten seçtiğiniz mimari üsluba, kullandığınız kelimelere, edebî tercihlerinize kadar etkili oluyor. Burada nasıl davranacağız? Yani bizim ciddi anlamda bir veri adaleti talep etmemiz gerekiyor ve bunu uluslararası bir mücadeleyle gerçekleştirmemiz lazım.

Tabii, bir diğer nokta da şu, burada da birkaç kez söylendi: Bazen görsel olarak hoşumuza gidebilir yani işte ben AK PARTİ'liyim, troll bir zihin Cumhuriyet Halk Partisini ya da onun aktörlerini tahkir eden bir şey yaptı, bir video yaptı, bir söz paylaştı ya da siyasal denklem değişir, benim karşımda olan siyasal aktörün içeriği bir şey gerekçe gösterilerek kaldırılır. Burada tam bir dayanışma hâlinde olmamız gerekiyor çünkü başka türlü buradaki yaşadığımız sorunu, içine girdiğimiz gerçeklik bulanıklığını aşamayız ve bir sonucu da gelemeyiz. Giderek de demokratik alanı tehdit eden, bizim bir araya gelip böyle konuşmamıza zemin teşkil eden ana prensipleri ortadan kaldıran bir hâl alacak tehlikeye ulaştı. Bugün, işte, özellikle Batı ülkelerindeki seçimlere müdahaleden insanların haksız bir şekilde... İşte, siz bir kıyafet beğeniyorsunuz, bir kitap sipariş ediyorsunuz, bütün bunlar toparlanarak sizin siyasal görüşünüz ve size yönelik yürütülecek mikro reklamcılık faaliyeti değerlendiriliyor. Yapay zekâ devreye girdiğinde burada çok daha fazla tartışmamız gereken alanlar olacağını düşünüyorum ama bu tek başına bizim Parlamentomuzun, Türkiye'de yürürlüğe koyacağımız kanunların yahut oluşturacağımız siyasal iradenin de baş edebileceği bir durum değil. Nasıl çeşitli konularda, örneğin az gelişmiş ülkelere teknoloji transferi konusunda, örneğin çeşitli uluslararası sorunlarla mücadelede inisiyatifler alınıyorsa veri adaleti temelli çok ciddi bir çalışma yürütmemiz gerektiğini düşünüyorum. Aksi hâlde bu kısır döngüde bir sorun yaşarız, o soruna karşı refleksif bir yanıt veririz, buraya, pazara erişmek isteyen şirketler birtakım inisiyatifler geliştirirler ve hiçbir tarafın, hiçbir siyasi görüşün memnun olmadığı bir krizi kendi aramızda üretir üretir dururuz. Tersini yaptığımızda ya da yeni, inovatif bir şeyler ürettiğimizde önümüzde yeni imkânlar ya da bu mevcut araçları daha rafine hâle getirebileceğimiz imkânlar olabilir.

Bu toplantıda hepimiz çok değerli fikirler ortaya koyduk, her birinize şükranlarımı sunuyorum.