Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 16 .08.2024 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Değerli Başkanım, teşekkür ederim. Bütün arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Çağrımız üzerine gerçekleştirdiğiniz bu toplantıyı çok önemsiyoruz çünkü biz bu Komisyonda demokratik kuralların işletildiğini ve Türkiye'nin yönetimine katkı sunacak bir ortam için herkesin kendi birikimini ortaya koyduğunu gördük, bunu sürdürme konusundaki kararlılığınızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Çünkü toplantının ne zaman, nasıl olacağı konusundaki yetki size aitti, siz bunu gayet uygun bir zaman dilimi içerisinde değerlendirdiniz, arkadaşlarımızla konuştunuz, bu konudaki hassasiyetiniz için teşekkürlerimizi...
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Efendim, zatıalinizin sözünü keserek mini bir parantez açayım, basın mensupları bilmiyordur.
Değerli arkadaşlar, milletvekillerimizle bizim Dijital Mecralar Komisyonunun bir grubu var, kendi paylaşım grubumuz, orada tüm milletvekillerimize sorduk "Ne zaman toplanalım?" Mecliste de zaten hem Mahmud Abbas görüşmesi hem olağanüstü toplantı bu tarihe karar verildi. Yani bu toplantıya da ben değil milletvekillerimiz karar verdi, bunu da Tuncay Bey de vurgulamak istedi yani bunu belirtelim, gerçekten bizim fikirlerimiz farklı olabilir, bunu ısrarla vurgulamak istiyorum ama herkes fikrini dile getirmeli, söylemeli çünkü başka Türkiye yok, gençlerimiz bizim için çok çok önemli, toplumun sağlığı çok çok önemli. Kusura bakmayın, sözünüzü balla kestim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Estağfurullah, çok teşekkür ederim, var olun.
Bizim Instagram'la ilgili yani yasaklamayla ilgili, özgürlük alanlarının daraltılmasıyla ilgili yaklaşımımız Instagram'ın içerik taraması ya da Instagram'ın uyması gerektiği kurallar konusunda bir zafiyet oluşturacak düzenlemeler getirilmesi şeklinde değildir. Biz, burada, Türkiye'nin koyduğu kurallara uyulmasında mutlakiyet isteriz. Bu kurallar açısından, bunlar, çalışanların sayısı, yerleşimler, daha çok sayıda ofis açma ve Türkiye'nin bu sorunlarını ortadan kaldırabilecek her türlü Türkiye Büyük Millet Meclisinde ortak aldığımız kararların uygulanmasını isteriz. Ancak bir tahammülsüzlüğü, bir "Ben yaptım, oldu." anlayışını, bürokratik oligarşinin en üst düzeyde saldırısını da muhalefet olarak kabul etmeyiz. Konunun detaylı tartışmasından ortaya çıkacaktır ki sorun Türkiye'deki siyaset, iktidarın siyaset yapma anlayışında bir tahammülsüzlük var. Bu tahammülsüzlüğü İzmir'de 30 yaşında bir genç kadının kendisine uzatılan mikrofona söylediği sözler nedeniyle bir haftadır cezaevinde yatıyor olmasından hareketle ele almak istiyorum. Elbette ki suç varsa, elbette ki ifade özgürlüğünün dışında hakaret varsa bu savcılarımızın, mahkemelerimizin takdir hakkıdır. Biz, onu beğeniriz ya da beğenmeyiz, ona karşı görüşlerimizi dile getiririz ya da getirmeyiz bu, hayatın olağan akışı içinde olan bir şeydir. Olmayan şey şudur: Sabaha karşı gitmek, evini basmak, almak, getirmek. Kendisiyle cezaevinde görüştüm, yaşadıkları bir felakettir, 2 savcı tarafından kendisi suçlanmak istenmeyince 3'üncü savcının bulunmuş olmasıdır. Bu tahammülsüzlüğü anlamamız mümkün değildir. Biz Instagram ortamının elbette ki içindeki her şeyle değerlendirilebileceğini, Instagram yetkilileriyle oturup bunların konuşulabileceğini ve bu konuşmanın sonunda Instagram'ın kabul etmemesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türk insanlarının hakkını, hukukunu koruyacak her türlü düzenlemenin anında gerçekleştirilmesini isteriz ama bu idarenin keyfîliğinde değildir.
Bir katalog suç kavramı var. Ben Ergenekon davasından tutuklandım, "Atatürk'ün Bursa Nutku evinde çıktı, sen Ergenekon terör örgütünün üyesisin." dediler "Bizim evde çıkar." dedim. Beni aşağı tutuklamaya gönderdiler. Mahkeme Başkanına dedim ki: "Atatürk'ün Bursa Nutku benim evimdeymiş o yüzden tutuklamaya sevk ettiler." "Onu dikkate almıyorum." dedi. "Peki, neyi dikkate alıyorsunuz?" dedim "Katalog suç." dedi. O zamana kadar -kırk yıllık gazeteciyim- dikkat etmemişim, katalog suç kavramıyla ilk kez orada karşılaştım. Avukata döndüm, dedim ki: "Katalog suç nedir?" dedi ki: "Senin tutuklandığına dair görüşünü ifade etti. Katalog suç tutuklanmanı gerektiren bir şeydir." Mahkeme Başkanına döndüm, dedim ki: "Benim suçum ne?" Adam bana dedi ki: "Senin Ergenekoncuların çizdiği bir şemada adın var." "Şemayı görebilir miyim? dedim "Katalog suç, gizlilik kararı var, göremezsin." dedi. "Peki, avukatım görebilir mi?" dedim "Hayır, göremez." dedi. "Kim görecek?" dedim "Ben yargıcım gördüm kardeşim, bitti. Seni tutukladım, buyur git." dedi. Beş yıl dört ay boyunca her duruşmada "Bu şemayı açın. Bu şema nedir? Bu şemada kim var?" diye sordum. Beş yıl dört ay sonra şema açıldığında -karar üzerine şemayı açtılar- katalog suç diye Tuncay Özkan'ı beş yıl dört ay yatırdıkları davada, o şemada benim adım yoktu.
Şimdi Instagram katalog suç... Hangi suç? Hangi mahkeme kararı? Bu karar nerede? Niye kapattık? Niye açtık? Net olarak soruyorum yani diyorum ki: Bize iktidar tarafı, ne olur "Şu mahkeme kararı, şu suçlama, bu." Yoksa bu devam eder arkadaşlar. Koruyamadığımız şey kendi hukukumuz, koruyamadığımız şey Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanların özgürlük alanları. Allah göstermesin, hiçbir arkadaşımın başına gelmesin, bir "Katalog suç." dedi, tutukladı; bir "Katalog suç." dedi, Instagram'ı kapattı; bir "Katalog..." Ne var içinde? Kocaman bir mecradan, özgürlük alanından bahsediyoruz.
Bektaşi babasına sormuşlar: "Baba erenler, yokuş çıkmayı mı seversin, inmeyi mi seversin?" "Niye, sizin memlekette düz yol yok mu?" demiş. Şimdi, biz her şeyi ya yokuş çıkmak ya aşağı inmek şeklinde değerlendirirsek hem dünya çapında Türkiye'nin imajını zedeliyoruz hem de özgürlük alanlarımızı daraltıyoruz. Ben Instagram'ın içinde hemen hemen ulaşabileceğim her yere ulaşmaya çalışıyorum. Instagram'la ilgili kararın ne olduğunu bilemediğim için... Şimdi, Instagram'ın suçunun ne olduğunu soruyorum. Bu katalog suçta Instagram'ın suçu ne? Ne yaptı da Instagram oldu, bir hafta sonra neyi düzeltti? Şimdi, Instagram'ın açıklamalarına bakıyorum, bugüne kadar 5 bin küsur tane karardan sadece bir tanesinde, evet, PKK'yla ve Abdullah Öcalan'la ilgili olarak bir kararda atlamışlar, Bilgi Teknolojileri uyarmış, hemen kaldırmışlar. Diyor ki: "Benim ülkemde Hamas, terör örgütü." Yani biz nasıl burada PKK'yı terör örgütü olarak kabul ediyorsak o "Hamas, terör örgütü." diyor. "Amerikan yasalarına göre, benim şirketimin kurulduğu yere göre Amerika'da -PKK sizde neyse- Hamas da odur." diyor, "Ama biz bölgesel filtremeler yoluyla, şunlarla, bunlarla bu konulardaki hassasiyetleri gidermeye çalışıyoruz." diyor. Peki, arkadaşlar Instagram'ın suçu ne? Katalog suç kapsamının içerisinde neyi aldık, bir koca medyayı, bir koca platformu nasıl bunun içine soktuk? 1 milyonun üstünde, 1,5 milyon siteye erişim engeli var. Sayın Başkanın çizdiği tablo Türkiye'de ifade özgürlüğünün layıkıyla kullanılabildiğini, ifadeye karşı bir tahammülün gösterilebildiğini bize söylemiyor; ifadeye karşı bir tahammülsüzlük var. Oysa biz burada, şu küçük dünyamızda çok büyük bir şeyi başardık: Farklı görüşlerden gelen arkadaşlarım birbirini saygıyla dinledi, herkes görüşünü söyledi; katıldık ya da katılmadık ama ifade özgürlüğümüzü sonuna kadar kullandık. Ve, ben burada sizlerle birlikte çalışmaktan, iki dönemdir sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duydum, ayrıca genç arkadaşlarımı tanımaktan da Türkiye'nin değeri olarak görmekten de büyük bir keyif aldım; bunları size de ifade ettim ama arkadaşlar, özgürlüğün tanımı şu değil: Tuncay'ın özgürlüğünün başladığı yerde Yüksel Mansur Kılınç'ın özgürlüğü biter. Hayır, arkadaşlar, özgürlükler birbirlerini destekleyerek, birbirlerini büyüterek ilerlerler. Birbirimizin özgürlük alanlarına katkı sunmak zorundayız, özgürlüklerimizi büyütmek zorundayız; her konuşanı, sokakta röportaj yapanı, Instagram'da yazı yazanı, Facebook'ta bir yere bir yazı yazanı, bunu ortadan kaldırdığımızda, yasakladığımızda, bu insanları cezaevine koyduğumuzda bu başka bir şeye dönüşüyor.
Trollerle mücadele etmiyoruz. Trollere her şey serbest, küfretmek serbest, trollerin bizimle ilgili her şeyi yazıp çizmesi serbest; bizim derken milleti kastediyorum. Trollerin önü açık, para kazanıyorlar, besleniyorlar, her şeyi yapıyorlar; onlarla ilgili hiçbir şey yapmamış olmak bizim açımızdan büyük bir yanlıştır, eksikliktir diye düşünüyorum. Biz trolle mücadele etmek dururken, biz Instagram'ın ya da diğer sosyal medya platformlarının zararlarıyla mücadele etmek dururken çocuklarımızla, kadınlarımızla, kendimizle mücadele ediyoruz; bu, bizi yanlışa götürür.
Benim oğlum Roblox oynuyor, 9 yaşında; sınırlaması var, otuz dakika oynuyor, otuz dakikadan sonra "Beş dakika daha." diyor, işte, bir on dakika mola verdiriyoruz, sonra bir on dakika daha veriyoruz çünkü bu tür oyunların içerisinde yer alan uyarıcı etkenler çocuklarda şiddeti körükleyebiliyor. Bir başka hata daha gördük oyunun içerisinde. Chat bölümünde çocukları tuzağa düşürebilecek yazışma alanları oluşabiliyor ama ailelerin tuşları var, basıyorsunuz o tuşa chat yok oluyor, basıyorsunuz, çocuğunuzu korumak için sizin gerçekleştireceğiniz şeyleri bizim buradaki uyarılarımız üzerine koymuşlar. Şimdi, Roblox oyununu, koca bir dünyayı, dil öğrenen, iletişim geliştiren bir dünyayı bir mahkeme kararıyla yok etmek bizim çocuklarımıza iyilik değildir. Elbette ki onun zararıyla mücadele edeceğiz, elbette ki bütün çocuklarımızı o zarardan koruyacağız ama ailenin yapması gereken şeyleri bir savcı ya da yargıç yapmaya başladığında o zaman toplumun özgürlük alanlarını daraltmış, yok etmiş oluyoruz.
Wattpad diye bir yazılım uygulamamız var, makale, hikâye, kişiler kendi hikâyelerini yazıyorlar, oluşturuyorlar. Yetersizlik nedeniyle, burada çıkarılmış olan yasalara uymadıkları için kapatma eylemi -orada suçu bilmiyoruz- gerçekleştiyse derhâl eksiklerini gidermelerini isteriz; bizim bu konuda en küçük bir tavizimiz yoktur, Türkiye'nin kuralı neyse ona uyacaklar. "Ama orada seks hikayesi var." "Ama orada..." Arkadaşlar, bu çağda artık X'te yer alanları görmüyor musunuz? Bu çağın en önemli şeyi mahremiyetle mücadele. Bakın, Elon Musk diye bir adam delirdi, büyük kızının yaşadığı bir değişim sonrasında adam delirdi, "Kızım öldü." diye tanımlıyor. İnsanların, ailelerin böyle isyanları var ama böyle isyanlar olduğu için hiç kimse ne Elon Musk'ın X'inde yer alan mahremiyetle ilgili konular nedeniyle orayı kapatalım diyor Amerika'da ne de başka bir şey. Fayda zarar dengesini, zehir şifa dengesini tutturabilecek bir tartıya ihtiyacımız var, bizim isteğimiz bu tartının ortaya çıkarılmasıdır.
Türkiye dünyada İngiltere ve Fransa'ya örnek olacak işi deprem sırasında yaptı. Büyük bir üzüntüyle, büyük bir acıyla size dile getirmek istiyorum. İnsanlar enkaz altındayken biz sosyal medya iletişiminin tamamını kapattık, bölgesel falan değil tamamını kapattık ve idari bir tasarrufla kapattık; yazıktır arkadaşlar. Şimdi, İngiltere'de Başbakan "Aman, yapmayın; gelin, uzlaşalım, konuşalım, bir şey yapalım." diyor, mahkemeler çalışıyor, tutukluyor; herhangi bir şey yok. Fransa'da Cumhurbaşkanı... Fransız Cumhurbaşkanı elbette ki yönetim erki olarak, idare olarak bunu ister. Bizde de var yani bizde de hemen yavaşlatılıyor, bizde de... Biz toptan kapatan tek ülkeyiz, Kuzey Kore bile bunu yapmadı. Kuzey Kore'ye uygulama alanı tanımıyorlar yani Kuzey Kore bütün yapılar içerisinde kendisinde internet olmasını isteyen ama dünyanın kendisine uç vermediği, sadece Çin ve Rusya üzerinden uç alan bir ülke. Bütün dünyanın yapmadığını biz yaptık arkadaşlar; kendi vatandaşlarımız enkaz altındayken kendi canlarımızı enkaz altında bıraktık, interneti kapattık.
Toparlamak istiyorum. Burada kötü kullanım olarak trolleri ele almıyoruz, yapay zekâ konusunu Avrupa Birliği normları çerçevesinde görüşüp bazı yasaları çıkarmıyoruz, ifade özgürlüğünü büyütecek düzenlemeler ve uygulamalar konusunda kendi içimizde yarattığımız düzen dışında yasal bir çalışma yapmıyoruz. Biz burada ne yazık ki tahammülsüzlüğü büyüten, sorunlar nedeniyle bir araya gelen bir tablo çiziyoruz.
Bir örnek vermek istiyorum. Geçen dönem biz burada toplumun "sansür yasası" diye tanımladığı bir yasa çıkardık.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Dezenformasyon yasası...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Dezenformasyon yasası... Size çok teşekkür ediyorum, arkadaşlarımın hepsine çok teşekkür ediyorum; biz burada üç gün boyunca, gece gündüz birlikte çalıştık ve gelen metnin yaklaşık 34 maddesinde birlikte uzlaşarak hep beraber çok güzel bir şey çıkarmaya çalıştık. Şimdi, bu güzel şeyin yetmediğini söyleyerek daha da katı hâle getirmek isteyen arkadaşlar var; buna katılmıyorum arkadaşlar. Gelin, buradan hiç ayrılmayalım, burada yatalım, Sayın Başkanımızla beraber, özgürlük alanlarımızı genişletecek, çocuklarımızı koruyacak, ailelerin sorumluluklarını hatırlatacak, devletimizi, milletimizi koruyacak şefkati ve merhameti sunalım. Gelin, tahammülleri büyütelim; tahammülsüzlükle gidilecek herhangi bir yer yoktur, biz buraya tahammülsüzlükle geldik.
Bakın, size bir örnek verip bitiriyorum hemen. Bizler Televole programları yapılırken Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından telefonla arandık, çağrıldık, Ankara'ya geldik. MİT Müsteşarı bütün medya gruplarının yöneticilerine -ben de o zaman Çukurova grubunun yöneticisiydim- dedi ki: "Bu yayınları durdurun, bu yayınlar Türkiye'nin düzenini, aile yapısını olağanüstü etkiliyor; Türkiye'ye komünizm getireceksiniz." Arkadaşlar, yayınları durdurduk. Bakın, üstünden herhâlde bir otuz yıl geçti.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Gelmedi komünizm.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Biliyorsun, eskiden beri "Bir kış gelecek." diye beklerler, gelmedi.
Şimdi, Batman'da 60 kadınımız intihar etti ve intiharlarda bu programdaki bazı lüks yaşamların özendirici etkileri olduğunu konuştuk. Haberlerde köprüden intiharlar vardı; biz bunları kendi içimizde çözdük, Türk medyası olarak çözdük. Elbette ki yanlış uygulamalar da -"yanlış uygulama" demeyim ama- farklı bakış açıları da vardı. Farklılıklarımıza saygı göstererek, yasakçı anlayışları, tahammülsüzlüğü reddederek ve keyfiyete son vererek, bürokratik oligarşinin "Ben yaptım, böyle olacak; Haniye mesajı yer almasın, ben sana gösteririm..." Bu, olmaz; bunu kabul etmemiz mümkün değil. "Kapattım, açtım." "Niye kapattın?" "Katalog" "Niye açtın?" "Katalog" "Tuncay Özkan suçunu öğrenmek istiyor." "Katalog" "Instagram suçunu öğrenmek istiyor." "Katalog" Arkadaşlar, eğer bunları aşmazsak varacağımız yer bir çöldür; Türkiye çöl olur, o çöl bizi yutar.
Saygılarımla efendim.