KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakana, Bakanlığın bürokratlarına da hem bilgilendirme hem sunum için teşekkür ederiz ve hoş geldiniz diyorum.

Tabii, birkaç başlığım var, elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım ve söyleyeceğim konuların tamamını soruyla bitireceğim ama öncesinde çok kısa, belki birer ikişer cümle kurmak zorunda kalacağım.

Dilan Vekilim toplantı, gösteri yasaklarından bahsetti hani en azından kendi adıma Van için söyleyebilirim. Bir dönem 2018-2022 dönemleri arasında Van'da Baro Başkanlığı yaptığım bir dönemdeydi. Mehmet Emin Bey Valimizin de Van'da Vali olarak görev yaptığı, aynı zamanda kayyum olarak görev yaptığı bir dönemdi. Bu, toplantı gösteri yasaklarıyla ilgili sık sık tartışma yaşardık bu konuyla ilgili ama hani tabii ki kendisinden önce başlayan, 2016'dan itibaren devam eden bir süreçti. 2019'da Van'a gelmişti Valimiz. Tabii, o süreç, o, toplantı gösteri yasakları 2016'dan sonra uzun bir süre devam ettirildi ve biz o dönemki konuşmalarımızda şunu hissediyordum ben: Bu konu valilerin yetkisinde olmayan, aslında direkt doğrudan merkezle ilişkilendirilen ve merkezin aldığı kararlar sonucu yürüyen bir süreçti o yasaklar. Dolayısıyla valilerin çok fazla bu konuda söz kurabilme yetkisinin olmadığı süreçlerdi ama son süreçte Van için elbette bir yumuşama oldu, o süreklilik değişti. On beş günde bir çıkarılan yasakların yerini belli alanlarda sürekli ve onun dışında zaman zaman üçer gün, dörder gün, beşer gün olacak şekilde yasaklara dönüştü ki biz bunu sürekli kolluğa anlatmaya çalışıyoruz, sürekli idareye anlatmaya çalışıyoruz. Bu tamamen keyfî, Anayasa'ya aykırı, AİHM'ye aykırı bir şekilde uygulanıyor. Nitekim baro sürecinde, Baro Başkanlığı yaptığımız süreçte açtığımız davalardan birine valilik adına cevap verildiğinde -o zaman Emin Bey yoktu- cevap dilekçesinde Baronun bu yaklaşımı "tekçi ve sadist bir yaklaşım" yani AİHM'den söz eden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından, Anayasa'dan, Anayasa Mahkemesi kararlarından söz eden bir dava dilekçesine karşı verilen cevap dilekçesinde baronun bu yaklaşımı tekçi ve sadist bir yaklaşım olarak görülüyordu; mesele burada zihniyet meselesi. Şimdi, bu zihniyet meselesi sorunu hâlâ maalesef devam ediyor Sayın Bakan çünkü hâlâ 2911 keyfî bir şekilde uygulanıyor. Hâlâ bu bırakılan yetki oradaki amirin ya da işte valinin tamamen keyfîyeti şeklinde hâlâ devam ettiriliyor ve bunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu ikili bir hukuk şeklinde de uygulanıyor. Bu, özellikle DEM PARTİ'ye ya da işte, Kürt halkının temel hak ve özgürlükler noktasında, kullanmak istediği bir ifade özgürlüğü noktasında engelle karşılaşıyorken onun dışında yapılmak istenen başka bir etkinlik engelle karşılaşmıyor. Bu yanlış anlaşılmasın, kesinlikle "engelle karşılaşsın" anlamında söylemiyorum; buradaki tutum kesinlikle bu hakkı kullanmak isteyen herkese karşı eşit bir politika uygulanmasını ve ayrımcı bir politika uygulanmamasını gerektirir. Dolayısıyla bu 2911 keyfîliğinden, özellikle bu keyfîliğin valiliğe ve valilik nezdinde ilgili amirlere bırakılmasından vazgeçilmeli ve artık gerçekten demokratik bir toplum gerekleri doğrultusunda ifade özgürlüğünün anayasal güvence temelinde tamamen sağlanması gerekiyor; bunu hatırlatmak istedim.

İkincisi, Van'da bu son süreçte, mazbata krizinde halka yoğun bir şekilde copla işkence yapıldı, plastik mermiler kullanıldı, gaz sıkıldı; bundan biz de muzdaripiz. Polisin bizim vekil olduğumuzu bilmesine rağmen doğrudan saldırısı oldu ki daha önce başka yerlerde Vezir vekilimize ve diğer bazı vekillerimize yönelik saldırıları da doğrudan saldırıları da olmuştu. Ama halka yönelik bu tutum, plastik mermiler, kullanılan gaz... O iki günlük süreçten söz ediyorum, mazbata gasbının yarattığı krizden, halkın demokratik tepkisini kullandığı süreçten söz ediyorum. Yoğun bir şekilde gözaltılar da oldu ve o gözaltılara alma sürecinde polisin özellikle çok yoğun şekilde uyguladığı işkence de oldu darp da oldu; bu, medyaya da yansıdı, şu an hâlâ bile açarsanız sosyal medyada bu kamera görüntülerinden işkence görüntülerini çok net bir şekilde görebilirsiniz, bir çocuğa yaklaşık 15-20 güvenlik görevlisinin nasıl saldırdığını, nasıl orada darbettiğini, nasıl işkence ettiğini görebilirsiniz. Buradaki sorum şu: Bu işkence vakalarında, evet, yargı bunların çoğuna takipsizlik kararı verdi, vermeye devam ediyor çünkü biz yargının tamamen siyasallaştığını hep söyledik, söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz ama Bakanlık olarak sizin bu konudaki yürüttüğünüz bir süreç var mı? Halka yoğun bir şekilde gaz sıkan, orada aynı şekilde plastik mermi kullanan ve gözaltına alma sürecinde işkence eden kolluk görevlilerine yönelik başlatmış olduğunuz, Bakanlık nezdinde başlatılan bir soruşturma var mı, varsa ne aşamada? Bizi ve kamuoyunu toplantı vesilesiyle bilgilendirme imkânı olabilir mi?

Toplam 5 başlığım var Sayın Bakan. Diğer bir konu, tabii ki bu sizden önceki...

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Sayın Başkanım, biz aynı zamanda iktidar milletvekili olarak Genel Kurula gidip geliyoruz oradaki toplantı yeter sayısını bulmak için. Şimdi, arkadaşların kendi özel işlerini yapıp daha sonra buraya gelip konuşmaları da bir insan hakları ihlalidir.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Nasıl ya!

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Ya, "Nasıl!"ı var mı? Şimdi, Genel Kurula gidiyoruz, buraya geliyoruz.

BAŞKAN DERYA YANIK - Salih Dal, bir saniye.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Anlamaya çalıştığım için "Nasıl!" diyorum.

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Anlamaya çalışın, şimdi, kendi özel işlerinizi görüyorsunuz, komisyonun başında burada yoksunuz, Bakan Bey'in yaptığı sunumda yoksunuz.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Kim için söylüyorsunuz onu?

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Olmayanlar arkadaşlar için söylüyorum.

BAŞKAN DERYA YANIK - Salih Bey...

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Kim için söylüyorsunuz onu?

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Olmayanlar için söylüyorum.

BAŞKAN DERYA YANIK - Salih Bey, bir saniye.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Benim için söylüyorsanız ben...

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Ondan sonra da söz almak; böyle bir şey olmaz ki!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Başından beri burada.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan biliyor, başından beri burada oturdum, dinledim, bekledim.

AHMET SALİH DAL (Kilis) - Onun için değil, olmayanlar da var yani.

BAŞKAN DERYA YANIK - Salih Bey, bir saniye.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Bakan, ben devam etmek istiyorum. Sayın Başkan, müsaadenizle.

BAŞKAN DERYA YANIK - Bir dakika. Değerli arkadaşlar, bir saniye lütfen.

Şimdiden sonra zaten söz hakkı isteyen arkadaşları ekranda görüyorum ben, dolayısıyla söz hakkı isteyen arkadaşlarımızla sınırlı tutacağız ama toplantıyı planladığımızın üstünde ve daha bir süre de devam edecek, o yüzden söz alan arkadaşlarımızdan hassasiyetle rica ediyorum, lütfen, sadece soru şeklinde ve kısa tutarsanız geriye kalan arkadaşlarımız da söz haklarını kullansınlar. Ben gerçekten bir milletvekilimiz konuşurken mikrofonu kapatmayı çok ayıp sayarım ama bunu özellikle sizler sizden sonra söz hakkı isteyen arkadaşlarımıza saygıdan dolayı gözetmelisiniz diye düşünüyorum, sizden bunu özellikle istirham ediyorum. Ne olur uzun uzun yorum değil, bakın, başlıklar hâlinde sorularımızı soralım ve devam edelim.

Buyurun lütfen.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Şunu söyleyeyim: Ben başından beri buradaydım, hiç gitmedim, gelmedim, başından beri sabırla bekledim.

Onun dışında, Sayın Bakan, şimdi sizden önceki dönemde özellikle ülkenin suç örgütlerinin ve mafyanın bir nevi mekânı hâline geldiğini de biliyoruz bu konuda daha önce de Genel Kurulda da söz kurmuştuk, sizin bu yöndeki tutumunuzu da az çok takip ediyoruz, biliyoruz, bu noktada yürüttüğünüz çalışmaları da az çok biliyoruz ama buradaki bu konuyla ilgili ülkenin suç örgütleri ve mafyanın kendi içlerindeki infazın geliştirilmesi noktasında Bakanlığınızın bu noktada yürüttüğü soruşturma ne aşamada? Buna dair bir bilgi edinmek istiyorum.

İkinci sorum...

BAŞKAN DERYA YANIK - Ömer Faruk Bey... Sayın Gergerlioğlu, konuşma sürenizi uzun uzun kullandınız Sayın Bakanı da...

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Bakan, davet etti o yüzden.

BAŞKAN DERYA YANIK - Lütfen, çok rica ediyorum.

Tamam, devam edin.

ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Bu suç örgütü ve mafya üyelerinin Türkiye'deki yapılanmalarına yönelik soruşturma süreçlerini, yürüttüğünüz süreci, bununla ilgili bilgilendirme şansınız var mı?

İkincisi, onlara vatandaşlık veren Bakanlık personellerine dair yürüttüğünüz herhangi bir soruşturma var mı, varsa ne aşamadadır? Bunlarla ilgili de bizi bilgilendirirseniz sevinirim.

Diğer bir konu, Van'da 2020 yılında gerçekleşen ve 100 ya da 100'den fazla asker tarafından doğrudan Jandarma Komutanlığında linç edilmesi nedeniyle birinin ölümüne ve birinin de yaralanmasına sebep olan, kamuoyunun da helikopter meselesi olarak bildiği Osman Şiban ve Servet Turgut meselesinden dolayı... Meselenin detaylarını ben en ufak ayrıntısına kadar biliyorum, nasıl linç edildiklerini, Osman Şiban'ın o linçten bir asker tarafından kurtarıldığını ama Servet Turgut'un yediği linçten dolayı, uğradığı linçten dolayı uzun bir süre komada kaldığını, yoğun bakımda kaldığını ve yoğun bakımda kaldıktan bir süre sonra vefat ettiğini ve o olayın nasıl gerçekleştiğini bütün ayrıntılarıyla bilen biri olarak soruyorum. Tabii, o dönem adli yargıda yürütülen soruşturmaya yönelik sizden önceki Bakanlığın doğrudan kendisi tarafından yoğun bir baskı uygulandığını -yargı makamı için söylüyorum- onu da biliyorum ama yargı haricinde sürecin hâlâ yürüdüğünü de biliyorum çünkü 100'e yakın askerin de ifadesi alındı, belli bir noktaya gelindi, Jandarma Komutanlığından kan örnekleri alındı, vesaire vesaire. Ama, geldiğimiz noktada Sayın Bakanlığınızın bu olaya ilişkin yürüttüğü bir idari soruşturma oldu mu, olmadı mı olduysa ne aşamadadır? Bununla ilgili de bilgilendirirseniz seviniriz.

Son olarak -sormayacaktım ama gerçi çıktı buradan İYİ Parti Grup Başkanımızın- ve tek bir şey soracağım, işçilerle ilgili ama benim soracağım soru sadece doğrudan belki Bakanlığınızla ilişkili olduğu içindir. 31 Mart seçimlerinden yirmi beş gün önce teftiş kurulundan bir müfettişin eşi Van belediyelerinin birinde işe alındı. Bundan haberdar mıydınız? Alındı ama son süreçte tabii, çıkarıldı; ayrı bir konu ama yirmi beş gün önce, 31 mart seçimlerinden önce teftiş kurulundan bir müfettişin, belediyeye teftişe giden bir müfettişin eşi işe alınmıştı. Siz bundan haberdar mıydınız Bakanlık olarak? Haberdarsanız soruşturma yürütüldü mü ya da ne aşamada? Değilseniz bu aşamadan sonra bununla ilgili bir soruşturma yürütmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim Sayın Bakan.