KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Komisyon üyeleri; hepinizi selamlıyorum.

Gerçekten 4'üncü maddeyi çok önemsemiştim ama Komisyon burada bir olumluluk kararı vererek 4'üncü maddeyi geçirmişti. Şimdi 5'inci maddeyi konuşuyoruz. 5'inci madde herhâlde gelecek tarihler içerisinde eğer bir uzlaşı sağlanamaz, bu şekilde geçer, Genel Kurula gelir ve Genel Kuruldan da geçerse bu çağda, bu kadar teknolojinin geliştiği bir çağda 10 binin üzerinde veteriner kliniğinin olduğu, 29'un üzerinde veteriner fakültesinin olduğu bir ülkede yirmi iki yıl tek başına iktidar olmuş bir hükûmet döneminde hayvanları, köpekleri kısırlaştıramadığımız için popülasyonunu önlemeyerek bugün sadece köpeklerin ölüm fermanını yazdığını net bir şekilde söylediğimiz bu yasanın ilgili maddesini onaylamış olacağız.

Şimdi burada enteresan bir durum var, enteresan durum öyle bir hâl almış ki nasıl da bunu buluyorsunuz gerçekten merak ediyorum. Yani çevreye zarar verecek, kamu güvenliğine zarar verecek, biyolojiye zarar verecek, suya zarar verecek, yaşamın her alanına bu köpekler zarar verecek. Ya, kaç bin yıldır bu dünya var? Kaç bin yıldır biz bu topraklarda yaşıyoruz? Eğer yaban hayvanları ya da köpekler bu doğal hayatı bozmuş olsalardı herhâlde insanların şimdiye kadar yaşamaması lazımdı. Çok merak ediyorum yani hangi gerekçelerle, alt gerekçelerle bu biyolojiyi bozacak, suları kirletecek, yaşam alanlarımızı kötüleştirecek? Birincisi bu.

İkincisi de "kamu güvenliği"... Ne demek kamu güvenliği? Yani kamu güvenliğinin tarifi ne? Bu kadar soyut, bu kadar muallak, nereye gittiği belli olmayan bir durumla karşı karşıyayız. "Kamu güvenliği" dediğiniz şey nedir? Her gün bir insanın, bir kadının öldürüldüğü, her gün cinayetlerin, intiharların olduğu bir yerde herhâlde kamu güvenliğini bozsa bozsa insanoğlu bozuyordur. Bununla ilgili bir şey söylüyor muyuz? Söylemiyoruz. "Kamu güvenliği" dediğiniz şey nedir? Toplumun bütününü etkileyen bir şeydir. Aynen kamu yararına döndünüz. Kamu yararı Türkiye'de şirketler yararına ortaya konan bir mekanizmaya dönmüştür. Madenleri biz koruyacağız, dağları taşları biz koruyacağız, ormanı biz koruyacağız, yaban hayatını biz koruyacağız ama bu ülkenin bütün kurumları valla şirketleri koruyacak ve bunu hangi gerekçeyle yapacaklar? Kamu yararı gerekçesiyle Sayın Başkan. Dolayısıyla burada ciddi bir mesele var.

Ve burada bir diğer çok önemli unsur da şu: Eski kanuna göre yani mevcut şu anda aktif olan kanuna göre ötanaziye tabi tutulacak hayvanlar çok net bir şekilde tarif edilmiş. Şimdi tümü toplanacak -bir önceki maddede çok net, tümü toplanacak- toplandıktan sonra bunlar barınaklarda tutulacak, sahiplendirilme çabası sürdürülecek, sahiplendirilemez ise belirli bir süre sonra ötanaziye tabi tutulacak. Yani orada şu yok: Güçten düşmüş, veterinerlerin kontrolünde, şöyle şöyle tarif edilmiş... Zaten bu var bir önceki kanunda, 5199'da bu var. Şimdi, bambaşka bir şey yapıyoruz, hepsini topluyoruz barınakta tutuyoruz, süresi belli değil ve onları ötanaziye tabi tutuyoruz. Bakın, dünyada öldürülerek ya da kısırlaştırmanın dışındaki bütün yöntemlerin başarısız olduğunu ortaya koyan bir çok yayın var, birçok bilimsel yapı var ve deneyim var. Gerekçede ötanazinin kamu güvenliği ve halk sağlığı açısından doğru yöntem olduğu iddiasında bulunulmuştur yani getirdiğiniz öneri böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bununla ilgili Profesör Doktor Hekim Tamer Dodurka tarafından hazırlanan raporda görüleceği üzere, Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin tüm açıklamaları doğrultusunda olduğu üzere öldürme ve barınaklara kapatma gibi yöntemlerin var olan hastalıkları ve var olan sorunları çözmediğini çok net bir şekilde ortaya koyan raporlar var. Aynı şekilde, Dünya Sağlık Örgütünün önerileri doğrultusunda açıklanan birçok veri var; Smith, Hartmann, Munteanu, Villa, Quinnell, Collins'in 2019 tarihli bilimsel araştırmasında kısırlaştırma ve geri bırakma yöntemlerinin sokakta hayvanların nüfusunu azaltmadığı net bir şekilde ortaya konulmuş. Yine, aynı şekilde, Hindistan'ın Jaipur şehrinde kuduz vakaları sebebiyle öncelikle köpeklerin öldürülmesi yöntemi kullanılmış ancak vakaların azalmasına dair bir sonuca ulaşılamamıştır. Bunun üzerine şehirde köpeklerin aşılanıp, kısırlaştırılıp yerine bırakma yöntemi uygulamaya geçilmiştir. Dünyada, yine, 25 milyon köpeğin sokakta yaşadığı Meksika'da, bu yöntemle ne yazık ki, kuduz vakaları sıfıra indirilmiş ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından kuduz sorunu halk sağlığı sorunu olmaktan çıkarılarak bu ülkelerde temel olarak aşılama yöntemi tercih edilmiştir.

Şimdi, bütün dünyada bu veriler ortadayken Türkiye'de toplanarak hayvanların önce barınaklara alınıp sonra orada öldürüleceği meselesi çok net açık. Burada kimse başka bir sonuç çıkarmasın Sayın Başkan. Değerli Komisyon üyeleri, bu kanunun adı ve bu maddenin adı: "Hayvanları toplayacağız, daha sonra da öldüreceğiz." Bu kadar açık. Arkadaşlarımız iddia ediyorlar "Burada bir öldürme yok." vesaire. Peki, sınırsız bir şekilde barınaklarda hayvanları tutabilme imkânı var mı? Yok. Kim bakacak bunlara? Nasıl bakacaklar? Bu kadar barınak nasıl olacak? Kaldı ki zaten hayvanları barınağa alıyorsanız onların özgürlüklerine müdahale ediyorsunuz.

Temel sorun da şu: Biz aslında sürekli bir "Hayvanları Koruma Kanunu" diye bir anlayışın içerisindeyiz. Ya, "Hayvanları Koruma Kanunu" diye bir şey olmaz zaten. Önce hayvan haklarını koruma kanununu yapmamız lazım, hayvan haklarını ortaya koymamız lazım, o kanunlara göre de bir koruma kanununu birlikte çıkarmamız lazım. Yok ki böyle bir şey. O kadar göreceli bir şey ki! Çevreyi koymuşsunuz, zaten çevrenin kendine göre kanunu var, "çevre hakkı" denen bir şey var. İnsanı koydunuz, insan hakları var, yaşam hakkı var, barınma hakkı var, beslenme hakkı var, konut hakkı var, temiz çevrede yaşama hakkı var; temel hak. Peki biz bu hayvanların önce haklarına dair bir kanun yapmalıyız ki sonra o hakları koruyacak da bir kanunu inşa edelim.

Şimdi, böyle çok soyut, göreceli, onları eşyaymış gibi, onları başka varlıklarmış gibi kendi özünden çıkararak, etik değerlerden çıkararak... Daha önce burada söylemiştim Sayın Başkan, Uludağ Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulunda çalıştım ben iki yıldan fazla. Orada denek olarak bir hayvan alındığında profesörlerin, doçentlerin ve sivil toplum örgütlerinin olduğu büyük bir masa olurdu, o deneyler için kullanılacak hayvanların geldiği ülkeden tutun da bu ülkedeki barınma koşullarına ve denek yapılma sırasında uygulanacak muamelelerle ilgili bile bir etik kurulu raporu gerekliydi. Şimdi, biz bunları yok sayarak âdeta bütün hayvanları öldürme kararlılığı içerisindeyiz. Bu olmaz, yanlış ve bu karar, bu 5'inci madde tamamen buna dönük Sayın Başkan. Bunu kabul edebilmemiz mümkün değil, mümkün değil Sayın Başkan. Bu, olacak bir iş değil, dolayısıyla bu konudaki tutumumuz çok nettir, sadece "ötenazi" kelimesini değiştirip, içini boşaltıp başka bir... Hem 4'üncü maddenin hem de 5'inci maddenin hayvanların toplatılması, barınakta tutulması, sahiplendirilmesi, sahiplendirilmiyorsa ötenaziye tabi tutulmasını, ölüme terk edilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu konuda, bu iki maddenin acilen geri çekilmesini tekrar öneriyorum.

Bu ötenazi meselesinde, Veteriner Birliği Başkanımız Profesör Doktor Hocamız burada eğer siz uygun bulursanız, bununla ilgili görüş sorulmasına yarar olduğunu düşünüyorum.