KOMİSYON KONUŞMASI

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, herkese merhabalar tekrar.

Zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Geçtiğimiz hafta arkadaşlar biz bu konuları saatlerce sabaha kadar konuştuk ve zurnanın zırt dediği madde bu madde, ötanazi maddesi falan da değil, ötanazi maddesini bir sonraki maddede konuşacağız. 4'üncü maddede biz ne konuşuyoruz? Biz genel olarak yirmi yıldır da değil, sizin getirdiğiniz kanun da değil, bin yıldır neredeyse bu topraklarda benimsediğimiz bir yaklaşımın reddini teklif ediyor. 72 imzalı AKP'li kanun teklifi bize diyor ki: "Sokaklarda hayvan olmaz." Kedi diye ayırmıyor, köpek diye ayırmıyoruz, saldırgan diye ayırmıyor, ayırmıyor, "Sokaklardaki bütün kedi ve köpekleri toplayacağım ben." diyor ve burada kamuoyunda şimdi üç tane yaklaşım var.

Birinci yaklaşım şu: Kontrollü bir biçimde bu hayvanlar sokakta yaşayabilirler, bunun da iki tane alt başlığı var. Bir tanesi, benim de mensup olduğum görüş, etik görüş. Bu hayvanlar Meclis araştırması komisyonunda 2004 tarihli kanununuzda kabul ettiğimiz üzere duygulu varlıklardır, bunun için zaten bir rapora da gerek yok. Hiç kediniz köpeğiniz oldu mu bilmiyorum evde ya da ilişki kurduğunuz bir kedi köpek oldu mu bilmiyorum.

RUKEN KİLERCİ (Ağrı) - Var evimizde, sahipli.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Olduysa çok iyi bilirsiniz, canı yanar, sizi görünce sevinir, bir şey olunca üzülür, duyguları vardır bu hayvanın, candır bunlar. Eğer inancınız varsa Kur'an'da da zaten bu böyle geçer ve şu anda üç gurubuz biz bu ülkede. Bir, "Kontrollü bir şekilde sokakta yaşasınlar." diyenler var ki bunun içinde hayvanları da hiç düşünmeyenler var, uzmanlar, veteriner hekimler; Türk Tabipleri Birliği diyor ki: "Biz hayvanların canını falan geçtik. Siz sokaklardan, bütün kedileri, bütün köpekleri topladığınız anda 'Çocuklar ölmesin.' diyorsunuz ya, daha çok sayıda çocuk ölecek. Daha çok sayıda çocuk hastalanacak. Şu anda bu ülkenin bir kuduz problemi yok, kuduz gelecek. Şu an beğenmediğiniz kedilerin, köpeklerin yerini fareler, sıçanlar, kertenkeleler, böcekler, akrepler dolduracak. Sırf bu sebeple bile bu hayvanlar sokakta yaşamalıdır." diyor. İkinci kısmı var, "Ölmesin bu hayvanlar ama bizce de sokaklarda yaşamasınlar, barınaklarda yaşasın." diyorlar. Bakın, burada bir insanın insani duygularının nasıl sömürüldüğünü ve yalanla nasıl kandırıldığını en iyi gördüğümüz yer bu. Özellikle bunu diyenlerin beni can kulağıyla dinlemesini istiyorum çünkü bu insanların içinde şöyle bir kesim var: "Ya, bu hayvanlar can, bize emanet. Yazık, günah ölüyorlar, araba çarpıyor, eziyete uğruyorlar. Devletimiz barınaklar yapsın, burada yaşasın bunlar, mamaları verilsin, suları verilsin." Böyle düşünüyor insanlar. Arkadaşlar, bütün kamuoyuna sesleniyorum: Bu yalan, yalan!

Şimdi, AKP'nin kanun teklifinde 4 milyon hayvan rakamı var, bu da yalan bu arada, en iyi tabiriyle kontrollü atmak denilir çünkü bu rakamı bilen kimse yok; Tarım Bakanı da bilmiyor, siz de bilmiyorsunuz çünkü biz Meclis Araştırması Komisyonuna bununla başladık. "Bir rakam belirleyelim." dedik. Sizin rakamınız, bize şu anda verdiğiniz rakam ne? "4 milyon" diyorsunuz değil mi? Bu 4 milyon hayvanı koyacak bu ülkede bir barınak yok ve teklifiniz diyor ki: "Yürürlük tarihinde gündeme ben bunu alırım, toplamayan belediye başkanına hapis cezası veririm." O yüzden "Bunlar ağızsız, dilsiz canlı ama yerleri sokaklar değildir, barınaklardır." diyen varsa bilsin ki kendisini boşu boşuna kandırıyor, sokaklardan alınan istisnasız her hayvanın sonu ölüm olacak; herkesin çok iyi bilmesi lazım.

Bir de üçüncü grup var: "Bunlar ölsün."lerciler. Bunlar diyorlar ki: "Bu hayvanlar ölsün. Artık biz tamam, kontrol edemedik, öyle oldu, böyle oldu, ne olduğunu bilmiyoruz ama sokakta çok fazla hayvan var ve bunların ölmesi gerekiyor." Bu soruyu da şöyle meşrulaştırıyorlar: "Çünkü gerekirse bir çocuğun canı bin köpekten kıymetlidir." İlk duyduğunuzda kulağınıza ne kadar mantıklı geliyor değil mi? Bir çocuğun canı için binlerce çocuğun canını şu anda tehlikeye atan bir grupla karşı karşıyayız. Çok açık söylüyorum, bunu ben de söylemiyorum, bu işin uzmanları söylüyor: Siz şu anda sadece göz boyamak için sokaktaki ağızsız, dilsiz, küpeli, aşılı, şehre alışmış hayvanları topladığınızda o sokaklara çok daha vahşi hayattan hayvanlar vakum etkisiyle gelip dolacak. Şu anda kuduz muduz yok, yalan söylüyorsunuz, kuduz yok şu anda; kuduz patlayacak, o zaman patlayacak. Yani "Hayvanlar benim hiç umurumda değil ama bir tek çocuğun gözünde bir yaş göreceğime ben bu yasayı getiririm." diye içinizi rahatlatıyorsanız önümüzdeki dönemde Türkiye'de yaşayan milyonlarca çocuğun gerçekten hayatını karartma teklifine imza atıyorsunuz.

Son olarak da şunu söyleyeceğim: "Tweet"leri okudular, bundan iki sene önce ne diyordu Tayyip Erdoğan: "Onlar bize emanettir, candır, Hüda'nın emanetidir." Devlet Bahçeli aynı şeyi söylüyordu. Arkadaşlar, Ülkü Ocakları geçen sene bugün bir kampanya hâlinde sokaklardaki hayvanları besliyordu değil mi? KONDA'nın anketinden bahsetti herkes, eksik söylüyor bu arada meslektaşlarım. "Ülkedeki vatandaşların yüzde 63'ü uyutmaya karşı." diyorlar; yanlış, eksik söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Açabilir miyiz Başkanım, bir dakikaya toparlayacağım.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Teşekkür ederim.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Çünkü sadece yüzde 63'ü diyor ki: "Ben öldürülmesine karşıyım." Dahası var; bu ülkede yaşayan insanların yüzde 22'si de diyor ki: "Ben bu ülkede bir sokak hayvanı derdi olduğunu bile düşünmüyorum." Yani bu ülkede yalnızca bu bahsettiğim üçüncü grup yüzde 15, yüzde 15'i diyor ki: "Gerekirse bu hayvanlar uyutulmalı." O zaman ben size soruyorum: Biz burada ne konuşuyoruz? Biz burada neden bunu görüşüyoruz? Biz niye böyle bir teklif konuşuyoruz? Cevabını da vereceğim çünkü İletişim Başkanlığınız öyle istedi. Biz iki sene üç gündür, -hele son üç gündür yaptırdıklarınızla iyice ifşa oldunuz- çok net bir İletişim Başkanlığı operasyonu izliyoruz. Sokak hayvanlarına yönelik halkta oluşan, özellikle derin yoksulluk yaşayan insanların o yaşadığı derin öfkeyi alıp ağızsız, cansız masumlara yönlendirmeye çalışan, son derece acımasız bir operasyonla karşı karşıyayız. Dahası da var bunun sadece bunu istemiyorlar. Görünen bir sebebi var: "İşte, belediye CHP'ye geçti." Bunların hepsi doğru. Beton ovaları yapacaksınız, ne güzel, acaba hangi müteahhitler ne paralar kazanacak oradan? Bunlar ayrı ama asıl dert ne biliyor musunuz? Güç gösterisi, güç gösterisi yapıyorlar. AKP bile yapmıyor bunu. Bütün AKP'li, MHP'li vekillere de sesleniyorum: AKP'nin içindeki bir klik aleni bir şekilde şu anda operasyon yapıyor. Bunun detaylarını, kanıtlarını göstermeye konuşmalarım boyunca devam edeceğim, elimde çünkü. Köpekler hakkında yalan haber yaptırır mı ya bir insan? Köpeğe iftira atar mı ya bir insan? 90 yaşında bir amcamızı, neymiş? Köpekler parçalamış. Adamcağız abdest alırken kalp krizinden ölmüş. Bunun gibi elimde 30 tane örnek var, gün boyu hepsini tek tek size anlatacağım ama gerçek olan bir şey daha oldu bu üç günde biliyor musunuz, bakın, bu oldu, İzmir Buca'da oldu bu, dün oldu, ismini de vereceğim, bütün Türkiye duysun: Tahir Kılıç ve Remzi Kılıç diye baba oğul 2 katil sizlerden ve bu yaptığınız tartışmadan cesaret alarak uyuyan bir köpeğin kafasına sopayla vura vura öldürmeye çalıştılar -Arnavutköy Belediyesi- kör köpek bir de ya "Allah'tan kork, kuldan utan." derler ya, Allah'tan kork, kuldan utan. Arnavutköy Belediyesinde kulağı küpeli, mahallelilerin tanıdığı köpeği şu an boynundan çeke çeke götürmeye çalıştılar, dün oldu, dün. Sizin yüzünüzden oldu Sayın Yenişehirlioğlu, sizin yüzünüzden oldu, bu Tahir'in ya da Remzi'nin suçu değil, bu sizin suçunuz çünkü AKP'lisi, MHP'lisi, CHP'lisi, TİP'lisi biz bu ülkede bu insanlara, çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılamak üzere çalışıyoruz ya, yıllardır çalışıyoruz. Okullara, eğitimlere gidiliyor, bir ben gitmiyorum, sizinkiler de gidiyor, barolar gidiyor. "Eğitimler koyalım." diyoruz; bunların hepsinin üstüne koca bir çizgi çektiniz ve -gerçek amacı tekrar ediyorum- öfkeyi güçsüze kanalize etmeye çalışıyorsunuz. Oluşan derin yoksulluk yüzünden pazarda torbasını dolduramadığı için sinirinden deliren en derin yoksullara diyorsunuz ki: "Senin derdin Hükûmetle değil, senin derdin enflasyonla değil; senin bir tane derdin var, başına ne geliyorsa bu sokak köpekleri yüzünden oluyor." "Ne yapalım o zaman?" "Al sopayı eline, öldür." Üçüncü en tehlikeli amaç da bu kanunda hedeflenen şey bu. "Eğer ben beğenmezsem sana hedef gösteririm, sen de eline sopayı alırsın, kafasını ezersin ve hiç kimse bu ülkede sana zarar vermez çünkü devlet senin arkanda." Bunu ben demiyorum, geçen sefer buraya getirdiğiniz Güvenli Sokaklar Derneğinin canlı yayınlarında bunlar böyle söyleniyor, açık açık söylüyorlar.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Kadıgil, toparlayalım lütfen.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Tamam Başkanım.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - "Bir dakika." dediniz, üç dakika oldu.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bunları da dinleteceğim size, merak etmeyin. "Devlet bizim arkamızda. Bizim tek yapmamız gereken şey kamuoyu oluşturmak." diyorlar canlı sohbet odalarında. FETÖ'yle iltisaklı hesaplar alenen, hâlâ bugün FETÖ savunan hesaplar Güvenli Sokaklar Derneğinin bütün açılış yayınlarında son derece aktif. Acaba bu bir tek bende neden soru işareti yaratıyor bu Mecliste, bunu da anlamakta güçlük çekiyorum.

Toparlayayım Başkanım, daha günümüz, gecemiz uzun.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Biz buradayız, sıkıntı yok Sayın Kadıgil.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Buradayız Başkanım.

Tek bir cümle söyleyeceğim, gerçekten bir şey söyleyeceğim: Mesela, sırf sizin bakanlığınız döneminde bir senede 350 bin hayvan ithal edilmiş, ev ve süs hayvanı olarak ithal edilmişler bunlar. Bakanlık yaptınız, en iyi siz biliyorsunuz değil mi? Şu an getirdiğiniz kanun teklifi için hani "Bir tek çocuğun canı zarar görmesin diye..." diyorsunuz ya; üretim hâlâ serbest, ithalat hâlâ serbest, ticaret hâlâ serbest, sizin kısırlaştırdığınız köpek sayısı kadar köpek her Allah'ın yılı ithal edilip giriyor bu ülkeye zaten, Tarım Bakanlığının verileri var, bunu yasaklayan bir şey var mı içinde? Yok. O hâlde siz ne yapıyorsunuz? Az önce söylediğim gibi, çok aleni bir iletişim operasyonuna şu anda su taşıyorsunuz. Ama ben şunu düşünürdüm, derdim, herhâlde bu ülkede Recep Tayyip Erdoğan'ı benden daha çok sevmeyen hiç kimse yoktur diye; yanılmışım, hakikaten yanılmışım. Bu teklifi kim gündeme aldıysa eline koluna sağlık.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Teşekkür ediyorum.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Yirmi yıldır hâlâ kalbini kıramadığı birileri varsa da aile bireylerimizi öldürmek suretiyle... Çünkü Yenişehirlioğlu'nun adını kimse hatırlamayacak, Mertoğlu'nun adını, buradaki vekilin adını kimse hatırlamayacak.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Kadıgil, teşekkür ediyorum. Lütfen...

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bizim mahallemizdeki çoluğumuz, çocuğumuz diyecek ki: "Benim aile bireyimi Recep Tayyip Erdoğan öldürdü." Bu konuda da emeği geçen herkese hakikaten...