| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .01.2016 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet, itiraz edemeyiz bugün.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, hayırlı, uğurlu olsun yeni göreviniz. Başarılar diliyorum.
Sayın Bakanım, bir ülkenin kalkınmasının, büyümesinin, ekonomik gelişiminin sonuç olarak vatandaşa, halka, topluma nasıl yansıması gerektiğiyle ilgili en önemli bakanlıktasınız. Yani sonuç olarak "büyüme", "kalkınma" bunlar biraz soyut kavramlar ama somut olarak vatandaşın refahı, huzuru, geçimi, problemsiz bir yaşantısı sizin Bakanlığınızın faaliyet alanına giriyor. Sizin Bakanlığınızın bu ekonomik gelişmeyi çok iyi bir şekilde yansıtması gerekiyor. Toplumun durumunu çok iyi kavraması gerekiyor, çok iyi bilmesi gerekiyor. Sizin Bakanlığınızın, toplumu hem coğrafik olarak hem yaş grupları itibarıyla, cinsiyetler itibarıyla, handikapları itibarıyla tek tek bilmesi gerekiyor. Hani nasıl sigortacılıkta bir aktüeryal hesap gerekiyor geleceğe yönelik, aynı şekilde sizin Bakanlığınızın da toplumu, mevcut durumu itibarıyla ve geleceğe yönelik çok ayrıntılı olarak bilmesi gerekiyor. Ona göre de toplumun gelecekteki durumu, bugünkü durumu, bunların hepsini planlaması, projelendirmesi gerekiyor. Çok iyi bilmesi gerekiyor. Bu yaş haritaları vardır aktüeryal hesaplarda. Aynı şekilde sizin de hem onlardan faydalanarak hem ailevi durumları, toplumun sirkülasyonunu falan da bilerek projeler yapmanız gerekiyor.
Sunumunuzda ASDEP'ten bahsediyorsunuz, Aile Sosyal Destek Projesi'nden. Detayına girmemişsiniz ama mesela o proje bunun ilk ayağı olabilir. Onun daha da detaylandırılması gerekiyor yalnız. Yalnız bu mevcut kadronuzla, Bakanlığın mevcut kadrosuyla -sayı olarak bahsediyorum, uzman olarak bahsediyorum- bu işi yapamazsınız. Bunun için çok daha fazla sosyal hizmet uzmanına ihtiyacınız var. Tüm Türkiye'yi tarayabilen, mahalle mahalle bilen, onların o sirkülasyonunu, yer değişmelerini bilen bir kadroya ihtiyacınız var, öyle bir örgütlenme ağına ihtiyacınız var. Herkesi, her aileyi neredeyse tanıyacaksınız. Bilenler bilir mesela, yurt dışına gittiğinizde bir yerde oturuyorsanız bir sosyal hizmet uzmanı gelir, çocuğunuz varsa sorar, onun bakımıyla ilgili ya da eşiniz hamileyse onun sağlığıyla ilgili bilgileri sorar; o bakımları zamanında yaptırıp yaptırmadığınızı sorar, sosyal politikaların gelişmiş olduğu ülkelerde. Bizim de öyle bir yapılanmaya ihtiyacımız var. Mahalleye kim geldi, kimin neye ihtiyacı var, her şeyi, her şeyi bilmek zorundayız Bakanlık olarak. Onun için çok daha fazla kadroya ihtiyacınız var, sosyal hizmet uzmanına ihtiyacınız var. Bu mevcut sosyal... Ne vakıflarıydı?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI SEMA RAMAZANOĞLU (Denizli) - Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sosyal yardımlaşma vakıflarıyla bunu yürütmeniz mümkün değil. Bu kamu personeliyle yapılacak bir iş. Yani oradaki sosyal destek vakıflarından da SGDF'den de bu tarafa tabii ki kadrolu eleman aktarmanız gerekiyor, onları kadroya almanız gerekiyor ama o kadroyu çok daha fazla büyütmeniz gerekiyor ve kadrolu personelle bu işi yapmanız gerekiyor. Muhakkak öyle olması lazım. Dolayısıyla o ASDEP projesinin çok daha fazla büyümesi, gelişmesi gerekiyor.
Sunumunuzda belirtmediğiniz bir konu da gelecekle ilgili nasıl bir toplum öngörüyorsunuz. Şimdi, bir rakam vermişsiniz, mesela demişsiniz ki: "Ülkemizde 4,3 doların altında yaşayan toplum kesimi oranımız 2002'de yüzde 30'ken şimdi 1,62'ye düşmüştür." Ama bu çok şey ifade etmiyor. Mesela ben de bir rakam versem, desem ki, bakın, 2002'de her 100 liralık harcamada göstergeyi de bugüne getirdiğimde 5-5,5 lira 100 lira içerisindeki borç miktarıydı, her 100 liralık harcamada. Bugün 56 liraya çıkmıştır 100 liralık harcamada borç miktarı. Şimdi böyle bir toplum var. Bu rakamlar çok şey ifade etmiyor. Toplum daha mı huzurlu, daha mı rahat, daha mı geleceğe umutla bakıyor 2002'ye göre? Yok, bugün çok daha kaygılı, sıkıntılı. Tabii ki rakamlardan yararlanacağız, bunları kullanacağız ama insani gelişmişlik endeksine bakarsak, OECD raporlarına bakarsak -son sıralardayız- bunlar hiç olumlu şey söylemiyorlar bize.
Toplumun geleceğine yönelik de o anlamda sizin çok daha güzel projeler geliştirmeniz gerekiyor. Toplumun geleceğini, on sene sonrayı da görmeniz gerekiyor çünkü biz sürekli kentleşen, şehirleşen ve kentleşmenin sorunlarını gün geçtikçe daha fazla yaşayan bir toplumuz. Biraz önce arkadaşlarımın bahsettikleri kadın şiddeti, çocuk, handikaplı kişilerle ilgili sıkıntılar, sorunlar hep bu kentleşmeden ağırlıklı olarak kaynaklanıyor, teknolojinin devreye girmesinden kaynaklanıyor. Bunları absorbe edecek, bu sorunları, sıkıntıları normale döndürecek bir yapıya ihtiyacımız var.
64'üncü Hükümetin eylem planına bakıyorum, 216'ya yakın burada eylem planı var. Hatırladığım kadarıyla 216. Bunlardan 4 tanesi sizin Bakanlığınıza ait. Sorumluluğu size vermiş. "Belediyelerin kreş açma zorunluluğuna yönelik uygulama etkin hâle getirilecek." denmiş bir tanesinde. Bir tanesinde de "Yaşlanma ulusal eylem planı uygulama programı daha etkin bir şekilde hayata geçirilecek." deniyor. Bu ne demek onu tam olarak anlayamadım. Bir diğeri de "Sosyal yardım kanunu çıkarılacak. Bütünleşik ve sosyal destek sistemi kurulacak." Sosyal yardım kanunu çıkması gerekiyor ama o altyapıyı, biraz önce konuştuğumuz altyapıyı kurmadan bu kanunu çıkarmanızın çok da anlamı yok. O yapıyı da oluşturacaksınız, tüm Türkiye çapında bir ağ da oluşturacaksınız, bütün toplumun durumunu da tek tek bileceksiniz, bu kanunu da onunla beraber çıkaracaksınız. İkisini de birlikte yapmak lazım. Yani buradaki eylem planında bu yönden bir eksiklik var diye düşünüyorum.
Eylemin o 120'de de ASDEP'in altyapısı da tamamlanacak." deniyor ama ayrıntılı bilgi olmadığı için, dediğim anlamda bir altyapı mıdır, değil midir, onu bilemiyorum.
Şimdi bir diğer konu da Sayıştay raporlarıyla ilgili. Biz burada Plan ve Bütçe Komisyonunda 2016 yılının bütçesini yapıyoruz, 2014 yılının da kesin hesabını. Yani yapılan harcamaları denetliyoruz 2014 yılıyla ilgili. Sizin Bakanlığınızın 2014 yılıyla ilgili olarak Sayıştay raporuna göre bazı tespitler var. Sayıştay kolay kolay tespit yapmıyor maalesef bakanlıklar ve kurumlarla ilgili ya da daha doğrusu yapıyor da bize bildirmiyor ama sizinkilerle ilgili bazı bildirimlerde bulunmuş, tespit ve değerlendirmeler yapmış. Mesela ilk bulgu diyor ki: "5510 sayılı Kanun'un 60'ıncı maddesinin (1)'inci fıkrasının (c) bendi kapsamında olmayanlar için Bakanlık tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna genel sağlık sigortası primi ödenmesi..." Şimdi bu ödemeler yapılmış, daha sonra bunlardan yersiz olanları, yani yapılmaması gerekenler için de ödemeler devam etmiş. Bunu sormuşlar, Bakanlığınız da demiş ki: "Tescil edilenlerin primlerinin ödenmesi yükümlülüğü ise Bakanlığımıza verilmiştir." Tescil edilenlerin ödenme yükümlülüğü tamam Bakanlığınızda. "Bakanlığımızın tescil değişikliğiyle ilgili olarak herhangi bir görevi bulunmamakta olup tescil edilenlerin primlerini ödeme zorunluluğu bulunmaktadır." Yani biz tescil edilenlerin kim olduklarına bakmayız, bize bildirilenlerin primlerini öderiz, onun haricinde detayını bilmeyiz ama sonuçta bu bir devlet; diğer bakanlıklarla yazışıp bunu bilmek lazım. Biraz önce ASDEP'le ilgili olarak söylediğim, yani toplumu çok iyi bilmeyle ilgili olarak söylediğim bu. Yani çok iyi bir bilgisayar altyapısına ihtiyaç var. Yani artık destek alması gerekmeyenlerin prim desteklerinin ödenmemesi gerekiyor. Bizim en zayıf olduğumuz alan, gerçekten hak edenlere sosyal yardımları yapamamamız. Şu anda gerçekten hak edenlere bu yardımları, maalesef, yapamıyoruz.
İkinci bulgu, hepsinden bahsetmeyeceğim, "Bakanlık ile TOKİ arasında imzalanan protokol hükümlerine aykırı olarak ödeme yapılması." deniyor.
Sayın Bakanım, Sayıştay bu konularla ilgili olarak da bize kolay kolay bu şeyleri bildirmiyor. Demek ki Bakanlığınızın altyapısı bu anlamda, muhasebe altyapısı, mali işlerle ilgili birimleri yeterince etkili değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre veriyorum.
Buyurun Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayıştay kolay kolay rapora almaz bu konuları. TOKİ'yle aranızda imzalanan protokol hükümlerine aykırı ödeme yapılması önemli bir tespittir. O konuya da dikkat etmeniz gerekiyor.
Diğer konulara girmeyeceğim birkaç tane daha bulgu var. Siz de dikkate almışsınızdır zannediyorum.
Bir sormak istediğim konu da şu: Yine sunumunuzda diyorsunuz ki "2002'de 1,3 milyar lira sosyal yardım yapılıyordu." 2002, bu arada Türkiye Cumhuriyeti'nin en dipte olduğu dönemdir. Yani en dipte olduğu yıl 2002 yılıdır. Onun için çok anlamlı değil 2002 yılıyla kıyaslama yapmak. Yani 2002'yi oran olarak diğer yıllarla da, önceki yıllarla da karşılaştırsak benzer neticeleri alıyoruz maalesef. "2015'te 28,5 milyar liralık sosyal yardım yaptık." diyorsunuz.
Bu 28,5 milyar liranın ayrıntısını biz daha önceki yıllarda alamadık. Nedir bu 28,5 milyar? İçeriği nedir, kimler tarafından yapıldı, ne şekilde yapıldı, kimlere yapıldı? Bunlarla ilgili bir bilgi alabilirsek çok memnun olacağız çünkü bu önemli bir konu ama şimdiye kadar da bunun bir türlü ayrıntısına vakıf olamadık. Birçok rivayet var şöyle böyle şeklinde. Bunun nasıl yapıldığı, kimlere yapıldığı, ne şekilde yapıldığıyla ilgili bir bilgi alabilirsek çok memnun olacağız.
Biraz konumuz dışında ama bir şeyi de ilave etmek istiyorum Sayın Başkan, bir dakika da müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Ettim zaten.
Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şimdi, biz dün akşam da dün gece de sabaha kadar yine burada bazı konuları görüştük. Bir tanesi Diyanet bütçesiydi. Bazı konular yine tartışma konusu oldu. Burada da yine Garo Bey ve Ebubekir Bey bazı konuları dillendirince şunu söyleme ihtiyacı hissettim: Toplumun, tabii ki ahlakı, gelir düzeyi, mutluluğu, refahı bunlar sorumluluğunuzda ama ben elhamdülillah bir Müslüman olarak benim dinime devletin müdahale etmesini istemiyorum, karışmasını istemiyorum. Beni günahsız hâle getirmesini, bana şekil vermesini istemiyorum asla. Benim dinime, inancıma devlet karışmamalı. Böyle bir sınırlama olması lazım diye düşünüyorum. Bunun sınırının bu şekilde konması lazım. Devlet asla benim inançlarıma müdahale etmemeli. Benim inançlarımı yaşamam için yardımcı olmalı ama müdahale etmemeli.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.