KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Evet, tekrar merhaba.

Sabahın bu saatlerine doğru konuşmaya devam ediyoruz.

Şimdi, bu yasa teklifi üzerine biraz önce arkadaşımız söyledi. 5199 sayılı Kanun'un maddelerinin bazılarında değişiklik yapmayı öngörüyorsunuz ancak bu yasa teklifi gelirken çeşitli hayvan hakları savunucuları imza atan vekillerle görüşmeleri sırasında bir takım gerekçelerini anlatmışlardı.

(Uğultular)

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, sessiz olalım, hatibi dinleyelim.

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Şu andaki mevcut tablo bana o gerekçelerin ne kadar ilginç olduğunu gösteriyor çünkü imza atan AKP milletvekillerinin, zamanında hayvan haklarını savunan AKP milletvekillerinin bir kısmı aynen şöyle bir ifadeyi kullanıyor görüşme sırasında: "Katılıyoruz, bizde sizin gibi düşünüyoruz. Umarım geçmez, umarım olmaz ama geçerse de altı ay sonra yeni bir yasa getirilebilir." Bu, şunu gösteriyor çok açıkça, buradaki tablo da onu gösteriyor, buradaki milletvekillerinin, bu yasa karşısında sözü, iradesi ve aynı zamanda farklı karar alma hakkı ve yetkisi kalmamış durumda ve tamamen herhangi bir memur gibi bu görevini yerine getirmek üzere konumlanmış, oylarını kullanıp ellerini kaldırıp gitmek üzere konumlanmış vekiller gibi görünüyor. Bunu o zaman söylediklerinde çok inanmamıştım ama şu andaki tabloyu izlediğimizde aynen bu gerçekle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ama bu kadar gerçek dışı, bu kadar zorlama, bu kadar baskı altında ve bu kadar, gerçekten, Meclisin değerini değersizleştirecek bir tablo karşısında üzülmeden geçemiyorsunuz ve önümüzdeki süreç içerisinde de bu hakla, bu yetkiyle bu yasanın hayata geçirilmesinin de mümkün olmadığını ben size söyleyeyim. Uygulanması da zor. Neden mi? Şu anda gerçeklikten uzak bir hikâye var, o da -vekillerimizin bir kısmı söyledi- bu ülkede yaklaşık 1.291 civarında belediye var. Bu belediyelerin 1.200 tanesinde şu anda barınak yok. Diyorsunuz ki "Hayvanları sokaktan toplayacağız, barınaklara dolduracağız, hapsedeceğiz." Ama mevcut barınaklarınız bile zaten hayvanları öldürüyor, hayvanlara bakmayı bırakın, öldürüyorlar. Aslında açıkça diyorsunuz ki: "Öldüreceğiz bu hayvanları çünkü barınak da yok. Toplayacağız." Aynı zamanda, barınak olmadığına göre ne yapacaksınız? Öldürmek istiyorsunuz. Bu madde aslında açıkça bunu ifade ediyor. Sonraki maddelerde daha açık konuşacağız. 5'inci madde çok daha net söylüyor, 2028 yılına kadar barınak yapma zorunluluğu koymuyor ama "Toplayacaksınız hayvanları, sahiplendireceksiniz, olmazsa da öldüreceksiniz, ötanazi yöntemiyle öldüreceksiniz." diyor. Bu, mevcut yasal açıdan bakıldığında, bu kadar açık açık, göstere göstere hayvan öldürmeyi ifade eden bir yasayı savunmaya tabii ki insanın vicdanı da aklı da gerçeklikle uzak. Öbür taraftan, hadi, bunu yaptınız, böyle bir karar verdiniz; biraz önce Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı dedi ki: "Bunu yaptığınız zaman çok daha tehlikeli sonucu olacak çünkü sokaktan kedileri ve köpekleri toplama hâlinizin yarattığı sonuç, bu ülkede daha yaygın saldırganlıkları, daha kötülükleri, aynı zamanda sokaktaki farelerin ve her türlü yaban hayvanların gelmesine sebep olacak ve ayrıca eğer o sokaktan o köpekleri alırsanız başka hayvanlar çok daha fazlasıyla gelecek." Bakın, biraz önce yine bir arkadaşımız, özellikle Orhan Sarıbal, Antalya'da ya da herhangi bir yerde yaşayan köpekler eğer yerlerinden alınırsa, orasının turizm bakımından ne kadar tehlikeli olacağını yaşayan ve bilen insan bakımından da anlattı. Bunların tek tek bilgileri, belgeleri varken, bilimsel olarak tanıkları varken deneyimlerinden çıkartılarak da yapılması hâlinde de ne kadar tehlikeli sonuçları olacakken ısrar edilmesinin ne sebebi var? Bizim anladığımız durum şu: Gerçekten, burada bir inatlaşma, bir kendi otorite sistemini kabul ettirme "Biz dersek yaparız; istersek hayvanları da öldürürüz; istersek insanları yakalar, tutuklarız, cezaevine de koyarız; insanlara nasıl yapıyorsak hayvanlara da yaparız." zihniyetinin pratik olarak her maddede ruhu var. Bu ruh, bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin aynı zamanda ortak hayatına, hayvanlarla ve bütün canlılarla ortak yaşamımıza atılmış bir bombadır. Bunları yaptığınız sürece, bu ülkede kimse sizin ortak bir hayatı inşa etmeye çalıştığınıza inanılmaz, sokaktaki insanlar da inanmaz, hayvanlar da inanmaz. İşte, hayvan savunucusu arkadaşımızın bütün duygusallığıyla ne kadar üzüntü içerisinde olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

Bizim bu yasayı kabul etmemiz mümkün değil; akla, vicdana, aynı zamanda hukuka uygun değil. Bunu kabul etmiyoruz ve reddediyoruz.