KOMİSYON KONUŞMASI

MESUT DOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Elbette ki saat 14.00'ten itibaren çok gergin ve dozajı yüksek bir toplantı icra etmeye çalışıyoruz. Tabii ki bu da konuştuğumuz konunun çok önemli ve çok kritik olmasından kaynaklı olsa gerek ki hep beraber bunun getirdiği de bir yorgunluk yaşıyoruz. Kimimiz fiziki olarak yorulduk, kimimiz gönül olarak yorulduk, kimimiz de zihin olarak yorulduk.

Ülke olarak gerçekten çok büyük sorunlarımız var ama herhâlde bugün de daha net anlaşıldı ki en büyük sorunumuz, sorunları konuşamama sorunumuz; maalesef, hiçbir sorunumuzu çok sağlıklı bir şekilde, ciddi manada birbirimize saygı göstererek, birbirimizi sağlıklı dinleyerek konuşamıyoruz, konuşamadığımız sorunları da çözmemiz zaten çok mümkün olmayacak.

Ben şu tespitimi tekrar ifade etmek isterim: Siyasette iyi konuşmak, siyasette güzel konuşmak, siyasette bağırarak konuşmak, siyasette hararetle konuşmak bazen başarıyı getirebilir ama siyasette başarıyı devamlı kılacak tek şey iyi dinleyebilmektir. Eğer iyi dinleyebilirsek zaten sorunlarımızı çözmemiz de kolaylaşacaktır. Bundan dolayı, başta iktidar partisi ve mensupları olmak üzere bütün milletvekili arkadaşlarımızın mutlaka ama mutlaka birbirini dinleme noktasında dikkatli olmaları gerekir ki sorunlarımızı rahat konuşmuş olalım.

Maalesef, Türkiye'de, bütün sorunları konuşurken sorunlarımızı o kadar uç noktada kilitlemiş oluyoruz ki o kutuplaşma sonra tartışmaya, o tartışma da sağlıksız bir ortamın oluşmasına maalesef neden oluyor. Bu ortamdan da çıkabilmek için o meşhur, bildiğimiz durumu hatırlatmak isterim. İşte, deveye sormuşlar: "Yokuşu mu seversin, inişi mi?" Demiş ki: "Bunun düz olanı yok mu?" Bu konuda da öyle bir ortam oluştu ki bir taraf mutlaka ama mutlaka bu sorunun çözümü için gerekli olanın itlaf olduğunu iddia ederken bir kısım milletvekili arkadaşlarımızın da hayvanların ne şartta olursa olsun mutlaka yaşamını temin etmek, bunun karşılığında ne olursa olsun buna karşı gelmek gibi bir yaklaşımları var.

Şimdi, Sayın Başkanım, bu konuşmuş olduğumuz sorun yeni bir sorun değil. Bu sorunla ilgili çok arkadaş çok yoğun konuşup da çok da yorulduğumuz için ben Saadet Partisinin yaklaşımı bakımından sadece birkaç tane noktaya dikkat çekerek katkıda bulunmak isterim. O da şu: 2004 yılında AK PARTİ iktidarının çıkarmış olduğu kanun sağlıklı bir şekilde, istikrarlı bir şekilde denetlenerek uygulanabilseydi ben zannediyorum ki bugün bu konuları konuşmak mecburiyetinde kalmayacaktık. Öyleyse herkes o sorumluluğun bilincinde tavır sergilerse faydalı olur.

İkincisi de yine, Saadet Partisi olarak bu olaya net yaklaşımımızın özünde şu var, lütfen, sözüme dikkat etmenizi istiyorum: Milyonda bir de olsa -altını çizerek söylüyorum- uyutmadan çözüm varken uyutmayı konuşmak insani değildir, vicdani değildir ve biz Saadet Partisi olarak bu sorunun çözümünün uyutmadan mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu konuyla ilgili yapmış olduğumuz çalışma vardı, bu çalışmayı da kanun teklifi olarak 29 Şubatta Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk. "İnşallah, bu hazırlığı yapan AK PARTİ iktidarı bizim kanun teklifimizi okumuştur." diyeceğim ama getirdiğiniz teklife baktığım zaman çok basit, çok yalın, çok düşünmeden getirilmiş olan bir teklif olarak görüyorum ve bunun yanında yapılmış kanun teklifinin de takip edilmediğini görüyorum. Bundan yola çıkarak en son konuşma yapan AK PARTİ'li arkadaşlar bir şey söylediler, dediler ki: "Yani 'Bu kanun teklifini çekin.' diyeceğinize eksikliğimiz varsa eksikliğimizi söyleseniz." Eksikliğiniz çok, eksikliklerinizi de birazdan söylemek isterim ama önemli olan bir tane fazlalığınız var, önemli olan o fazlalığı geri çekmeniz. Nedir? Ben "Bu kanun teklifini geri çekin." demem ama o kanun teklifinizin içerisindeki 5'inci maddeyi mutlaka kaldırmak mecburiyetindesiniz.

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Son fıkrası...

MESUT DOĞAN (Ankara) - 5'inci maddeyi kabul etmemiz mümkün değil. Şimdi, AK PARTİ'nin bize göndermiş olduğu yazıdan okuyorum, biraz önce milletvekili arkadaşımız da okudu: "5'inci maddede bulunan, birinci fıkrasında yapılan değişiklikle bakımevine alınan hayvanlardan bir, saldırgan olan, iki, bulaşıcı olan, üç, tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da dört, sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara yerel yönetimlerce ötanazi yapılacağı düzenlenmektedir." deniliyor. Bu bir ihtimal, somutlaştırılarak konuşulabilir bir durum ama Başkanım, sonradan, popülasyonun yükselmesiyle ilgili alttaki bu paragrafı okuduğumuz zaman üsteki paragrafın hiçbir anlamı kalmıyor ki; suistimale açık, bütün hayvanların uyutulması öldürülmesi, katledilmesinin önü açılıyor ki bunu kabul etmek mümkün olmaz. Ondan dolayı ben çok kısa, çok öz, çok hızlı olarak bizim Saadet Partisi olarak özellikle 29 Şubatta vermiş olduğumuz kanun teklifinin içerisinde olan 12 maddeyi bir bütün olarak değil, çok özet olarak geçmek istiyorum. Dediler ki: "Eksikliğimizi tamamlayın."

Biz ne demişiz o kanun teklifinde?

1) Sokak köpekleri kısırlaştırıldıktan sonra tekrar sokağa bırakılmayacak. Kısırlaştırmayla kontrol altında tutulan sokak köpekleri onların yaşamına uygun ortamlarda ömür boyu sevgiyle yaşayacak; sokaklar güvenli, hayvanlar güvende olacak. Ben samimiyetle...

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Nereye saklayacağız Sayın Vekilim, nereye koyacağız? Yer yok, yer yok.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Şirinler köyüne mi?

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.

Buyurun.

MESUT DOĞAN (Ankara) - Biz dinledik ama...

Verilen kanun teklifini madde madde ele alırsak içinde bir sürü boşluk görürüz ama bir bütün dinlerseniz ne demek istediğimiz daha sağlıklı anlaşılır diye düşünüyorum.

2) Barınak ve bakımevlerinin yanı sıra yaşam alanları kurulacak, uygun bulunan açık alanlar sahipsiz sokak köpekleri için tahsis edilecek, daha doğal ve özgür yaşam alanları oluşturulacak. Ben samimiyetle söylüyorum, bu sorunu çözme hususunda barınaklarla çözmenin mümkün olmadığına ben de inanıyorum ama dünyanın muhtelif ülkelerinde yapılmış bir uygulama var. Yaşam alanları oluşturulacak ve bu yaşam alanlarının köpekler için ben sokaklardan daha güvenli olduğuna inanıyorum. "Yaşam alanı"ndan da neyi kastettiğimizi anlatacak kadar vaktimiz yok.

3) Barınak ve bakımevlerinin şartları iyileştirilecek, tüm mekânlar 7/24 canlı izlenebilecek.

4) Bağış toplayan hayvansever kuruluşlar barınak ve bakımevi kurmakla yükümlü olacaklar. Bunu şundan dolayı söylüyorum: Bu sorunu kökten çözebilmek için, bu sorunu dört sacayağı üzerine inşa etmek mecburiyetindeyiz. Bir, merkezî yönetim; iki, yerel yönetim; üç, hayvansever dernekler; dört, veterinerler. Bu dördü senkronize bir şekilde, sorumlulukları net, bir bütün olarak taşınamadığı takdirde sorunun çözüleceğine inanmıyoruz.

5) Barınakta, bakımevinde, yaşam alanlarında çalışan personellere eğitim mecburiyeti getirilecek.

6) Gönüllülerin barınak ve bakımevlerini ziyaret etmesi ve aktif olarak görev almaları kolaylaştırılacak; zaman olmadığı için açıklama kısmına girmiyorum.

7) Evcil hayvan satışı kontrol altında olacak, hayvan sahiplendirme esas alınacak. Mesela, gelen teklif içerisinde evcil hayvanların satışını kontrol altına almakla ilgili hiçbir adım yok; bu olmaz ki.

8) Tüm evcil hayvanlar mikroçiple kayıt altına alınacak.

9) Tehlikeli yasak ırklara izin verilmeyecek.

10) Tehlikeli yasak ırkların saldırılarından sahipleri sorumlu tutulacak.

Ben, tekraren, bu konuştuğumuz konuların daha fazla vakte yayılmaması için net bir şey söylüyorum: Türkiye'de sokak hayvanlarıyla ilgili bir sorunumuz var, bu sorunu çözmek mecburiyetindeyiz ama bilesiniz ki bu sorunu uyutmadan çözmemiz mümkün; bunun da tek yolu, hep beraber samimi olmamız gerekiyor, samimiyetle bu soruna yaklaşmamız gerekiyor. Bu sorunu samimiyetle çözmek yerine popülizm yaparak, uç noktalarda ele alarak yürüttüğümüz takdirde inanın sağlıklı bir sonuç çıkarmamız mümkün olmayacak. Ondan dolayı bu çalışmayı yürütürken aslında bu kısa süreye sıkıştırıp sabaha kadar çıkarma çabası sarf etmekten ziyade, bugün yapılan çalışma neticesinde herkesin sakince, soğukkanlıca, tekrar kendini ve çevresini dinleyip ekim ayında bu konuyu daha teferruatlı ele almanın ben doğru olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.