Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .07.2024 |
OKAN KONURALP (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok fazla tekrara girmeden, gecenin bu saati itibarıyla ve bundan sonra da konuşmaya devam edecek arkadaşlarımızın da hangi konular çerçevesinde, hangi konulara değineceğini yönelik olası bir tahminde de bulunularak yasa teklifine ilişkin kimi değerlendirmelerimi kısaca aktarmak isterim.
Franz Kafka'nın neredeyse anonimleşmiş bir sözü vardır. Şöyle der: "Bütün soruların cevaplarını bir köpeğin bakışlarında bulabilirsiniz." Biz bugün burada bakışlarında bütün soruların cevaplarının gizli olduğu köpeklerle ilgili bir katliam niyetini müzakere ediyoruz. Üstelik bu müzakere ciddiyetsiz bir içerikle hazırlanmış bir gerekçeler manzumesini de barındırıyor.
Örneğin, genel gerekçenin (a) bendinde Emniyet Genel Müdürlüğü verileri doğrultusunda bazı rakamlar paylaşılmış. 2019-2023 yılları arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı olarak 55 ölüm ve 5.147 yaralanma veri olarak önümüze konuluyor. Oysa TÜİK verilerine göre Türkiye'de aynı yıllar arasında ölümlü, yaralanmalı kaza sayısı 945.466. Bu kazalarla hayatını kaybeden kişi sayısı 27.478 yani Türkiye'de 2019-2023 yılları arasında gerçekleşen ölümlü, yaralanmalı trafik kazalarının sadece yüzde 0,3'ü hayvanlarla ilgili, ölümlerin oranı da neredeyse aynı. Bakın, yüzde 1 bile değil arkadaşlar. Bir başka deyişle Türkiye'de ölümlü, yaralanmalı kazaların yüzde 99,8'inin tek sorumlusu var insan ama tüm ölümlü ve yaralanmalı kazaların yüzde 1'i bile olmayan bir veriye istinaden hayvanların, özellikle de köpeklerin katledilmesine gerekçe yaratmaya çalışıyorsunuz.
Gerekçenin (b) bendinde sahipsiz olarak nitelendirdiğiniz hayvan popülasyonu nedeniyle vatandaşların psikolojisinin bozulduğunu iddia ediyorsunuz. Bu gerekçeyle psikoloğa, psikiyatri kliniklerine başvurulduğunu iddia ediyorsunuz, tek bir veri paylaşmıyorsunuz çünkü biliyorsunuz böyle bir veri yok. Bir nevi, ben yazayım gitsin anlayışıyla hazırlanmış bir gerekçeyi sundu Başkan bugün burada, imza sahibi arkadaş.
Aynı gerekçenin (c) ve (d) bentleri... Vallahi kendi Bakanlığınıza haksızlık ediyorsunuz. Kuduz vakalarının arttığını iddia ediyorsunuz fakat Sağlık Bakanlığı verilerine göre kuduz vakaları çok ciddi oranda düşüyor. 2019'da 59 ilde 494 kuduz vakası görülmüş, 2023'te 35 ilde 282'ye düşmüş, 2024'ün ilk beş aylık döneminde 21 ilde sadece 50 vaka var ve sadece 2 kişi, 2 insan kuduza yakalanmış. Artan ne peki? Kuduz riskli temas. Toplumsal bilincin artmasına bağlı olarak risk almamak için vatandaşlarımızın ilgili sağlık kuruluşlarına başvurusunu kuduz vakası artışı olarak önümüze koyuyorsunuz. Sağlık Bakanlığının verilerine rağmen bunu yapıyorsunuz.
(ç) bendinde sahipsiz hayvanların çiftlik hayvanlarına saldırmaları nedeniyle ortaya çıktığını iddia ettiğiniz maddi kayıplardan bahsediyorsunuz. Var mı bunun verisi? Bunun verisi de yok ya da şöyle söyleyeyim: Köpekleri katletme gerekçesi olacak kadar yüksek oranda bir saldırı var mı? Bence elinizde böyle bir veri de yok ama bunu da verisiz bir şekilde gerekçenize yazıyorsunuz.
Hayvan sağlığının raporuna atıf yapıyorsunuz. Rapordan bir bölümü alıntılamışsınız, alıntıladığınız bölüm sizi yalanlıyor. Yakala, kısırlaştır, sal metodunun işe yaramadığını bu rapora atfen söylüyorsunuz. Oysa rapor tam tersine yakala, kısırlaştır, sal metodunun başka bir grup eylemle birlikte uygulanması gerektiğini vurguluyor. Yani metodu reddetmiyor, aksine metodu önemsiyor. Siz bunu gerekçe olarak bizim önümüze koyuyorsunuz.
Bir başka gariplik gerekçenizde; ya, bu ülkenin 81 valisi illerindeki sahipsiz köpeklerin sayısını merkeze bildiriyor, 81 valinin merkeze bildirdiği verilerin toplamı 2 milyon. Siz kendi valilerinizi yalanlıyorsunuz ya. "Yalan." diyorsunuz "Hayır, 4 milyon." Gerekçede aynen bunu garip bir hesapla 4 milyona çıkartıyorsunuz. Böyle gelişigüzel hazırlanmış bir gerekçeyle bir köpek katliamını müzakeresindeyiz.
Sayın Başkan, son olarak, son bölümde... Şair Oruç Aruoba'ya bir arkadaşı "Bu senin kedin mi?" diye sorar. Aruoba "Hayır, ben onun insanıyım." der. Tam da meselenin özü bu arkadaşlar. Kim kimin köpeği? Kim kimin kedisi? Bu bağlamda sokak hayvanı veya sahipsiz hayvan ifadeleri bile sorunlu. Hadi, bunun üzerine çok takılmayalım diyelim. Onların yaşam alanlarına biz müdahale ettik, onları yaşam alanlarından biz kopardık; bu gerçekle bile yüzleşmeyen bir gerekçe metnini önümüze koyuyorsunuz. Onların bizimle hangi şart ve koşullarda yaşayacağının düzenlemesini yapıyorsunuz, "Şu ve şu şartlar altında kalırsan yaşamana izin vereceğim, aksi takdirde katlin meşru." diyen bir anlayışı bize dayatmaya çalışıyorsunuz.
Hayvanların sokaklardan toplanıp uyutulmasına veya ötenazi uygulamasına -adına ne derseniz deyin- bu yasa teklifinin asıl ismi "hayvanları öldürme kanunu"dur ve siz bunun altına imza atıyorsunuz. Ancak unutmayın, hayvanların öldürülmesine dair kanunilik kılıfı getirmek istiyor olmanız bu yasa teklifinin ahlaki ve vicdani olduğu anlamına gelmez; kanuni olabilir ama ahlaki ve vicdani değildir. Siz ahlaki ve vicdani olmayan bir kanun düzenlemesiyle katliama kapıları ardına kadar açıyorsunuz çünkü hayvanların daha önemsiz olduğu düşüncesiyle hazırlanmış bir kanun teklifi bu. Güçlü olanın güçsüz olana tahakküm edebileceğine inanıyorsunuz ve şimdi de hedefinizde köpekler var.
Bir diğer konu da önlerinize koyduğunuz fotoğraflar. Bu çocukların, bu çocukların annelerinin, babalarının acısını, yaşadıkları travmaları bizim anlamadığımızı ifade edercesine önlerinize koyduğunuz fotoğrafların arkasına sığınmayın arkadaşlar. Biz yaşanan sorunu, yaşanan acıları görmezlikten geliyor değiliz, aksine "Sorunu çözmek için köpekleri öldürmek gerekmiyor." diyoruz, bunu büyük bir içtenlikle, samimiyetle söylüyoruz; duymuyorsunuz. Vicdanınız buna nasıl onay veriyor? Yapmayın diyoruz; tek kelime, söz etmiyorsunuz.
Ya da şöyle söyleyelim: Bir yıl içinde köpekler kaç insan öldürdü? Ya da soruyu şöyle soralım: İnsanlar kaç köpek öldürdü? Ya da daha vahim bir soru soralım: İnsanlar kaç insan öldürdü? Erkeklerin katlettiği kadınlar, öldürülen motokuryeler, MESEM'lerde ölen çocuklar, önlenebilir iş kazalarında ölen işçiler, öldürülen, şiddet gören öğretmenler, doktorlar yok mu? Ve biz hangi gerekçeyle olursa olsun, kimse için ölümü savunmuyorsak köpekler için neden savunuyoruz?
Sayın milletvekilleri, son söz olarak bir köpeğin sadakati, vefası ve sevgisine ilişkin hepinizde en az bir anı vardır. Bu anılarınıza sahip çıkın.
Başa dönecek olursak umarım, köpeklerin gözlerine bakabilecek yüzünüz olur.
Teşekkür ederim.