Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .07.2024 |
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Söz hakkı konusunda kolaylık sağlayan tüm partilere de teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle hepinizi ayrı ayrı tebrik etmem lazım çünkü AKP'nin yirmi yıldır hayvan hakları alanında hiçbir şey yapmadığını ispatlayarak bu kanunun gerekçesinde itiraf ediyorsunuz, altına da 70 milletvekilinizin imzasını atmışsınız. Buraya yanımda mağdur insanların görsellerini getirdim. Her şeyden önce size bir şey söylemek istiyorum: Bunca zamandır yüz yüze bakıyoruz arkadaşlar, bu konuyu getirip şeye kilitleme çabasını hakikaten ben hayretle seyrediyorum. Yanımda o çocukların fotoğrafları benim, isimlerini biliyorum, hangi ilde öldüklerini biliyorum, neden öldüklerini biliyorum. Niye biliyorum biliyor musunuz ben bunları? Çünkü 2007 senesinden beri ben hayvan hakları alanında faaliyet gösteriyorum, bu alanda çalışıyorum ve 2007 senesinden beri şunu söylüyorum: Bu ülkede kontrolsüz bir hayvan popülasyonu var. Bu sebeple, biz bununla mücadele etmediğimiz için, mevcut yasayı, kanunu uygulamadığımız için hem hayvanlar rezil rüsva oluyor, mahvoluyor bize emanet bu canlar, ölüyorlar sokaklarda. Bak, trafik kazalarından bahsetmişsiniz, 55 yurttaşımız hayatını kaybetmiş geçtiğimiz beş senede. Kaç hayvana acaba araba çarptı, biliyor muyuz? Bilme ihtimalimiz yok. Kaç hayvan tecavüze uğradı? Kaç hayvanı kestiler, öldürdüler? Kaç hayvanı gömdüler? Biri bir "tweet" atmış -çok acıyarak güldüm böyle- "Ya, ülkede şişe suyu bile parayla alıyoruz. Kedi, köpek bedava, sokaktan al, evine götür, senin oluyor." Bizim kediye, köpeğe verdiğimiz, şu anda hayvana verdiğimiz şefkat, bizim gösterdiğimiz şey bundan ibaret şu anda. Sık sık şöyle konuşmalar duyuyorum arkadaşlar: "Bu köpekler bunların katili, bu köpekler bunların suçlusu." Açık açık sormak istiyorum: Yitirdiğimiz yavrularımızın, yaralanan insanların bu hâle gelmesine sebep olan köpeği bugün ben çeksem silahımı vursam adalet yerini bulmuş olacak mı sizce? O köpek öldüğü zaman o çocuğun hesabı sorulmuş olacak mı sizce? Bence olmayacak çünkü. Neden o sokaklarda... CHP, AKP, hangi belediye olduğu zerre umurumda değil, az önce arada da konuştuk. Saldırganlaşmış bir köpek çeteleşmiş hâlde bir yerde çocuklara saldırıyorsa, insanlara saldırıyorsa soruyorum size ya: Ağızsız, sessiz masumlar mıdır bunun suçlusu yoksa mevcut bir mevzuatı yirmi senedir uygulamayan siyasetçiler midir bunun sorumlusu? Sadece gidip bir köpeği öldürdüğümüz de biz o çocuk için adalet sağlamış olacak mıyız bu Mecliste? Gerçekten bu soruların cevabını merak ediyorum.
Mesela, getirdiğiniz taslakta şu an ne diyorsunuz biliyor musunuz arkadaşlar? Şunu diyorsunuz, açık açık diyorsunuz, manipülasyon falan yapmıyorum: "Sokakta kedi, köpek, kuş, hiçbir hayvan kalmayacak. Hepsini biz istersek öldürebileceğiz, öldürmediklerimizden bir kısmını da yer varsa barınağa koyacağız." Altına imza attığınız, "Bu Komisyonda savunduğunuz." demek isterdim ama Komisyon başlayalı sekiz saati geçti, bir tane AKP'li ya da MHP'li milletvekilinin çıkıp "Biz bunu savunuyoruz çünkü..." konuşması yaptığını ben henüz duyabilmiş değilim. O yüzden soru sorarak ilerliyorum yoksa bir karşıtlık yaratma derdinde değilim ve düşünüyorum şu anda çünkü herkes, her söz alan şunu diyor partisi fark etmeksizin: "Bu çok önemli bir konu, çok önemli bir konu, bunu iyice konuşmamız lazım, araştırmamız lazım, insanlara sormamız lazım." Arkadaşlar, biz bunu yaptık ya, bakın, bu elimdeki rapor 200 sayfalık bir rapor. Ben bu Komisyonun 11 üyesinden birisiydim, 6 üyesi AKP'li arkadaşlardı bu Komisyonun, çoğunluğu AKP'deydi, Başkanı AKP'li bir Komisyon Başkanıydı, MHP'li üyeler vardı. Biz ne kadar çalıştık biliyor musunuz geçen dönem? Beş ay çalıştık, beş ay boyunca yüzlerce insanı dinledik, hocaları dinledik, veterinerleri dinledik, her kesimden sivil toplum kuruluşlarını dinledik, mağdur olanları dinledik, avcıları bile dinledik o Komisyonda ve günün sonunda 11 milletvekiliyle çözüm önerilerimizi koyduk ve Meclise sunduk bunu; bitmedi, 11 milletvekiliyle bitmedi, Meclise sunduk, ben yaptım orada konuşmayı ve teşekkür ettim hepinize ayrı ayrı, dedim ki: "Bu Mecliste hiçbir konuda uzlaşamadık, hiçbir konuda birlikte karar alamadık, Biz 27'nci Dönemde, hayatımızda ilk defa bir konuda birlikte karar almayı başardık. Teşekkür ediyorum hepinize." Hayvanların, insanların ve ekosistemin korunması için birlikte bir çalışma yaptık ve oy birliğiyle geçirdik bunu Meclisten, hepimiz oy verdik, herkesin oyuyla geçti Meclisten. Çözüm önerilerini söyleyeyim ben size, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözüm önerileri; bu, benim değil, herhangi bir siyasi partinin değil, AKP'nin de değil, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bulduğumuz çözüm önerileri bunlar uzmanlarına danışarak.
Yani şu anda Sayın Vekil burada -teklif sahibine konuşuyorum- altı yedi saat içerisinde yapmaya çalıştığınız şeyi bu Meclisin hakkıyla yapması beş ay sürdü. Bu nasıl bir yasama tekniği? Sizin şu anda umursamadığınız insanlar kendi milletvekilleriniz. "Hayvanlar candır, duygulu bir varlıktır." dedik, karar aldık oy birliğiyle. "Hayvanlara eziyet suç olsun. Kırmızı çizgimiz var." dedik, biz dedik, AKP'li vekiller dedi şu an bütün tartışmanın koptuğu 5199'daki 6'ncı madde üzerinde. "Bu kırmızı çizgimizdir ama bunu işletemiyoruz." "Belediyeler görevlerini yapmıyor." "Hükûmet, Bakanlık görevini yapmayan belediyeleri denetlemiyor." "Buraya yeterince kaynak ayrılmıyor." "Derhâl bunları yapmamız gerekiyor." dedik, ben demedim, Sizin Tekirdağ Milletvekiliniz Mustafa Yel dedi. Bu arada kişisel olarak demedi, AKP Grubu adına aldığı sözde dedi -açın, tutanaklardan bakın, istirham edeceğim gerçekten, rica ediyorum hepinizden- AKP'liler dedi bunları.
Hayvan hakları konusuna gelecek olursak biz o kültürün, hayvanlarla birlikte yaşama kültürünün sürdürücüsü olan Türk milletiyiz. Millî kültürümüzün temel motifi hâlini almış İslam inancı da tabiatla uyumlu yaşamayı ve bütün hayvanlara şefkat ve ihtimamla yaklaşmayı gerektirir. Kur'an-ı Kerim'e şöyle bir baktığınızda hayvanların da bizler gibi ümmet olduğunu açık açık ifade etmektedir. Enam Suresi 38'inci ayet "Onlar Rablerinin huzurlarında toplanacaktır." Bizden hesap soracaktır. Bunları kim söyledi biliyor musunuz bundan üç sene önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda? Milliyetçi Hareket Partisi adına söz alan vekil söyledi, grubu adına söyledi arkadaşlar, kendi adına da söylemedi. Bu raporun bir sunuş yazısı var, açıp okumanızı o kadar çok isterim ki. "Vakıflar arasında kedilerin yiyip uyacağı, gezeceği yerler de vardı. Öyle ki yiyecek bulmakta güçlük çeken kedilere her gün yiyecek dağıtımı yapılırdı. Bizler öyle bir kültürün temsilcisiyiz ki Osmanlı'da atalarımız sahipsiz kuşlar için vakıflar kurdu, güçten düşmüş hayvanlara eziyet edilmesin diye denetmenler görevlendirdi." Bunları söyleyen ben değilim, AKP'nin Komisyon Başkanı Mustafa Yel.
Sevgili arkadaşlar, ilk defa bir yasa geldiğinde -normalde yapmam, burada siyaset yapıyoruz hepimiz, farkındayım, herkes tuttuğu bir takım gibi tutuyor- vekillerin hangilerinin imza attığına açtım, tek tek baktım. Yüzü burada, az önce sordum Selman'a "Sen buna nasıl imza verebilirsin?" diye, ilk defa böyle bir şey oldu. Bunu duygu durumumuzu belki anlamanız için anlatmak zorunda hissediyorum kendimi. Bu getirdiğiniz teklifte ne diyorsunuz bana ve benim gibi milyonlarca insana biliyor musunuz? "Belediye yapmadığı için senin yıllardır yaptığın, kapının önünde beslediğin 10 tane kedini ben şimdi toplayıp barınağa tıkacağım." diyorsunuz. Yetmedi, 2 tane köpeğimiz var, on senedir bizimle, aşılı. Onlar bizim mahallemizde hemşehrimiz, onlar bizim semt sakinimiz, onlar bizim çocuklarımız yerine... "Alacağız onları, barınaklara kapatacağız." gösterisi altında diyorsunuz. Bakın, açık açık söylüyorum, barınaklara kapatmayacaksınız, içinizi böyle rahatlatıyorsanız bu bir yalan sevgili arkadaşlar. Şu anda 1.300 tane belediye var bu ülkede, 300'ünde barınak var. Kapasitesi kaç biliyor musunuz? 105 bin. Sizin gerekçenizde hayvan nüfusu kaç olarak geçiyor sadece köpeklerde? 3-4 milyon. Ne diyorsunuz şimdi? Bu öldürme maddesinde iki şey düzenlemişsiniz; birincisi: "Güçten düşmüş sahiplendirilemeyen bulaşıcı hastalığı olan hayvanları öldüreceğiz. Bunları da mı yaşatalım kardeşim?" diyorsunuz. Bunu demenize gerek yok bu kanunda Sayın Vekil. Veteriner hekimlerle ilgili bir kanun var, orada var o madde. Zaten "Delirmiş, ona buna saldıran hayvanları da aman sokaklarda tutalım." diyen hiç kimse yok. Bunun maddesi de var, bu konuda bir düzenleme yapmanıza gerek yok. Zurnanın zırt dediği yer neresi biliyor musunuz? Aynı maddenin ikinci fıkrası, o maddenin ikinci fıkrasına "Kamu güvenliği için belediyeler gerekli görürse..." diye bir şey eklemişsiniz. Bu ne demek biliyor musunuz? Hiçbir hastalığı olmasa da hiçbir saldırganlığı olmasa da yavru bir köpeği de öldürebilir bir belediye, önünde hiçbir engel yok, hiçbir engel yok. "Var." diyorsanız, biriniz söz alın, bana açıklayın, içimiz rahatlasın. Yok, hukukçuyum, yirmi yıldır bu alanda çalışan bir hukukçuyum, yok arkadaşlar.
Kediler için bir şey var mı? Yok. Şu anda "Milyonlarca kediyi sokaklardan toplayıp barınağa kapatacağız." diyorsunuz. Hangi barınağa? Soruyorum, cevap verin. Hangi barınağa kapatacaksınız? Barınaklar için süre vermişsiniz 2028 yılına kadar. Şimdi, ben bir belediye başkanıyım, bu kanun çıktı. Bu arada bu kanun çıkıncaya kadar görevini yapmayan CHP'li AKP'li fark etmez, hiçbir belediye başkanına hiçbir şey yapmadınız, ödenek ayırmadınız, bunların hiçbirini yapmadınız. Şimdi ne diyorsunuz, biliyor musunuz? "Hiçbir zararı olmayan kedileri, köpekleri de toplamayan belediye başkanlarına ben hapis cezası vereceğim." diyorsunuz.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Kadıgil, özür dilerim, toparlarsanız sevinirim.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Tabii, Sayın Başkanım.
Parti adına tek temsilci olduğum için sanıyorum, bir iki cümle daha kurma nezaketini gösterirsiniz bana.
"Dört sene boyunca da sizin barınak kurmanıza hiçbir şekilde gerek yok." diyorsunuz. Hızlanayım biraz, düşündüm ya, bunu bir insan niye yapar? Dört sene önce aynı partinin milletvekilleriyle bir Komisyonda ben oturdum. Onlar Allah'ın yarattığı canlılardır. Bizim yaşama kültürümüz budur. Osmanlı'dan beri, Selçuklu'dan beri biz hayvanlarla yaşıyoruz. Bu komisyon tutanaklarını okumayacağı zaman kaybetmemek için. "Biz Avrupa'dan mı alacağız bunu?" dedi Mustafa Bey, Zeynep Yıldız dedi, bu kanunun imzacısı, AKP milletvekili şu anda da. "Biz Avrupa'ya bakarak mı hizalanacağız? Bizim merhametimiz, bizim vicdanımız, bizim şefkatimiz buraya kadar mı?" dediler, ben de aynı şeyi söylüyorum. Bizim bir kültürümüz var. Bakın, herhangi bir düzenleme yapmıyorsunuz. Şu an sizin yaptığınız şey 70 milletvekilinin imzasıyla, bu toprakların bin yıllık kültürüyle oynamak. Yaptığınız şeyin ciddiyetine varmanız için söylüyorum. Bunu yapmanızın tek bir sebebini görüyorum ben, örtbas çabası. Yani artık şu kanaate siz de ulaştınız: "Ya, biz bu konuda hiçbir şey yapmadık -evet, yapmadık- ve aradan bu kadar da yıl geçti, artık yapabileceğimiz de bir şey yok." O zaman öldürelim mi ağabey bunları? Bütün hayvanları toplayalım, biz bunları öldürelim mi? Soruyorum ben: Hak bu mu bize ya! Ben bu hakkı, ben bu haddi kendimde görmüyorum arkadaşlar ve tekrar tekrar içim yanıyor benim, içim yanıyor. Eğer biz işimizi yapsaydık... Biz bu Komisyonu 2019'da topladık, bu raporu 2020'nin başında kabul ettik. İki yıldır biz doğru düzgün kısırlaştırma yapsaydık Nazilli'deki o çocukcağız köpekten kaçarken ölecek miydi? Açık açık soruyorum hepimize ya: Ben bunun vebalini 600'de 1 payımı üstünde taşıyorum, siz iktidar milletvekillerisiniz, siz bu vebali üzerinizde taşımıyor musunuz? Bir kısırlaştırma şeyi yapmışsınız, uzatmayacağım hesabı. Sizin gerekçenizde ki kısırlaştırma hesabını yaptığımda ben ne görüyorum biliyor musunuz Sayın Vekil? Bu ülkede şu kadarcık zaten barınak var ya, onlar sadece günde 1,3 köpek kısırlaştırmışlar yirmi yıl boyunca ve şu an dönüyoruz, ne diyoruz? "Bu köpekler katil, bu köpekler suçlu..." Yetmiyor, masum, bütün dünyaya İstanbul'u tanıtan "İstanbul'un kedilerini de toplayıp barınağa koyacağız." diyorsunuz. Hak mı? Cevap verin biriniz, çıkın, deyin ki: Evet, hak." Hak değil, gerçekten değil.
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Evet...
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
Son olarak kaynağa geleceğim çünkü bunu çok fazla soruyorsunuz arkadaşlar. Kaynak yok, şöyledir, böyledir... Bakın, 1 tane uçağı var Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın -11 tane uçağı var da- 480 milyon dolara tekabül ediyor, şu anki güncel parayla 1,5 milyar TL. Bir kısırlaştırma bedeli devlet imkânlarıyla bin TL olsa 15 milyon hayvan yapar biliyor musunuz, 15 milyon hayvan! Yani şu anda biz Cumhurbaşkanına ait 11 uçaktan hemen bugün, şimdi 1 tanesini satma kararı alsak önümüzdeki üç ayda Türkiye'de yaşayan bütün hayvanları kısırlaştırıp, aşılayıp, yerine tekrar koyabiliriz ve bu vebalin altına sizler de girmemiş olursunuz ki vebal dediğim tekrar ediyorum ümmet olarak kabul edilen milyonlarca köpeğin, kedinin canı arkadaşlar, canı, candan bahsediyoruz.
Başka örnekler vermişsiniz, bir sürü şeyi gizlemişsiniz. Diyorsunuz ki: "Avrupa ülkeleri öldürüyor." Hollanda da var, Hollanda Avrupa ülkesi değil mi? Kısırlaştırarak bıraktı, bitirdi.
Utanmadan kuduz rakamlarından bahsetmişsiniz. Benim elimde önerge var, hem Tarım Bakanlığınıza hem Sağlık Bakanlığınıza sormuşum. "Yok, kuduz aşısıyla ilgili hiçbir derdimiz yok, kuduzla ilgili derdimiz yok." diye sizin bakanınız cevap verdi. Kuduz temaslarını sayıyorsunuz şu anda. Deprem bölgesinde çalıştım, ben de kuduz temaslı oldum enkazlarla uğraştığımız için. Ölen insan sayısı kaç 2, 2, 2, geçen sene 2 kişi ölmüş sadece sokak hayvanlarının kuduzu... Bunların da bir tanesi sahipli bir hayvan var yani hani buradan bir hassasiyet üretmeye çalışıyorsunuz ya. Ben isterdim ki Meclisimiz tatilde şu anda, burada saat kaç olmuş, kaç tane milletvekili burada çalışıyoruz. Çözümünüz buysa yani 2 kuduz vakası gördük diye binlerce yıldır bize emanet edilmiş bu canları öldürmek sizin içinize siniyorsa... Mesela, 2 insan öldü İzmir'de değil mi elektrik dağıtım şirketi yüzünden? Elektrik dağıtım şirketlerini kamulaştıralım mı hadi? Belli ki denetleyemiyorsunuz, belli ki insanlar ölüyor. Yapalım mı? Soma'da madende denetleyemediğiniz için 303 madenci öldü arkadaşlar. Hadi bütün madenleri kapatalım mı? Ben varım çünkü kapatalım. Hani insan canı her şeyden önemli diyoruz ya...
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Sayın Kadıgil, rica ediyorum, lütfen, on beş dakika oldu.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Tamam Sayın Başkan. Oldu mu o kadar?
BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Evet, on beş dakika oldu. Daha konuşmacı arkadaşlar var, lütfen.
SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Tamam maddelerde tekrar söz alacağım. İyi niyetinizi suiistimal etmeyeceğim.
Teşekkür ediyorum.