KOMİSYON KONUŞMASI

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Komisyon salonunda bulunan herkesi ve Komisyon salonuna alınmayıp koridorda kaygıyla bizleri izleyen hayvan hakları savunucularını saygıyla selamlıyorum.

Şu an görüşülmekte olan yasanın bir maddesinde ötanazi var. Siz "ötanazi" diyorsunuz, biz buna halk dilinde "katliam" diyoruz. O yüzden, bu yasa Anayasa'dan önce insanlığa aykırıdır. Yeryüzünde bulunan hiçbir inanç, sırf sayısı arttı diye hiçbir canlıyı öldürmeyi meşru kılmıyor. Yasaya bilim penceresinden de baksak dünyada genelgeçer bir ekosistem teorisi var. Bu teorinin hiçbir maddesinde canlıyı öldürme yoktur. Bizim parti geleneğimiz ve ideolojimiz yaşama ve yaşatma üzerine inşa edilmiştir. İktidar partisinin 5199 sayılı Yasa'da değişiklikler yapmasındaki amacının sokakları güvenilir kılma gibi bir amacının olmadığını herkes çok iyi biliyor. Sokakları güvensiz kılan iktidarınızdır. "Önce insan" diyorsunuz, amacınızın insan olmadığını bütün kamuoyu biliyor. Yargıyı kontrolünüze alarak adaleti ortadan kaldırdınız. İki gün önce İzmir'de yağmurlu havada sokakta yürüyen 2 vatandaş elektrik akımına kapılarak hayatını kaybediyor. Yandaşınız olan Gediz Elektrik Dağıtım Şirketinin ihmali sonucu 2 can hayattan koparılıyor. Dün bu konuyla ilgili Meclis Genel Kurulunda bu olay araştırılsın diye önerge verdik ve siz bu önergeyi reddettiniz çünkü bu elektrik dağıtımını yapan şirket yandaşınızdır ve onu korudunuz. Hayatını kaybeden vatandaşlardan İnanç 2014 yılında bir paylaşım yapmış ve paylaşımda "Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın." demiş. Evet, karşıda da iktidar partisinin pankartları var. Biz yaşamdan yanayız, kimsenin ölmesini istemiyoruz ve Türkiye'de insan hayatının bu kadar ucuz olmaması gerekir. Evet, ortada bir sokak hayvanları sorunu varsa bu sorunu ortaklaşa ilgili olan bütün STK'leri, dernekleri işin içine katarak öldürme değil yaşatma üzerine bir yasa yapalım ve bu yasaya biz de destek vermeye hazırız. Bundan üç yıl önce sokak ortasında kaybolan bir Gülistan Doku var. O ailede hâlâ anne feryat ediyor, bir mezar istiyor ama Gülistan Doku kayboldu. "Güvenli sokaklar yaratmak istiyoruz." diyorsunuz, Tahir Elçi sokak ortasında katledildi ve yakın zamanda bir olay daha meydana geldi. Deprem anında çadır satan bir Kızılay Başkanı vardı. Kızı yoldan geçen bir motosikletliye çarpıyor ve asli kusurlu olmasına rağmen yargı onu serbest bırakıyor. Sokakları güvenilir kılmak bu mudur?

Yasaya gelecek olursak, yasanın genel gerekçelerine baktığımızda bu yasanın gerekçeleri akıl dışıdır, subjektiftir ve bilimsellikten uzaktır. Gerekçenin ilk paragrafına baktığımızda suçluyu yasa olarak görmüşsünüz, yasayı yetersiz bulmuşsunuz. Bize göre suçlu yasa değil yirmi yıldır yasayı uygulamayan yerel yönetimlerdir ve yirmi yıla yakındır da Türkiye'nin birçok yerel yönetimi iktidara bağlıdır. 31 Mart yerel seçimlerinden önce sokak hayvanlarıyla ilgili herhangi bir gündem yoktu. Ne olduysa 31 Mart yerel seçimlerinde iktidar partisi seçimi kaybedip ikinci parti konumuna düşünce bir anda sokak hayvanları sorun oldu.

Yasanın genel gerekçelerine baktığımızda "Bazı çevrelerce âdeta sahipsiz hayvanların kontrolsüz artışı desteklemektedir." şeklinde bir açıklama yapmışsınız. Yani kimse sokak hayvanlarının kontrolsüz bir şekilde artmasını istemez. Bunu hayvan hakları için aldıkları bağışlara atıfta bulunarak söylemişsiniz. Bununla ilgili bir sorun varsa bununla ilgili bir düzenleme de yapmanız gerekiyordu, maalesef böyle bir düzenleme de yok.

Gerekçenin başka bir yerinde "Sahipsiz hayvanlar koyun, keçi, inek, buzağı, tavuk gibi ekonomik değeri olan çiftlik hayvanlarına saldırıyor ve maddi kayıplara sebep oluyor." demişsiniz. Biz hiçbir zaman haberlerde bir sokak köpeğinin koyuna saldırdığını, tavuklara saldırdığını görmedik, daha çok bu olay köylerde meydana geliyor ve bu olaylarda kurt ve tilki saldırıları sonucu hayvanlar katlediliyor. Dünyada, doğada bir ekosistem var, her canlı yaşamak için beslenmek zorundadır.

Bu yasanın önümüze getirilmesindeki bir sebepte kuduz vakalarını örnek göstermişsiniz. Dünyada yılda yaklaşık 60 bin kişi ölüyor ama Türkiye'ye baktığımızda son bir yıl içinde sadece 2 kişi kuduz vakasından dolayı hayatını kaybetmiş.

Yasanın bir diğer gerekçesinde "Turizm gelirleri önemli bir kalem, sokak hayvanları ülkemizin itibarı bakımından olumsuz bir izlenim oluşturmaktadır." Eğer insanlar turizm amacıyla farklı bir ülkeye gidiyorsa mutlaka bu konuyla ilgili devletlerin uyarıları vardır ve gittikleri her ülkede de bu konuyla ilgili uyarılar vardır. Bu, sadece Türkiye'ye özgü bir durum değildir, bu açıklama da tamamıyla mantık dışıdır. İnsanlar havaalanında uçaklara biniyor ve düşme tehlikesine karşı da uyarılar yapılıyor.

Diğer bir maddede "Sahipsiz köpekler çok ağır koşullarda hayatta kalma mücadelesi verirken hem kendi türlerinin hem de ceylan ve karaca gibi diğer hayvanların ve doğanın zarar görmesine sebep oluyor. Yani sokak köpekleri doğaya zarar veriyor." demişsiniz. Peki, köpeklerin doğada yaşamasına izin vermiyorsunuz, sokakta kalmasına da izin vermiyorsunuz. Çözüm nedir? Öldürmek midir ya da barınaklara hapsetmek midir? Barınaklar hiçbir zaman çözüm olmamıştır, geçmiş yıllarda örnekleri vardır. Hayvanlara, sokak köpeklerine barınaklarda ne tür koşullarda bakıldığını herkes çok iyi biliyor ve o görüntüler hâlâ hafızamızda canlı duruyor.

Yasanın bir diğer gerekçesi de çoğalmayla ilgili. Bir veri paylaşmışsınız, bir erkek köpek ve bir dişi köpeğin bir yılda 6 ile 8 arasında yavrusu doğuyor ve siz bunu 8 yavru olarak baz almışsınız -bunu, her 8'i 8'le çarparak- en son 6'ncı yılda bir dişi, bir erkek köpekten 67 bin hayvan, köpek ortaya çıkacak demişsiniz ve bu tamamıyla mantık dışıdır, bilimsel değildir. Bu teorinizle bütün doğuran köpekleri dişi olarak kabul etmişsiniz.

Evet, burada bir tablo yapmışsınız aşılamayla ilgili. Her nedense 2023 yılında bu aşılama 4.516 azalmış yani 2022'den 2023 yılına baktığımızda -2022-2023 yılına oranla- 4.516 köpeğin aşılaması azalmıştır. Normal sisteme, düzene baktığımızda sokak köpeklerinin aşısının artırılması gerekirken bu aşıyı azaltmışsınız ve gene bu yasanın önümüze gelmesindeki sebep yasa değil yerel yönetimlerdir.

Evet, bu yasanın diğer bir gerekçesi de 18'inci ve 19'uncu yüzyıldaki yöntemleri açıklamışsınız. 18'inci ve 19'uncu yüzyılla bu yılı kıyaslamak doğru değildir. O süreçte bilim bu kadar gelişmemişti, imkânlar bu kadar fazla değildi ve o dönemde yapılan katliamları da tekrar ettirmenize izin vermeyeceğiz.

Evet, biz sadece bu konuyu eleştirmiyoruz. Bunun yanında çözüm önerilerimiz de olacaktır. Birincisi, kan kokan bu yasayı geri çekin. Bu yasanın tarafı olan bütün dernek, STK temsilcilerinin fikirlerini alarak yeni bir yasa yapalım ve bu yeni yasaya biz de destek vermeye hazırız. Yasa yapılırken bilimsel verileri esas alalım. Yasayı öldürme değil, yaşatma üzerine kuralım.

Son olarak çözüm ölüm değildir; kısırlaştır, aşılat ve yerinde yaşat uygulaması çözüm olacaktır.

Teşekkür ediyorum.