Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .07.2024 |
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Yeni görevinizde başarılar diliyorum. Evet, cep telefonunuz İl Sağlık Müdürüyken bende vardı, yine aynı telefon numarası, değiştirmediğiniz için de sizi kutluyorum. Genellikle insanlar böyle mevki ve makama gelince ilk yaptıkları iş telefon numaralarını değiştirmek, bunun için de kutluyorum.
Fazla uzatmadan, Türkiye'deki hastanelerin karşılaştığı başlıca sorunları hiç yoruma girmeden, temel başlıklar şeklinde saymaya çalışacağım.
1) Kapasite yetersizliği var yani yetersiz kapasite.
2) Personel eksikliği yani doktor, hemşire, sağlık personeli eksikliği var.
3) Finansal sorunları var, zaten bahsedildi.
4) Teknolojik eksiklikler var ama bu bölgesel bazda var. Mesela Şanlıurfa'da teknolojik açıdan hastanelerimiz yetersiz.
5) İlaç ve malzeme temini sorunu var.
6) Altyapı sorunları var. Altyapı sorunlarına gelirken... Mesela, şu andaki şehir hastanesi Şanlıurfa'da kanal boyunda bir yere yapılıyor. İleride getireceği o üst geçitler vesaireler, okullar bölgesi açısından yaratacağı sorunlar apayrı olacak.
7) Bürokratik engeller.
Bunların hepsi aşılamaz mı? Aşılabilir. Bunların olması, aslında sağlık hizmetlerinin etkin, verimli bir şekilde sunulmasını engelliyor.
Şimdi, gelelim diş doktorlarıyla ilgili... Arkadaşlar, söyledi -ben, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim, Cezaevi Alt Komisyonu üyesiyim- cezaevlerinde büyük bir diş doktoru sorunu var; eksik, yetersiz, iki ay, üç ay sonraya randevu verilebiliyor. O konuda büyük bir sıkıntı var. Efendim, doktorlarla ilgili ve diğer meslek gruplarıyla ilgili arkadaşlarımız diyorlar ki: "Zorunlu hizmetin kaldırılmasından yanadırlar." Arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde zorunlu hizmet yok ama dünyanın hiçbir ülkesinde de böyle bölgesel eşitsizlikler yok. Gidiyorsunuz, Şanlıurfa'ya, sanki apayrı bir ülkede yaşıyorsunuz; elektriği olmayan, suyu olmayan -işte değerli vekilimiz de burada- hastane binaları var ama-yeteri kadar uzman yok, personel yok, araç gereç yok. Ne oluyor? Hastalar ya Adana'ya sevk veyahut da Gaziantep'e sevk. Hemen yeri gelmişken; kan merkezi yok Şanlıurfa'da değerli üstadım. Mesela, aynı şekilde, elektriklerin sürekli kesilmesi nedeniyle evlerde cihaza bağlı yaşayan hastaların yaşam hakkı ihlal ediliyor. Bu çok önemli bir sorun. Mademki elektrikleri sık sık kesiliyorsa, en azından bu cihaza bağlı olarak yaşayan insanlarımızın artık elektrik kesilmemesi için bir destek ünitesi mi verilir, ne verilirse onu vermek lazım.
Şimdi, gelelim "Para, para, para" deniliyor; Napolyon "Para, para, para." demişti zaten. Şimdi bir, sağlık nedir? Sağlık aslında bir insan hakkıdır, bir yaşam hakkıdır. Sağlık bir hak ise bunun çözüm odağında çözüm odaklı para mı olacak, para olmayacak mı? Eğer çözüm odaklı para olacaksa o zaman biz sağlık hakkını yaşam hakkından koparıp bir başka yere koymuş olacağız. Yani burada bir sefer... Tüm Bakanlıklara bakıyorsunuz -yani hakikaten işiniz zor Değerli Bakanım- Millî Eğitim Bakanlığının aşağı yukarı her ilde ve ilçede öğretmenevi var. Niye öğretmen evi var? Eğer lojman bulamazsa en azından öğretmen orada kalabiliyor veya orada meslektaşlarıyla sohbet edebiliyorlar, sorunları anlatıyorlar ama Türkiye'de sosyal tesisi yok denilebilecek kadar, en az olan bakanlık hangisi? Sağlık Bakanlığı. Sağlık Bakanlığında doktorların lojmanı yok yani bana söyler misiniz "Hangi bakanlığın lojmanı yok?" dense, sayılabilecek işte... Mesela, Devlet Su İşlerinin Çevre Şehirciliğin, vesaire hepsinin aşağı yukarı var; Orman Bölge Müdürlüğünün var. Ya, Sağlık Bakanlığıyla ilgili doktorların, hiç kimsenin bir lojmanı yok. Olacak şey değil. Çok doğru bir şey söylediniz Değerli Bakanım, dediniz ki: "Efendim, sağlık personelinin önce morali ki hastaya faydalı olabilsin." Doğru söylüyorsunuz ve yerinde bir tespit aslında yani kendisine faydası olmayanın başkasına nasıl faydası olacak. Evet, "para odaklı" dedik ama yani burada devlet desteklemek zorunda çünkü doktorun kendisini geliştirebilmesi için takip etmesi lazım, okuması lazım, araştırması lazım. Yani bu anlamda da desteklerin sosyal devlet ilkesi uyarınca olması lazım.
Gelelim; acil, acil, acil. Sağlık Bakanlığının çok güzel bir genelgesi var, çantamda taşıyorum, nedir biliyor musunuz Değerli Bakanım? O da şu: "Acile giden 18 yaşından küçük çocuklar ücretsiz." deniliyor. Türkiye'de, 18'inden küçük çocuklar... Gidin, özel hastanelerin hepsi paralı yapıyor aslında. Burada bir ihbarda bulunuyorum: Yani o genelgeyi yaptınız niye uygulanmıyor? "Ücretsiz" deniliyor. "65 yaş üstü, kadın doğum -oluyor genellikle gecenin bir saatinde- çocuklar acile gittiği zaman özel de olsa kamu da olsa ücretsiz." deniliyor, genelge böyle diyor ama uygulayan var mı? Maalesef uygulayan yok.
Şimdi, üstadım, dediniz ki: "Ben herkesin Bakanıyım; özel hastanenin de kamu hastanesinin de." Çok değerli, çok önemli bir husus. Şimdi, hastane isimlerini vermeyeceğim, aşağı yukarı bir durumda; A hastanesi, B hastanesi, C hastanesi, D hastanesi. Ben doktor değilim, öyle dersem gasp olur, meslek gasbı olur, ona girmeyeceğim. Değerli hocam, hekim olarak A hastanesine gidip çalıştığı zaman -profesördür, kendi alanında sayılı insanlardandır, hepinizin olduğu gibi- ne yapıyorlar? "Hastanemizde çalışan doktorların listesi" yazılıyor oraya. O doktorlara ne yapıyorlar Değerli Bakanım? Özel bir şirket kurduruyorlar, hizmet alınma usulüyle o doktorları çalıştırıyorlar. Para bana, hastaneye; risk ve külfet doktora. Peki bu, hak nesafet ölçüsüne aykırı değil mi? İdare hukukunda temel bir ilke var Değerli Hocam, Değerli Bakanım "Nimet külfet karşılığıdır." Nimetin hepsini hastane alacak, külfetini doktora yükleyecek. Doktor da aslında o da bir şirket kuruyor. Eğer mesleki bir hata varsa -hiçbir doktor mesleki hatayı bilerek, isteyerek yapmaz. O işin yoğunluğundan, yorgunluğundan, vesairesinden bazen basiret bağlanabiliyor- ne yapıyor? Şirket kuruyor, şirketin de bir sermayesi yok. Ne oluyor? Fatura yine hastaya çıkıyor. Benim sizden istirhamım, bu topluma yapacağımız en büyük iyilik... Bir doktor özel hastanede çalışırken efendim "Sen git bir şirket kur, ben senden hizmet usulü..." Bu, hukuken dolandırıcılıktır. Yazık günah değil mi? Ben neye bakıyorum? O doktor uzman mı, hastaneye bakıyorum; güveniyorum. Ben muhatap olarak hastaneyi görüyorum ama iç ilişkide onun bir şirket olduğunu... Şirketin adresi hastane, şirketin kayıtlarını tutan oradaki mali müşavir, muhasebeci; hesaba faturayı kesen yine muhasebeci ama parayı da alan -güya parayı alan doktor görünüyor ama doktorun cebine para girmiyor- aslında hastane, hastane doktora veriyor.
HALİT YEREBAKAN (İstanbul) - Hayır.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Hemen "Hayır." dediniz ama Değerli Doktorum, Mahmut Tanal dersine, sınavına iyi çalışır. Eksiklik varsa özür dilemesini de bilirim, hiç eksik değil.
Şimdi, onun için, sizden istirham ediyorum, 84 milyona yapacağımız bir iyilik, hem doktoruna hem hastasına hem çalışanına, özel hastanelerdeki bu -yani dilim dönmüyor demeye ama- hukuka aykırılığa dur demek lazım.
Şimdi, mümkün olduğunca genele geliyorum, nöbet meselesi. Evet, doktorların hakikaten nöbet sorunu var. Şehirden şehre de farklılık var, buna bir standardın gelmesi lazım. Şimdi, mahkemelerde de aynı şey yapılabiliyor ama doktorluk şu değil: "Efendim, sen şu kadar saniyede şu kadar hasta bakacaksın." "Şu kadar saniyede şu kadar dosya bakacaksın." Böyle bir dünya yok. Siz ruhen, fikren o hastayı dinleyeceksiniz, o dosyaya kendinizi beş duyunuzla, beş organınızla vereceksiniz ki ancak ona faydalı olabilirsiniz aksi takdirde olamazsınız ki. Yani fabrika üretimi gibi, çorap üretimi gibi, işte, kaç saatte kaç düzine çorap çıkıyor; doktorluk böyle bir şey değil.
İş, para meselesine geldi. Efendim, paranız yoksa sağlık tedavisi alamıyorsunuz. Ben bir hukukçuyum Değerli Bakanım, bizde şu olur: Kişi suç işler, suç işleyenler de nihayetinde... Rahmetli bir hocamız derdi ki: "Suçlunun altını kazıyın altından insan çıkar." Suç işlediği zaman parası yoksa "Ben ücretsiz avukat istiyorum." dediği zaman ücretsiz avukatlığı Adalet Bakanlığı veriyor. Peki, Sağlık Bakanlığı da, sizden istirham ediyorum, kişinin parası yoksa gayet rahat özel hastanede ücretsiz tedavi görmeli, kamu hastanesinde tedavi görmeli. Bu kişiye "Aman git yeşil kartı getir, aman bunu getir." diyerek kişiyi biz damgalıyoruz, lekeliyoruz. Lekelemek bir insan hakkı ihlalidir. Fakir olduğunu, vesairesi olduğunu... Biz o kartla da onu lekelemiş oluyoruz. Bunların ortadan kalkması lazım.
Çok uzattım, ben sabrınıza teşekkür ediyorum. Başlıklarla şu şekilde sözümü bitirmeye çalışıyorum.
Bir, Şanlıurfa özelinde en çok doğumun olduğu yer Şanlıurfa, kadın ve doğum hastanesi yetersiz. En çok doğumun olduğu yerin Şanlıurfa olması nedeniyle çocuk hastanesi yetersiz, doktorlar yetersiz, uzman doktor yok. Hastane duvarları var, doktor yok. Siverek Devlet Hastanesi öyle, Ceylanpınar öyle, Viranşehir öyle. Harran'da devlet hastanesi var ama bina yok üstadım, bina yok. Hilvan öyle, Bozova öyle. Yani, sizden istirham ediyorum, bu şekilde, hakikaten, şey deniliyor... Ne olur, bu mecburi hizmeti kaldırmak istiyorsak, bakın, doğuyu cazibe merkezi hâline getirin, iyileştirin; yani insanlar gitmek istemiyor. Bir de talihsiz bir açıklama oldu, Sayın Cumhurbaşkanı bir dönem doktorlarla ilgili bir cümle sarf etmişti. Şimdi, gelen hasta için sanki doktor onun kölesi, o kadar kötü davranıyorlar ki. Yani, benim sizden istirhamım doktorlar bu şekilde bir muameleyi de hak etmiyor aslında. Bu doktorlarla ilgili sosyal, beşerî ilişkilerimize biraz daha dikkat etmeliyiz. Yani Hipokrat yemininize ona baktığımız zaman artık önünde eğilmemek, önünde düğmemizi iliklememek mümkün değil.
BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Mahmut Bey, Bakan Bey'in zamanını da dikkate alarak 2-3 konuşmacıya daha...
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum uzattığım için.