KOMİSYON KONUŞMASI

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

36'ncı maddeyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atanmasına ilişkin hüküm uzatılmaktadır. Şimdi, bir hatırlamamız gerekiyor, bu hüküm nasıl gelmişti? İlk kez 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından 674 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi'yle getirilmişti, daha sonra Kasım 2016'da kabul edilen 6758 sayılı Kanun'la olağanüstü hâlin devamı süresince geçerli olmak üzere kanunlaştırılmıştı. Olağanüstü hâl 2018 yılının Temmuz ayında sona erdi, bu esnada Temmuz 2018 sonunda çıkan 7145 sayılı Kanun'la olağanüstü hâl süresince uygulanan bazı düzenlemelerin üç yıl daha uygulanabilmesi kabul edildi. En son 28 Temmuz 2021'de çıkan 7333 sayılı Kanun'la bu süre üç yıl daha uzatılmıştır. Bu ayın sonunda bu süre de doluyor ve teklif beş yıl daha bu süreyi uzatmak istiyor.

Şimdi, buraya bir parantez açmak istiyorum. Sekizinci yargı paketinde de yine -beş yıl uzatmak istendiği- bu madde geldi ancak bu madde daha sonra geri çekilmişti. Biliyorsunuz, TMSF darbe sonrası kayyımlık faaliyetleri için kurulmadı, 1983'e dayanan bir geçmişi var. Esasen, mevduat sigortacılığı, banka çözümleme ve kayyımlık faaliyetleri yapıyor. Ancak TMSF, Devlet İhale Kanunu veya Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değil. Bu, TMSF'nin elindeki kaynakları dilediği gibi, hesap vermeden kullanabilmesine neden oluyor.

TMSF'nin 2023 Yılı Faaliyet Raporu'na göre 19/3/2024 tarihi itibarıyla Türkiye'nin 33 ilinden toplam 681 adet şirket ya da ticari işletmenin kayyımlarının yetkilileri TMSF'ye devredilmiş veya bu şirketlere TMSF kayyım olarak atanmış. Ayrıca TMSF 82 şirketin yüzde 50'nin altında hissesine kısmi pay kayyımı olarak ve 105 gerçek kişinin mal varlıklarına da şahıs kayyımı olarak atanmış. 31/12/2023 tarihli geçici verilerine göre, bu 681 adet şirket ya da ticari işletmenin toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 147,6 milyar lira, dönem kârı yaklaşık 13,3 milyar TL ve bu işletmelerde istihdam edilen çalışan sayısı 26.822 kişi. Şimdi, biz olağanüstü hâl kökenli bir düzenlemeyle olağan zaman hukukunu dizayn etmek istediğimizde ne kadar büyük bir ekonomik, bir ticari faaliyete dair karar aldığımızı bu rakamlar aslında bize gösteriyor. Yani maddede, burada okuduğumuz zaman bunu tahayyül edemiyoruz ama aslında bu verileri önümüze aldığımız zaman bu gerçeklikle karşı karşıya geliyoruz.

Suçla mücadele etmek konusunda kimsenin tereddüdü yok, bir defa bunu ifade edelim ancak âdeta genel müsadere cezasını tekrar hayata geçiren bir düzenlemeye de izin vermemeliyiz. Devletin kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan mal varlıklarına el koyup üzerine her türlü tasarrufu yapabilir hâle gelmesi doğru değildir. Kayyumluk uygulaması, mülkiyet hakkı ve girişim özgürlüğü güvencelerini de sağlamaktan uzaktır. Uygulamada söz konusu şirketler ve el konulan mal varlığının değişik yöntemlerle servet transferine neden olduğu da yine bilinmektedir. Kayyum atamalarında partizanca davranıldığı, kayyum görevlendirmelerinde alınan ücretlerin bir sebepsiz zenginleşmeye neden olduğu basit bir basın taramasıyla bile görülebilecek niteliktedir. Anılan maddenin uygulamasının bir mal varlığına -deyim yerindeyse, tırnak içinde- çökme aracı olarak kullanılmasını engelleyecek bir önlem yok yani burada bunu sekizinci yargı paketinde de ifade etmiştik, bu konudaki endişelerimizi ve gerçekten bu kadar geniş yetkilerin verilmesinin ne kadar tehlike yaratabileceğine de ayrıca dikkat çekmiştik.

Ayrıca, yine, Anayasa'nın 2'nci, 11'inci, 13'üncü, 14'üncü, 15'inci, 35'inci ve 48'inci maddelerine de açıkça aykırıdır; 2021 yılında üç yıllık uzatma yapıldığında karşı çıktığımız gibi şimdi de bu maddeye karşı çıkıyoruz. Olağanüstü hâl kökenli bir düzenlemeyle olağan zaman hukuku dizayn edilemez.

Teşekkür ediyorum.