KOMİSYON KONUŞMASI

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, saat 02.15 oldu ve gerçekten pek çok kadını ve tüm eşitliğe inanan bireyleri ilgilendiren 15'inci maddeyi konuşuyoruz. Öncelikle ifade etmeliyim, şu ana kadar yapılan tartışmalar neticesinde bu konuyu değerlendireceğinizi, önerileri dikkate alacağınızı belirtmeniz bizleri son derece memnun etti. Bunlara katkı sunması bakımından birkaç değerlendirme yapmak istiyorum çünkü ben genelinde konuşurken maddeler üzerinde konuşacağımı ayrıca belirterek bu konuya girmemiştim ve sizlerin, teklif sahibinin bu konudaki görüşlerine de bir cevap mahiyetinde olması bakımından birkaç hususa değineceğim.

Öncelikle bu konuyu iki yönden ele almak gerekiyor, bir usul yönünden ve bir de esas yönünden.

Şimdi, usul yönünden baktığımız zaman Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Ne kararı verdi? Bu düzenlemenin eşitlik ilkesine aykırı olduğundan bahsederek bu gerekçenin karşılanması bakımından burada bir yasama faaliyetinin yapılması gerektiğini söyledi ve bunu getirdi, dokuz aylık bir süre verdi. Bu sürenin geçmesine de binaen üstünden zaman geçti, kamuoyunda tartışıldı ve nihayetinde bugün karşımıza geldi fakat şu anki metnin de Anayasa Mahkemesinin gereklerini yine karşılamadığını görüyoruz. Biz şimdi burada öncelikle şuna karar vereceğiz, iki şeye karar vereceğiz: Ya Anayasa'ya bağlılıkla ettiğimiz yeminin arkasında durarak Anayasa Mahkemesinin ihlal gerekçelerini de karşılar nitelikte burada bir düzenleme yapacağız, etkin bir yasama faaliyeti göstererek buna uygun şekilde bir kanun çıkaracağız ve hep birlikte bunu oylayacağız Mecliste ya da artık bir anayasasızlaştırma sürecine giden bu sürece de yine bir yapı taşı döşemiş olacağız ve Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı dikkate almayan bu yeni önümüze gelen teklifle ilgili konuyu değerlendireceğiz. Elbette ki bizim burada istediğimiz, Anayasa Mahkemesinin ihlal gerekçelerinin karşılanması.

Şimdi, burada bizim üzerinde durmamız gereken en önemli nokta şu: Esas bakımından baktığımızda teklif sahibinin gerekçesinde "gelenek" kavramına ve "aile" kavramına atıfta bulunuluyor. Kadınlara yönelik ne zaman bir hakla ilgili konu olsa her zaman "aile" kavramına atıfta bulunularak bir yasama kurnazlığı yapılarak kanun mevcut hâlinden daha da geriye getirilmek suretiyle ne yazık ki önümüze geliyor. Ben dilerdim ki bugün bu şekilde gelmemiş olsun çünkü kadınlar kendi soyadlarını kullanabilmek için dava açma cihetine gitmek durumunda kalıyorlar, dava yüküyle karşı karşıya kalıyorlar, bu gerçekten eşitlik ilkesine aykırı.

Şimdi, diğer bir konu aile Türk toplumunun temeli ve eşler arasındaki eşitliğe dayanıyor, bunda hiçbir beis yok. Aile kurumunu güçlendirelim hep birlikte, bununla ilgili hiçbir sorun yok. Peki, biz ne zaman aile oluyoruz? Bize aile cüzdanı eş olduğumuz zaman veriliyor yani kişilerin çocuk sahibi olup olmama özgürlüğü de var. Yine, burada kanun teklifinin imza sahibi vekilimizin ifade ettiği, şuna değiniyor: Çocuğun üstün yararının korunması ve psikolojik olarak bu anlamda negatif etkilenebileceği... Yani biraz önce bahsettiğiniz konularda "aile" kavramı, "gelenek", "çocuğun üstün yararı" kavramlarına atıfta bulunuldu burada yapılan tartışmalarda -değilse düzeltilebilir- yapılan konuşmalarda diğer vekillerimizin de. Ben de şunu ifade etmek istiyorum: Yani zaten "aile" kavramı böyle oluşuyor, eşitliğe dayanıyor ve bunu korumak istiyorsak bunun yolu da eşler arasındaki mutlak eşitliği sağlamak yani bir soybağı diğer soybağından üstün tutulamaz, kesinlikle hak ve özgürlükler çerçevesinde bunun değerlendirilmesi gerekiyor.

Yine, aynı şekilde bir diğer hususa daha vurgu yapmak istiyorum burada. Kadın sırf cinsiyeti nedeniyle böyle ayrımcı bir uygulamayla karşı karşıya kalmamalı. Şayet bir Türk toplum geleneği olduğundan bahsediliyorsa -gelenek nedir, zaten alışılagelmiş, zaman içerisinde oluşmuş şeylerdir- bırakalım bu hakkı kadın kendi kullansın özgür bir şekilde, zaten şayet böyle bir geleneğin oluştuğu iddiası varsa bunu herhangi bir yasal koruma zırhıyla devam ettirmenize ihtiyaç kalmayacaktır, istediği soyadını kullanabilir. Bunu özgürlükçü bir şekilde değerlendirebiliriz, kadınlar buna kendisi karar verebilir, istediği soyadını kullanabilir, bunda hiçbir sorun olmaz ama bir dayatmaya geçtiği vakit, önüne bir zorluk çıkarılmasına geldiği vakit çok büyük sorunlar çıkıyor.

Yine, çocukla ilgili etki analizlerinin yapılmasından bahsedilmişti, tekrara düşmemesi bakımından ona da değinmiyorum.

Yine, aynı zamanda bunlara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlarla beraber Eşitlik İçin Kadın Platformu 28 Ocak 2024 itibarıyla bir bildiri de yayınladı ve soyadı hakkının mutlak kişilik hakkı olarak kadınlar tarafından da müstakil olarak kullanılması gerektiğini ifade etti. O nedenle, bugün bu anlattığımız gerekçeler neticesinde bu eşitliği sağlamamız gerektiğini hepimiz söylüyoruz, bu konuda hemfikir olduğumuza inanıyorum. Her iki kişiden biri isek hem temsiliyette hem diğer konularda hem de her alanda burada, bu salonda olan herkesin kadın-erkek eşitliğine inandığını var sayarak bu teklifle ilgili olumlu düzenlemeleri yapacaklarına olan inancımla bir kez daha hepinize saygılar sunuyorum.