KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Efendim, teşekkür ediyorum.

Biz de birçok akademisyen hocamızla yaptığımız görüşmeler neticesinde kendi fikirlerimizi katarak bu maddeye ilişkin görüşlerimizi açıklamak isteriz.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bir kere, ülkemizdeki her hukuk fakültesi mezunu, âdeta zaman aşımıyla kazanılmış müktesep haklar gibi hukuk mesleklerine giriş yapıyorlar. Birçok ülkede durum böyle değil ancak maalesef, bizim ülkemizde durum biraz böyle. Avukatlık mesleğine girişte gerçek bir denetimden söz etmemiz mümkün değil. Hâkim ve savcılık mesleğine girişte ise objektif ve şüphe çekmeyen bir sınav sürecinden bahsetmek mümkün değil; birçok şaibe, birçok şey konuşuluyor. Mesleğe kabul öncesi eğitim aşamasında da doğru düzgün bir eleme olmadığını düşünüyoruz. Hukuk fakültelerinde kabulde sayı açısından, eğitim kalitesi açısından, akademik kriterler açısından ve ideal açısından sorunlu alanlar var. Sistem, daha en başından, ülkeyi hukuk sistemi yönünden tüketen bir hâl almış durumda. Ülkedeki hukukun durumu da tüm bu sebepler ve bütün gün boyunca konuştuğumuz başkaca sebepler yönünden ortada. Tüm bu sürecin sonucu şeklen de olsa elbette bir sınav yapılmasını dayatıyor bize. Ancak bu düzenleme de nerede yapılıyor? 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda, aslında çok da hukukla alakalı olmayan bir alanda yapılıyor. Hukuk mesleklerine giriş sınavına ilişkin düzenleme daha uygulanmadan, özellikle avukatlık ve noterlik açısından uygulanmadan, yine biraz önce söylendiği gibi, değişikliğe gidiliyor. Neden? Çünkü ilk düzenlendiğinde tartışılmadan, ilgili kişi ve kurumların görüşü alınmadan bu kanun maddesi düzenlenmişti, alelacele yapılan düzenleme olduğu için bugün tekrardan tartışmaya açılıyor ve henüz uygulamadan değişikliğe gidilmek isteniyor ancak bu yapılmak istenen değişikliğin de maalesef bir amacı ve bir felsefesi yok. Sınavın amacı ve felsefesi olmadan hazırlandığı için, yani sınavın içinde de bir amaç ve felsefe olmadığı için burada da aynı yol izlenmeye çalışılıyor. Sınavın tek amacı âdeta sayısal çokluğu elemek gibi düşünülmekte yani "Alalım buraya bin kişiyi sınava sokalım, işte, bu bin kişiden 100'ünü seçelim, 900'ü elensin." gibi bir düşünce içerisinde yapılıyor. Eğer amaç buysa bu kadar hukuk fakültesi açılmamalı, bu kadar öğrenci alınmamalı, denetimsiz ve ölçüsüz şekilde hukuk fakültesi mezunu sayısı artırılmamalıdır diyorum.

Şimdi, hukuk fakültelerine baktığımız zaman, mesela, Trabzon Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı -isim vermeyeceğim- ilahiyat fakültesi mezunu, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı tarım ekonomisi mezunu, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı edebiyat mezunu, Afyon Kocatepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı maliye mezunu; bu liste daha öyle saysak uzar gider. Hukuk programı bulunan 44 devlet üniversitesinin yaklaşık yarısının dekanı hukuk eğitimi almamış ve hukuk eğitiminden bihaber. Dolayısıyla hukuk fakültelerini de hukuk eğitimi almamış dekanlar yönetiyor. Gerçekte çok doğru bir söz var: "Hukuk dinamik bir alandır." Ancak ne yazık ki ülkemizde bu dinamizmi yakalamak ve bu dinamizmi yakalayan fakülte sayısı çok az. Hukuk fakültelerinde ne yazık ki standart bir eğitim yok, özellikle devlet üniversitelerinde standart bir eğitim yok. Ciddi anlamda akademisyen eksiği var. Akademik eğitimi alabilmeyi de sadece hocalara, fakültelere bağlamamak gerekir. Kültür, sanatla iç içe, evrensel insan hakları boyutunda bir yaşamla hukukçular yetişebilir ama buna yönelik bir eğitim kalitesini maalesef göremiyoruz. Eleştirel düşünebilme kabiliyeti geliştirmenin yanı sıra sürekli okumak, araştırmak, incelemek, kararları dikkatle takip etmek gerekir; bunun için de olanak sunulması gerekir ancak baktığımız zaman, devletin görevi olan bu olanakları da maalesef sunulmuyor. Bu alandaki sınav sonuçlarına hiç fakülte bazlı bakılıyor mu, ben merak ediyorum yani sınav sonuçlarına fakülte bazlı bakılıp bakılmadığını. Bu çok önemli ve kıymetli bir veridir ki bizlere üniversiteler hakkında ciddi bir bilgi kaynağı olur yani üniversitelerin, özellikle hukuk fakültelerinin mevcut durumları açısından. Eğer bakılmıyorsa bu bir eksikliktir, ciddi bir eksikliktir; bir an önce bu tarz bir veri toplanmaya başlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Buradaki bir diğer mesele de ihtisaslaşma meselesi. Sınava koyulan yeni konular önemli olmakla birlikte, bunun abecesini bilip oranın ötesine ne yazık ki geçemeyecek çünkü mahkemelerin ihtisaslaşma durumu da son derece az. Adalet Bakanlığının 2024-2028 Stratejik Eylem Planı "İhtisas mahkemelerinin yaygınlaştırılması ve yargıdaki ihtisaslaşmanın geliştirilmesi" diye bir hedef koymuştu. Bu, daha önceki eylem planlarında da vardı; hedef konuluyor ama ortaya konulan bir çalışma maalesef yok. Niteliksiz eğitim, yetersiz mesleki eğitim sonucunda hâkim ve savcılarımız neredeyse genel hükümler noktasında dahi yeterli değilken, bir de ihtisaslaşmanın stratejik hedef olması, maalesef gerçekçi bir durumu gözler önüne sermiyor değerli vekiller. İhtisaslaşma olmadığı için de hâliyle birçok mahkeme -bugün biz de görüyoruz ve takip ediyoruz- bilirkişi raporlarına istinaden hüküm kurmak şeklinde bir örf geliştirmiş durumda ve bilirkişi raporlarıyla hüküm kurarak hukuk özelleştiriliyor; bu da çok yanlış bir durum. Oysa bu sınavın amacı, hukuk mesleklerine girecek olanlar bakımından temel bilgi oluşumunu sağlamak, standart temel bilgiyle aynı kalitede insan kitlesini bu sisteme kazandırmak, yeterli olmayanları, belli bir birikimi olmayanları hukuk mesleklerine almamak, bunun için de temel, sağlam, objektif ve derinliği olan bir eleme sistemi oluşturmaktır. Bu sınavın önceki hâli ve değişiklik sonrasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceği de son derece ortadadır. Yapılan değişiklik âdeta işte "Şu dersler dâhil edilmemiş, biz de bir de onları dâhil edelim. Dışarıda tutulan derslerin de itibarını onlara geri kazandıralım." çabasına yönelik bir değişiklik gibi gözükmekte. Oysa bu sınavın en önemli amacı, hukuk için elzem, vazgeçilmez, mutlaka olması gereken ve her hukukçunun bilmesi zorunlu olan temel bilgi standartlarını sağlamaktır. İyi bir borçlar hukuku, ceza hukuku, anayasa hukuku bilgisi olmayan, iyi bir usul bilgisi olmayan hukukçuya hangi bilgiyi yüklerseniz yükleyin, hangi alanı sınava eklerseniz ekleyin elbette sorun çıkmaya devam edecektir. Bu sınavda soru alanlarını çoğaltmak değil, bilakis azaltıp oldukça derinlikli bir bilgi beklemek amaç olmalıdır. Bu sebeple, temel maddi hukuk alanları ile şeklî hukuk alanları esas alınmalıdır. Temeli sağlam olmayanın diğer alanlarda bilgisinin de hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla bu tür bir sınavda test üzerinden değerlendirme yapılmasının da sakıncaları vardır. Muhakeme yeteneği olmayan, sadece ezber üzerinden yapılan sınavlarla hangi hukukçu kalitesi ölçülecek gerçekten merak etmekteyiz. Şu anda kanun hükmünü bile tam uygulayamayan, yorumlayamayan bir hukukçu kitlesiyle biz bu sorunları çözmeye çalışıyoruz. Burada hiç değilse madem bir değişiklik yapılıyor, muhakeme temelli, olaya dayalı, bilgiyi bütünleştirme amaçlı bir değişiklik cihetine de gidilebilirdi. Hepimiz hukuk fakültelerinde çarşaf kâğıtlara sayfa sayfa yazılar yazdık, hatırlıyorsunuz ama şimdi maalesef bu hukukçuları mesleğe kabul ederken test yaparak kabul etmek durumunda kalıyoruz. Değişikliğe yeni alanlar eklenmiş fakat ayrıca "İhtiyaç duyulması hâlinde bu alanlara yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir." şeklinde Anayasa'ya aykırı bir düzenleme de önerilmekte. Şayet bunlar yönetmelikle yapılabiliyorsa bu alanların kanunda sayılması da anlamsız. O zaman "Sınava girecek alanlar yönetmelikle belirlenir." denir, genel bir hüküm konulması da yeterli olurdu ancak bu da yapılmamış. Kanunla düzenlenecek ve düzenlenmesi gereken bir konuyu idari tasarrufa bırakmak sağlıklı bir hukuk anlayışı değildir; sabahtan beri bunu defaatle söylüyoruz. Bir değişiklik yapılırken asıl değişiklikten ayrı bu tür değişiklik hükümleriyle idare kendisine hukuku zorlayan bir alan açma çabası oluşturmamalıdır diyorum. Dolayısıyla söz konusu değişikliğin Anayasa'nın 2, 7, 123 ve 124'üncü maddelerine aykırı olması cihetiyle görüşülmekte olan değişikliğin, kanun teklifinin 4'üncü maddesiyle üçüncü fıkraya eklenen "İhtiyaç duyulması hâlinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir." şeklindeki cümle ve dördüncü fıkraya eklenen "İhtiyaç duyulması hâlinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir." şeklindeki cümlenin önergemizde de olduğu gibi teklif metninden çıkarılmasını burada takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ederim.