Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 11 .07.2024 |
GÖKÇE GÖKÇEN GÖL (İzmir) - Teşekkür ederim.
Şimdi, yaklaşık on üç saattir bir çalışma devam ediyor, o yüzden uzatma amacıyla bir yorum yapmayacağım ama biraz önce söylenen bir şey vardı Sayın Özkan tarafından "Avrupa Konseyine bu çoklu baro sistemini anlattım." diyordu Bu anlattığı sistemde de Avrupa Konseyi ona ne söylemiş? Yani cevap olarak Avrupa Konseyi ikna olmuş mu? Biraz da buna bakmak lazım sanki yoksa eksik bilgilendirme olmuş oluyor.
Venedik Komisyonunun 9 Ekim 2020 tarihli bir raporu var ve o rapora göre Komisyon demiş ki: Bu kanun teklifi, bu kanun düzenlemesi hukuk mesleğinin daha da siyasallaşmasına sebep olacak, avukatların bağımsızlığını tehlikeye atacak, disiplin konularının uygulanmasında istikrarsızlık yaratacak, eğitim faaliyetlerinin nasıl bu yeni baro sistemiyle gelişeceği belli olmayacak, delegelerin seçimi ve temsil konusunda yine sistemde bozulmalar yaşanabilir. Alternatif çözümler önerilmiş yani burada sizin söylediğiniz bazı konularda ölçülülük hesabında da mesele sadece matematiksel bir mesele değil yani ona birazdan geleceğim ama coğrafi çözümlerle başka şeyler başka bir yöntem de olabilir diye alternatif çözüm de sunmuşlar.
Şimdi, bunlar hiç yok gibi sadece "Biz Avrupa Konseyine de anlattık, bu iş böyle çok güzel oldu, Anayasa Mahkemesi de haksız." demek de biraz eksik oluyor bilgilendirme açısından.
İkincisi, adli yardımdan bahsederken öyle bir izlenim alıyorum ki ben buradaki tartışmadan, sanki iki siyasi güç arasında bir paylaşım yapılacak, bir bütçe ve kaynak paylaşımı yapılacak, ondan sonra da o siyasi güçler arasında bir çatışmayı kim kazanırsa o kadar haklı çıkacak, o o kadar bütçe alacakmış gibi. Yani bence şunu hatırlamakta fayda var arkadaşlar: Bu adli yardım hizmeti vatandaş için olan bir şey yani bir vatandaşa bu paranın gitmesi, bir paranın hizmet olarak gitmesi için yani vatandaşın adalete doğru erişebilmesi için hukuka en başta saygılı olmak zorundayız ve burada yine aynı meseleyi geleceğiz. Burada katılımcı ve istişare içinde bir kanun yapım sürecinden bahsediyorsunuz, biz bunun olmasını istiyoruz ama bir yandan Genel Kurul şu an çalışıyor Öğretmenlik Mesleği Kanunu'yla ilgili, eğitimciler dışarıda haftalardır nöbet tutuyorlar, hatta polis müdahalesiyle karşılaşıyorlar. Bu çoklu baro geldiğinde baro başkanları da aynı şekilde nöbet tutuyorlardı, dertlerini anlatmaya çalışıyorlardı ve burada bir kanunun yapılıyordu.
Ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı geliyor, bu sistemin terk edilmesi gerektiğini kurumu adına söylüyor, sakıncaları söylüyorlar. Saatlerdir aslında bu anlatılıyor bize ve ortada bir yargı kararı var, beğenin ya da beğenmeyin, eleştirelim veya eleştirmeyelim ama çözüm odaklı bakarken hukuka uymama seçeneğini bir seçenek olarak önümüze koyduğumuz zaman, işte burada zaten çözüme ulaşma imkânımız olmuyor yani yoksul bir vatandaşın adli yardımdan haberdar olup olmaması, bir mahkemeye erişip erişememesi bizim temel meselemiz olmalı bu tartışmada, ki ne yazık ki tartışma bu şekilde ilerletilmiyor bu kanun teklifi böyle getirildiğinde.
Anayasa Mahkemesi kararı konusunda da yine aynı konudayız, aynı sorun içindeyiz burada kadının soyadında olduğu gibi. Anayasa Mahkemesi kararları tabii ki eleştirilebilir; tabii ki eleştirilebilir, bizim de eleştirdiğimiz yargı kararları var, mesela, Gezi davası kararını eleştiriyoruz, Kobane davası kararını eleştiriyoruz ama bizim bu eleştirilerimiz, bazı insanların hapisten çıkmalarına, haklı olmalarına rağmen hapisten çıkmalarına sebep olmuyor değil mi? O zaman, Anayasa Mahkemesi kararını beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama uygulamazlık yapamazsınız, bunda anlaşamıyoruz zaten. Biz Anayasa Mahkemesinin sözcüsü değiliz ki burada, hepimiz Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak için yemin ettiysek o zaman bu mahkemeye saygılı olmamız gerekiyor.
Ve ölçülülük ilkesi -Uzatmayacağım Başkan bitireceğim ama- öyle sadece bir matematiksel hesabı eğip bükerek anlatmakla karşılanmış olmuyor. Anayasa Mahkemesi "Burada bütün nüfusa hizmet ediliyor." denilince haksız çıkmış olmuyor, bütün nüfusa hizmet etmiyorlar çünkü bu barolar, daha az üyeleri var. Neden daha az üyeleri var? Gerçekten siyasi bir kararla kuruldu çünkü bu barolar. Gerçekten, mesleğin özünü tehdit eden bir şekilde, öyle bir yöntemle kuruldu bu barolar ve öyle de hareket ediyorlar. Yani bunu dışlayamazsınız, bu gerçeği ortadan kaldıramazsınız, inkâr edemezsiniz. O yüzden, öyle herkese coğrafya olarak ayırmadığınız sürece "Bütün nüfusa hizmet edecek, aynı sayıda insan çalıştıracak, aynı sayıda hizmet yapacak." dediğinizde matematiksel olarak bile gerçekleri çarpıtmış oluyorsunuz.
Teşekkürler Sayın Başkan.