| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Sayıştay Başkanlığı c) Cumhurbaşkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu d) Başbakanlık e) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Diyanet İşleri Başkanlığı h) Türkiye İnsan Hakları Kurumu ı) Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü i) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 26 .01.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcıları, sayın milletvekilleri, bürokrasimizin ve basınımızın değerli temsilcileri, hepinizi ben de saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Şimdi, ben, tabii zamanımız çok sınırlı olduğu için sadece birkaç konu üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, Başbakanlığın yapısı. Şimdi, biliyorsunuz 2011 yılında kanun hükmünde kararnameyle bir yetki alındı ve bu yetki çerçevesinde aslında Türkiye'de bu dönemde hiç de iyi şeyler yapılmadı. Yani, önce bir duayla başlayalım: Allah bu milleti, bu devleti Meclissiz bırakmasın.
BAŞKAN - Amin.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani, biz ne kadar kızsak da, şimdi birazdan burada kanun yapma kalitesiyle ilgili bir sürü sorundan da bahsedeceğim ama ne kadar kötü olursa olsun en azından yani birkaç tane bürokratın iki dudağının arasında bu devletin kurumlarının kalması kadar kötü bir şey olamaz.
BAŞKAN - Bu duanıza yürekten "amin" diyoruz Sayın Usta, Allah bu milleti Meclissiz bırakmasın.
ERHAN USTA (Samsun) - Çok ciddi hatalar yapıldı. Temel yaklaşım şuydu: Özellikle Başbakanlığa bağlı kuruluşlar için söyleyeceğim, tabii başka işler de yapıldı, işte bakanlıklar... Yani şöyle diyorum ben, rastgele çekseniz, bunları, -hangi kuruluşları hangisiyle bağlayıp ilişkilendireyim veya hani işte Sanayi Bakanlığının bir kısmını aldık, Gümrükle birleştirdik, bilmem bir şeyler yaptık ya- mutlaka bundan daha doğru olurdu, en azından içinde rastgele doğrusu olurdu. Yani, bu, özellikle hatalı yapılmaya çalışılmış gibi, kasıtlı yapıldı anlamında demiyorum ama bu kadar beceriksizce, tartışılmadan birtakım işler yapıldı. Bunlardan bir tanesi de, mesela, "Başbakanlığa bağlı kuruluşların sayısını azaltacağız." denildi. İşte "Başbakanlık çok büyük, şöyle, böyle." falan diye böyle bir sürü aleyhte şeyler konuşuldu. Azaltıla azaltıla, yapıla yapıla bir iki tane, işte, bu Devlet Personeli, Çalışma Bakanlığına bir şey yapıldı. Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir kurum kapatıldı, bakanlığa dönüştürüldü.
BAŞKAN - Terfi etmiş yani!
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, terfi filan değil. Başbakanlıktan ayrılacak son kurumdur Devlet Planlama Teşkilatı çünkü danışmandır. Danışman kurumu, Hükûmet adına politika dokümanı hazırlayan kurumu siz aldınız sanki icracı bir kuruluş gibi bakanlık yaptınız. Şimdi, Türkiye, tabii, bunun sıkıntısını çok çekecek bundan sonraki süreçte de. Şimdi yavaş yavaş başladı. Tabii, şimdi, eski usullerle, hani, bürokratlar birbirini tanıyor, yapıyı, herkes birbirini biliyor birtakım işleri yapabiliyorsunuz ama bundan sonra... Mesela, nedir Planlamanın fonksiyonlarından bir tanesi? Bir defa, zaten Başbakanlığın, Hükûmetin dibinde olması lazım. En temel müşterisi Hükûmettir, sonra kamu kuruluşlarıdır. Koordinasyon görevi önemli bir fonksiyondur. Şimdiden söylenmeye başladı çünkü bürokratlar değişiyor, eski bürokratlar gidiyor hem muhatap kuruluşlarda hem Kalkınma Bakanlığında. Yani, diyor: "Bu Kalkınma Bakanlığı ikide bir bizi niye toplantıya çağırıyor, o da bakanlık, biz de bakanlığız?" şeyleri başladı Sayın Başbakan Yardımcılarım. Bunlar sizin bilmediğiniz konular değil belki.
Burada o yüzden ivedilikle bu Kalkınma Bakanlığında yeniden bir yapılandırma yapılarak eski Devlet Planlama Teşkilatı mı olur, benzeri mi olur, ne olacaksa ülkenin resminin tamamını gören, ülkede gerçekten koordinasyonu yapacak, Hükûmetin politika dokümanlarını Hükûmet adına hazırlayacak ve onların koordinasyonunu yapacak bir kuruma ihtiyaç var.
Bakın, bugün bir yanlışlık da şurada. Bu uygulamada da var. Bundan sonra ben Sayın Başbakan Yardımcısı Lütfi Bey bu işi nasıl yapacak onu bilmiyorum, şimdi reformlardan sorumlu Başbakan Yardımcımız. Yani, reform konusuna da geleceğim. Biraz ümitlendik çünkü Lütfi Bey bizim Planlamadan da promosyon arkadaşımız, kendisinin azmini, gayretini, çalışmalarını biliriz. İnşallah, Türkiye o vadedilen reformları yapar. Yani, sözünü çok konuşuyoruz da konuş, konuş, konuş, konuşmaktan bıktık. Konuşarak yıprandı reformlar bir defa. Ama, inşallah, bizim Lütfi Bey'den ümidimiz, bunlar, işte, Hükûmet içerisinde iyi bir koordinasyon yapılır. Ama, bunda zorlanacaktır. Niye? Çünkü bu işin koordinasyonunu yapacak olan kurum Devlet Planlama Teşkilatı. E, Devlet Planlama Teşkilatına Kalkınma Bakanlığı demişsiniz, bir başka bakana bağlamışsınız. Şimdi, Kalkınma Bakanlığı mı yapacak Başbakan Yardımcılığı mı yapacak? Şimdi, Başbakan Yardımcılığı üzerinden koordinasyonu yürütme Türkiye'nin yaptığı, bana göre, diğer bir yanlıştır. Biz bunu Planlamada çok yaşadık. Yani, orta vadeli programın her şeyini hazırlarsınız, ondan sonra -orta vadeli programı Kalkınma Bakanlığı hazırlar- Kalkınma Bakanlığının dahi olmadığı bir toplantıda ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı sunar. İşte, sosyal konular yaparsınız -şimdi başbakan yardımcılarının isimlerini vermeyeyim- bir başka Başbakan yardımcısı sunuyor. Bu, kurumda motivasyonu bozar; bu, kurumda uygulamada şeyi bozar. Sadece açıklamasını yapıyor "Uygulamayla ilgili işler yapılamayacaktır." Dolayısıyla, bu işlerin tamamını gören bir teşkilata bu ülkenin tekrar ihtiyacı var. Bunun mutlaka sağlanması gerekiyor.
Şimdi, Başbakanlık diyoruz. Tabii, bütün yetkileri Başbakanlıkta toplamanın bir anlamı da yok, bundan da vazgeçmek lazım. Yani, bütün izinleri, en ufak izinleri dahi Başbakanlık... "Yatırım ortamını iyileştireceğiz." diyorsunuz, en küçük bir yer tahsisine ilişkin izinler dahi Başbakanlığa gitmek zorunda kalıyor. Yatırımcıların bundan ciddi şikâyetleri var. Bundan Başbakanlığın, Hükûmetin kaçınması lazım.
Şimdi, bu kanun yapmayla ilgili, Sayın Başbakan Yardımcılarım, biz bunu burada gün boyunca Meclis Başkanıyla da tartıştık. Şimdi, Türkiye çok kötü kanun yapıyor, kalitesiz kanun yapıyoruz. Niye? Bunun birkaç nedeni var. Nedenlerinden bir tanesi, bu torba kanun meselesidir. Hükûmet vadetti "Torba kanunu istisnai olarak getireceğiz, mümkün olursa hiç getirmeyeceğiz." diye. Fakat, şu ana kadar, yanlış hatırlamıyorsam, Plan ve Bütçe Komisyonundan veya Genel Kuruldan 5 tane kanun çıktı. Bunun 1 tanesi geçici bütçe kanunuydu. O da 5018'de tarif edildiği için torba yapamadılar onu, bir torbanın içine atamadılar ama onun haricindeki bütün kanunlar torba kanun olarak çıktı.
Şimdi, burada isimlerini vermeyeyim, bazı bakanlarımız geldi, kendisiyle ilgili bir tane dahi madde yok. Bakın, beş saat burada oturup ağzını açmayan bakanımız oldu. Hükûmet olarak, lütfen, bundan rahatsız değil misiniz? Yani, burada getirilen kanun tasarısına ilişkin mesela... Yani, şöyle söyleyeyim, bunları söylemek hakikaten eski bir bürokrat olarak da zoruma gidiyor: İçeriğiyle ilgili hiçbir bilgisi olmayan bir bakanımızın burada o gün o nöbetçi diye oturup kanunu savunmasını veya işte Hükûmeti temsil etmesini... Tamam, teorik olarak temsil edebilir ama bu bir defa yanlış kanun yapmanın birinci ayağı oluyor. Niye? Buradan çok haklı bir eleştiri gelebilir iktidar tarafından da muhalefet tarafından da. O Sayın Bakanın... O yapılan eleştiri, bu eleştiri haklıdır. "Biz bunu, evet, işleyelim, bir önergeyle bu işi düzeltelim." diyecek bir yetkisi yok çünkü kendi konusu değil, biliyorsa tesadüfen biliyordur. Nezaketen de zaten bir bakanın diğer bakanın işiyle ilgili bir konuda hani bir önergeyi kabul etmesi gibi bir şey olamaz. Şimdi, bundan vazgeçmemiz lazım.
Burada bir-bir buçuk ay içerisinde çok enteresan tecrübelerimiz oldu, şu etki analizi meselesi. Bakın, bu uzun süredir konuşuluyor on üç yıllık iktidardan sonra şimdi eylem planında etki analiziyle ilgili kurslar, burslar, eğitimler olacak diye. Bu, Türkiye açısından çok sıkıntılı bir konudur. 5018 sayılı Kanun'un 14'üncü maddesinin amir hükmüdür "Etki analizi mutlaka olmalı." diye. Şu ana kadar etki analizi olan bir tane kanun biz burada görüşmedik.
Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcıları, bu, Hükûmete de, muhalefete de, iktidara da, milletin tamamına bir eziyettir. Şimdi, bir adım sonrasını görmeden kanun yapıyorsunuz. İsterseniz örnek vereyim, Enerji Bakanlığıyla ilgili yaptığımız kanunlarda hiç etki analizi yapılmadan Soma faciasının hemen üzerine birtakım, işte, işçilerin haklarını veren -onların hepsine biz de katılıyoruz- birtakım düzenlemeleri yapıyorsunuz ama bir adım sonrasını düşünmediğiniz için aradan bir sene geçiyor "Eyvah, biz ne yaptık?" diyorsunuz, ondan sonra kamu işletmelerine destek veriliyor. Yine bir etki analizi yok "Bunun sağında solunda ne olacak yani burada yaptık ama özel sektör ne olacak?" Aradan on ay geçiyor, bu sefer özel sektör getiriliyor. Kanun tasarıları buraya geliyor, bürokratların ve bürokrasinin, bakanlığın rakamlara ilişkin hiçbir çalışması yok. Buradan en son Sayın Başkan dedi ki "Gidin kardeşim, bunları alın, çalışın, getirin, ondan sonra bize düzgün rakam verin." Yani, rakamlar havada uçuşuyor.
Şimdi, hadi etki analizinin ekine koymadık ama bürokrasi dahi çalışmadan inanın buraya kanun getiriliyor, rakam yok. Mesela, enteresan bir şey keşfettik, kamu işletmelerinde 1 ton üretim için 17,3 lira destek veriyor devlet o çıkan yasada. Zaten Bakanlar Kurulunda sonsuz, sınırsız bir yetki alınarak şey yapılıyor ama Sayın Müsteşara sorduk "Tahminen ne kadar vereceksiniz desteği özel sektör işletmelerine, maden işletmelerine?" dedik. İşte, onun söylediği rakamlardan... O hesabı onlar yapmamışlar, orada benim yaptığım bir hesapla 95,5 lira çıkıyor. Kamuda 17,3 lira destek verirken niye özel sektöre ben 95,5 lira destek vereyim 1 ton kömür üretimi için?
Şimdi, bunlar konular çalışılmadan getiriliyor fakat burada bir direnç var "Aman biz dokundurmayız." falan diye. Ondan sonra bunlar çalışmıyor veya işte, bir sonraki sefer, bu sefer de bunu düzeltmeye uğraşıyoruz. Birilerine hak veriyorsunuz, geri alamıyorsunuz. Böyle bir keşmekeş içerisinde burada kanun yapılıyor. Bunları düzeltmek lazım. Bu ülke hepimizindir. Bizim söylediğimiz şeyler bu ülkenin iyiliğine, hayrına olan meselelerdir. Özellikle iki kıymetli Başbakan Yardımcısını görmüşken bunları söyleme ihtiyacı hissettim. Bu sıkıntı burada her gün çekiliyor. Bu sıkıntıyı burada sayın bakanlar da yaşıyor. Bunları, inşallah, Bakanlar Kurulunda gündeme getirirsiniz diye ben ümit ediyorum.
Şimdi, TOKİ... Devlet Planlama Teşkilatını, Başbakanın danışmanını, koordinatör kuruluşunu, elini, ayağını "Başbakanlığa bağlı kuruluşları azaltacağız." diye gönderdik, bakanlık yaptık fakat TOKİ'yi Başbakanlıkta tuttuk. Bana bir kişi Allah rızası için TOKİ'nin hele hele Başbakanlığa bağlı olmasının makul bir tane gerekçesini söylesin. "Başbakanlığa bağlı kuruluşları ben azaltacağım." derken TOKİ'nin Başbakanlığa doğrudan bağlı olmasının nasıl bir mantığı olabilir?
TOKİ bütçesi burada yok. Niye yok? Çünkü, zaten orada statüsüyle ilgili bir problem var. 5018'i ilk yaparken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, on dakika süreniz doldu, konuşmanızı toparlayabilmeniz için size ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, toparlayacağım.
TOKİ bütçesi YPK kararıyla yapılıyor. Daha öncesinde statüsü farklıydı, 5018 sayılı kapsamdaydı, ekli listelerdeydi, sonra ekli listelerden çıkartıldı, bana göre yanlış yapıldı. Yani, uluslararası standartlar açısından tartışmalı olmakla birlikte kalması daha doğru olurdu. Ancak, şimdi TOKİ'nin bütçesi... TOKİ büyük meblağla, işlerle uğraşıyor. Bir defa, ciddi bir kapasite sorunu var. Yeni başkanın gayretli olduğunu biliyorum, bürokraside tanışıklığımız var, ancak ciddi sorun var. Fakat, büyük rakamlarla uğraşılıyor. Ciddi bir hesabı kitabı yok. TOKİ'nin geçmiş yıl bütçeleri, birçok bütçesi de YPK tarafından onaylanmamıştır. En son topluca bir on yılın bütçesi onaylandı gitti. Yani, burada birkaç milyon liralık bütçeleri biz konuşurken TOKİ gibi büyük bir kuruluşun bütçesi Meclisin tamamen denetim ve etki alanı dışındadır. Bundan büyük ihtimalle -tabii, Meclise gelmeyince- Hükûmet üyelerinin de birçoğunun da bu konudan haberi yok.
İç denetim meselesi var. Ben eski bir İç Denetim Koordinasyon Kurulu üyesi olarak, on yıl bu işi yapmış birisi olarak hemen burada şey dedim ben "İç denetçi atanmayan kuruluşları burada ifşa edeceğim." Yani, bunun nedenini de bize bir açıklasınlar. Maalesef bunlardan bir tanesi Başbakanlıktır. 8 kadrosu vardır, 1 iç denetçi atamamıştır. Yani, iç denetimden niye kaçıyoruz? 5018 sayılı Kanun'la getirilmiştir, 2006'da uygulaması başlamıştır. Yani, makul güvence veren, danışmanlık hizmeti veren ve işlerin, süreçlerin iyileştirilmesine yönelik... Kötü bir şeyse diğer kuruluşlardan da kaldıralım ama iyi bir şeyse Başbakanlık iç denetçisini atasın. Ondan önce, Basın Yayın ve Enformasyonun 3 kadrosu varmış, 2'sini atamış. Eh neyse. İnsan Hakları Kurumunun 3 kadrosu var, sıfır, hiçbir atama yok. Niye atama yapmıyor? Bunu bize lütfen açıklasınlar. Diyanet İşleri Başkanlığının 20 kadrosu var, sadece 8'ini atıyor. Bunlara ilişkin bize bilgi verilmesi gerekiyor.
Sayın Başbakan Yardımcım Lütfi Bey bu reform meselelerine girdi. Tabii, vakit çok sınırlı. Ben bunu Meclisteki Genel Kurul konuşmalarımda da söyledim ama burada şu kadarını söyleyeyim: Biz bu reformların yapılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, bir kere daha size ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, teşekkür ederim.
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu reformlar yapılmalı ama bu reformlar hep konuşuluyor. Bakın, sadece şu Kalkınma Planının arkasındaki 25 tane öncelikli dönüşüm programı kamuoyuyla paylaşılmaya 2013 yılı Haziran ayında başlandı. 2016 yılı Ocak ayındayız, daha bir tane iş yapılmadı orada. 2013 Haziranında paylaşıldı, ondan öncesinde de oradaydı ama kamuoyuyla paylaşıldı, sürekli yapıldı. Sayın Başbakan bunları defalarca açıkladı, değişik formatlarda ha bire açıklanıyor, açıklanıyor, yapılmıyor. Lütfen, Allah rızası için artık şu reformları yapın. Bu ülke tıkandı, bu ekonomi tıkandı. Türkiye 2008 yılından beri reform yapmıyor. Daha doğrusu, 2008 yılından beri ciddi reform ihtiyaçları var, reform yapmıyor. Ondan öncesinde de ekonomiye ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisinin çok fazla reform yaptığını söyleyemeyiz. Bir Kamu Mali Yönetimi Kanunu'dur, bir Sayıştay Kanunu'dur. Bunun dışında ekonomiye ilişkin varsa bana söyleyin, ben burada Maliye Bakanına sordum onları... Ha, 2008'e kadar ihtiyaç yoktu çünkü daha önceki, sizden önceki hükûmetin yaptığı reformlar ülkenin ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşıladı. Ama, 2008'den sonra artık bu ülke tıkandı. Reform ihtiyacı var. Ekonomiye ilişkin kısımları söylüyorum, başka alanlarda yapılmış da olabilir. Bu reformların yapılması lazım. Türkiye, uzun vadeli, uzun dönem hedeflerinden hızla uzaklaşıyor. Sadece tek bir rakam vereceğim: 25 bin dolar kişi başı gelir hedefimiz var 2023 yılı için. O 2023'e 25 bin dolar koyarken 2018'e 16 bin dolardı plandaki. Aynı 2018 şu son Orta Vadeli Program'da 10 bin dolara, 10.600 dolara revize edildi. Yani, 6 bin dolar bazı kaybolmuş bir şeyin 25 bin doları nasıl bulacaksınız? 16 bin doları dahi Türkiye 2023 yılında bulamayacaktır. Türkiye'nin 2018 yılı için bugün hedeflediği rakam nominal olarak 2008'de ulaştığı rakamdır. Reel olarak onun da altındadır. Yani, 10.400 dolara 2008'de ulaşmış Türkiye, bugün reel olarak 2018'de on yıl sonra 10.600 doları hedefliyor. Bunu görmek lazım. Reform ihtiyacı çok elzemdir, çok zaruridir. Bunların hemen bir an önce ivedilikle yapılması lazım.
Son cümle Sayın Başkan, çok fazla istismar etmek istemiyorum müsamahanızı ama.
BAŞKAN - Sayın Usta, sözlerinizi tamamlamanız için son defa olarak ek süre veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sizin anlayışınız için.
Şimdi, Başbakanlık bütçesinde -Sayın Temizel de söyledi, benim de notlarımda var- 933 milyon TL başlangıç ödeneğiyle başlıyoruz, 2,3 milyarla bitiriyoruz. Bu anlayış sadece Başbakanlıkta olsa önemli değil, hadi zararı yok deriz, bu anlayış ülkenin genelinde var. Yani, bütçenin aslında hiçbir önemi yok. Bugün Meclis Başkanına da söyledim, hakikaten hiç bütçe yapmamamız lazım. Yani, burada biz genel bir şey verelim, zaten bütçe de torba oldu. Torba hem de nasıl bir torba biliyor musunuz, ağzı açık yani istediğin kadar üzerine de ekliyorsun. Yani, torba kanunda karıştı. Zaten istediğin kadar parayı 5018 sayılı reformla, Hükûmetinizin çıkardığı reformla getirilen bütün kısıtlamalara şu bütçe kanununa yazdığımız bir maddeyle "Hepsi bu yıl uygulanmaz." deniliyor, o da bu Meclisten çıkartılıyor aynı zamanda. Tamamen torba ve hiçbir anlamı olmayan bir bütçe yapılıyor. Burada bakmayın siz öyle ödenekleri okuyoruz, bilmem ne yapıyoruz, bunların hiçbir önemi yok. Her şey Maliye Bakanının iki dudağının arasında. Sadece 2015'i söyleyeyim, rakamlar yeni çıktı, ödeneklerin üzerinde 33,1 milyar TL harcama yapılmış. Yani, bütçenin neresini konuştunuz ben bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Çok affedersiniz.
Mali disiplin diyorsak buna çok dikkat etmemiz lazım. Mali disiplin vadettiğimiz harcamalara uymakla başlar.
Çok teşekkür ediyorum.