KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım bu paketin içinde olan hususlara muhalefetlerini ifade ettiler, ben hepsine katılıyorum, tamamına katılıyorum. Özellikle, kadınların soyadı konusunda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen kendi tercihleri dışında zorlanıyor olmasını kabul etmek mümkün değil. Kadınlar hangi soyadını tercih edecekse bunu almasının önünün açılması gerekir. Bu konudaki zorlamanın doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Ama bugün söz alma gerekçem... Pakette birçok şey var ve yarıdan fazlası hep ifade edildi; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının doğurduğu zaruret nedeniyle önümüze gelmiş duruyor. Anayasa Mahkemesinin verdiği başka ihlal kararları da var ama her nedense bu paketin içinde önümüze gelmiyor.

Ben gazeteci kökenli, basından siyasete geçen bir arkadaşınız olarak Türkiye'de basın özgürlüğü alanındaki engellemelerin her geçen gün arttığını dikkatinize getirmek için söz istedim. Görevi halkın haber alma hakkını korumak olan Basın İlan Kurumu ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu iktidarın sansür kurumlarına dönüşürken her türlü zorluğa rağmen halkın gerçekleri öğrenmesi için mücadele veren gazeteciler de baskı, engelleme ve tehditlerle karşı karşıya. Gazeteciler haberleri, sosyal medya paylaşımları nedeniyle işsiz kalmakta, soruşturmalar ve davalarla yargılanmakta, hapse konmaktalar. Her ay ortalama 60 gazeteci adliyede haberlerini, sosyal medya paylaşımlarını savunmak zorunda bırakılmakta. İşte, bu nedenlerle Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içerisinde 158'inci sırada yer almakta. Türkiye'de gazetecilerin özellikle son dönemde karşı karşıya kaldığı tehdit ve hedef göstermeler de endişe verici noktaya ulaşmış durumda. Gerçeği ortaya çıkarmak, cinayetlerin, yolsuzluklarının ardındaki kirli ilişkileri kamuoyuna duyurmak için görevini yapan gazeteciler siyasetçiler tarafından hedef gösterilmekte, açıkça tehdit edilmekte, gazetecilerin fotoğrafları yayınlanarak içinde "kurşun" kelimesi kullanılan paylaşımlar yapılmaktadır. Hukukta bile yeri olmayan bu özgürlük alanı Türkiye'de hem basın özgürlüğünü hem de gazetecilik mesleğini ve gazetecilerin can güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Gazetecilerin görevi yurttaşların haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmektir. Siyasi cinayetlerin gerçek yüzünün araştırılması ve bu araştırmaların kamuoyuyla paylaşılması da gazetecilik görevinin gereklerinden biridir. Tarihi, hedef gösterilen ve tehdit edilen gazetecilerin karanlık odaklarca katledilmesiyle dolu olan Türkiye'de gazetecilerin hedef gösterilmesi, hedef gösterenler hakkında devlet yetkililerince herhangi bir adli işlem başlatılmaması da kaygı ve endişe vericidir. İşte bu nedenle, ben bu pakette Türkiye'de basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü daha da koruyacak, özgürlüklerin önünü açacak bir madde bulunmamasını eleştirmek için söz almış bulunmaktayım.

İkinci bir mesele, Anayasa Mahkemesi kararlarından bahsediyoruz. Biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi basın ve ifade özgürlüğü alanında önemli kararlar vermiştir, ihlal kararları vermiştir. Bunlardan bir tanesi de erişim engellerine ilişkin verdiği toplu hak ihlali kararıdır. Bu konuda Anayasa Mahkemesi önce 2021 yılında, daha sonra 2023 yılında kararlar vermiştir ve Meclisimize yine bu ekim ayına kadar süre tanımıştır ama bugüne kadar -işte bu pakette de gördüğümüz gibi- bu konuda "Biz bu ihlal kararını nasıl ortadan kaldırırız?" diye herhangi bir düşünce iktidar tarafında bulunmamaktadır. Bakın, neler erişime engelleniyor? Bu erişim engelleri için hep "Kişisel saygınlığımız, itibarımız zedelendiği için." diye başvuruluyor ama baktığınızda, işte, mesela, önümde sadece haziran ayında verilen erişim engellerinin bir listesi var, sadece bir aylık: İstanbul'da görevli bir savcının cinsel istismar davası erişime engelli, inşa ettiği binalar Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan müteahhidi yurt dışına kaçıran bürokratın haberi erişime engelli, Adalet Bakanlığında görevli üst düzey bir ismin suç örgütü lideri olmakla yargılanan bir isimle arama trafiği geçmişi olduğu erişime engelli; Adana Adliyesinde görev yapan hâkimin rüşvet, uyuşturucu gibi suçlarına ilişkin müfettiş raporu erişime engelli; afetleri çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına bağlayan profesörle ilgili haber erişime engelli; CHP'den Namık Tan'ın, Demokrat Partiden Cemal Enginyurt'un yurt dışı çıkış harcına ve ÖTV'ye yapılacak zamla ilgili sosyal medyadan verdikleri tepkiler erişime engelli. Bunun gibi onlarca haber var, sadece haziran ayında; bir yıla baktığınızda yüzlerce, yüzlerce. Aslında bu ülkenin hafızası, ortak hafızamız bu "erişim engelleri" denilerek yok edilmektedir. Geçmişte yürütülmüş, polisin yürüttüğü önemli operasyonlar, yargılamalar vesaire; bunları şu anda aradığınızda, Google'la yazdığınızda bulamamaktasınız, hafızamız tamamen yok edilmiş durumda. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Bunlar basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ihlalidir." Ama bu konuda buraya baktığımızda, evet, "AYM'nin iptal kararının gereğini yapalım." diye getirdiğiniz torbada her birimizin, sizlerin, bizim, 86 milyonun ifade özgürlüğünü korumaya yönelik onlarca ihlal kararlarının gereği bulunmamakta. Benzer şekilde, yine, Basın İlan Kurumunun gazetelere verdiği haksız ilan kesme cezalarına ilişkin de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var, onun gereği bu torbada yok. RTÜK'ün verdiği, çok basit ifade özgürlüğünün kullanımı nedeniyle kanallara verdiği birçok ağır ceza var; yayın durdurma, ekran karartma, idari para cezası vesaire; basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün önünü açacak herhangi bir düzenleme bu pakette yok. O yüzden, ben bunları dile getirmek ve bunların da mutlak surette ele alınması gerektiğini, Türkiye'de demokrasimizi düzelteceksek bunun sadece önümüze birazcık yamalı bohça gibi gelen torba kanunlarla değil daha derli toplu bir düzenle yapılması gerektiğini... Anayasa Mahkemesi kararları noktasında da sadece işimize gelen "Aman, işte, şurada şu hâkim de zarar görmesin, onların tazminatı olsun..." Tabii ki onlara ek tazminat ödensin, evet, tabii ki bir eksiklik olmasın ama temel hak ve özgürlüklerimiz de bir o kadar önemlidir. Onlarda da biz "Ya, bu da duruversin, burada bekleyiversin, birkaç yıl daha beklesin, ne olacak? Biraz daha sansürü uygulayalım." deme lüksüne sahip olmamalıyız diyorum.

Bir kez daha başta söylediğim hususu, gazetecilerin tehdit edilmekte olduğunu, gazetecilerin hayatlarının tehlikede olduğu hususunu dikkatinize getirmek istiyorum.

Hepimiz, iktidar olsun, muhalefet olsun Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün korunması konusunun üzerine titremeliyiz diyorum, Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum.