KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Tekrar merhaba.

Şimdi, aslında bu dokuzuncu yargı paketiyle gelen ve kadınların soyadının kullanımını düzenleyen maddeyi tartışırken birinci gündemdeki konuştuklarımızla çok bağlantılı olduğunu düşünüyorum ben, çok önemli bu açıdan. Hatırlarsanız eğer bu soyadı meselesinde Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı vardı ve Anayasa Mahkemesi'nin bu kararları aslında uygulanmakla yükümlü olunan kararlar ama bunun Anayasa'ya aykırı bir şekilde tekrar önümüze getirilmiş olması yani kadınların kendi soyadlarını kullanamaması meselesi uzun süredir... Biliyorsunuzdur çoğunuz, Eşitlik İçin Kadın Platformu var, Eşitlik İçin Kadın Platformu defalarca bunun sakıncaları üzerine hem Meclise geldi konuşmalar yaptı hem kamuoyunda fikirlerini paylaştı ve TCK'nin 103'üncü maddesi vardı hatırlarsanız, çocuk istismacılarına af gibi bir söylem geliştirilmişti, bu Eşitlik İçin Kadın Platformu aslında o zaman kurulan bir platformdu 2020 yılında ve etkili bir mücadeleyle onu durdurabilmiştik birlikte. Sonra ise İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kaldırılması tartışmalarında oldu. 100'ü aşkın kadın grubundan, feminist kadınlardan, bir bütün olarak barolardan, sivil toplum örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden kadınlardan oluşuyor ve 1 Ağustos 2020'den itibaren kendine "Eşitlik İçin Kadın Platformu" dedi. Dolayısıyla biraz önce İçişleri Bakanı demişti ya hani "Demokratik kitle örgütlerini, STK'leri dinliyoruz." diye ama EŞİK dinlenmedi mesela, bu kadar geniş bir birleşim olmasına rağmen.

Şimdi, burada niye birinci gündemle bağlantılı dedim? Şu açıdan: Bu yasa teklifiyle, yeni gelen yasa teklifiyle kadının evlenmeden önceki kendi soyadını kullanması meselesine tek başına engel getiriliyor, yasaklama getiriliyor. Gerekçesi daha vahim, gerekçesinde diyor ki: "Aile bütünlüğüne tehdit. Ailenin güçlendirilmesi, çocukların üstün yararı..." Şimdi, bir kere, bu hiç samimi değil, bu gerekçe. Neden samimi bulmuyoruz? Bir bütün olarak AKP-MHP iktidarının, müfredattan tutun, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi'ne, tüm icraatlarına bakın, benim dediğimiz tartışma var. Kadın-erkek eşitliğine, kadınların özgürlüğüne engel olma politikaları var. Kadının ancak aile içinde tanımlanmasına ilişkin politik perspektifin sonucu tekrar geliyor üzerimize. Yoksa, hem kadının hem çocuğun üstün yararı görürse aslında demin dediğim gibi buna ilişkin çeşitli çözüm önerileri defalarca sunuldu, bunlar dikkate alınır. Hayır, kanırta kanırta, tekrar kimseye danışmadan, özellikle bilfiil bunu yaşayan kadınlara, kadın örgütlerine danışmadan tekrar önümüze getirildi.

Şimdi, bakın burada ne oluyor? Biz daha bırakın hani kadının tek başına kendi soyadını kullanmasını, nüfus cüzdanında bilgiler tamamen eşinin bilgileri hâlinde geçiyor. Biz oranın tamamen değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir sonrakinde aslında bir adım ileri gideceğimizi düşünürken bir anda tekrar en başa dönüyoruz, tekrar kadınların kendi kararlarını kendilerinin verme kararına engel olunuyor, yine bir vesayetçi politikayla kadını aile içine sıkıştıran bir karar alınıyor. Bakın, bu kadın cinayetleriyle çok bağlantılı çünkü siz kadını eşit, özgür bir birey olarak toplumsal yaşamda görmediğiniz takdirde erkekler kadınları öldürmeye devam ediyor. Bu kanun teklifi "Sen birinci olarak eşsin." demek, "Asla eşit, özgür bir birey değilsin." demek. Dolayısıyla bunun çok büyük sonuçlarını göreceğiz. Bu, sadece bir madde değil bir bütün olarak kadınların toplumsal yaşamda nasıl var olacaklarına ilişkin bir karar verilecek. Bu anlamda bizim Komisyonda, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda buna ilişkin ortak bir tutumla bundan vazgeçilmesi gerektiği kararını almamız gerekir diye düşünüyorum.

Sonra, bakın, çocukların yararı meselesine gelince, aileye kapatılmış bir kadınla birlikte ve aile içinde şiddetin sürekli sürekli arttığı bir yerde zaten çocukların yararı söz konusu değil. Kadın sürekli aile içinde tanımlandıkça; eşit, özgür birey, saygın bir birey olarak tanımlanmadıkça çocuklar da bundan zarar görüyorlar. Geçen toplantıda da örnek vermiştim, erkekler artık birinci derecede yakını kadınları öldürürken bir de yanında çocuklarını öldürüyor, hatta bazen kadına ceza olsun diye kadını yaralayıp bilerek "Çocuğunu öldürdüm." diyor, sanki kendi çocuğu değilmiş gibi. Şimdi, bunlara ilişkin hiçbir mevzubahis yokken ben hani çocuğun üstün yararı meselesini samimi bulmadığımı açıkça burada ifade etmek istiyorum.

"Kısaca" dendiği için son olarak toparlıyorum. Bu yargı paketinde bu madde tamamen geri çekilmeli. Zaten Meclis Genel Kuruluna geldiğinde kadın örgütleri, feministler falan buna ilişkin görüşlerini bildirmek üzere gelecekler. Biz de onlara kurak verelim, ortaklaşa bir tutumla bunun derhâl geri çekilmesi gerektiğini ve istişareyle yeni düzenlemelerde kadınların kendi yaşamlarına, kendi kararlarına saygılı bir şekilde karar verebiliriz diye düşünüyorum

Teşekkürler.