KOMİSYON KONUŞMASI

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Dediğiniz gibi, esasına bilahare gireceğiz, sadece Anayasa'ya aykırılıkla ilgili konuşacağım çünkü çok kibar konuşuyoruz bence, cümleten.

"Anayasa'ya aykırı" dediğimiz şey... Bir kanun düzenlemesi yaparsanız; Anayasa'nın bazı maddeleriyle arasında yorum farkı olur, uyumsuzluk olur; mesela, önceki hâli gibi. Ben de kadının soyadı üzerine, teklifin 15'inci maddesi üzerine konuşacağım. Ve bu yorumlanır hukukçular tarafından, denir ki: "Ya, bunun lafzı Anayasa'nın şu maddesine uygun değil, uymuyor; biz bunu kaldıralım." "Anayasa'ya aykırılık" dediğimiz şey budur. Bizim bu Mecliste bu hafta yaptığımız şeyin adı -bizim değil bu arada, sizin; AKP ve MHP'nin- Anayasa'ya aykırılık değil arkadaşlar, Anayasa'yla dalga geçmek hatta bir adım ötesi, Anayasa'yı ayaklar altına alıp bununla gurur duymak hatta bir adım ötesi "Ben Anayasa'yı takmıyorum, sizin de bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok." diyerek otoriter, faşizan bir devlet inşası. Bakın, çok açık konuşuyorum çünkü Anayasa Mahkemesinin önüne gitti, bu kadının soyadı meselesi gitti. Bakın, ben de evliyim; ben açtım bu davayı, kazandım o davayı. Şu anda benim soyadım "Sera Kadıgil." Eşimle ben duygusal ve cinsel bir birliktelik içerisindeyim. Kanun zoruyla beni bir arada tutmaya kimin, ne hakkı var; bunu anlamıyorum? Anayasa Mahkemesine gittiğimizde Anayasa Mahkemesi size dedi ki: "Hayır kardeşim, bunu yapamazsın, eşitlik ilkesine aykırı. Bak, Anayasa'nın şu şu maddesine aykırı, bunu yapamazsın." Siz, siz ne yapıyorsunuz şu an Sayın Özkan? Yani bilmiyorum, siz imzacısınız yani bence Yılmaz yapıyor bunu, Tunç yapıyor bunu ve/veya ona da söyleyen daha da büyükler Tayyip Erdoğan yapıyor bunu, diyor ki: "Ben Anayasa Mahkemesini takmıyorum, Anayasa'yı da takmıyorum." Aynı maddeyi aynı şekilde getirip Meclisin önüne koyuyorsunuz. Saygısızlık değil mi sayın vekiller, açık açık soruyorum size ve bu Anayasa Mahkemesi kim? Yani bu son bir senedir uymamakla, takmamakla bu kadar gurur duyduğunuz Anayasa Mahkemesi kim? Sadece bu örnek de değil, aşağıda Öğretmenlik Mesleği Yasası görüşüyoruz değil mi? Aynı şeyi bu Meclis yaptı, Anayasa Mahkemesi iptal etti, yeniden getirdiniz, önümüze koydunuz; bire bir aynı örnek. Can Atalay'a artık girmiyorum çünkü bu konuda kimsenin yüzü kızarmıyor.

Dün ben Anayasa Mahkemesine gittim Cahit Bey, Anayasa Mahkemesini ziyarete gittim, doğrudan bunları böyle anlattım yani dedim ki: AKP Grubu, kendi atadığı Anayasa Mahkemesi üyelerine topyekûn bir savaş açmış durumda. Hani, şey olsa anlayacağım, böyle, iktidar değişti, geçen seneydi, siz bu sene iktidara geldiniz, Anayasa Mahkemesi üyelerinin hepsini TİP atadı, Anayasa'nın mevcut maddelerini TİP yazdı, siz de diyorsunuz ki: "Kardeşim, hayır, artık siyasi irade değişti, bunu ben böyle yapacağım." Yok, öyle de bir şey yok. Yatıp kalkıp ne diyoruz biz bu Anayasa'ya: "Kenan Evren anayasası" diyoruz, değil mi? Yalan, Kenan Evren anayasası da değil. Bakın, söyleyeyim ben size: Son yirmi yılda 12 değişiklikle 134 maddesini AKP değiştirdi bu Anayasa'nın, yüzde 75'i AKP'nin bu Anayasa'nın. Anayasa Mahkemesi üyelerine dönelim, değil mi? "Bu, hukuka aykırı." diyen Anayasa Mahkemesi üyeleri, yahu, tamamını ya Tayyip Erdoğan bizzat atadı ya da sizin çoğunluk olduğunuz Meclisten atandı bu insanlar, uzaydan gelmedi bu insanlar.

Yani Anayasa Mahkemesini ya kapatın ya açık açık şunu deyin: "Ben Anayasa'yı takmıyorum. Ben artık burada egemenliğimi ilan ettim, fiilî bir imparatorluğum var benim burada. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası benim umurumda değil." Bunu deyin bize, bu başka bir savaş hâlidir. Bunu da demiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Anayasa'yı..." Kılıfına uydurmaya çalışıyorsunuz ve -özür dileyerek söylüyorum, siz de hukukçusunuz- komik oluyor arkadaşlar ya, vallahi komik oluyor.

Yani esasına ilişkin bilahare gireceğim gerçekten ama... Açarken Sayın Özkan şöyle bir ifade kullandınız; "Medeni Kanunu'muzun, düzenlemelerimizin, işte yüzyıllık geleneğimizin..." falan filan gibi, anlamakta güçlük çektik ama böyle yorumladım, hatalıysam lütfen düzeltin. Yahu, geçtim kadının soyadını arkadaşlar, Soyadı Kanunu bu ülkeye 1934'te geldi, doksan sene önce. Ayrıca, madem bizim kanunlarımız bu kadar kıymetli, kapatalım değil mi bu Meclisi? Biz niye buradayız? Zaten her konuda bir düzenleme var; biz kapatalım dükkânı, gidelim, çok daha mantıklı bir şey olur.

Ayrıca, yüz yıllık kanunlara bu kadar düşkünseniz yüz yıllık kanunlara bu kadar ihtimam gösteriyorsanız söyleyeyim ben size bir tane yüz yıllık kanun: 1924, Tevhid-i Tedrisat Kanunu, tam yüz yıl oldu; karma eğitimi zorunlu hâle getiren, medreseleri kapatan kanun bu. Niye sizin için bir kıymetiharbiyesi yok bu kanunun? Ya da 1925 Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun, değil mi? Yani eğer böyle bir argümanla gelirseniz, bir; Sayın Gökçe'nin dediği gibi, başka hiçbir Türk ya da İslam devletinde var olmayan -saçma diyeceğim- saçma bir düzenlemeyi önümüze gelenek diye getirmiş oluyorsunuz, değil mi? İkincisi; Anayasa'nın amir hükmüne karşı hareket ediyorsunuz. Hemen maddelerini de söyleyeyim Sayın Başkanım. Madde 153 -hepimiz hukukçuyuz değil mi- Anayasa'nın 153'üncü maddesi var, "Anayasa Mahkemesi kararları yasama -bizden bahsediyor, biz yasamayız- yürütme, yargı, herkesi bağlar." diyor. Verdi Anayasa Mahkemesi o kararı. Geçiyorum, Anayasa'nın 10'uncu maddesi var, Anayasa'nın 42'nci maddesi var. Bizim milletvekilleri olarak bunlara sahip çıkma, bunları hayata geçirme yükümlülüğümüz var.

O yüzden de tekrar söylüyorum: Anayasa'ya aykırılık faslında söz aldım, esasına ilişkin ayrıca gireceğim çünkü, eşleriyle belli ki duygusal, sevgi temelinde, dayanışma temelinde bir birlikteliği kuramayan, kırılgan erkekliğe sahip erkeklerimiz kanun zoruyla kadınları kendilerine tabi kılmaya çalışıyorlar. Hakikaten, hani, iktidardaki iktidarsızlık olarak yorumluyorum artık bunu. Bu kadar özgüvensiz olmanıza gerek yok. Ailenin birliği bir soyadıyla olmaz; aile dediğin şey sevgiliyle olur, aile dediğin şey bağlılıkla olur. Ayrıca bu soyadı da Kadıgil de bana uzaydan gelmedi, babamın soyadı bu da yani bakarsanız, değil mi arkadaşlar? Ve ben bir kadınım, ben canım ne istiyorsa, hangi ismi istiyorsa onunla yaşayabilirim. Buna benim yerime nasıl Cahit Bey karar verebilir? Buna benim yerime nasıl Yılmaz Bey karar verebilir? Buna benim yerime nasıl Tayyip Bey karar verebilir?

Bütün kadın örgütleri aynı şeyi söylüyor, bütün siyasi partiler aynı şey söylüyor, Anayasa Mahkemesi aynı şeyi söylüyor. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan, saçma sapan bir şey önümüze getiriyorsunuz ve tekrar tekrar söylüyorum: Anayasa'ya aykırılık başka bir şeydir, sizin yaptığınız Anayasa'yla dalga geçmek hatta daha ağırı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasa'sını mülga etmektir, en hafif tabiriyle de görevi kötüye kullanma suçudur. Dönem değiştiğinde belki de Anayasa'yı metazori değiştirmeye kalkmak suçudur bu.

Esasa dair söz hakkım saklı kalmak kaydıyla Anayasa'ya dair söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ediyorum.