| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .07.2024 |
BAŞKAN BURHAN KAYATÜRK - Saygı bizden, çok teşekkür ediyorum.
Tebrik ediyorum, tekrar hayırlı olsun inşallah.
Komisyonumuzun değerli üyeleri, böylece bugünkü gündemimizde yer alan seçim işlerini tamamlamış bulunuyoruz.
BAŞKAN BURHAN KAYATÜRK - Şimdi, gündemimizin 3'üncü maddesi olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Profesör Doktor Sayın Mehmet Murat Erdoğan tarafından Avrupa Parlamentosu Seçimlerinin Sonuçları Çerçevesinde Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerinin Geleceği ve Göç Konusunda Bilgilendirme bölümüne geçiyoruz.
Sayın Profesöre sözü vermeden önce, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriyle ilgili kısaca bazı hususlara değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, katılım müzakerelerinde mevcut durum şu ana kadar 16 fasıl müzakerelere açılmış, 1 tanesi geçici olarak kapatılmıştır, bazı üye ülkelerin siyasi engellemeleri ve Kıbrıs sorunu müzakere sürecini ipotek altına almıştır. 2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılmışken açılmayan fasılların büyük bir bölümü üye ülkelerin siyasi engellerine takıldığı için 2010-2013 döneminde yalnızca 1 fasıl müzakereye açılabilmiştir. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde 2015 yılında özellikle Suriye'deki gelişmelerin düzensiz göç akınlarına yol açması nedeniyle önemli gelişmeler yaşanmıştır. Suriye'deki durumun yol açtığı sığınmacı krizi sonrasında Türkiye-Avrupa Birliği 18 Mart 2016 Mutabakatı ortaya çıkmıştır. Mutabakatın ana unsurları özetle şöyledir:
A) Türkiye'nin katılım müzakereleri sürecinin canlandırılması.
B) Gümrük Birliği'nin güncellenmesine yönelik çalışmaların hızlandırılması.
C) Vize serbestisi sürecinin hızlandırılması.
D) Türkiye ile AB arasında yılda 2 kez zirve düzenlenmesi ve yüksek düzeyli diyalogla ortaklık konseyi toplantılarının gerçekleştirilmesi.
E) Terörizmin her türlüsüyle mücadelede Türkiye ve Avrupa Birliği üyelerine desteğini sürdürmesi.
F) Göç konusunda iş birliği yapılarak Türkiye'nin AB'ye göçü engellemesi karşısında şu hususlarda anlaşılmıştır: Yunan adalarına geçen ve iltica başvurusu incelenip reddedilen düzensiz göçmenlerin ülkemize iade edilmesi; iade edilen her bir Suriyeliye karşılık AB'nin Türkiye'de yerleşik bir Suriyeliyi AB üyesi ülkelerinden birine yerleştirilmesi; AB sığınmacı mali yardım imkânı; 3+3 milyar avro tesis edilerek Türkiye'deki Suriyelilerin ihtiyaçlarının karşılanması; düzensiz geçişler büyük ölçüde ve sürdürülebilir şekilde azaltıldığında AB tarafında Gönüllü İnsani Kabul Programı'nın devreye sokulması; Suriye içindeki alanlarda iş birliği yaparak yerel nüfusun ve geri dönecek Suriyelilerin insani koşullarda yaşamasının sağlaması; Türkiye özellikle düzensiz göç krizi başta olmak üzere, mutabakattan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiştir, AB tarafı ise her fırsatta bir bahane bularak taahhüt ettiği yükümlülüklerin bir kısmını yerine getirmekten kaçınmaktadır. 15 Temmuz 2016 tarihindeki hain darbe girişimi sonrasında Avrupa Birliğinin Türkiye'ye karşı sergilediği dayanışma eksikliği ve ülkemizin benimsenmek zorunda kaldığı güvenlik odaklı politika ilişkilerimizi olumsuz etkilemiş, bu durum dolaylı olarak müzakere sürecimize de yansımıştır. Avrupa Birliği metinlerinde katılım müzakerelerinin durma noktasına geldiği ifade edilmektedir. Bununla birlikte, 2019 yılının ikinci yarısında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşru hakları hilafına geliştirdikleri hidrokarbon sondaj faaliyetlerine verdiğimiz tepki sonrası Avrupa Birliğinin "birlik dayanışması" adı altında ülkemize karşı aldığı kararlar, ardından Suriye'nin kuzeyindeki PKK yapılanmasına karşı meşru tutumumuza yönelik Avrupa Birliğinin ithamları Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Son dönemde Covid-19 salgını, iklim değişikliği ve Rusya-Ukrayna savaşı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin seyrini etkileyen başlıca gelişmeler olmuştur. Her 3 küresel sınama ve ulus devletinin bu ölçekteki sorunlarla münferiden baş etmekteki yetersizliğini ortaya koymuştur. Küresel çoklu krizlerin yarattığı yeni gerçeklik ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğinin bölgesel, küresel barış ve istikrar açısından taşıdığı kritik önemi de gözler önüne sermiştir. Ülkemizin izlediği yapıcı politika sayesinde Avrupa Birliği ilişkilerimizde Doğu Akdeniz kaynaklı gerginlikler azalmıştır. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşı ülkemizin üyeliğinin Avrupa Birliğinin geleceği açısından önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye'nin oynadığı ara bulucu rolü, tahıl mutabakatı ve esir takası anlaşması gibi kritik hususlarda müspet ve somut sonuçlar alınmasını sağlayan müdahaleleri hem uluslararası toplum takdirini kazanmış, hem bölgesel ve küresel sınamalardaki kritik rolünü teyit etmiştir. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler, mevcut jeopolitik konjonktürün ilişkilerin ilerlemesi için önemli bir fırsat penceresi sunduğunu göstermektedir.
Avrupa'da son dönemde gerçekleşen seçimlere ilişkin birkaç cümle ifade etmek isterim. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki Avrupa Birliği üyesi ülkelerin halklarının demokratik tercihlerine saygı duymalıyız ve yönetime getirdiği herkesle karşılıklı menfaat temelinde çalışmalıyız. Ancak genel değerlendirme yapılırsa gerek küresel çapta gerekse Avrupa genelinde aşırılıkçı akımların başta İslamofobi olmak üzere, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı temelinde gittikçe güç kazandığını görmekteyiz. Bu çerçevede, bir kısım Avrupa Birliği üyesi ülke siyasetçilerinin söz konusu aşırılıkçılarını da ve kendi oylarını alabilmek için Türkiye'yi iç politika malzemesi yaparak seçimi kazanmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Ancak bu durum sadece seçim süreciyle sınırlı kalmamakta, bilahare normal dönemde etkisini sürdürüp gerek ülkelerin gerekse Avrupa Birliğinin Türkiye'ye yönelik politikalarını zaman zaman olumsuz etkilemekte, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini zehirleyebilmektedir. Gerek Avrupa Birliği kurumlarının yöneticilerinden gerekse Avrupa Birliği üyesi ülke yönetimlerinden beklentimiz, Avrupa'nın ve bütününde hâlâ azınlıkta olan bu aşırılıkçı akımların etkisinden bir an önce kurtularak her iki tarafa da büyük çıkarlar vadeden Türkiye-Avrupa Birliği entegrasyon sürecine ve ortak geleceğe yoğunlaşmalarıdır. Seçim sonuçlarının Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ve Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımız için hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu noktada sözlerime son verirken, sözü sunumlarını yapmak üzere Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Sayın Profesör Doktor Murat Erdoğan'a veriyorum.
Buyurun Değerli Hocam.