| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Sayıştay Başkanlığı c) Cumhurbaşkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu d) Başbakanlık e) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Diyanet İşleri Başkanlığı h) Türkiye İnsan Hakları Kurumu ı) Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü i) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 26 .01.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli hazırun, Sayın Meclis Başkanımız, Sayıştay Başkanımız, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterimiz, Kamu Denetçiliği Başkanımız; öncelikle hoş geldiniz ve iyi bir çalışma olmasını dilerim.
Sayın Başkan, şimdi, bugün, aşağıda bir yasa görüşmesi oluyor. Yasa görüşmesi torba yasa ve temel yasa ve Plan ve Bütçe Komisyonunu çok yakinen ilgilendiren bir kanun çünkü içerisinde bizden başka çalışıp, bir çaba sarf edip katkı sağlamış bakanlık komisyonu yok ama biz burada, tabii, yine, çok önemli bir gündem olan bütçeyle ilgili görüşlerimizi açıklıyoruz, beraberce paylaşıyoruz.
Meclisin çalışması ve Meclisin yasama faaliyeti ve denetim faaliyeti açısından ortaya konan tarihsel ve uygulama bazlı gerçekleşmeler kalite ve nitelik açısından yasamayı maalesef ve maalesef olumlu yönde etkilemiyor ve gördüğümüz bu tablo karşısında da, bunu defaatle farklı başlıklarda, siz Sayın Meclis Başkanımıza da ilettiğimiz temel konular oldu.
Biraz önce torba yasayla ilgili yasamada yaşananları -ki bunu sürekli olarak dile getirdik- ben bunu tamamlamak üzere, temel kanun olarak bugün görüşülen torba temel kanunla ilgili birkaç şeyi paylaşmak isterim Meclis bütçesini görüştüğümüz sırada.
Bizim İç Tüzük'ümüzün 91'inci maddesi temel kanunların ne olması gerektiğini tanımlıyor ve bu tanımların içinde de bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi şartını getiriyor.
Şimdi aşağıda en yakını, şimdi aşağıda konuşulan torba temel kanun hukukun hangi sistematik dalını hangi kapsam ve bütünlük içinde değerlendiriyor, ben gerçekten çok merak ediyorum ve bunun bir açıklaması vardır diye düşünüyorum.
"Kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi..." Yani farklı farklı olarak o kadar madde var ki herkesin farklı ilgilendiği her maddede bir değerlendirme var ve "özel kanunlar arasında ahenk..." Hangi ahenk? Torba yasayla bütün mevzuatı çorbaya çevirip içinden çıkılamayan bir hâle dönüştürüyoruz ve "maddeler arasında bağlantıların korunması zorunluluğu..." Hangi maddenin hangi maddeyle bağlantısı var Sayın Başkanım? Bir taraftan Millî Savunma Bakanlığıyla ilgili bir maddeyi geçiriyoruz, diğer taraftan kadın istihdamıyla ve onların izin haklarıyla ilgili senelerdir konuşulan bir maddeyi geçiriyoruz, bir taraftan OGS, HGS'deki kaçak geçişlerin affını geçiriyoruz. Bu maddelerin hangisinin birbiriyle bir bağlantısı, hangisinin birbiriyle bir ilintisi var? Ve onu da getiriyoruz temel kanun olarak Mecliste görüşüyoruz. Temel kanun ne? Tabii, her madde üzerinde görüşme süresinin kısıtlandığı, beşer dakika, geneli üzerinde bir görüşmenin yapıldığı ama maddeler için beşer dakikalık önergeler üzerinde hızlandırılmış bir görüşün beyan edildiği bir yasama mantığı. Biz, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yasama faaliyetlerimizde örnek teşkil edecek bir çalışma şeklini ortaya koymamız gerekirken gittikçe kötüleşen, gittikçe kötüleşen tercihler içinde oluyoruz. Halef selef ilişkisi içinde olduğunuz Sayın Çiçek'in geçtiğimiz yıl vermiş olduğu basın açıklamaları var. Yasamanın garabete dönüşen "torba yasa" şeklindeki gelişmesinden duyduğu sıkıntıyı ortaya koyuyor ama durmadan, bir ders almadan ve yaşananları bir değerlendirmeden tekrar devam ediyoruz.
Şimdi, ben döndüm, yıllar itibarıyla ne kadar temel yasa kullanılmış, aslında ona da baktım ve gördüğümüz rakamsal gelişme de, 21'inci Yasama Döneminde 7 temel yasa çıkmış, 22'nci Yasama Döneminde 29, 23'te 51, bugün 24 en son, orada da 73 ve bunların içinde temel yasa olarak Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu, Medeni Kanun... Bu tür değişikliklerin temel yasa olarak görüşülmesinin getirdiği anlamlılık varken, birbirinden kopuk, birbirinden alakasız, birbirinden habersiz maddelerin bir arada görüşüldüğü bir temel kanun ve temel kanunun İç Tüzük'teki tanımına da uymayan bir tercihin kendini gösterdiğini maalesef Meclisin çalışma şekli olarak biz vatandaşlarımıza sunuyoruz.
Meclisten başlamışken Meclisle devam etmek istiyorum. Sayın Başkan, bir hizmet binası yapıldı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Yapılan binanın önceki yapılma amacı başkaydı, daha sonra değiştirilerek neticede bir halkla ilişkiler binası hâline dönüştü. Ama binaya baktığınız zaman, binanın içerisinde sürekli olarak problemler, su basmaları... Yani ben geçenlerde geldim, su akıyor, altında kova, akan suyu önlemek için veya toplamak için kullanılıyor. Bu kadar masraf, bu kadar içinde denetim yapıldığı söylenen bir binanın bu kadar kalitesizleşmesinde, bunun denetimini yapanlara bir hesabını sorma veya sorgulama tercihiniz oldu mu?
Diğer taraftan, daha önce Sayın Bakanımız da dile getirdi, bir tabur ve oranın değerlendirilmesinden sonra yeni bir tercih, yeni bir yer kiralandı. Bu da hangi şartlar altında Büyükşehir Belediyesinden devralındı diye gerçekten merak ediyorum. Yani orası, var olan yer bir sosyal tesis olarak oluşturuldu ve tam böyle bir Meclis çalışma döneminin, zamansal olarak da baktığınızda, bir zamanlamayla beraber dikkate aldığınızda... Yani bu bir değiş tokuş mu olmuştur veya bu tesisle bir belediye arasında takas söz konusu olmuş mudur ve bu takas söz konusuysa nerelerde olmuştur? O da aslında sorular içerisinde sorulan bir başlık.
Diğer taraftan, işletilen sosyal tesisler var. Bu sosyal tesisler kimler tarafından, hangi şartlarda kiralanıp işletiliyor ve kimlerdir bunlar Sayın Başkan? Yani kimler bu sosyal tesislerin işletmesini yapıyor eğer yapıyorsa ve bunlarla ilgili olarak bir bilgi paylaşımı var ise?
Şimdi, Millî Saraylara bakıyoruz. Tabii, Millî Sarayların da bu tür işletmeleri var ve bu işletmelerin, bu tesislerin işletilmesinde kimler bulunmakta?
Diğer taraftan, tabii, herkesin dile getirdiği ve gerçekten... Milletvekilleri bakıyor: "Acaba konuşmam saat yediye kadar yetişir mi? Ben temsil ettiğim, televizyon sayesinde, beni, onların sesini burada, Meclis kürsüsünde seslendirmek üzere bekleyen vatandaşlarımla ben yaptığım çalışmaları paylaşırken burada bulunacağıma maalesef Meclis televizyonu kapalı ve özellikle önemli soruşturma önergeleri, herhangi bir şekilde bir gensoru görüşülecekse Meclis televizyonunun kapatılması için bir çalışma takviminin işletilmesi... Biz eğer şeffaflık içerisinde bir demokrasiyi işleteceksek -ki şeffaflık demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır, hesap verebilirlik olmazsa olmaz şartıdır- ve biz bunu gerçekleştirebilirsek çok önemlidir ama maalesef bunu hem uygulamalarda denetim açısından hem de kamuoyuyla paylaşım açısından ortaya koymakta büyük zafiyetler yaşanıyor.
Diğer taraftan, tabii, yasama çok önemli. Yasamayla ilgili belli maddeleri dile getirdiğimiz gibi, denetimle ilgili olarak da baktığımızda, "denetim" başlığında karşımıza çıkan tablo gerçekten içler acısı bir durumda. Çünkü iki dönem denetim raporları -bizim adımıza, halkın adına yapacağımız denetim raporları- Meclise gelmedi. Gelmeye başladıktan sonra da yasası değiştirilen Sayıştayla beraber, kısaltılmış, vazifeyi görmüş olmak üzere ve yine vergisini ödeyen vatandaşın hizmetinde olacak bir raporlama tekniğinden öte sadece raporlanmış, belli sınırlar içerisinde bilgilendirilmiş noktada gelen bir Sayıştay değerlendirme raporları geliyor. Şimdi, ona rağmen, bize sunulan raporlara istinaden birçok sorgulama da ortaya çıksa maalesef cevabı alınamıyor. Sayıştay, bundan önce, Yüksek Denetleme Kurulunu kendi bünyesine almadan önceki yapısıyla beraber baktığınızda Türkiye'de şeffaflık ve saydamlık açısından önemli görevleri ifa etmiş bir yapıdır. Yani bugün TOKİ'yle ilgili gündeme gelmiş olan pek çok konunun araştırmasının hazırlayıcısı oradan gelen raporlardır veya halkın parasının, vergilerle ödediği parasının kullanımında yine kamu adına sahip çıkan ve onun adına hesabını soran Sayıştaydır. Ancak gördüğümüz üzere uygulamalarla karşımıza çıkan tabloda, bugün, Sayıştay raporlarının beraberce görüşüleceği asıl ve bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak dile getirdiğimiz, kesin hesap alt komisyonunun kurulmamasıdır. Yani bundan önce geçici bütçenin geçmesi sürecinde de dile getirmiştik; kesin hesap alt komisyonu kurulduğu takdirde, halkın vergilerini ödeyerek harcamaların yapılışı ve nihai sonuçlarını değerlendirme imkânı sağlanacağı gibi, Maliye Bakanlığının da harcama raporlarını vermesi sayesinde gerçekten şeffaflık ve şeffaflığın getirdiği sorumluluğun gereği yerine getirilmiş bir süreç işletilecektir. Hem Uluslararası Şeffaflık Örgütü hem de Türkiye'de devam eden onun Şeffaflık Derneğinin ortaya koyduğu tablolar Türkiye açısından maalesef çok parlak değildir ve sıralamalarda biz 60'ıncı, 55-60 sıralarda gidip gelen yerlerde bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, ilave süre vereceğim.
Buyurunuz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunun ötesinde Sayın Başkanım, tabii Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle ilgili değerlendirmelere geçerken ben yine Sayıştay bağlamında bir konu dile getirmek istiyorum ve burada Sayıştayın raporuna yansıyan bir bölüm var bunun açıklanmasını ve bu açıklamanın da paralelinde bir değerlendirme olmasını diliyorum. Aslında uzun bir paragraf zamanım yetmeyeceği için diğer başlıklarda söyleyeceklerime de süre kalmayacağı rahatsızlığı içindeyim çünkü "Sayıştayın Muhasebe Birimleri ve Muhasebe Yetkilerinin Bildirilmesi Hakkında Usul ve Esasları 8/12/2013 tarih ve 28845 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan değişiklikle eklenen geçici maddeye göre" diyor ve devam ediyor "Hesap dönemi sonunda verilecek defter, mali tablo ve belgelerden bütçe giderleri ve ödenekleri tablosu, kesin hesap cetveli, taşınır hesabı icmal cetveli dışında düzenlenmesi gereken diğer mali raporların Sayıştaya gönderilmesi 2013, 2014 ve 2015 yıllarını kapsamak üzere üç yıl ötelenmiştir." Bu öteleme neyi kapsıyor? Neden böyle bir öteleme yapılmıştır ve ötelemenin içeriği nedir?
Tabii ben örtülü ödeneğe de bu noktada devam ederek gündem içinde değerlendirmek istiyorum. Bakın, 2015 yılının Mart ayıydı, bir anda bir gece, gece yarısı bir çalışmada o gün yine üç aylık bakanın sorumluluğunda bir önerge verildi ve gerekçesinde de "Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devletin itibarının gerekleri, siyasi, sosyal, kültürel amaçlar ile olağanüstü hizmetlerle ilgili devlet icapları için kullanılmak üzere" Cumhurbaşkanlığına verilen bir örtülü ödenek.
Şimdi, Cumhurbaşkanının görevleri belli. Yani Cumhurbaşkanının görevleri içerisinde kendine has bir istihbarat sağlama görevi var mı ki böyle bir bütçe gerekçeyle tevdi ediliyor ve kendisine veriliyor. Bu tamamen Anayasa'ya da aykırı ve Anayasa'daki aykırılıklarıyla beraber çok büyük bir bütçe.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, lütfen toparlayalım.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
Çünkü bakıldığında örtülü ödenek, bütçenin binde 5'lik kısmından oluşan çok devasa bir bütçe ve içinde hesap verilebilirliği, nerelere, kimler tarafından kullanıldığı ki gerekçesinin bile anayasal olarak baktığımızda aykırılıklar taşıdığı bir bütçedir.
Bunun ötesinde, Sayın Genel Sekreter geçen sene "Cumhurbaşkanlığının sosyal faaliyetleriyle ilgili olarak sanırım belli sponsorlar katkı da sağlıyor." demişti. Bir sponsorun katkı sağlaması konusunda, Cumhurbaşkanlığının sponsorlarla bir faaliyette bulunmasını da... Açıkçası kimdir bu sponsorlar, hangi faaliyetlere hangi katkılar sağlanmıştır konusunda soru işaretlerim var.
En son bir iki cümle söyleyeceğim ve bitireceğim Başkanım.
Şimdi, Kamu Denetçiliği Kurumu, yapılan haksızlıkları ortaya çıkarmak, yetkisini kötüye kullananları değerlendirmek, mevzuata saygıyı sağlamak vesaire bu konudaki değerlendirmeleri yapmak üzere görevlendirilmiş bir kurum. Yani geçen 2 tane raporu var ki beni gerçekten çok üzüyor; birisi Soma raporudur. Soma raporunu sadece ve sadece bürokratlarla sınırlı bırakmış olan bir rapordur. Halbuki yürütmenin önemli sorumlulukları vardır ama yürütmeyi bundan azade bırakmıştır.
Onun ötesinde bir de Gezi'yle ilgili değerlendirmesi vardır aynı kurumun. Gezi'yi de bir darbe girişimi olarak değerlendirmiştir ve o darbe girişimi diye de gençlerin orada demokrasi, insan hakları ve özgürlükler bağlamında dile getirdiği söylemlerin sonunda bir darbenin teşhis edilmesi ne kadar tarafsızlıktır? Ve "Kayıtlar toplanmıştır." denmiştir. Kayıtlar acaba Kabataş kayıtları gibi midir ya da Dolmabahçe Camisi'nin nasıl kullanıldığını çarpıtan değerlendirmeler şeklinde midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Çok teşekkür ederim anlayışınız için, verdiğiniz zaman için.
Başarılı bir bütçe yılı olmasını dilerim.