KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Komisyonumuzu şereflendiren bürokratlar, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk önce torba yasa mantığından biraz bahsetmek gerekiyor kayıtlara düşsün diye. Her seferinde bahsediyoruz ama burada neler var neler. BOTAŞ'tan tutun Türk-Japon Üniversitesine kadar, tasarruf tedbirlerinden tutun Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kararların tekrardan tartışılmasına kadar birçok şey var. Bunların hepsi uzmanlık istiyor ve bizler Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak bu işlerin hepsine vâkıf değiliz. Dolayısıyla, torba yasanın bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama kabiliyetini en aza indirdiğini hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bunun adı tasarruf tedbiri olduğu için biraz tasarrufla ilgili konuşacağım. Her ne kadar 30 küsur maddenin içerisinde 3 tane tasarrufla ilgili madde olsa da tasarrufla ilgili konuşalım. Çok net bir şey söyleyeyim: Bu, bölük pörçük bizim karşımıza getirilen tasarruf programlarıyla bir başarıya ulaşmanız neredeyse imkânsız gibi. Eğer gerçekten başarıya ulaşmak istiyorsanız... Bir seneyi aşkındır Türkiye'de bir ekonomi yönetimi var, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek, onun bürokratları ve bizim karşımıza birbiriyle uyumlu, entegre bir tasarruf programı, bir gelir programı, bir harcama programı çıkartılmamış durumda ve biz burada devamlı, bölük pörçük bir şekilde vergi paketini tartışıyoruz, tasarruf paketini tartışıyoruz. Bir seneyi aşkın bir süredir kapsamlı, herkese rahatlıkla anlatılabilecek, başı sonu belli, toplumda genel kabul görmüş bir dezenflasyon ve istikrar programını siz maalesef kamuoyunun dikkatine sunamadınız, biz de maalesef bunu izleyemedik.

Bu tasarruf programının başarılı olması için ilk yapılması gereken şey nedir biliyor musunuz? Bir türlü burada detaylarıyla tartışamadığımız TÜİK verilerinin güvenilir olmasıdır. Neden? Çünkü siz enflasyonu devamlı düşük ölçmeye devam ettiğiniz sürece politika araçlarını da ona göre belirlersiniz. Politika araçlarını ona göre belirlediğiniz zaman yanlış ölçtüğünüz bir şey için de belirlediğiniz politika araçları -bunun içinde faiz dâhil- yanlış belirlenecektir. Yanlış belirlendiği için de bu dezenflasyon programının, bu istikrar programının başarıya ulaşması neredeyse imkânsız.

İkincisi, en doğru ve en verimli, en etkili tasarruf doğru politika üretmekten geçer. Bakın, burada bizler birçok harcama kaleminden kesinti yapıyoruz. Bunların hepsini tartışırız. Peki, bu kesintilerin boyutu ne kadar? 100 milyar lira. Geçen sene Merkez Bankasının kur korumalı mevduattan dolayı ettiği zarar ne kadar? 818 milyar lira. Yani sizler, değerli bürokratlarımız günlerinizi, haftalarınızı harcadınız bu tasarruf genelgesi için, daha sonra bizler burada uzun uzadıya tartışıyoruz 100 milyar liralık bir tasarruf paketi için ve fakat Merkez Bankası akıl dışı, bilim dışı, rasyonellikten uzak bir politikayla sadece geçen sene bu ülkeyi 800 milyardan fazla zarara uğratıyor. O yüzden, gerçekten doğru bir yerden başlamak istiyorsanız, tasarruf paketini gerçekten doğru bir yerden başlatmak istiyorsanız ilk olarak verileri doğru ölçün, kurumların başına liyakatli kadroları getirin ve daha sonrasında da bunlarla beraber doğru politikaları izleyin çünkü yanlış politikalar izlediğiniz zaman bunun maliyetini, faturasını biz toplum olarak ödüyoruz.

Gelelim torba yasaya. Şimdi, burada, biraz önce dediğim gibi, 818 milyar lira sadece Merkez Bankasının zarar ettiği yerde 100 milyar liralık bir tasarruf genelgesinin çok daha büyük bir önemi yok ama benden önce değerli konuşmacıların bahsetmediği birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Mesela, ünlü 16'ncı madde var, gelir uzmanlarının mağduriyetini gidermek üzere bir madde. Buraya baktığınız zaman bir detaya dikkatinizi çekmek istiyorum, sizin iktidarınız döneminde, Gelir İdaresi Başkanlığının yüzde 73'ü uzman. Bu, insan kaynağı politikanızda çok ciddi bir problem olduğunu gösterir. Bakın, burada sayılar var. Gelir İdaresi Başkanlığında 24.800 gelir uzmanı, 4.127 de uzman yardımcısı var. Her 4 çalışandan 3'ü uzman. Böyle bir kamu kurumu olmaz, gelir uzmanı olmanın bir ağırlığı olmalı, başmüfettiş olmanın bir ağırlığı olmalı, kamudaki liyakatin, kamudaki terfinin bir ağırlığı olmalı. Eğer sizler bir başkanlığın dörtte 3'ünü uzmanlardan oluşturursanız ve hâlâ burada bir mağduriyet doğuyorsa demek ki kamudaki insan kaynağında çok ama çok ciddi bir problem var demektir. Bunu ben sadece buradan verilerden görmüyorum, memnuniyet anketlerinde de görüyoruz. Kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyetin giderek düştüğü, kamuda çalışan memurların mağduriyetlerini sık sık dile getirdiği ve ortada insan kaynağı açısından çok önemli bir problem görüyoruz.

Bir başka nokta daha var benden önceki değerli vekillerimin çok fazla bahsetmediği. Burada âdeta adrese teslim bir muafiyet ve elektrikli araçlarda bir indirim uygulanıyor. Bizler tabii ki doğrudan yabancı yatırımları İYİ Parti olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Doğrudan yabancı yatırımların, hele baştan yani mevcut bir işletmeye değil de baştan bir yatırım yapılacaksa onun başımızın üstünde yeri var. Doğrudan yabancıları çekmek için damga vergisine istisna getirmenin ise herhangi bir mantığı yok. Doğrudan yabancı yatırım çekmek için kalifiye iş gücünü yaratmanız lazım, doğrudan yabancı yatırım çekmek için hukukun üstünlüğünü, şeffaflığı, hesap verebilirliği mutlaka tesis etmeniz gerekiyor. Damga vergisi burada neredeyse çok ama çok önemsiz istisnalardan bir tanesi. "İstisna"yı bilerek kullanıyorum çünkü bizler daha iyi bir maliye politikası için muafiyet ve istisnaların kaldırılmasını savunurken bu tasarruf genelgesinde daha fazla muafiyet ve istisna geliyor, bizim ilk başta kurtulmamız gereken şeylerden bir tanesi bu.

İkinci nokta da şu: Elektrikli araçlar. Ben buradan hakikaten merakımdan soruyorum: Şimdi, yabancı bir ülkenin şirketi Manisa'da bir yatırım yapıyor; tamam, doğrudur. Peki, bu yatırım yaptığı yerde bizim -bunu hiçbir şekilde müstehzi anlamda söylemiyorum- gerçekten çok önemsediğimiz, göz bebeğimiz TOGG da yatırım yapıyor. Öyle değil mi? Bizim bir elektrikli aracımız var, Togg; hepimizin, bütün partilerin üzerinde, bunun marka değerini daha fazla nasıl yükseltebiliriz diye düşünmemiz gereken. Peki, bir şey söyleyeyim: Bu kadar fazla muafiyet tanıdığınız, indirim tanıdığınız bu şirket yurt içi pazarına geldiği zaman bizim yurt içi pazarında büyütmeye çalıştığımız göz bebeğimiz TOGG'a zarar verecek mi, vermeyecek mi? Siz bu kanun teklifini hazırlarken bunun etki analizini yaptınız mı? Yani bizler Türkiye'de...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Peki, Avrupa'da bir ülkede kurar da bize satarsa ne yapacağız?

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - O zaman ona çok yüksek bir ithalat vergisi getirebilirsiniz, evet.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Gümrük Birliği Anlaşması var zaten.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Niye Çin'den getiriyoruz da oralardan getiremiyoruz?

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Dolayısıyla şunu söylemeye çalışıyorum: Burada bir doğrudan yabancı yatırım geldiği zaman ve bu şirket burada yurt içi piyasasında satış yapmaya çalıştığı zaman bizler kendi TOGG'umuzu nasıl savunacağız, koruyacağız?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yaptık ama yaptık!

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - İsmail Bey, buradaki...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Rekabet kaliteyi artırır.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, ikinizin de söz talebi var.

Değerli milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim; Sayın Güneş ve Sayın Ök, sizlerin de konuşmaları var, orada buna izahat getirirsiniz, lütfen. Sayın Kırkpınar zaten heyecanlanıyor cevap vereceğiz diye bunlara.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Şunu söylemeye çalışıyorum: Doğrudan yabancı yatırımlara karşı değiliz, tabii ki söylediğim gibi, bunun sadece damga vergisi ya da vergi indirimlerinden oluşmadığını da biliyoruz, doğrudan yabancı yatırımları çekmeniz için çok daha başka kurumsal düzenlemeleri de yapmanız gerekiyor.

Benim, sadece, bu sektöre yönelik sizlere bir sorum var: Madem bizler bu sektörde bir marka ortaya çıkardık, Togg'u ortaya çıkardık, yurt içinde, en azından yurt içi satışlarda onun belli avantajlarını daha da fazla korumamız lazım. Gün geldiği zaman bu şirketler yani şu anda bizim indirim sağladığımız, buraya gelecek olan şirket burada üretim yapmaya başladığı zaman TOGG'a rakip olmaması için -ki biliyorsunuz ticarette kendi pazarınızda her zaman için kendi şirketlerinize belli bir avantaj sağlamak zorundasınızdır; bu, yerli ve millî olmanın ticaretteki ilk koşuludur- biz bunun garantisini nasıl sağlayacağız? Biz TOGG'a inanan insanlar olarak Çinli bir şirketin buraya gelip elektrikli araçları ürettikten sonra burada TOGG'a rakip olmayacağının garantisini nasıl verebiliyoruz? Dediğim gibi, bence bu konu belki de bu tasarruf genelgesinin birinci derecede önemi değildir ama benden önceki vekiller diğer konuları bahsettiği için benim aklıma gelen bu konuyu ben sizlerle paylaşmak istedim.

Bir başka nokta daha var, o da BOTAŞ'la ilgili durum. BOTAŞ'ta bizim beklediğimiz şey şudur: BOTAŞ'ın zarar etmemesi, tam tersine, kâr etmesi. Oysa bugün baktığımız zaman, bizler bugün BOTAŞ'a ekstradan bir kaynak aktarmaktan bahsediyoruz ve BOTAŞ'ın alım satımlarda da Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarılmasını konuşuyoruz. Bakınız, bir şirketi siz büyütmek istiyorsanız ve -BOTAŞ'ın bütün hesaplarını, geçmişteki döviz cinsinden aklamaları da hatırlatarak bunu söylüyorum- BOTAŞ'ı gerçekten yeniden gelir kazandıran ve bütün hesapları şeffaf bir şekilde denetlenen bir şirket hâline getirmek istiyorsanız o zaman buradaki kanun teklifi ile BOTAŞ'ı bizim getirmek istediğimiz yer birbirinden farklı oluyor.

Son bir noktadan daha bahsedeceğim, ekstra süre için. Bir de burada Türk-Japon Üniversitesi var. Bu kanun teklifinde yine bunu konuşacağız ama benim aklımın almadığı şeylerden bir tanesi şu: Benim anladığım kadarıyla bu üniversite bir devlet üniversitesi, öyle değil mi? Peki, bu devlet üniversitesi nasıl oluyor da yurt dışından bir borçlanma, bir kaynak alabiliyor? O yüzden ben bunun statüsünü çok merak ediyorum, geldiği zaman bundan bahsedebiliriz ama bu konu oldukça önemli bir konu. Şimdi, biz, burada, tabii ki özellikle yabancı ülkelerden Japonya gibi bir ülkenin burada bizimle beraber bir üniversite kurmasına sıcak bakarız, bunda bir problem yok fakat böyle bir devlet üniversitesinin dışarıdan borçlanmasının yolunun açılması bana ilk başta biraz garip geldi. Bunu da bu kanun teklifi tartışılırken açıklayabilirseniz çok seviniriz diyorum, hepinizi saygılarla selamlıyorum.