Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar ve Sakarya Milletvekili Ertuğrul Kocacık ile 132 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2266) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 10 .07.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir tasarruf paketi tartışıyoruz. Şimdi, önce, bu tasarruf paketinin gerekçesindeki birkaç noktaya değinmek istiyorum. Biraz evvel sayın sözcü açıklarken de buna değindi, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını sağlamak için tasarruf paketi geliyor. İnsanın aklına hemen şu soru gelmiyor değil... Yani yirmi iki yıldır bu ülkeyi yöneten bir iktidar kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını sağlamak için niye böyle bir tasarruf paketi getiriyor? Bugüne kadar ne yaptınız? Yani kim yirmi iki yılda elinizi tuttu da -bu iktidarın elini tuttu- kim engel oldu da kamu kaynaklarını etkin ve verimli şekilde kullanamadınız ve ülkeyi bu hâle getirdiniz? Değil mi? Bu sorunun bir cevabı olması lazım. Sayın sözcü "Kamu kaynaklarını rasyonel kullanmak." dedi yani rasyonel politikalar ya şimdi, bu irrasyonel kullandıklarınızın, yirmi iki yıl boyunca yaptıklarınızın bir muhasebesini çıkardınız mı? Yok, çıkarmadınız, onu da biliyoruz.
Şimdi, bu tür gerekçelerle teklif getirdiğiniz zaman inandırıcılığını bu teklif en başından kaybediyor; bir kere onu söyleyeyim, inandırıcılığını kaybediyor. Zaten tasarruf paketinin Meclise sunulduğu gün Hazine ve Maliye Bakanlığının tuvaletlerinin tadilatıyla ilgili basında bir haber çıktı, Bakanlık açıklama yaptı -yalanlamadı haber de özrü kabahatinden büyük bir açıklama- dedi ki: "Bakım ve onarım giderleri tasarruf genelgesinin kapsamı dışında." Maşallah, 24 milyon liralık bir tadilat paketi. Hadi onu da geçelim yani toplumda inandırıcılığınız yok. Şimdi, asgari ücret alan, 17 bin lirayla geçinmeye çalışan, 10 bin lira emekli maaşıyla geçinmeye çalışan bir emekli tuvaletler için 24 milyon lira harcandığını duyduğu zaman nesine inanacak sizin yaptığınız tasarruf paketinin? İnanmıyor.
Şimdi, bu ekonomik politika anlayışı sonucunda yirmi iki yıl boyunca kasada kaynak bırakmadı bu iktidar ve bunun sonucunda da mayıs ayında bir tasarruf paketi geldi biliyorsunuz. O zaman biz burada tartıştık yine, Plan ve Bütçede. Ben yaptığım konuşmayı hatırlıyorum, "Bakın, bu hedeflerle ilgili idareler ve ita amirleri Hazine ve Maliye Bakanlığının önerilerine uymuyorlar, Bakanı dinlemiyorlar, ciddiye almıyorlar galiba." diye burada bir konuşma yapmıştım; çıktı ortaya, haziran ayında açıklanan bütçe harcama kalemlerindeki tutarlar gösterdi ki ita amirleri ve ilgili idareler ciddiye almamış tasarruf tedbirlerini. Hadi bunu da geçelim, bunu da geçelim... Yani sadece toplum değil, sizin idareleriniz ve ita amirleriniz de ciddiye almıyor yaptığınızı. Yani şunda bir anlaşmaya varmamız lazım, mesela diyor ki teklifte: "Kamuda ihtiyaç fazlası taşıt alınmayacak." Ya, zaten olması gereken ihtiyaç fazlası dışında taşıt almamak değil midir yani? Niye ihtiyaç fazlası dışında taşıt alınıyor da bu sonra bir israf olarak karşımıza çıkıyor? Bu soruların da cevabı yok yani olması gerekeni sanki iyi bir şey yapıyormuşuz gibi yazıyoruz, zaten alınmaması gerekiyor.
Şimdi, bir de Sayın Maliye Bakanı "AK PARTİ hükûmetlerinin en önemli özelliklerinden biri mali disiplindir." diyor. Ya, bu kadar mali disiplini vardı bu AK PARTİ hükûmetlerinin de neden bu bütçe açıkları ortaya çıktı, bu hâle geldi bütçe açıkları? Bugün niye bu tasarruf meselelerini konuşuyoruz? Bu kadar büyük bir mali disiplininiz varsa, en büyük özelliğiniz buysa... Belli ki en büyük özelliğiniz mali disiplinsizlik; bu çok açık, ortada yani. Maliye Bakanı bir şeyi pembeye boyamaya çalışıyor ama olmuyor yani.
Şimdi, bakın, birkaç noktaya değineceğim. Bunları tartışmamızın nedeni, biliyorsunuz enflasyonla mücadele ediliyor değil mi? "Enflasyon" diye bir durumla karşı karşıya kaldık. Şimdi, bu enflasyonla mücadele için iki konuyu tartışıyoruz haftalardır. Bir tanesi, işte tasarruf önlemleri, bugün bir kısmını yine konuşacağız, öbürü de vergi adaletinin sağlanması gerekiyor. Hani o paket gelmedi, gelecek mi bilmiyoruz, belli ki anlaşmazlık var, gelemiyor bir türlü.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Çalışıyoruz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Nasıl?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Çalışıyoruz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Tabii, tabii. Yani ben de çalışmanızı istiyorum da anlaşmazlık var vergi paketinde, oraya da geleceğim şimdi. Peki, şimdi bunları bir kenara koyayım, biraz sonra değineceğim.
Ne yapılıyor enflasyonla mücadele için başka? Ücretler, asgari ücret yoksulluk sınırı altında tutuluyor değil mi, asgari ücret? Kiralar meselesi vardı, yüzde 25; değiştirildi çünkü başarılı olmayan bir adımdı, o zaman da söylemiştik, şimdi ne olacağı belli değil. TÜİK verisine göre bu aydan itibaren yüzde 65, tabii ki uçacak kiralar. Üreticiye verilen taban fiyatları var, açıkladınız, çay, buğday ve diğerleri, bunlar enflasyonun altında artırıldı. Bas bas bağırıyor üretici; tarım emekçileri, çiftçiler, küçük üreticiler perişan vaziyette, bas bas bağırıyorlar. Faizler gerçek enflasyonun değil, açıklanan enflasyonun bile altında tutulan bir vaziyette, faizlerden bahsediyoruz yani negatif reel faizle işliyor ekonomi. Kredi kullanımını sınırlayıcı önlemler alınıyor bir taraftan. Bir de "carry trade" onun da ne kadar büyük bir dert olduğunu konuşacağız çünkü bu kur korumalı mevduattaki gibi büyük bir dert açıyorsunuz şu anda ekonominin başına. Hani bunu söylüyoruz, kur korumalı mevduatta söyledik, dinlemediniz, koskoca bir kara delik yarattınız ekonomide, büyük fatura çıktı halka; Merkez Bankası borçları, hazine vesaire, şimdi "carry trade"te de aynı iş olacak. Uyarıyoruz ama dinlemiyorsunuz. Hadi onu da bir kenara koyalım.
Şimdi, kamu kesiminde çok büyük israf var. Evet. Bu da bütün düzeylerde var üstelik yani en tepeden, saraydan başlıyor. Ya, saray harcamalarını konuşmaktan dilimizde tüy bitti, duymuyorsunuz. Tabii, cesaretiniz yok "Ya, Beyefendi, bu saray uçtu, gidiyor, biraz frene basalım." diyemiyorsunuz ama uçtu gidiyor saray. Sarayda başlıyor, en alttaki kamu kurumuna kadar israf devam ediyor çünkü bu zihniyet olmuş sizde, anlayışınız, iktidar etme anlayışınız bu esas itibarıyla, buradan kaynaklanıyor. Şimdi, şu çok açık: Tasarruf önlemleri en yukarıdan, saraydan en aşağıdaki yere kadar sert biçimde uygulanmazsa sonuç alınmaz; genel olarak baktığımızda böyle.
Şimdi, peki, bu tasarruf tedbirlerini uyguladığımız zaman hakikaten palyatif birtakım sonuçlar mı elde etmiş olacağız, yoksa çok köklü sonuçlar mı elde etmiş olacağız? Palyatif olduğu çok açık. Yani hesap kitap ortada, matematik ortada, açık ortada, bu tasarruf tedbirleriyle bu açığın kapanmayacağı ortada. Peki, o zaman ne yapılması gerekiyor? Vergi meselesine, işte, anlaşamadığınız noktaya geleceğim şimdi; vergide adaletin sağlanması gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanı çok güzel söylüyor gerçekten, hani, doğru söylediğine de "doğru" demek lazım. Diyor ki: "Çok kazanandan çok vergi alacağız." Ama işte zaten anlaşamadığınız nokta orası. Çok kazanandan çok vergiyi nasıl alacaksınız? Bugüne kadar hep çok kazananı teşvik etmişsiniz, hep çok kazananın daha fazla kazanması için uğraşmışsınız, çabalamışsınız ki siz de oradan nemalanın diye iktidar olarak ve iktidar mensupları olarak. Şimdi, tabii ki çok kazanandan çok vergi almak gibi doğru fikir ortaya atıldığı zaman bu konuda anlaşılamıyor. İşte, sermaye gruplarıyla kapalı toplantı yaptı Hazine ve Maliye Bakanı, o toplantının sonuçlarını bilmiyor toplum, orada ne gibi itirazlarla karşı karşıya kaldı, ne söylendi "Hayır, bunu yaparsın, yapamazsın." ne dendi bilmiyor kimse, değil mi? Ama zaten sorun buradan kaynaklanıyor.
Şimdi, bakın, vergi paketi gelirse eğer -hani çalışıyorsunuz ya- olması gereken iki üç noktaya değinmek istiyorum. Geldiğinde tekrar bunları detaylı tartışacağız ama birincisi, şunu şimdiden söyleyelim; bu tasarruf tedbirlerinin yetersiz olması da zaten buralardan kaynaklanıyor: Bakın, servet bildirimi almak ve servet vergisinin bir defaya mahsus olması için bile kullanma adımı atılmazsa köklü çözüm asla elde edilemez, bunu net olarak söyleyelim. İşte, çok kazanandan çok vergi alınması burasıdır esas itibarıyla. İkincisi gider bildirimi. Gider bildiriminden yola çıkarak vergilendirilmemiş, kayıt dışı kalmış gelirler vergilendirilmezse kesinlikle köklü çözüm elde edilemez. Bakın "kayıt dışı kalmış gelirler" diyorum. Bu, o kadar önemli bir şey ki yani kayıt dışı ekonomiyi kayda almayı hedeflemeyen hiçbir vergi paketi sonuç alamayacaktır, bunu bir kez daha vurgulayalım. Geldiği zaman verileriyle tartışacağız, neden bunun çok önemli olduğunu o zaman bir kez daha verileriyle anlatacağız, şimdi, vakit sınırlı olduğu için üstünde durmuyorum.
Şimdi, Türkiye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayalım, süreyi uzatıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Ben de Sayın Türeli kadar konuşabilirim herhâlde değil mi Sayın Başkan?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Peki.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Emsal oluştu Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum.
Türkiye son yıllarda hangi yollardan elde edildiği bilinemez servetlerin ve gelirlerin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir ülke; bunu her seferinde tartışıyoruz değil mi? Hani, kara para aklanmaları, şunlar bunlar, bunları tartışıyoruz. Şimdi, fıkra bu, söyleyeceğim cümle: Bu tür kayıt dışı servetlerin, gelirlerin sahipleri siyaseti finanse edenler arasında yer alıyor; fıkra bu kadar. Şimdi, siz, bu siyaseti finanse edenler arasında yer alanların kayıt dışı gelirlerini ve servetlerini vergilendirmezseniz hiçbir adım atamazsınız, kalıcı çözüm üretemezsiniz ekonomi açısından baktığımızda. Şimdi, kayıt dışı ekonomiyi kayda almak, vergi dışı servet ve gelirleri vergilendirmek olmadığı müddetçe boşa kürek çekiyoruz hep birlikte, onu söyleyelim. Şimdi, bunları yapmak yerine belediyelerin aydınlatma gelirlerine çökmeyi yazıyorsunuz bu pakete; gerçekten ayıptır ya! Yani belediyelerin imkânlarını artırmak, yetkilerini artırmak, yerel demokrasiyi güçlendirmek, hem mali anlamda hem idari ve hukuki anlamda güçlendirmek gerekirken, siz, belediyelere -bütün belediyeleri kastediyorum yani sadece muhalefetteki belediyeler değil, bütün belediyeler bu durumda- "Onların gelirlerini nasıl biraz daha merkeze çekebiliriz?" adımını atıyorsunuz; belediyeleri zora sokmak yani yine yurttaşı zora sokmak yani yurttaşı karanlıkta bırakmak icap ediyorsa.
Şimdi, TÜİK Başkanı var. Hani, TÜİK üzerine hep çok konuşuyoruz, şimdi çok konuşmayacağım ama hani bozuk saat gibi -günde iki kere doğruyu gösterirmiş ya bozuk saat- TÜİK Başkanı da geçen açıklama yapmış, demiş ki: "Şirket kârları enflasyonun üzerinde artıyor." Vallahi ilk defa TÜİK Başkanı doğru bir şey söyledi. TÜİK Başkanı "Bunlar enflasyonu yukarı taşıyor." demiş, sizin Başkan. Şimdi, ilk defa doğru bir şey söylemiş, gerçek bu. Yani bu tasarruf paketleri, tasarruf tedbirleri meselelerini tartışırken bu konuya eğilmediğimiz müddetçe çözüm üretemeyiz.
Bakın, biraz evvel Sayın Türeli de söyledi, büyük işçi konfederasyonları toplandı ve 10 maddelik bir açıklama yaptı; görmemişsinizdir büyük ihtimalle ama önemli, bir bakmanızda fayda var. O, 10 maddelik açıklamadaki bir maddede büyük sendikaların -TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK- başkanları diyor ki: "Ücretlerin vergilendirilmesinde mevcut sistem ücretlileri mağdur ediyor -vergi meselesi yani- vergi sistemi yeniden yapılandırılmalı, çalışanlar üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır." Çok önemli bir talep. Neden bunu söylüyorum? Yani "Emekçilerin üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi gerekir." diyor "Servet vergisinin getirilmesi ve trilyonları bulan sermaye kesimine vergi yükünün muafiyeti ve teşviklerinden vazgeçilmesi gerekir." diyor. Bunu anlatmaya çalışıyorlar, siz bunu yapmıyorsunuz.
Bakın, son bir noktaya daha değinmek istiyorum bu konuyla ilgili ilgili olarak. Şimdi, 2024 bütçesini tartıştık değil mi bu Mecliste? Vergi harcaması olarak kaydedilen vergi muafiyetlerinin 2024 yılındaki tutarı -hatırlıyorsunuz- 2,2 trilyon civarındaydı; bunun yaklaşık 1,6 trilyonu sermayeden toplanmayacak vergiler ve teşvikler. Siz bunu toplamak yerine -TÜİK Başkanının söylediğini de biraz önce hatırlattım ya- bu konuda adım atmak yerine... Çünkü toplanmasından vazgeçilen bu vergiler var ya, 2024 yılında toplanması hedeflenen vergilerin neredeyse yüzde 30'unu oluşturuyor ya! Siz buraya parmak basmak ve burada adım atmak yerine emekçilerden vergi almakla uğraşıyorsunuz. Yani bu yılın başında ilk vergi dilimi 110 bin lira olarak belirlendi, biliyorsunuz, asgari ücretin 6,4 katı; milyonlarca emekçi altı aydan önce ikinci vergi dilimine düştüler; bu mu yani yapılması gereken? Şimdi, yüzde 20'lik vergi dilimine girdi emekçiler, birçoğu da 230 bin liralık sınırı aştı, yüzde 27'lik vergi dilimine girdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Toparlıyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, toparlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Gözünüzü yanlış yere dikiyorsunuz, ya emekçilerden vergi almak ya belediyelerin gelirlerine çökmek; başka yere bakacaksınız, esas kaynak başka yerde. Hani, o çok kazanandan çok vergi alma meselesi var ya, oraya bakacaksınız. Patronlardan vergi toplayacaksınız, teşvik yağdırmayacaksınız. Kriz yaşıyor şu anda ülke, kriz; bu krizi aşmanın yollarını bulmaya çalışıyoruz, onun için burada tartışıyoruz. Bu konuda adım atılması elzem, bunu bir kez daha vurgulamış olayım.
Son bir noktaya daha değinip sözümü tamamlamış olayım. Bu bütçe anlayışıyla -sizin bütçe anlayışınızı kastediyorum- tasarruf yapılması mümkün değil. Bütçe anlayışınızı ve bütçe tercihlerinizi değiştirmeniz gerekiyor. Yani iyi giden günlerdeki bütçe anlayışı ile kriz günlerindeki bütçe anlayışını aynı tutamazsınız. Siz hâlâ eskisi gibi zannediyorsunuz, geçti o günler, şimdi yeni bir dönemdeyiz ve bu yeni döneme cevap verecek adımlar atılması lazım. Sermayeye peşkeş çekilen vergi harcamalarından başlamak gerekiyor, bu yapılmadığı müddetçe olmaz. Bunu bir kez daha vurgulamış olayım.
Maddelerde tekrar görüşlerimi belirtemeye devam edeceğim.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.