OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Son bir şey, yanlış anlaşılmama adına... Biz, son toplantımızda, MADEN-İŞ temsilcisiyle burada görüştüğümüzde, sorular sorduğumuzda, örneğin, şehit olan madencilerden birisine, son telefonda görüşmüş olan arkadaşımıza ben şunu sordum: "Bu arkadaş hiçbir süreçte orayla ilgili bir sıkıntı, işte, 'Burada görmüyorsunuz bak, neler oluyor.' diye bir şey paylaştı mı?" "Yok." diyor. Süreçte, işletmeden hiç kimse bizimle böyle bir paylaşımda bulunmadı. Vekilim, size laf yetiştirme adına değil, şunun için diyorum: Neticede insanlarımızın mesela oradaki madende özdeşleşme meselesiyle ilgili biz iş güvenliği uzmanlarıyla orada da oturduk, siz hiç mi bir şey görmediniz? "Ya, bareti takmadığınızda kızan bir şirket böyle bir hesap hatası yapmaz." diye inandık çok cevapla karşılaştık. Yani ben burada özellikle mühendislerimiz de burada iken "oradaki halk" diye bir tabir açıldığında bu mutlakiyet iddiasıyla ilgili biraz sıkıntılıyım. Yani bu, işte, ya böyledir ya şöyledir meselesi en nihayetinde çözüm getirmiyor. İşte, topyekûn madenciliği tartışmaya açtığınızda bu nadir madenlerle ilgili sizi yine bir istisnaya götürecek. Peki, spekülasyon yapılan alanlarda ne yapacağız? "Stratejik" dediğimiz alanlarda hadi takıdan vazgeçtik diyelim ama "stratejik" denilen alanlarda ne yapılacak? Dolayısıyla, benim burada mutlakiyetle ilgili bir sıkıntım var yani yapılmasın. Bu bize bir çözüm önerisi mi yani? Ama en nihayetinde bu da bir tavır, ona saygım var ama siyaset yapıcılar olarak bizlere çok da yol göstermeyen... Onu demek istiyorum.