Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .07.2024 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Teşekkür ediyorum.
Aslında bu maddede bir katakulli var, bir üçkâğıt var aslında; Sayın Bakan ve sayın teklif sahibi bir ufak üçkâğıtla atanamayan öğretmen sorununu çözmeye çalışıyor. 1 milyonun üzerinde atanamayan öğretmen var, böylelikle bu atanamayan öğretmenler akademi yoluyla aslında yok sayılmak isteniyor. Burada birkaç husus var: Eğitim fakültelerinin herhâlde iyi eğitim verdiğine güvenmiyorsunuz ki yirmi iki yıldan beri ülkeyi siz yönetiyorsunuz, "Her ile üniversite açtık." diye övünüyorsunuz ve her ilde de eğitim fakülteleri var ve buradan mezun olan fakir fukara çocukları zaten işsiz, bu akademiyle birlikte iyice işsiz kalacaklar. Burada üniversite mezunu öğretmenler tekrar eğitilmek isteniyor. Bu akademin amacı aslında öğretmen olanları geliştirmek olsaydı bu anlaşılabilirdi ama bu, kabul edilebilecek bir şey değil.
İkinci şey de şu: Mülakat var, bütün Türkiye'de herkesin sorunu; AK PARTİ'ye oy veren fakir fukaranın da sorunu, CHP'ye oy veren fakir fukaranın da sorunu. Allah var, hakkınızı yemeyelim, AK PARTİ iktidarı fakir fukara arasında AK PARTİ'ye oy verenler, CHP'ye oy verenler, MHP'ye ya da İYİ Partiye oy verenler arasında ayrım yapmıyor; fakir fukaraysan, dayın yoksa maalesef mülakattan geçemiyorsun. Bunun yüzlerce örneği var. Babası, annesi AK PARTİ'nin bayrağını sallayan gençler, Malatya'da rastlıyorum, ilahiyat mezunu çocuklar, maalesef, yüksek puan almalarına rağmen dayıları olmadığı için atanamıyor. Bir katmerli mülakat getiriliyor buraya, bir katmerli "double" mülakat getiriliyor ve burada hoşunuza gitmeyen insanların elenmesi öngörülüyor.
Şimdi, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz; geçmiş uygulamalarınıza bakıldığı zaman, işte, 98 puan alan insanlar atanmıyor, hâkimlik savcılık sınavında öyle, öğretmenlik sınavında öyle. Maalesef, subjektif kriterler uygulandığı için kimse de bu mülakata güvenmiyor yani yapılan anketlere göre yüzde 80'in üzerindeki gencimiz bu mülakat sistemine güvenmiyor. Siz de seçime giderken -Sayın Özer Bakandı- bir taahhütte bulundunuz, dediniz ki: "Biz mülakatı kaldıracağız." Yani milleti kandırdınız "Mülakatı kaldıracağız." dediniz ama seçimden sonra bu sözünüzü unuttunuz aynı geçtiğimiz vergi yasasında olduğu gibi, hiç vergiden söz etmemiştiniz ama şimdi bir sürü vergi geliyor, burada da aynı durum hâkim yani milleti kandırdınız. Argo deyimiyle söyleyecek olursak millete üçkâğıt yaptınız, onu da söyleyelim. Bu, doğru bir şey değil. Bakın, burada dünden beri tartışılıyor, dün dörtte bitti, bugün herhâlde sabaha kadar sürecek bu görüşmeler ancak müzakere etmenin de bir anlamı olmadığını görüyoruz.
Şimdi, arkadaşlarımız sıkça söylüyor, ben bir kez daha ifade etmek istiyorum: Hakikaten burada parmak indir, parmak kaldır... Şimdi, sizin de içinize sinmeyen birçok şey var. Örneğin, dün Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanının söylemiş olduğu şeyler var, sendika başkanlarımızın söylemiş olduğu sözler var. Aslında birçok sendikanın ortaklaştığı maddelerde bile "Saray yaptı, Külliye yaptı ya da Bakan yaptı, geldi." diyorsunuz ve bu müzakerenin anlamı da olmuyor yani bunun bir anlamı da olmuyor. Burada birçok -Parlamentoda eski olan milletvekili arkadaşlarımız bilir- kanun yapılıyor, muhalefetin itirazları dinlenmiyor, sonra tekrar bu kanunlar geliyor. Aynı şey referandumda geçen meşhur yasada da var, rejimi değiştiren yasada da var; bunları dikkatinize sunmak istiyorum. Bu, doğru bir şey değil yani bu akademi insanların içine sinen bir şey değil.
Bir de biraz önce ben 25'inci maddede bir şeyler söyleyecektim, onu da buradan ifade etmek istiyorum. "Öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak şekilde öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek söz, davranış, hâl ve hareketlerde bulunanlara..." ibaresi var. Burada zaten 657 sayılı Kanun var, bu kanunda memurluğa uymayan insanlar memuriyetten uzaklaştırılabiliyor.
Burada bazı şeyler var. Ne diyor? Örneğin "müstehcenlik" diyor, "hayâsızlık" deniyor. Bunu kim kontrol edecek? Örneğin, müstehcenlik ne? Askılı elbise giymek ya da etek giymek müstehcenlik mi? Buna kim karar verecek? Hakikaten bu da... Çünkü biliyorsunuz yaşıyoruz. Örneğin, dans etmek hayâsızlık mı, halay çekmek hayâsızlık mı? Çünkü Malatya'da yaşadığım bir örneği anlatayım ben size: Bir okulda çocuklar halay çekiyor diye öğretmenleri tarafından cezalandırıldı, ciddi eylemler oldu. Örneğin, bu bir hayâsızlık mı? Yani bu maddeyi niye koyuyorsunuz bilmiyorum.
Şimdi, uyuşturucu meselesi önemli bir mesele.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim, toparlayalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Elbette.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tabii ki uyuşturucu önemli bir mesele. Eğer uyuşturucu meselesi varsa nerede var biliyor musunuz arkadaşlar? Okulların önünde var; bu meselenin çözülmesi lazım. Maalesef okulların önünde kimi araştırmalara göre 8-9 yaşlarındaki çocukların uyuşturucuya başladığı söyleniyor. Türkiye'nin en temel meselelerinden biri bu uyuşturucu meselesi, bunun çözülmesi lazım. Maalesef bunlar çözülmüyor; öğretmenler üzerinde, bu yasayla beraber, bu teklifle beraber, 25'inci maddeyle beraber, işte, müstehcenlik, hayâsızlık gibi şeyler var. Şimdi, örneğin, uyuşturucu satmak ya da kullanmak hayâsızlık mı? E, vallahi hayâsızlık, vallahi ahlaksızlık ama kendi içinize bakın, örneğin, genel merkezde koka çeken insanlara bir şey yapıldı mı? Yapılmadı.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Başkanım, pudra şekeri onlar(!)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Pudra şekeri çektiler, bir şey yapıldı mı? Yapılmadı, hâlâ görevlerine devam ediyorlar.
Türkiye'de aslında hayâsızlık çok, ahlaksızlık çok ama bu maalesef ödüllendiriliyor. Örneğin, rüşvet alan milletvekiline...
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum, hemen konuya gelip bitiriyorum.
Yani bunlara dikkat çekmek lazım.
Değerli arkadaşlar, bir de bakın, yeni çağ, yakın çağ, bir sürü çağ değişti ama benim gördüğüm kadarıyla -ben yapay zekâ uzmanı değilim ama- herhâlde insanlık tarihinin en büyük değişimiyle karşı karşıyayız, yapay zekâyla beraber en büyük değişimiyle karşı karşıyayız. Ya, işte, yapay zekâdan konuşma yapıyorlar, yapay zekâdan çok çeşitli şeyler var. Millet yapay zekâyla uğraşırken bizim uğraştığımız konulara bakın. Hakikaten bu toplumun geleceği için de kaygı duyuyorum, sizin çocuklarınız için de kaygı duyuyorum, kendi çocuklarımız için de kaygı duyuyorum. Dünya Endüstri 4.0'ı tartışıyor Sayın Bakan, dünya 2030 yılında şu an yapılan mesleklerin yüzde 30'unun olmayacağını öngörüyor, yirmi yıl sonra bu okullarda yetişen mesleklerin yüzde 50'sinin olmayacağını öngörüyor. İnsanlar Norveç'te, Danimarka'da bu yapay zekâdan ve gelişmişlikten dolayı çalışma gününü dört güne indirmiş durumda; bizim tartıştığımız konular da bunlar. Bunları da sizin vicdanlarınıza sunuyoruz.
Hakikaten bir müzakere... Lütfen muhalefeti de dinleyin. Yani bizim de çocuklarımız var, sizlerin de çocukları var, hepimizin ortak geleceği ama bu konu da burada, söyleyeyim -yani Komisyondaki AK PARTİ'li arkadaşlarımıza söylüyorum- çok nezaket içerisinde tartışılıyor ancak bu konuda maalesef bir irademizin olmadığının da altını çizmek istiyorum, bir irade de yok maalesef. Yani nasıl geliyorsa öyle geçiyor ama bilin ki bunun Genel Kurulda aynı şekilde olmayacağını ifade etmek istiyorum. Maalesef burada sayısal çoğunluğumuz olmadığı için sözümüz de bir para etmiyor. Sendikalar söylüyor, bütün muhalefet partileri söylüyor; maalesef size dinletmek mümkün değil.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.