KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN KONURALP (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Maddenin muhteviyatına ilişkin az önce Umut arkadaşımız, Sayın Umut Vekilimiz gerekli ve detaylı değerlendirmeyi yaptı. Biz de bu bağlamda maddedeki hizmet puanının nasıl hesaplanacağı hususuna açıklık getirilmemiş olması ve idareye geniş yetkiler verilmiş olması nedeniyle bu maddenin tekliften çıkarılmasını arkadaşlarımızla birlikte teklif ediyoruz çünkü -hukuki belirsizlik kavramı gibi- burada da hizmet puanına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenecek olmasının yaratacağı belirsizlik, öğretmenlerimizin hizmet puanı açısından nasıl bir garabetle karşılaşacağını netleştirmiyor. Hâliyle bu maddenin bu tekliften çıkarılmasının zorunluluk olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu bağlamda, dünden beri süren ve kısa bir süre sonra da tamamlanacağı öngörülen bu yasa teklifine ilişkin olarak tekrara da düşmek İstemeden, bir konuyu politik bir tartışma konusu da yapmaktan uzak durma çabamla ifade etmek istiyorum.

Gün içerisinde Komisyonda bir Atatürk ve Atatürkçülük tartışması oldu ve bu bağlamda bunu tekrar etmek istemiyorum. Fakat dünkü teklifte imzası bulunan Sayın Maviş'in sunuş konuşmasının girişinde -sevgili Maviş'in, Sayın Maviş'in- Atatürk'e değinmemiş olmasından duyduğum üzüntüyü kayıtlara geçirmek istiyorum. Bunu da neden ifade ediyorum? Savaş meydanlarında kazanmış olduğu zaferlerden, başarılardan daha önemlisini eğitim alanında kazanılan zaferler olarak hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Önder'ini ve üstelik öğretmenlerle ilgili bir konuyu, yasayı dile getirirken, tüm öğretmenlerin başöğretmeni olarak kabul ettiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ismine bir vesileyle, bir anımsatmayla, bir değinmeyle değinilmemiş olmasını doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Sanırım Sayın Maviş de bunu anlayışla karşılayacaktır; böylesine önemli bir yasanın görüşüldüğü bir ortamda, bir dönemde, başöğretmen olarak tarihe geçmiş olan Mustafa Kemal'in isminin de anılması gerektiğine inanıyorum; bunu da sizin anlayışınıza bırakıyorum.

İkincisi, son olarak da şunu da ifade etmek istiyorum çok da vaktinizi almadan: Sayın Bakanım da yıllarca bir şekilde Türkiye millî eğitim sistemine önemli hizmetlerde bulundu. Elbette tartıştık, elbette bazı konularda karşıt pozisyonlar da aldık ama nihayetinde Türkiye millî eğitiminin bir Bakanı olarak tarihteki yerini aldı, bugün de Komisyonumuzun Başkanı. Fakat Türkiye millî eğitiminin gelmiş olduğu noktayı anlamak açısından bir örnekten de uzak durmamamız gerektiğini düşünüyorum, bunu da bir politik mülahazayla ifade etmek istemiyorum. Fakat yirmi iki yıldır bir şekilde, bir nedenle, bir yolla iktidarda olan bir siyasi iradesiniz ve bu siyasi iradenin de önemli kurucu aktörü olarak Sayın Erdoğan liderliğini yapıyor ve geldiğiniz nokta itibarıyla Sayın Erdoğan'ın -bunu, aileleri bu işe karıştırmak olarak görmeyin lütfen, bir örnek vaka olarak görün- torunu bir özel okul mezunu -bakın, arkadaşlar- ya da Sayın Erdoğan'ın damadı bu ülkeye uzun yıllar Kabinede görev yaparak hizmet vermiş bir kişi, özel okul sahibi. Bazı kişilerin bazı konulardan uzak durması gerekir, benim inancım odur. Yıllarca Türkiye'yi yöneten, aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili de birtakım kararların altına imza atan önemli bir politik figürün torununun yirmi iki yıllık iktidarınızın sonunda bir özel okul mezunu olmasının ve aynı zamanda aile mensubu olan, siyasi kimliğiyle tanıdığımız birinin bir özel okul işletmecisi, sahibi olmasının nedenleri üzerine düşünmemiz lazım soğukkanlılıkla. Bunu, dediğim gibi, politik mülahazayla söylemiyorum. Fakat bu özel okul meselesini, özel okulların artış sayısını, insanların çocuklarını neden bir şekilde özel okula gönderme ihtiyacı içinde olduğunu, buradaki milletvekillerinin büyük bir kısmının bütün eğitim faaliyetlerini, eğitim hayatlarını kamu okullarında, devlet okullarında geçirdiğini bilen olarak -ki ben de öyleyim- neden bir şekilde çocuklarımızın hayatına özel okulu soktuğumuzu soğukkanlılıkla değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim, lütfen toparlayalım.

OKAN KONURALP (Ankara) - Ve bu bağlamda özel okul öğretmenlerinin de yaşamış olduğu sıkıntılara, çilelere, dertlere kulak kabartmamız gerektiğine inanıyorum.

Bu duygularla sizleri selamlıyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Tabii, özel okullarla ilgili biraz değinmekte fayda var. Özel okullar düşman okullar falan değil ya. Yani özel öğretim kurumlarının öğretmenlerinin problemlerini dile getirirken özel okulda okuyan çocukları sanki bir kategorizasyona tabi tutmanın ben çok doğru olduğuna inanmıyorum.

OKAN KONURALP (Ankara) - Tam tersine, ben de bundan uzak durmaya çalıştım.

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Yani eğitim kamu hizmetidir, ağırlıklı olarak devlet tarafından sağlanır, Türkiye'de de aynı şekilde devlet tarafından sağlanıyor. Yüzde 90'ın üzerinde hem temel eğitimde hem ortaöğretimde hem de yükseköğretimde devlet tarafından bu eğitim imkânı sağlanıyor. Türkiye'deki temel, orta ve yükseköğretimdeki özel öğretim kurumlarının veya vakıf yükseköğretim kurumlarının oranı yüzde 10'un altında. Yani özel öğretim kurumlarının olması -bana düşmez ama bunu savunmak- özel öğretim kurumlarının varlığı devlet okulları için bir tehdit değildir, aslında kaliteyle ilgili farklı projelerin denenmesiyle ilgili bir fırsat da teşkil eder. Dolayısıyla, biz...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayenizde özel okul sayısı artıyor Sayın Bakan.

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Yok, sayı artıyor ama öğrenci sayısı artmıyor, oran artmıyor yani ona burada değinmemde fayda var.

Teşekkür ediyorum.

OKAN KONURALP (Ankara) - Sayın Başkanım, karşılıklı olarak ifade etmeyelim ama ben katılmadığımı ifade etmek istiyorum.