Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .07.2024 |
HİKMET YALIM HALICI (Isparta) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; şimdi, 8'inci maddeyi görüşüyoruz, 8'inci madde öğretmenlerin öğretmenliğe hazırlık eğitimini Millî Eğitim Akademisinde almalarını öngörüyor yani buna göre, teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimi üç ya da dört dönem olacak. Hazırlık eğitimin içeriği, süresi ve hazırlık eğitimine ilişkin diğer konuların yönetmelikle belirlenmesi isteniyor. Burada sürecin başından beri vurgulanan bir şey var, Meclise Anayasa'ya aykırılık içeren teklif getirilmemelidir. Tutanağa geçmesi açısından tekrar vurgulamak istiyorum, aramızda çok değerli hukukçular var, ben hukukçu değilim ama Anayasa'ya bağlı kalacağıma yemin ettim, onu biliyorum. Dolayısıyla, bunu özellikle tekrar vurgulamak istiyorum.
Roma'da geçerli olan bir deyim var "Her konu için tek bir yasa teklifi yapılmalı." ya da "Her konu tek bir yasa teklifiyle olur." denilmektedir. Bunu ne zaman söylüyorlar? Milattan önce 98 yılında yani bundan iki bin yüz sene önce bu tip kanun yapma yöntemini Romalılar yasaklamış. Şimdi, yirmi bir asır sonra AKP iktidarı normalleştirdiği torba kanun zihniyetini maalesef her yerde uygulamaya devam ediyor. Kanun yapma ruhuna ve ilkelerine uygun davranmıyorsunuz. Gelecekte hukuk fakültelerinde kamu yönetimi ve siyaset bilimi bölümlerinde "yasa nasıl yapılmaz" adlı derslere korkarım ki konu olacaksınız. Ben de tarihe not düşmek açısından ve gelecektekilerin de yararlanması için ne yapılmaması gerektiğini daha iyi örneklerle görsünler diye bunları tutanağa geçirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün de çeşitli ülkelerde torba yasa çıkarmak artık mümkün değil, hatta Amerika Birleşik Devletleri'nde 40'tan fazla eyalette torba yasa tekliflerini önermek bile yasaklandı. Bunları neden söylüyoruz? Öğretmenlik mesleği ile Millî Eğitim Akademisi ayrı ayrı kanunlarla düzenlenmelidir, bunlar ayrı ayrı konular. Önce düğmeyi yanlış ilikliyorsunuz, sonra da bizden bu yanlış iliklemeye ortak olmamızı istiyorsunuz. Bakınız, Millî Eğitim Akademisinin teklifteki hâliyle kurulması, öğretmen yetiştirmenin üniversitelerden alınarak fiilen Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesine neden olacaktır. Öğretmen yetiştirme üniversitelerin görevidir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin atandıktan sonra mesleki gelişimlerine yönelik eğitimler yapmalıdır. Teklifin bu hâli aslında Millî Eğitim Bakanlığının, lisans eğitimini tamamlayıp öğretmen olan bireylerin diplomasını yeterli görmediğini ortaya koymaktadır.
Şimdi, dün de burada bir tartışma oldu, her yere üniversite yapmakla övünüyorsunuz, hatta bu konuyla ilgili farklı farklı görüşler dile getirildi; ya, şimdi, eğitimin kalitesi sadece yapılan binalarla, derslik sayılarıyla yani nicelikle mi ölçülüyor? Neden Türkiye'de artık, üniversitelerde ve diğer eğitim kurumlarında yeterli nitelik yok? Bakın, 207 tane üniversite olmuş Türkiye'de, her ile, her ilçeye meslek yüksekokulları, üniversiteler kurmakla övünüyorsunuz ama üniversitelerdeki eğitimin niteliği maalesef yok edildi. Süleyman Demirel Üniversitesi, ilimizin göz bebeği üniversite, mevcudu 100 binlere kadar yaklaşmıştı, bununla da büyük gurur duyuyorduk ama şimdi geldiğimiz noktada, son dört beş yıl içinde üniversitemizin mevcudu 60-65 bin civarına düştü; öğrenciler kayıt yaptırmasına rağmen artık eğitim almaya gelmiyorlar. Üniversiteye bakış ne oldu? Küçük esnaf "Acaba, buraya gelen öğrenciyle birkaç yıl hayatımı devam ettirebilir miyim?" diye bakıyor. Eğitimle alakalı, üniversitelerle ilgili maalesef konuşulan hiçbir şey yok. Yine, üniversiteleri bölmekle ilgili bir yasa yaptınız, Isparta'da 2 tane üniversitemiz oldu, mevcut üniversitenin içinden bir üniversite daha çıktı, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ama gelin görün ki dediğimden öteye gitmeyen, artık marka değerini kaybetmiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, toparlayalım.
HİKMET YALIM HALICI (Isparta) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani iktidarın eğitim bakanlığı üniversitelere "Siz öğretmen yetiştiremiyorsunuz, sizin yetiştirdiğiniz öğretmenlerin diplomasını yok sayıyorum." diyor aslında. Dikkat ettiyseniz "iktidarın eğitim bakanlığı" dedim, neden Millî Eğitim Bakanlığını kullanmadım, bu sıfatı kullanmadım? Eğer Anayasa'ya uysaydınız, hiç değilse kanun yapma süreçlerini hukuka uygun şekilde yerine getirseydiniz, tüm aşamalarda sendikalara, uzmanlara, üniversitelere ve muhalefete danışıp dinleseydiniz o zaman bu sıfatı kullanacaktım ama bu, hukuken de vizyon açısından da maalesef geldiğimiz noktada böyle.
Bir örnek vererek ve çözüm yolu göstererek şimdilik konuşmamı bitirmek istiyorum. Bu kanun teklifine gerek kalmaksızın, mevcut mevzuattan hareketle Millî Eğitim Bakanlığı YÖK'le birlikte hareket ederek pedagojik formasyon veren ve öğretmen yetiştiren bir yükseköğretim kurumu kurabilirdi, zaten Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 44'üncü maddesi "Öğretmenlik formasyonu veren ve öğretmen yetiştiren Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim yüksekokulları Cumhurbaşkanı kararıyla kurulabilirler." demektedir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Teşekkür ederiz.
Sıradaki milletvekilimize söz veriyorum.
İBRAHİM AKIN (İzmir) - Şimdi, öncelikle, aslında 7'nci madde ile 8'inci madde birbirini tamamlayan maddeler, 7'nci maddede söz alacaktım ama birleştirerek de konuşmak istiyorum. Benden önce söz alan arkadaşlar söylediler, gerçekten şu anda şöyle bir kanaate varıyoruz: Sanki Türkiye'de eğitim fakülteleri yeterli değil, başka okullardan mezun olan öğrencilerimiz mezuniyet sonrası gerekli eğitimden geçirilerek eğitim fakülteleriyle beraber öğretmen yetiştirilmesi gerekir gibi bakılıyor, böyle bir durum yok; tam aksine, şu anda eğitim fakültelerinden binlerce insanımız mezun olmuş durumda, gerçekten öğretmen olma konusundaki hevesleri ve istekleriyle bu fakülteleri bitirmiş durumda ancak maalesef şimdi, biz mevcut yasayla beraber şunu yapmaya çalışıyoruz: "Yüksek lisansı olan herkes öğretmen olabilir." diyoruz ve onları akademiden geçirerek öğretmen yapmaya çalışıyoruz.
Bu akademi geleneği yeni olmaya başladı. Geçenlerde, biliyorsunuz, Dışişleri Bakanının da bir vakıf ve vakfa bağlı olarak bir akademi çalışması söz konusu oldu, yasallaştı, umarım Anayasa Mahkemesi iptal etmez ama sanırım şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Her bakanlık neredeyse kendine paralel bir yapı kurmaya çalışıyor.
Bakın, bu durum, aslına bakarsanız, tarihte paralel yapılarla yaşadığımız problemlerin tekrarlanmasına sebep olacak bir durumdur. Özellikle millî eğitim meselesi bu konuda çok risklidir. Aynı zamanda binlerce insanın üzerindeki bir şeyi de ifade eder. Paralel yapılardan çektiğinizi biliyorsunuz, bugün belki iktidardasınız ama önümüzdeki süreçte farklı gelişmeler olursa da bu açıdan da değerlendirilmesinde fayda var.
Ben şunu söylemek istiyorum özet olarak: Eğitim fakültelerini gerçekten değersizleştiren, şu anda YÖK etrafında sürdürülen eğitimleri de baypas eden bu anlayış biçimi aslında ikili devlet yapısının da bir tarz ifadesi gibi görünüyor. Eğer anlaşılamıyorsa, ortaklaşılamıyorsa, birlikte düşünülüp birlikte değerlendirilemiyorsa bunu söyleyin, ona göre çözüm bulalım ama bu değilse de şu anda yapılmak istenen sanki planlı, programlı, taammüden yapılmış işlerin bir parçası gibi gözüküyor.
Aslında mülakat sisteminin yarattığı tahribatları biliyoruz, sanırım bu da kabul ediliyor ama onun yerine ikame etmeye çalıştığınız akademi sistemi daha büyük problem; demek ki daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. O nedenle, DEM PARTİ olarak yaptığımız bütün araştırmalar sonrası ortaya çıkan durum şu: Bu yasanın her bir tarafından dökülen bir durum var. Bu yasayla birlikte bir eğitim sistemini yeniden kurmak mümkün değil. Anlaşılan mevcut eğitim sistemi kökten değiştirilmeye çalışılıyor ancak bu yöntemle bu değiştirilirse inanın Türkiye'deki mevcut eğitim sistemine çok büyük kötülük yapmış olursunuz. Hem politik olarak sonuçlarıyla hem toplumsal sonuçlarıyla hem de ortak geleceğimizin temin edilmesi bakımından, özellikle öğretmen yetiştirilmesi meselesiyle ilgili yaşayacağımız tahribatlar bakımından çok daha büyük sorunlar çıkabilir.
Aslında diğer konuşmacılar da söylediler, ben tekrar ediyorum: Eğitim fakültesi üzerinden sürdürülen çalışmalar daha nitelikli hâle getirilebilir, daha gerçekçi hâle getirilebilir, şu andaki mezun olan öğretmenlerimizin öğretmenliği daha sistemli hâlde değerlendirilebilir ve açıkta, atamayı bekleyen öğretmenlerimiz de tekrar ikinci kez bu yasa meselesiyle mağdur edilmez, bunun önüne geçilebilir diyorum.
Teşekkür ediyorum.