Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .07.2024 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Anayasa'dan daha önemli bir kanun bu; anayasaları yaparsınız ve onu anayasaların çerçevelerini çizersiniz ama öğretmenlik yasası, Öğretmenlik Meslek Kanunu bir noktada, bir ülkenin geleceği. Bu yasa önceden çıkarılmış mı? Çıkarılmış fakat bu yasa, 12 maddelik bir yasa ve bunun yarısı Anayasa Mahkemesinde iptal edilmiş.
Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilirken şöyle söylenmişti: "Parlamento çok güçlü olacak, milletvekillerinin kanun teklifleriyle yönetilecek." Şimdi, buraya baktığımız zaman, Parlamentonun 2017 yılından, daha doğrusu 2018 yılında bu yürürlüğe girdiğinden bugüne kadarki süre içinde baktığımız zaman, altı yıllık süre içerisinde, milletvekillerinin güçlü olmadığını görüyoruz, güçlendirmediğini görüyoruz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ve bu yasaların belli yerlerde, belirli kişiler tarafından hazırlanıp, milletvekillerine imzalattırıp daha sonra buralara getirildiğini hemen hemen hepimiz biliyoruz. Muhalefet milletvekillerinin vermiş olduğu kanun teklifleri var -onlar da milletvekili, herhâlde onlar uzaylı falan değiller- muhalefet milletvekillerinin kanun tekliflerinden bir tanesi bile şu ana kadar kabul edilmemiş; soru önergelerine bakanlar cevap vermemiş ve aynı zamanda, grup önerileri de Meclis araştırması önergeleri de hiçbiri kabul edilmemiş. Böyle bir sistemin objektifliğinden, böyle bir sistemin akli oluşundan şüphe etmemiz gerekiyor.
Peki, bu yasama döneminde, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminde -baktığımız zaman- bazı yasalar getirilmiş -geçmişte de getirilmiş- mesela, bu süre içerisinde, Hükûmet döneminde, İhale Yasası 200 defa değişmiş; hayvan hakları yasası getirilmiş 2004 yılında, 2013 yılında bir daha Parlamentoya getirilmiş, kadük kalmış. Ardından, bakıyoruz, 25 ve 26'ncı Dönemlerde Adalet Bakanlığı çalışmış, yine kadük kalmış. Ardından, 27'nci Dönemde burada bir komisyon kurulmuş beş parti tarafından, ardından da buradan bir yasa çıkarılmış. Bu yasa tekrar gündemimize geliyor. Demek ki doğru yasalar çıkarmıyorsunuz, derslerinize çalışmıyorsunuz, ödevlerinizi iyi yapmıyorsunuz, milletvekilliği görevinizi yapmıyorsunuz; sonuçta da bunlarla karşılaşıyoruz. E, burada da aynı şekilde olmuş; bir yasa çıkarmışsınız, bu yasayı Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, şimdi getirmişsiniz buraya, akademi kuracakmışsınız.
Biraz önce milletvekilimizi dinledim, İYİ Parti Manisa Milletvekilini dinledim, hemşehrimi dinledim; burada öğrenciler, çocuklar, gençler okuyacaklar, liseye gidecekler ve kurslara gidecekler, çok yüksek puanlar alacaklar, eğitim fakültelerine gidecekler -ben de bir öğretim üyesiyim ve iki öğretmenim ben aynı zamanda- ve bu şahıslar, bu çocuklar eğitim fakültelerinden mezun olacaklar, sonra da bunlar KPSS'ye girecekler, ardından da "mülakat" denen bir azizliğe uğrayacaklar ve gadre uğrayacaklar. Türkiye'nin çocukları torpil peşinde koşacaklar ve Türkiye'nin çok değerli çocukları da bu ülkeden başka ülkelere gitme lüzumunu hissedecekler; zekâları, akılları, yetenekleri, liyakatleri, ehliyetleri yüksek olmasına rağmen kendilerinin torpilleri olmadığı için de buradaki bu azizliğin gadrine uğrayarak bu ülkeyi terk edecekler.
Şimdi, bir tasarruf tedbirleri de getirmişsiniz; Hazine ve Maliye Bakanı, aynı zamanda bu dönem içerisinde, gri listeden çıkmak adına hem Cumhurbaşkanlığı görevini yapan hem İçişleri Bakanlığı görevini yapan hem Adalet Bakanlığı görevini yapan, hatta Türkiye'deki tüm bakanların görevini yaptığı bir dönem içerisinde tasarruf tedbirleri açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı var. Bu Hazine ve Maliye Bakanı 100 milyar lira para toplamak istiyor; 3 milyar dolar. Çok komik bir rakam, Türkiye'nin bütçelerine, Türkiye'nin imkânlarına baktığımız zaman. Peki, 3 milyar dolar para toplamak isterken, siz akademi kurmanın kaç paraya mal olduğunu hesapladınız mı? Kaç paraya mal olacak buraya öğretmenlerin taşınması? Nerelere kuracaksınız? Bunların binalarının tahsisi, tefrişinin yapılması, bunlarla ilgili... Yok "Ben yasa çıkarırım, geri kalanı, işte 'Göç yolda düzülür.' misali, ben bunu yolda düzerim." Bunlar doğru şeyler değil Sayın Başkan, sayın Komisyon üyeleri.
Şimdi geliyoruz buradaki... Bir meslek koluyla ilgili özel kanunun olması, o ülkede o mesleğe verilen değeri gösteriyor. Ülkemizde, Hâkimler ve Savcılar Kanunu, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Yükseköğretim Personel Kanunu'nun yanında eczacılık, mimarlık, doktorluk ve mühendislik gibi iş kollarına ait meslek kanunları da mevcuttur ama milletvekilleri kanunu yoktur; Türkiye'de bu kanunu bu Meclis çıkaramamıştır. Bu anlamda öğretmenlik meslek kanununun olmayışı bir eksiklikti; AK PARTİ iktidarı 2022 yılında 7354 sayılı Kanun'la bu alandaki ilk çalışmasını yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekilim, lütfen toparlayabilir miyiz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok az bir süre verdiniz.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Normal, mutabık kaldığımız süreyi verdim, ilave de uzatıyorum yani.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Dün ucu açık yapmıştınız.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Dün genel müzakerelerdi, şu anda maddeleri görüşüyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Peki, son değerlendirmeyi yapayım o zaman.
Her şeyden önce, bu kanun taslağı şeffaf bir süreçle, eğitim paydaşlarının katılımıyla oluşturulmamıştır. Hatta bu taslağın Türkiye Büyük Millet Meclisi Eğitim Komisyonunda değil, Beştepe'de hazırlandığı da iddia edilmektedir ve anayasal olarak da bir suçtur.
Taslakta ücretli öğretmenlik konusu yer almamaktadır. Ücretli öğretmenliğin de acilen sonlandırılması gerekmektedir, zorunluluk hâlinde ücretli öğretmen çalıştırılacaksa da asgari ücretten düşük bir ödeme yapılmamalıdır ve bu ücretli öğretmenlerle ilgili, 85 bin ücretli öğretmenle ilgili Millî Eğitim Bakanlığının gerekçesi de şudur: "Efendim, doğum izinleri alınmaktadır, askerlik süreçler oluşmaktadır, ondan dolayı alınmaktadır." Bu tedbirleri başka türlü alabilirsiniz ve insanları da ücretli öğretmenlik gibi, bir noktada emek sömürüsüne uğratmamış olursunuz.
Öğretmen istihdamı ve ihtiyaç analizi daha ciddi ölçeklerle gerçekleştirilmelidir. Mevcut norm kadro yöntemleri sorunu çözememektedir. Eğitim fakülteleri ve müfredatları gözden geçirilmelidir. Zorunlu hizmet bölgelerindeki öğretmenler ekonomik olarak teşvik edilmelidir. Akademik çalışma yapan öğretmenlere öğrenim özrü çıkarılmalıdır, 18'inci maddeye bu konuda bir ekleme yapılabilir. Öğretmen atamalarının standart bir takvimi ve usulü olmalıdır. Seçim dönemlerini dikkate alan atamalar büyük belirsizliklere ve tahammül edilemez sosyal problemlere dönüşebilmektedir.
Öğretmenlik kariyer basamaklarının sağladığı ekonomik katkılar emekliliğe de yansıtılmalıdır. Emeklilik maaşlarının çok düşük oluşu emekliliği engellediği için öğretmenlik mesleğine adım atacak gençlerin önünü tıkamaktadır. UNESCO'nun 1966'dan beri kabul ettiği ve Türkiye'nin de onayladığı, öğretmen mesleğiyle ilgili en önemli uluslararası metin olan Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı'nın dikkate alınmadığı kanun taslağının öğretmenin görev ve sorumluluklarını adil bir şekilde tanzim edecek tarzda değiştirilmesi gerekmektedir. Millî Eğitim Akademisinin kurulması ülkedeki onlarca eğitim fakültesini ve üniversiteyi olumsuz etkileyebilecektir. Bu konunun ÖSYM'yle müzakere edilmeden oldubittiye getirilmesi dikkat çekicidir. Ayrıca, kamuoyu, akademinin 1 milyonun üstünde olan öğretmenlik mezunu genci işsiz ve çaresiz bırakma konusunda iktidarın bir meşruiyet aracı bulma gayreti içinde olduğu şüphelerini taşımaktadır. Kanun teklifi sadece Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında istihdam edilenlere dönük hazırlanmıştır. Hâlbuki, aynı işi yapan ve özel eğitim kurumlarında çalışan 199.978 eğitim gönüllüsü mevcuttur, yasanın bunları görmezden gelmesi düşünülemez; özel eğitim kurumu çalışanlarına da yer verilmesi gerekmektedir.
Son cümle, bir epilog yapayım. Şunu söylemek isterim: Bu yasaları yaparken -herhangi bir yasa için, ister ihale yasasını ister imar yasasını ister hayvan hakları yasasını, neyi yaparsanız yapın- lütfen paydaşlarla konuşun. Buradaki paydaşlarınız belli; eğitimciler, öğretmenler, aynı zamanda üniversiteler, akademiya, aynı zamanda bu konudaki yazarçizerler, aynı zamanda emekliler, sendikalar, dernekler, vakıflar; bir noktada platformlar ve de siyaset kurumu. Bunlarla ilgili eğer doğru bir istişare yaparsanız doğru kanunlar getirirsiniz ve o kanunlar Türkiye'nin geleceğini inşa eder ama gördüğümüz o ki "ben yaptım oldu" mantığı içerisinde hareket ediyorsunuz. Zaten bunun en güzel örneği de mefhumumuhalifinden, yaptığınız yasaların genellikle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi veyahut da Parlamentoya tekrar, yeniden değerlendirilmek üzere gönderilmesi, Sayın Cumhurbaşkanının da özellikle bazı konularda yasayla yapılması gerekenleri kararnameyle yapmasıdır. Burada da "Ben yaptım oldu ama ya tutarsa." diyerek "Atadığımız Anayasa Mahkemesi üyeleri belki buna 'evet' derler." diyerek... Onlar da Anayasa'yı çiğnememeye çalışıyorlar. Bunlara dikkat ederseniz, Parlamentoya getireceğiniz kanunları da objektif kurallar içerisinde, istişarelerle yaparsanız Türkiye'ye iyilik yapmış olursunuz. Aksi takdirde, çıkarmış olduğunuz kanunları, aynen emeklilere verdiğiniz bir defalık 5 bin lira gibi, üç defa Meclise getirip Meclisi meşgul ettiğiniz gibi bundan sonra da meşgul etmeye devam edersiniz. Zaman ve nakit dünyanın en kıymetli şeyidir çünkü Şark toplumları bu vakti iyi değerlendirmiyorlar, lineer bir düz çizgi olduğunu kabullenmiyorlar, fasit bir daire olarak kabul ediyorlar. Şark toplumlarının zihniyet değişimine ihtiyacı var, özellikle de iktidarın bir zihniyet devrimine ihtiyacı vardır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.