KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SÜMER (Adana) - Evet, madde kanun teklifinde yer alan bazı kavramlar, tanımlar hakkında. "Tanımlar" bölümünde üzerinde durulması gereken ilk kavram (1)'inci fıkranın (e) bendinde yer alan "Dönem" kavramıdır. Bu kavram, kanun teklifinin öngördüğü Millî Eğitimde öğretmen istihdamına yönelik temel değişimin merkezinde yer almaktadır. Buna göre, lisanstan öğretmen yetiştirmeyi kabul etmeyen kanun teklifiyle, öğretmenlik, kurulacak olan akademinin vereceği eğitimle kazanacak bir ünvan hâline getirilmektedir. Bunun da süresini "Dönem" kavramıyla ifade etmektedir.

Tanımda geçen, öğretmenliğe hazırlık eğitimi ve adaylıktan aldıkları eğitime göre belirlenen süreler dikkat çekmektedir. "Dönem" kavramının tanımında yer aldığı biçimde öğretmenliğe hazırlık eğitimi kurulacak olan akademide verilecek olan on ya da on dört haftalık eğitim ise, öğretmenlerin eğitim fakültelerinin doğrudan öğretmen yetiştiren bölümlerinde aldıkları eğitim ile diğer fakültelerin mesleki lisans eğitimleri süresince veya lisans sonrasına aldıkları pedagojik formasyon eğitimi nedir? Bu tanıma göre öğretmenlerimizin aldığı bu eğitim, ne öğretmenlik ne de öğretmenliğe hazırlık eğitimidir.

Tanım, akademideki hazırlık eğitim süresinin on ya da on dört hafta olmasını belirtmekle birlikte bunun kimler için on hafta ya da on dört hafta olduğunu içermemektedir. Teklifin 8'inci maddesinin (3)'üncü fıkrasında ise "Hazırlık eğitiminin süresi dört dönemdir. Bu süre, öğretmen adayının mezun olduğu yükseköğretim programına göre üç dönem olarak uygulanabilir." denilerek tanımdaki belirsizlik giderilmiş olmaktadır. 8'inci maddenin (4)'üncü fıkrasıyla belirsizlik yönetmeliğe havale edilmektedir.

Ayrıca, ders yılı ile eğitim öğretim yılı ayrımı... Kanun teklifinde yer alan ders yılı, eğitim öğretim yılı, birbirinden farklı iki ayrı kavram hâline getirilmiştir. Yürürlükteki kanunlarda ağırlıklı olarak "öğretim yılı" bazı kanunlarda ise "ders yıllı" kavramı da kullanılır. Örneğin, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu'nun 47'nci maddesinde "Bir öğretim yılı, okulda, derslerin başlamasından bir hafta önceki tarihten, son sınıf sınavlarının bittiği güne kadarki süredir." biçiminde tanımlanmıştır. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda "eğitim yılı" "eğitim öğretim yılı" kavramları birlikte aynı anlamı verir biçimde yer alır. 16/6/1983 tarihli Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma-Yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur-Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim-Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun'unda, Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun bazı maddelerinde yaptığı değişiklikte ise ders yılı kavramının kullanıldığı görülmektedir. Bu kanunda "İlköğretim ve ortaöğretim okulları için öğretim yılının 15'inci gününden sonra verilen öğretime başlama izinleri ertesi ders yılından itibaren geçerlidir." denilmektedir. Aynı şekilde, İlköğretim ve Eğitim Kanunu'nun 1997 yılında eklenen geçici 10'uncu maddesinde "ders yılı" ibaresine yer verilmiştir.

Bu örnekler göstermektedir ki eğitim öğretim faaliyetlerine ister "ders yılı" ister "öğretim yılı" "okul yılı" "eğitim öğretim yılı" denilmiş olsun, bu kavramlarla asıl olarak; takvim yılı içinde öğrencilerin okula gittiği yaz tatili dışında okulların çalıştığı zaman dilimi ifade edilmiştir. Teklif, ders yılı-eğitim öğretim yılı ayrımı yaparak ve eğitim öğretim yılını yaz tatilini de içerecek biçimde tanımlayarak öğretmenlerin yaz tatilini ortadan kaldırıcı bir zemin yaratmış bulunmaktadır. Yürürlükte bulunan Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 50'nci maddesi öğretmenlerin yaz tatilini iki ay olarak tanımlamakla birlikte bir aya kadar indirmeyi içerir hâle getirmiştir. Gelecekte, bu teklifin verdiği, kullandığı anlamda ders yılı içinde okullar için verilen ara tatillerin çalışan bakımından ayrı biçimde tanımlanacağını bugünden tahmin etmek mümkündür. Dolayısıyla, bu ayrım bize masumca yapılmış bir ayrım olarak gelmemektedir çünkü bugüne kadar böyle bir ayrım gerektiren bir sorun da yaşanmış değildir.

Öğretmenlik değil, öğretmen tanımlanıyor. Tanımlar arasında öğretmenin görevleri üzerinde bir tanım yapılmıştır, oysa önce öğretmen değil öğretmenliğin tanımının yapılması gerekir. Teklifin aşağıdaki 7'nci maddesinin (1)'inci fıkrası meslek tanımı değil, maddenin başlığında da ifade edildiği gibi öğretmenliğin niteliğidir. Bu durumda "Öğretmenin tanımı var iken öğretmenlik mesleğinin tanımı zorunlu mudur?" diye sorulabilir. Bu soruyu soranlara önceki kanunları hatırlatabiliriz. Bu kanun teklifinin yürürlükten kaldırdığı 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun 3'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasında "Öğretmenlik eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir." denilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Vekilim, tamamlayalım.

ORHAN SÜMER (Adana) - Öğretmen, öğretmen adayları tanımlanıyor, (m) fıkrasında yapılan "öğretmen adayı" tanımı kanun teklifinin kamu personel rejimine getirdiği değişimi yansıtmaktadır. Sistemimizde öğretmen adayı, hizmet öncesi yetiştirilme süresinde bulunan kişiyi ifade eder. Bizde öğretmenler iki biçimde yetiştirilebilir: Birincisi, eğitim fakülteleri aracılığıyla doğrudan öğretmen olarak yetiştirilme; ikincisi ise mesleki eğitim sonrasında pedagojik formasyon eğitimi aracılığıyla yetiştirilme. Her iki yetiştirilme biçimi de bu öğretmen adayı için hizmet öncesi eğitimi içerir.

Teşekkür ederiz Başkanım.