Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
Konu | : | Sağlık Bakanlığı temsilcilerinin yaptığı sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 26 .06.2024 |
KAYIHAN PALA (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, sunum yapan Bakanlık yetkililerimize, meslektaşlarımıza; teşekkür etmek isterim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrara düşmemek için bazı sorularımı bir kenara bırakacağım, özellikle Sağlık Bakanlığı çerçevesinde yanıtlanmasını beklediğimiz soruları paylaşmak isterim.
İlk yanıtlanmasını beklediğim soru şu: Şimdi, bu, ikili protokolle birinci basamak aile hekimliği sistemi üzerinden yürütülüyor. Daha önce cezaevi hekimliği diye bir sistem vardı, ben de gençlik yıllarımda cezaevlerinde kısa süre hizmet sunmuş hekimlerden biriyim. Sağlık Bakanlığının aile hekimliği ile cezaevi hekimliği karşılaştırmasına ilişkin bir perspektifi var mı? Hangisi daha etkili, hangisi daha verimli ya da "Bu ikili protokol çerçevesinde nasıl bir sistem uygulayalım ki daha verimli olsun." diye bir perspektifi, bir raporlaması var mı? Ben böyle bir raporlamayı görmediğim için soruyorum. Bu sorunun nedeni de şudur: Hem bu hizmet içerisinde bulunan, sizin sayılarını verdiğiniz bazı aile hekimliği yapan meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmeler hem de her iki sistemi birden yaşamış, cezaevlerindeki görevliler açısından cezaevi hekimliği modelinin daha üstün yanları olduğuna ilişkin bize gelen birtakım kavramlar var. Özellikle aile hekimliği sistemindeki değişkenlik hizmetin sürekliliği açısından hükümlüleri ve tutukluları olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Bu bağlamda, buraya bir bakış açısını bizimle paylaşırsanız çok memnun olurum.
İkincisi; üçlü protokol. Yine, Sağlık Bakanlığı görev alanına giren bölümüyle söylemek isterim. Üçlü protokolle ikinci basamak ya da üçüncü basamağa -az önce söylediğiniz cezaevleri dışındaki kurumlardan söz ediyorum- gitmek zorunda kalan hükümlüler ve tutuklular söz konusu olduğunda maalesef İstanbul Protokolü'ne aykırı bazı tutumların olduğuna ilişkin hem medyaya yansıyan hem bize cezaevlerinden gelen mektuplara yansıyan hem de bizim bizzat... Örneğin, benim Bakırköy Cezaevi ziyaretim sırasında bana anlatılan olgular var. Öğrenmek istediğim şey şu: Bir, İstanbul Protokolü'nün uygulanması konusunda Sağlık Bakanlığının bu hastalarla muhatap olacak olan bütün sağlık çalışanları için -yalnızca hekimler için değil- eğitim süreci nasıl gidiyor? Ne yapıyoruz? İkincisi, bu konuda bugüne kadar, örneğin geçen yıl kaç şikâyet oldu? Bakanlık ne yaptı? Sonuçları ne oldu? Bu konuda da bir belirsizlik var.
Ayrıca, sayılarla ilgili ciddi bir belirsizlik var. Biz şu anda kaç kişinin cezaevlerinde kronik hasta, kaç kişinin bu kronik hastalıklar içerisinde hangi hastalıklara sahip olduğunu bilmiyoruz. Dolayısıyla "Sık görülen hastalıklar cezaevlerinde nedir? Kronik hastalıkların dağılımı nedir?" gibi sorulara yanıt bekliyoruz. Ben bu konuda soru önergesi de vermiş bir milletvekiliyim ama maalesef çok uzun zaman geçtiği hâlde bunlara yanıt alamadık. Bir örnek vereyim size: Biliyorsunuz, Türkiye'de hekime başvuru sayısı geçen yıl Sağlık Bakanımız tarafından açıklandı, 10'un üstüne geçti. Şimdi, az önce değerli milletvekilimiz 340 bin hükümlü ve tutukludan söz etti. Acaba bu 340 bin hükümlü ve tutuklu 2023 yılında kaç kez hekime başvurdu, hangi basamaklara başvurdu, hangi tanıları aldı? Bunları bilirsek eğer eşitsizlikler ve müdahale edilmesi gereken alanlara daha kolay müdahale edebiliriz diye düşünüyorum.
Bir başka önemli soru, birkaç kişi söyledi ama ben de özellikle vurgulama ihtiyacı duyuyorum: Sağlık hizmetine erişememek nedeniyle hayatını kaybeden ya da sağ kalım süresi azalan hükümlü ve tutuklularla ilgili nasıl veriler var elimizde, bu konuda Sağlık Bakanlığı ne yapıyor, nasıl bir eylem planı var? Bunları da öğrenmek isterim.
Bir başka önemli sorun şu: Değerli meslektaşım söyledi, kalabalık ortamlarda yaşamanın getirdiği ek riskler var. Örneğin 2023 yılında kaç hükümlü ve tutukluya bulaşıcı hastalık tanısı konmuştur? Bunlar hangi hastalıklardır? Bunların görülme sıklığının azaltılması için neler yapılıyor? Yine bunu da öğrenmek isterim.
Çok önemli bir konu, sunumda değinildi, eğer madde bağımlılığı olan bir hükümlü ya da tutuklu varsa kendisinin talebi üzerine kendisine hizmet sunulabildiğinden söz edildi, aynen sigara bırakmada olduğu gibi. Peki, kendisinin talebi yoksa? Çok önemli iki tane alan var; bir -Sayın Başkan, zannediyorum, size de gelen başvurular içerisinde var, bize de Sağlık Komisyonuna geldiği için söyleyeyim- şimdi, düşünün, benim elimdeki resmî rakamlara göre -İçişleri Bakanlığının rakamları- 2022 yılında 300 binden fazla uyuşturucu şüphelisi güvenlik güçlerimiz tarafından şüpheli olarak yakalanmış durumda. Bunların önemli bir bölümü, daha tutukluluk aşamasında cezaevlerine gönderilirken hiçbir rehabilitasyon sürecinden geçmeden doğrudan cezaevlerine gitmek zorunda bırakılıyorlar. Oysa tıpta, -buradaki meslektaşlarım çok iyi anlayacaklardır- kullanılan maddeye bağlı olarak bir kesilme bulgusu olması hâlinde hem o kişinin hem çevresindekilerin sağlığını olumsuz etkileme potansiyeli var hem de iyileşmenin geciktirilmesi ya da mümkün olmaması potansiyeli var. Bu bağlamda, Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığının, bu gerekçeyle yakalanan, şüpheli durumda olanların doğrudan cezaevlerine gönderilmeden önce bir rehabilitasyon programına alınması için bir girişim var mı? Şu anda bu girişimlerin yetersiz olduğunu maalesef hepimiz biliyoruz.
Bir başka çok önemli soru: Yine bize gelen bazı başvurularda ya da bazı cezaevlerinde -sizler daha ayrıntılı biliyor olabilirsiniz- bir yatağın birden fazla tutuklu ya da hükümlüyle paylaşılmak zorunda olduğuna ilişkin bulgular var. Sağlık Bakanlığı mesela böyle bir saptama yapabiliyor mu? Kişilerin yalnızca poliklinik odalarına gelmeleriyle değil, sağlığın sosyal belirleyicileri açısından cezaevi koşullarında sağlıklarının nasıl etkilendiğine ilişkin bir çerçeve çizme olanağı var mı, böyle bir raporlama var mı? Açıkçası bunu da görmek isterim.
Bir başka önemli sorun: Yine bize gelen başvurularda, açlık grevi süreçlerinde, uluslararası açlık grevi protokollerine uyulmadığına ilişkin şikâyetler var. Bu ne durumdadır? Kaç kişi açlık grevindedir? Örneğin geçen yıl hangi protokoller uygulanmıştır? Sonuçlar ne olmuştur? Burada da bir bilgiye ihtiyaç var.
Zamanı etkin kullanmak için Sayın Başkan, uzatmadan, son bir soruyla bitireceğim.
Bakın, "uzaktan sağlık hizmeti" kavramını çok iyi tartışmamız gerekir. Dünyada da kullanılmaya başlanan bir yaklaşımdır ancak muayene amacıyla değil. Eğer biz uzaktan sağlık sistemini dijital sistemlerin geliştirilmesiyle hasta ile hekim arasındaki yabancılaşmanın bir aracı biçimine dönüştürecek olursak bu çok güçlü bir paradigma değişikliğine yol açar, tıbbın bütün ögelerinin baştan tartışılmasını gerektirir. Dolayısıyla buradaki bir pilot uygulamanızı çok değerli buluyorum ama bunun muayene amaçlı değil, tedavinin sürekliliği amacıyla kullanılacak biçimde ve tabii ki hem hekimin hem de hükümlü ya da tutuklunun kendi kişisel haklarını koruyacak biçimde sürdürüleceği bir zeminde tartışılması gerektiğini söylemek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN DERYA YANIK - Biz teşekkür ediyoruz Kayıhan Bey.