| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu c) Kültür ve Turizm Bakanlığı ç) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü d) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü e) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .02.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Öncelikle, elimden geldiğince kısa konuşmaya çalışacağım. Bu da özellikle burada çalışan emekçi bürokratlara, memurlara olan saygımdan, sevgimden ama onlar da şunu bilsinler ki, biz sabah 10.00'dan beri bir başka bakanlık bütçesini halledip devam ettik ve bu konuşmayı yapmak üzere de ben saatlerce hazırlandım aslında ama bunu da yine nezaketimden, arkadaşlara duyduğumuz saygıdan şey yapmıyoruz, yoksa hani bir sorumluluk değil benim adıma bu.
Birkaç küçük şeye değineceğim. Birincisi: Bu sanat ve sanatçı meselesinde birçok sanatçının muhalif olması dolayısıyla -ki, sanatçı doğası gereği muhalif olur, göreceksiniz zaten biz de iktidar olursak bize de muhalif olacaklar çünkü sanatın doğası da muhalefet gerektiriyor ama- muhalif sanatçıların cezalandırılması konusunda Sayın Bakanın alana çok daha dikkatli bakmasını rica ediyorum. Mesela, Levent Üzümcü'nün işten atılması, tiyatrodan çıkarılması çok yanlış bir şey.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Şehir Tiyatrolarından.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şehir Tiyatrolarından. Mesela, siz bu konudan, kültür ve sanattan sorumlu Bakansınız. Bildiğim kadarıyla da daha demokrat yönünüz ağır basıyor. Mesela, buna müdahale edip, geniş halk yığınlarını rahatsız edecek bu işlemden... Çünkü, gerekçesine de baktım, hiç ipe sapa gelir bir şey yok. Sonuçta, insanlar sizin partinizin bir sanat düşmanı olduğunu düşünürler. Belki siz burada anlatıyorsunuz "Şunları yapmaya çalışıyoruz, bunları yapmaya çalışıyoruz." diye ama işte Büyükşehir Belediye Başkanınız "Böyle sanatın içine tüküreyim." diyorsa... O sanatı beğenmeyebilir, şey yapabilir ama ifadelerde daha kavramsal olacak yerde şey yapmazsa bence daha doğru olur. Mesela, kültürden konuşuyoruz ama Hasankeyf'te yapılanlar, mesela bu doğru şey yapmıyor çünkü elbette baraja ihtiyacımız olabilir, elektriğe ihtiyacımız olabilir ama Hasankeyf'i bin yıl daha beklesek yapamayabiliriz.
Turizmle ilgili çok şeye değinmeyeceğim ama turizmde tur şirketleri ve otellerin durumu, özellikle tur şirketleri, otellerin can suyu oradan geçiyor. Ve bildiğim kadarıyla Rusya'da bizim 3-4 tane -Bülent Bey de söyledi- tur şirketi oranın turizmine hâkim, yüzde 70-yüzde 80'ini götürüyorlar. Şimdi, bu pazarı kaybedebiliriz, bu pazarı şöyle kaybedebiliriz: Birkaç yıl gelirden mahrum kalmaktan bahsetmiyorum ama şu an itibarıyla Rusya'nın yüzde 70'ine yakın turizm sektörü Türklerin elinde. Elbette biliyorum ki gergin bir durum var ama buna bir formülasyon bulup o şirketleri orada yaşatmak gerekiyor. Bunun iki yolu var: Bir, Rusya'yla belirli anlamda, bu anlamda bir ilişki kurulabilir. Belki sizin dışınızda sivil toplum örgütleriyle, hatta mesela Cumhuriyet Halk Partisi, MHP, HDP kanalından, yaşatmak için bir diplomatik atak gerekebilir. İkincisi de, biri ikisi bildiğim kadarıyla çok zor durumda. Bunları yaşatabilmek için nakdî yardımlar gerekebilir çünkü bunları kaybettiğimiz takdirde, diyelim ki yeni, başka ülkenin şirketi bu pazara hâkim olacak ve başka ülkenin şirketi bu pazara girdikten sonra bizim tekrar girmemiz mümkün olmayacak. Tur şirketlerinin de önemi şu: Onlar yolcuyu veya şeyi getirmezse otelcinin bir şeyi olmuyor. Tam diferansiyel sistemi. Motordaki gücü tekerleğe aktaran şirketler ve çok zor durumdalar. Anlıyorum, tabii ki "Şöyle yaptık, böyle yaptık." diyeceksiniz ama hayatın içinde etkin... Mehmet Bey onu güzel anlattı, bir paket şey yapılır, maliyetlerinin yüzde 30, yüzde 40'ı, kredilerinin ötelenmesi gibi bir sürü şey... Biz de destek vereceğiz, bunu da böyle bir partizanlık içerisinde değil, memleket meselesi olarak da şey yapabiliriz.
Bir de, en son söyleyeceğim kalite, turizmde kalite. Endüstriyel bir turizme döndük. Yani, beş yıldızlı otel diye şey yapıyoruz, her şey dâhil bir sisteme doğru gidiyoruz ama sonuçta bizim burada kârımız düşüyor çünkü kalite sorunumuz ortaya çıkıyor. Oysa butik otellerde ve sanatsal, kültürel kaliteyle, tarihî kaliteyle... Her bulduğumuz yere beton otel, mesela Çıralı'ya otel dikmek kabalıktır her şeyden evvel. Yani, o kadar güzel bir sahili... Çünkü, buraya gelen Batılı bizim gibi düşünmüyor. Biz, mesela kibrit kutusu gibi binayı süslediğimizde, o Birleşik Arap Emirlikleri'nin taktiği. Oysa bize gelen, ülkeye, doğamızı görmek istiyor. O gün şeyde gördüm, bir Alman turist yatmış, bir taşı da altına koymuş ama yanında çok pahalı bir konyak gördüm ve çok büyük ihtimalle o adam para harcayacak. Ama mesela, biz konyak içmeyebiliriz ama alkole çok yüksek vergi koyduğumuzda bizim turizmci İspanyol turizmiyle mücadelede zorlanıyor.
Bir de bu sağlık ve eğitim turizmi meselesi var. Sağlıktan herkes konuşuyor, bir de eğitim turizmi meselesi var. Bizim birçok öğrencimiz Harvard'ın, Berkeley'in, UCLA'nın adına Amerika'ya gidiyor ama şu anda bilin ki bu vize zorluklarından, bu İslamofobi'den Türki Cumhuriyetlerde, İslam ülkelerinde büyük bir öğrenci potansiyeli var, yabancı dilde başka bir ülkede eğitim almak istiyor. Bunu, çok tanınmış üniversitelerle iş birliği içerisinde bir eğitim turizmi başlatılabilir. Hatta, sağlık, eğitim turizmi birleştirilip sağlık ile eğitim kentleri kurulabilir. Biz kalkınmayı her zaman bilimsel inovasyonda arıyoruz ama sanatsal inovasyon da bilimsel inovasyon kadar önemlidir. Yani, iyi bir eser, iyi bir tiyatro, iyi bir bale, iyi bir dizi veya iyi bir futbolcu yetiştirmek, bize, emin olun, en az o konuştuğumuz ve bir türlü yapamadığımız bilimsel inovasyon kadar değer katabilir.
Bir de dünyada ve Türkiye'de bilim ve teknoloji hızla ilerlerken, kültür, sanat ve ahlak hızla geriliyor. Sizin bu ülkedeki bu Bakanlığınızın bu anlamda önemi çok büyük. Yani, ben dünyaya baktığımda da işte dünyadaki sorunların temelinde de bunu görüyorum. Oysaki, bin yıl önce, bin beş yüz yıl önce Antik Yunan'daki tartışmaların kalitesi bugün bu dünyada yoktur. Android işlemcimiz çıktı ama türkü yazamıyoruz, şiir yazamıyoruz. Son dönemde, bakın, slogan mesela, solda da slogan atılamıyor biliyor musunuz? 1970'li yılların sloganı atılıyor. Bu topyekûn bir kültürel kalitesizliğe doğru hep birlikte gittiğimizi gösteriyor.
Teşekkür ediyorum.