Komisyon Adı | : | (10/983,984,985,986,987,988) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ Ülke Müdürü Cengiz Yalçın Demirci, Hukuk Direktörü Cem Aktolgalı ve Proses Mühendisi Ayşe Nur Türkarslan tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .06.2024 |
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Sayın Başkanım ilginize, alakanıza, demokrat yapınıza çok teşekkür ediyorum; sabahtan beri sabırla, büyük bir heyecanla, büyük bir metanetle bütün arkadaşlarımıza söz verdiniz, bütün arkadaşlarımızı çok büyük sevgiyle dinlediniz.
Bu Komisyonda Erzincanlı 2 arkadaşız ama İliçli olan bir tek ben varım. O nedenle, konuşmalarıma bu ölçüde bakmanızı önemle rica ediyorum.
Bugün 8'inci toplantımızı yapıyoruz ve bugün de gerçekten şirket yetkililerinin görüşlerini, düşüncelerini Meclisimiz ve yüce Parlamento ve Komisyonumuz dinlemekte; iyi niyetli, ciddiyetle hazırlanmış. Gerçekten insani bir hassasiyetle Komisyonumuz çalışmalarına devam ediyor. Burada hiçbir milletvekili arkadaşımızın kişisel bir konusu yok, hepimizin amacı bundan sonra... Can İliç'te, can Erzincan'da şu anda biz buradayken 9 canımızdan ne yazık ki 5'i hâlâ toprak altında. Kendinizi İliç'e koyun, kendinizi bu anne-babaların yerine koyun. Bir arkadaşımız söze başlarken bu 9 candan bahsetti, Cengiz Bey'e teşekkür ediyorum ama hiçbir arkadaşımız konuşmasına başlarken "Biz çok üzgünüz. Bu canlardan dolayı en ufak ihmalimiz varsa yüce heyetinizden özür diliyoruz." deme nezaketini sizlerden gerçekten bir İliçli olarak büyük bir heyecanla beklerdim. Bunu bile bizden esirgeme durumunda oldunuz, bu beni gerçekten son derece üzmüştür. Bizim Komisyon olarak kimseyi suçlamak gibi bir derdimiz yok ama kimseyi aklamak gibi de bir derdimiz yok. Bizim Erzincanlı olduğumuzu, İliçli olduğumuzu ve yüreğimizin yandığını bilmenizi isterim. Hukuk devletinde kişilerin suçu ispatlanıncaya kadar da herkes suçsuzdur ama ben isterdim ki burada bu sunuşu yaparken -gerçekten bir şey söyleyeyim- bu Ali Sert kardeşimizin orada bulunmasını isterdim; kendisine çok teşekkür ediyorum, görüşleri değerli, görüşlerini anlattı. Uzun yıllar belediye başkanlığı yaptım, uzun yıllar milletvekilliği yaptım. Belediye başkanı olduğum zaman hiçbir davama hiçbir avukat arkadaşımı göndermedim, kendim gittim. Burada teknik bir sunuş yapmanız gerekirken bir avukat arkadaşımız karşımızda, diğer bir avukat arkadaşımız cevap veriyor, bu gerçekten benim için son derece üzüntü verici bir olaydır. Belediyemizin konuları olduğu zaman Sayıştaya ben kendim gittim, hiçbir zaman oraya hukukçu arkadaşlarımı göndermedim. Kendine güvenen insanlar... Mutlaka hukukçu arkadaşlarımız adliyede tabii ki savunabilirler, hukuka bizim saygımız sonsuz ama hukukçu arkadaşımız değil de teknik bir arkadaşımızın burada oturması daha değerliydi; buna gerçekten üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
Şunu bilmenizi istiyorum değerli arkadaşlarım: Milletvekili kimdir? Milletvekili halkın avukatıdır. Hele hele ben ki hiçbir siyasi parti farkı gözetmem mümkün değil; bayrağına kim bağlıysa, toprağına kim bağlıysa, ulusal birlikten yana kim varsa, inançlara saygılı, laikliği savunan kim varsa ben onun yanındayım. Benim için AK PARTİ'li de Milliyetçi Hareket Partili kardeşim de bütün siyasi partiler, kim olursa olsun, ulusal birlikten yanaysa başımın üzerinde yeri vardır. Hayatım boyunca hep doğruları savundum ve doğruları da savunmaya devam edeceğim ama Erzincan'ın, can Erzincan'ımızın İliç'inde -ben orada doğdum- yurttaşlarımızın bana sormuş olduğu sorular var, takdir edersiniz ki onları da mutlaka yöneltmezsem vicdani olarak rahatsız olurum. Saatin geç olduğunu biliyorum, Sayın Başkanımın hoşgörüsüne sığınıyorum, Sayın Bakanıma, Yüksel Bakanıma çok rica ediyorum, anlattınız, güzel konuştunuz, saat dokuzda çatlaklar başladı, onda toplantı yaptınız, saat 13.00'te jeoteknik bildiriyor ve 14.20'de bu evlatlar ne yazık ki toprak altında kalıyor. Bunu duyar duymaz keşke bir an önce orada kim var kim yoksa onları çekseydik de bu 9 canımız orada göçük altında kalmamış olsaydı.
Bir de sunuş yaparken şunu lütfen çıkarın: Ben her şeyi dinlerim ama devletimize laf söyletmem. "Devlet hakkını veriyoruz." diyorsunuz. Ya, devlet hakkı olmaz kardeşim, devlet yönetir, "devlet hakkı" diye bir cümleyi kullanmanızı... Gerçekten o sunuşunuzdan onu lütfen çıkarın. Tabii ki devletimizin SSK'sini, devletimizin KDV'sini, devletimizin gelir vergisini kurallar neyse şirket gereğini yapar ama devlet hakkı, devlet hakkı, devlet hakkı... Bizim devletimiz zorbacı bir devlet değildir; bizim devletimiz şefkatli bir devlettir, bizim devletimiz bereketli bir devlettir, bizim devletimiz kucaklayıcı bir devlettir ve bizim devletimiz kıran döken devlet değil, bizim devletimiz herkesi kucaklayan devlettir. O nedenle, ben özellikle kamuoyunun da aydınlanması açısından birçok soruyu geçiyorum. Arkadaşlarım o soruları sordular çünkü bir can Erzincanlı olarak, bir İliçli olarak da Müzeyyen Bacı, şunu bilmenizi istiyorum: Ben sınıf öğretmeniyim. Benim bir görevim ne biliyor musunuz? Neyi bilip bilmediğimi çok iyi biliyorum. Sizler gerçekten mühendisler olarak, teknik olarak çok değerli sorular sordunuz, o sorulara ben çok fazla girmek istemiyorum ama şunu hemen ifade etmek istiyorum ki değerli hukukçularımız bazen bakıyorsunuz ki cevap veriyorlar, bazen bakıyorsunuz ki gerçekten o cevapları hemen başka arkadaşlara bırakıyorlar. O nedenle, bunlara bir kez daha üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. İliç projesini yapanlar, bu yığın alanın olası bir heyelanda, olası bir kaymada -heyelan da değil de tabii ki bu liç kayması- nereye doğru akacağını hesaplamadılar mı ki bu kamyonun geçtiği noktada... Ve gerçekten, o kamyon şoförünün o şekilde, o görüntülerde bulunması benim yüreğimi paramparça etmiştir ve onların anne-babasını düşünün. Hepiniz ziyarete gidiyorsunuz, teşekkür ederim ama biz de gittiğimiz zaman ne diyorlar? Bize diyorlar ki: "Evladımızın cesedini getirin de kurbanını keselim." Bu bizim için gerçekten vicdanen hiçbir şekilde telafi edilmeyecek olan bir olaydır.
Şimdi, burada yığın liç kayması var -Müzeyyen Hanım söyledi- bu heyelan değil, heyelan başka bir şey, yığın liç kayması başka bir şey. Ama görüyorum ki -bir kere daha altını çiziyorum- bu 9 can bazılarını hiç üzmemiş ama ben üzerim, ben Erzincanlıyım, ben kimi üzeceğimi de çok iyi biliyorum. Öyle bir dünya yok, öyle bir dünya yok! Orada 9 canımız var, neyin ne olduğunu biliyorum, ben nereden geldiğimi de biliyorum, nereye gittiğimi de çok iyi biliyorum, hiç merak etmeyin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, görüyorum ki ben orada... Anlatıyorsunuz: "Haber geldi, kamyon çalışıyor." E, kardeşim, haber geldiyse kamyon daha niye çalışıyor? Hocam, onu söyledi, ifade etti: "Haber geldi, kamyon hâlâ çalışıyor." 09.00'da olay başladı, 14.20'de olay oldu ve ne yazık ki oradaki 9 canımız çok başka bir noktada oldu. Şunu unutmayın: Vicdan varsa bazıları yaşarken de ölür. Bir adam vicdanlıysa o adam yaşarken de ölür. Sonra, biz de Erzincanlıyız, öyle kolay kolay her şeyi de affetmeyiz, her şeyi de sinemize çekmeyiz.
Değerli arkadaşlarım, "Tecrübeli bulduğumuz çözümler olur." diyorsunuz. Siz burada tecrübe mi kazanıyorsunuz? "Bazı tecrübeli bulduğumuz çözümler var." diyorsunuz. "İdealleri ile gerçekleri yarıştırmıyorlar." bu da önemli.
Değerli arkadaşlarım, bir önemli, bir güzel konu da var, bunu da söylemek istiyorum Komisyonun huzurunda. O olay esnasında Amerika'da bulunan Cengiz Bey'in Türkiye'ye dönmesini ben değerli buluyorum. Dönmeyebilirdi, başka dönmeyenler var ama o anda Amerika'da olup da Türkiye'ye gelmesini ben gerçekten değerli buluyorum.
Sevgili arkadaşlarım, keşke şu sorunun cevabını verseydiniz de biz de buradan çok rahat bir şekilde gitseydik: Karşımızdasınız, sağ olun, bolca rakam verdiniz, Allah'ım sizden yüz bin defa razı olsun, rakamlarla konuştunuz ama şuradaki heyete bu 9 kişi neden öldü, bu 9 canı biz neden kaybettik, keşke üç kelimede bir öz eleştiri yapsaydınız ben son derece mutlu olurdum. Aynen Fenerbahçe taraftarı gibisiniz. Efendim, İsmail Kartal takımı 3 puanla şampiyon yapamadı, neredeyse şampiyon olacaktı. Bir Mourinho geldi, İsmail evladımızı attınız kenara. Siz de bizim 9 canımızın neden bu duruma geldiğini üç kelimeyle söyleseydiniz çok memnun olurdum.
Tekrar, Sayın Başkanım, hoşgörünüze çok teşekkür ediyorum. Şunu bilmenizi istiyorum ki değerli arkadaşlarım, biz İliç Araştırma Komisyonu olarak birbirimizi dinlemek, birbirimizi anlamak için birbirimize saygının en yücesini gösteriyoruz. Ben de bu konularda Başkanlık Divanında üzerime düşen görevi yerine getirmeye çalışıyorum. Benim tarzımla siyasetin dilini, siyasetin şeklini ve siyasetin yapılış şeklini de değiştirmek için ben buradayım. Münakaşadan yana değil, her zaman müzakere kültüründen yana oldum ve bugün de bir kez daha Başkanlık Divanı olarak Başkanımızın hoşgörüsüne çok teşekkür ediyorum.